Haberkonya.com -
  :. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Sabrımız taşıyor
2007/09/28 02:02
Sabrımız taşıyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Terör örgütünün bu saldırıları sonucunda dökülen kan, her geçen gün toplumumuzdaki kitlesel travmayı derinleştirmekte, Türk halkının sabrını daha da zorlamakta, siyasi iktidarın seçeneklerini de azaltmaktadır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, ''Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi'' adlı düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ''terör mağduru'' bir ülke olduğunu söyledi. Terör belasının sadece tezahürünün değil, kaynaklarının da kurutulması gerektiğine inandıklarını belirten Başbakan Erdoğan, bunu tek başına hiçbir ülkenin yerine getiremeyeceğini ifade etti.

Teröre karşı mücadelenin ancak birlikte verilebileceğine işaret eden Erdoğan, ''Herhalde dünyada Pentagon'dan daha korunaklı bir yer yoktu. Ama gördüğünüz gibi, terör belası Pentagon'u da vurmuştur. Bu konuda 11 Eylül'den sonraki gelişmelere baktığımızda, terörün ne denli önemli olduğunu ve buna karşı nasıl ortak bir mücadele vermemiz gerektiği ortadadır'' diye konuştu.

''TERÖRÜN DİNİ, MİLLETİ, VATANI YOKTUR''

Erdoğan, Türkiye'nin terörle mücadele kapsamında Afganistan'da oluşturulan NATO kuvvetlerinde iki defa yönetimi aldığını ve üçüncü defa almaya hazırlandığını belirterek, şunları kaydetti:

''Bütün bunların sebebi bir, işin terörle mücadelede ortak boyutudur. İki, işin insani boyutudur. Bunları yapmak zorundayız. Terörün dini yoktur, milleti yoktur, vatanı yoktur. Senin teröristin kötü, benim teröristim iyi anlayışıyla bu işi çözemeyiz. Teröristin hepsi kötüdür, hepsi lanetlenmelidir ve hepsine karşı da ortak tavır almak durumundayız. Tabii, bu noktada bizim de başımızda olan bölücü terör örgütünün Irak'ın kuzeyinde devam eden varlığı ve ülkemize yönelik olarak sürdürmüş olduğu saldırıların Türkiye için ciddi bir rahatsızlık ifade ettiğini burada ortaya koymam gerekiyor.

Hiçbir ülke; Sınırının hemen yanı başında güvenliğini, istikrarını ve toprak bütünlüğünü hedef alan bir terör örgütüne göz yumamaz. Burada beklentilerimiz açıktır. Irak makamları ve ABD'nin PKK ile mücadelede açıklamaların ötesinde, süratle somut adımlar atması lazım. Ama ne yazık ki şu ana kadar somut bir adım görmedik. Terör örgütünün bu saldırıları sonucunda dökülen kan her geçen gün toplumumuzdaki kitlesel travmayı derinleştirmekte, Türk halkının sabrını daha da zorlamakta, siyasi iktidarın seçeneklerini de azaltmaktadır.''

Bu arada Başbakan Erdoğan ve katılımcıların toplantının yapıldığı Harold Pratt House'tan çıkışında küçük bir Yunanlı grup, ellerinde Yunanistan bayraklarıyla protestoda bulundu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Amerika'nın Irak'tan çekilmesine ilişkin olarak, ''Doğrusu, ben başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerinin, bir anda Irak'ı terk etmesini doğru bulanlardan değilim. Ama bunun bir timingine inananlardanım. Belli bir timing, takvim içerisinde koalisyon güçleri, Irak'ı terk etmelidir ve bunu da açıklamalıdır'' dedi.

''Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi'', adlı düşünce kuruluşunda konuşan ve soruları yanıtlayan Erdoğan, bir katılımcının, ''ABD'nin Irak'tan çıkması yönünde tartışmalar var. Siz nasıl bir tavsiyede bulunursunuz? Amerika, çekilme kararı verdiğinde, Türkiye üzerinden asker çekmesine izin verebilir misiniz?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Irak'ta bütün grupların, yer altı, yer üstü zenginliklerinden adil şekilde istifadesini sağlamak gerekir ki bu huzuru getirsin, öz güveni getirsin. Böylece, burada geleceğe yönelik umutlar artsın. Hazırlanmış olan anayasa, aslında bunların temininde yeterli değil. Örneğin, Kerkük sorunu var. Kerkük'ün özel bir statüye tabi olması lazım. Kerkük'ün, tüm Irak'ın olması lazım ama bakıyorsunuz ki bir grup çıkıyor diyor ki 'Kerkük bizimdir', bir başka grup 'Hayır bizimdir' diyor. Bu anlayış, Irak'ta adeta kucağa konulmuş bir bombadır. Bunun anayasada teminat altına alınması gerekir.''

''PETROL İMKANLARINI PAZARLAYANLAR VAR''

Başbakan Erdoğan, Irak'ta ''Petrol Yasası'' ile ilgili adımlar atıldığını anımsatarak, bu adımların çok sağlıklı olmadığını söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Paylaşımda adaletsizlik... Bizlerde bir söz var 'Kapanın elinde kalıyor diye', adeta böyle bir anlayış ile kapanın elinde kalıyor. Kim güçlü ise siyasi gücü kim elinde bulunduruyorsa, 'işte Merkezi Hükümetindir', öyle deniyor. Merkezi Hükümet'in tasarrufunda değil. Bu bir vakıa ve şu anda eldeki petrol imkanlarını pazarlayanlar var. Pazarlamanın çalışması içinde olanlar var. Bunları görmemiz lazım.''

Başbakan Erdoğan, Irak'tan ABD'nin çıkması konusunda da şunları söyledi: ''Doğrusu ben, başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerinin bir anda Irak'ı terk etmesini doğru bulanlardan değilim. Ama bunun bir timingine inananlardanım. Belli bir timing, takvim içerisinde koalisyon güçleri Irak'ı terk etmelidir ve bunu da açıklamalıdır. Açıklama, Irak halkını rahatlatacaktır. Çünkü, Irak'ta biliyoruz ki terörist gruplar var, direniş güçleri var, bir de normal vatandaş var. Şimdi normal vatandaş, bir an önce huzuruna kavuşmayı arıyor. Direniş güçleri ise onlar adına bu işin kavgasını veriyor. Terör gruplarından her ikisi de rahatsız.

Terör gruplarından rahatsız olmamaları için hiçbir sebep yok. Yarın, bu rahatsızlık yine devam edecek. Bunu bildikleri için bundan rahatsızlar. Amerika ve koalisyon güçleri, bu takvimi açıkladığı zaman oradaki Irak'ın Merkezi Hükümeti'ne ait güvenlik güçleri sorumluluk alacak, şu anda sorumluluğu fazla almıyor. Çünkü, bakıyor ki burada koalisyon güçleri var, bunlar bizim güvenliğimizi sağlıyorlar.'' Erdoğan, Irak'taki Merkezi Hükümet'in güvenlik güçlerinin sayısının artırılması, onlara eğitimlerin bir takvim içerisinde verilmesinin önemi üzerinde durdu.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Türkiye olarak biz, 'eğitim vermeye hazır olduğumuzu' hep söyledik, söylüyoruz. Orada da eğitim veririz, Türkiye'de de eğitim veririz. Polisine de askerine de eğitim veririz. Yeter ki komşumuz Irak'ta şu andaki sıkıntıları hep birlikte aşalım. Amerika'nın Irak'ı boşaltmasına, Türkiye'den geçmesine ne dersiniz konusuna ise biz olumlu bakarız. 'Burada herhangi bir ön kabulümüz yoktur' değerlendirmesini yaparız. Nasılını, bunların hepsini konuşuruz. Çünkü, her şeyden önce bizim bir stratejik ortağımızdır ve 'böyle bir sürece bizler nasıl bir katkıda bulunabiliriz' diye bunun bir değerlendirmesini yaptıktan sonra bu konuyla ilgili adımlarımızı atarız'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir zamanlar 'Türkiye İran olacak' dediler, bir zamanlar Türkiye, İran olacak diyenler, Türkiye'nin, İran olmadığını görünce, şimdi 'Ne yaparız da AK Parti'yi zayıf düşürürüz?' demeye başladılar. Şimdi de 'Türkiye, Malezya olacak' demeye başladılar'' dedi.

Erdoğan, ''Ve burada gerekçeleri şu; 'Ilımlı İslam', bakın bir defa biz bunu çok açık söylüyoruz, ılımlı İslam olmaz İslam olur, İslamın ılımlısı ılımsızı yoktur, sadece İslam vardır'' diye konuştu. Erdoğan, 'Dış İlişkiler Konseyi' adlı düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmanın ardından soruları yanıtladı. ''AK Partiyi eleştirenler, sizin Türkiye'de laikliği geriye döndürmeye çalıştığınızı söylüyorlar ve örnek olarak da Cumhurbaşkanı eşinin türban taktığı örneğini veriyorlar. Batıda, pek çok lider kiliseye gidiyor ve dindarlıklarını gösteriyorlar ve siyasetin özünde yardım dernekleri, hayır kuruşları var. Siz bu açıdan bir çifte standarda maruz kaldığınıza inanıyor musunuz?

AK Parti'ye çifte standart uygulandığına inanıyor musunuz?'' sorusu üzerine, Erdoğan, şunları söyledi: ''Ben öncelikle çok teşekkür ediyorum, Amerika'da bu işin bu kadar yakından takip edilmiş olması beni sevindirdi. Bir defa 1982 Anayasası'nda gerekçeli maddede laikliğin bir tanımı var. Bu tanımı bizler partimizin programına aldık. 1982 Anayasası askerin yapmış olduğu bir Anayasa biliyorsunuz. Türkiye'de Cumhuriyet'ten bu yana bir sivil Anayasa hazırlanmıştır. 1924 Anayasa'sı, ondan sonra 1961 Anayasa'sı askerin hazırladığı Anayasa'dır, 1982 aynı şekilde askerin hazırladığı bir Anayasa'dır. Şimdi biz, sivil bir Anayasa'nın tekrar hazırlanması için çabanın içerisindeyiz.''

''MAALESEF FELAKET TELLALLARI ÇOK''

Laiklik konusunda herhangi bir endişeleri olmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''1982 Anayasası'nın gerekçesinde laikliğin tanımı ne ise bu tanımı aynen biz neredeyse bu Anayasa'nın içine koymayı arzu ediyoruz. Bu tartışmaya da açtık. Bunları tartışacağız, müzakere edeceğiz. En ideali ne ise onu yapmaya çalışıyoruz. Yani burada ortak bir akıl oluşturmanın gayreti içindeyiz. Ama maalesef felaket tellalları çok. Bu felaket tellalları sebebiyle, tabii size uzaktan bu sesler farklı geliyor. Bakın siz ifade ettiniz, burada bir siyasetçi, dininin, inanıcının gereği olarak Kilise'ye gidebilir, yani niye Kilise'ye gidiyor diye kimse söylemiyor. Şimdi Türkiye'de de bir siyasetçi eşi inanıcının gereği olarak başını örtüyorsa, inancının gereği olarak eşinin başını örtmesinden dolayı veya inancının gereğini yerine getirmesinden dolayı kimsenin rahatsız olmaması lazım. Ama maalesef bunlar tartışılır konular olarak bizim ülkemizde hala mevcut.''

''TÜRKİYE, İRAN OLACAK DİYENLER....''

Başbakan, toplantının açılışını yapan ve oturumu yöneten ABD Eski Dışişleri Müsteşarı Richard Holbrook'yi göstererek, ''Bakın son zamanlarda bir durum söz konusu, sayın Holbrook da bu işin içinde, nedir o? Türkiye Malezya mı olacak? Öyle mi?'' diye sorması üzerine, salondan gülüşmeler duyuldu. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Şimdi istedikleri yere konuyu çekmek istiyorlar. Aslında bu yazıları yazanlar maalesef Malezya'yı da tanımıyorlar. Ben Malezya'nın avukatı olarak konuşmuyorum ama Malezya'yı biraz biliyorum. Ve öyle uç örnekler veriyorlar ki, bu uç örneklere baktığınız zaman sanki gazetelerden çıkan resimlerden başka Malezya'da hiç bir yaşam tarzı yok. İçinizde Malezya'yı gidip görenleriniz vardır, gayet de iyi bilirler ve bu noktada doğrusu ben o resimleri gördükçe gözlerime inanamıyorum, şaşırıyorum. Aynen Türkiye'de ne yaptılar...

Bir zamanlar Türkiye, 'İran olacak' dediler. Bir zamanlar Türkiye, İran olacak diyenler, Türkiye'nin, İran olmadığını görünce, şimdi 'Ne yaparız da AK Parti'yi zayıf düşürürüz?' demeye başladılar. Şimdi de 'Türkiye, Malezya olacak' demeye başladılar. Ve burada gerekçeleri şu, 'Ilımlı İslam', bakın bir defa biz bunu çok açık söylüyoruz, ılımlı İslam olmaz, İslam olur, İslamın ılımlısı ılımsızı yoktur, sadece İslam vardır. Dini yaşamak isteyen, dinini yaşar. Kaldı ki, bizim dinimizde zorlama yoktur. Siz inancınızı yaşarsınız yaşamazsınız, yaşayan yaşamayana, yaşamayan yaşayana burada müdahale edemez, etmemelidir, saygı duymalıdır. Bizim de devlet olarak görevimiz bunları güvence altına almaktır.''

Haber Hakkındaki Yorumlarınız
Şu ana kadar yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapmak ister misiniz?

 

:. Politika Haberleri
[:.:]
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Ekonomi, Aktütün, ve Ergenekon
Taner Aydın
Yönetmek ve yönetilmek üzerine
Mustafa Azılıoğlu
Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası…
Mert Aslan
Sarhoştan yağ çıkarmak
Memduh Nihat Ada
Karamsar da değiliz ama…
Hakan Bahçeci
Kapatma davasının kapattıkları
Alev Ayyıldız
Nakaratı 24 Nisan 1915
Huriye Karnap
Toplumsallaşmak büyük bir değerdir
Dr.Ali Can
YEREL SEÇİM ve ADAYLAR
Aydoğan Deveci
2016 yılında Türkiye Süper Güç olacak
Nadide Ü.Altıparmak
Uzaya Füze Atıldı da Başörtüsüne mi Takıldı !?
Dr.Erdinç Yücel
Büyük Birlik AKP de Gerçekleşti
H.Tekin Gökmenoğlu
Hani söylemesi ayıp
Halil Sağırkaya
Birinci tehdit
Mustafa Kara
HAYATIN DALGASI
Abdullah Öksüz
Siyasetin patozları
Mustafa Tatlısu
Yaşasın Hıristiyan Muhafazakârlar.
Murat Can
Kimsenin görmediği,söylemediği
Ahmet Ergan
KONYA 2007’YE HAZIR DEĞİL
Nurettin Bay
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com