Tarih boyu yönetenler azınlığı, yönetilenler ise çoğunluğu teşkil etmişlerdir. Zekaca, bilgice, servet ve silah ve kuvvet açısından güçlü olanlar, hakim duruma geçmiştir.buna karşılık çoğunluğu teşkil edenlerin bu duruma kabullendikleri ve ses çıkarmadıkları bir gerçektir.Yöneticiler küçük ve türdeştirler.Ülkemizde de böyledir.Yönetici sınıfın bir kolunu medya ve medya aktörleri oluşturmaktadır.Medyanın en önemli işlevi, eğlendirmek, bilgilendirmek ve eğitmenin yanı sıra, toplumun yönetimle aralarında oluşan sorunlarda halkın yanında yer alarak, kamuoyu oluşturarak, halkın hak ve özgürlüğünü savunarak önünü açmaktır. Demokrasi dışı müdahaleler durumunda, demokrasiden yana tavır koymak olmalıdır. Gelişmiş demokrasilerde ve toplumlarda bu böyledir. Ama bizde medyanın büyük kısmı gayri meşru gücün, aba altından sopa gösterenlerin yanında yer alarak halka, adeta kanunsuzluğu, aymazlığı meşru gibi göstermeye çalışmaktadır. Ülkenin gerçeği vatandaşına yabancı ve maalesef kendi kimliğinden uzaklaştırmaya çalıştırıyor.Medya bu zihniyetin karşısında, halkın yanında yer alması gerekirken, gayri meşru olanın yanında yer almakta ve bu zihniyetin dayatmalarını meşru ve olması gerekenmiş gibi takdim ederek kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadır.Bu da medyanın asıl maksadını ve kimin adına çalıştığını gösteriyor. Bu tür medya mensupları zaten o ayrıcalıklı zümrenin içinden çıkmıştır. Ama son seçimde göstermiştir ki, şifre çözüldü, halk her geçen gün sinsi oyunların iç yüzünü daha iyi görebilmektedir. Mesele şu:
Devletin “Kemalizm” diye adlandırılan ideolojisi var ve bu ideoloji etrafında sermaye, bürokrasi ve medya işbirliği içindedir. Bu ideoloji “Kemalizm” diye tanımlanan bu ideoloji aslında halkın özgürlüğünü, temel hak ve hukukunu ve mutluluğunu, kendi milli değerlerini daha iyi yaşamasını amaçlamış olsa gerek. Aslında bakarsak bu ideolojinin ilkeleri de yeni bir şey değildir. Yani Kemalizm’in ilkeleri milattan öncesinden bilinen şeyler. Aynı prensipler demokratik batı toplumlarında da geçerlidir ama “Kemalizm” olarak değil. Ülkeyi ele geçiren elitist yönetim kendine bir kalkan bulmuş bunun adını da “Kemalizm” koymuş ve kendi menfaatine geldiği gibi içini doldurmuştur. Atatürk’ün hedefi muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak idi. Ama şimdi “Kemalizm”i savunduğunu düşünen zavallılar, AB’ye her yönüyle karşılar ve devletçiliği savunuyorlar. Atatürk mezarından kalksa ilk önce kemalizmi bu kadar yanlış anlayan ve uygulamak isteyen kişileri sınır dışı filan ederdi herhalde.
Eğer “Kemalizm” eşittir Demokrasi ise, dünyanın en demokratik ülkesinin Türkiye olması gerekmez miydi bu kadar süre içinde? Bu ülkede “Kemalizm” adına neler yapılmadı ki? Pardon demokrasi adına. Avrupa’da Müslüman ve azınlıklar topluluklar genelde Sosyal Demokrat partileri tercih ederler. Ya bizde? Neden tercih etmezler ki? Çünkü statükonun partisi de ondan. Bizde sermaye ve bürokrasi ve medya bir kumpas kurmuşlar. Bunu da devlet olarak lanse etmişler. Ama hangi devlet öyle halkın sandığı gibi kutsal nizam falan değil, beylerin gönendiği ve halkın omzunda bazı izimler adına boza pişirdiği devlet.
Devlet olmanın, yasalar yapmanın altında yatan ana fikir nedir? Yukarıda bahsedilen özgürlüklerin ve temel hakların alınması, mutlu ve müreffeh bir yaşam sürdürülmesi ve sosyal düzenin sağlanması değil midir. Yani devlet ve ideolojiler birer araçtır ve adı geçen düşünceye hizmet eder. Yasalar ve devletin sistemi belirlenirken halkın manevi değerleri ve gelenekleri dikkate alınır. Örneğin bir toplumda, onu oluşturan halkın yarısı salyangoz yiyorsa, salyangozun satışını ve yenmesini yasaklayamazsınız. Yasaklayın da görün neler oluyor! İçki içiliyorsa sağlığa zararlı bile olsa yasaklayamazsınız! Hatta bu eylemlerini rahatça yapabilmeleri için ortam hazırlarsınız. Peki, biz de böyle mi?
Medya resmi ideolojinin bir kolu olarak efendilerinin menfaatlerini korumak adına dezenformasyon ve manipülasyonun danışkasını yapmaktadır. Halkın %80 ni muhafazakâr ama medyamızın %80 ni sözüm ona solcu, aslında devlet(!) yanlısı.
Belli düşünce ve ideolojileri topluma dayatmaktadır. Değişmeli ki kendi uyduruk değerleri tüketilsin, kimin neye, ne kadar inanacağını ve nasıl inanacağını bu kompasın tarafları belirliyor. Medya bunun duyurulmasında ve halkın kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmesi için görevlendirilmiştir. CHP’ de bu kumpasın siyasi boyutu. Aslında CHP’nin tarihsel seyrine bakıldığı zaman hiçte öyle sosyal demokratlık falan da yok. Bir ara 68 kuşağı denilen gençliği yine resmi ideoloji adına kullanmıştır. Ben şahsen CHP tarihinde bir sosyal demokratlığa rastlamadım. CHP resmi ideolojinin siyasi kanadı olunca ona devletin her türlü imkânı sefer edilmiş, devletten birçok açıdan lojistik destek görmektedir. İş Bankasının hisselerinin önemli bir oranının bu partiye ait olması (aslında bu payın bir kısmı TTK ve TDK ait olsada, CHP tarafından fiili durum oluşturulmuştur) ve Cumhuriyet Gazetesinin bütün resmi kurumlarca alınması küçük bir örnektir. Çünkü Bürokratlarımızın çoğunlu bu zihniyettendir. Halkı küçümsemeleri ve karşı olmaları da, kendi yapmak istedikleri açısından normaldir. Halkımızın devlet dairelerinden korkmaları ve muhatap olmak istememeleri de normaldir. Halk, hizmetçiden korkan ve ona tabi olan bir efendi konumunda. Cumhurbaşkanını neden halka seçtirmiyorlar dersiniz? Çünkü Cumhurbaşkanını halk seçerse, atanmışlarla halka kapatılan halkın kurumları, kendine benzeyenler aracılığıyla kendine açılır da ondan. Bu ne demektir, azınlığın çoğunluğa tabi olmasının sonu demektir
|
Köşe Yazısı
Hakkındaki Yorumlarınız
|
Yazarın Tüm Yazıları |
2009.02.03 - Davos ve sonrası… |
2009.01.08 - Medyada manipülasyon örneği Ergenekon |
2008.12.29 - Toplumsallaşmak büyük bir değerdir |
2008.12.05 - Elit Üniversiteler… |
2008.10.01 - Kartelin telaşı demokratik değil, ticaridir. |
2008.07.31 - Züğürt tesellisi! |
2008.07.09 - Dağ fare doğurmamalı, değilse …! |
2008.06.09 - Gördünüz mü, ülkeyi kim yönetiyormuş? |
2008.05.27 - Krizin krizi! |
2008.04.01 - Yüksek Yargı üyelerini halk seçsin!.. |
2008.03.15 - Yeter artık! Rahat bırakın ülkeyi ve toplumu!... |
2008.02.29 - Bunun adına düpedüz İslam düşmanlığı denir |
2008.02.01 - Solucan dinini yaşamak laikliğe aykırı mı? |
2008.01.14 - Değişim…. |
2007.12.24 - Önce eğiticileri ve düzenleyicileri bir düzeltirsek….. |
2007.12.03 - Liberal Düşünce Topluluğu |
2007.10.27 - Artık Aklımızı Başımıza Alma Zamanı gelmedi mi, Ne Dersiniz? |
2007.09.28 - Neyi , Neden Yapıyoruz, Kimin İçin Yapıyoruz Farkında mıyız Acaba? |
2007.09.11 - Ötekini kabullenmek… |
2007.08.25 - 17 mi Büyük Yoksa 83 mü?... |
2007.08.17 - Medya, Bürokrasi, Sermaye Kumpası ve Yeni Anayasa- (2) |
2007.08.06 - Medya, Bürokrasi, Sermaye Kumpası ve Yeni Anayasa-1 |
2007.07.24 - Kimler ve neden kayıp ettiler,ben söyleyeyim mi?... |
2007.07.07 - Soğan Hikayesi!..... |
2007.06.11 - İşsizlik ve ÖSS… |
2007.05.28 - Peki, siz hangisini istersiniz?... |
2007.05.18 - Korku,… |
2007.05.16 - PRAMİT!.. |
2007.05.15 - Muhtıra |
|
|
|
|
|