Bu akşam da yarın daha güzel bir gün olacak umuduyla kapadım gözlerimi. Yeni bir sabahın ezan sesiyle uyandım. Rabbimin huzuru dışında başka hiçbir yerde bulamadığım bir güvenle ibadet görevimi yerine getirmek için kalktım. Işığı yaktığımda hiçbir şeyin değişmediğini duvardaki kurşun izleriyle üzülerek bir kere daha fark ettim.
Çıkmadık canda umut vardır diyerek yeni coşkularla ve yeni beklentilerle başladım günüme. Değişen hiçbir şey yoktu aslında, ne babam inancı yüzünden benim memleketimde, bana nefretle bakan, dili, dini her şeyi benden farklı askerlerin arasından kurtulup gelmişti, ne de duvarlarımızdaki savaş izleri kaybolmuş, evimdeki fakirlik bitmişti.
Allah inananla beraberdir deyip tekrar küçük yüreğime umutlar ektim. Müslüman kardeşlerimin de gönderdiği gıdalar ambargolar nedeniyle bize ulaşamamıştı. Fakirliğin en koyu en derin günlerinde ekmek ve suyla yaptım kahvaltımı.
Çocuktum(!) Amacım ne içinden oyuncak çıkan çikolatalardan yemek ne de bin bir çeşit yiyecekler arasında hiçbirini beğenmeden “Bu çocuk ta çok iştahsız hiçbir şey yemiyor” diyen annemin birazda kibirli serzenişlerini bekleyerek naz etmekti.
Şükür nimeti arttırır diyerek suyuma katık ettim kuru ekmeğimi. Lokmalar boğazıma dizilmişti gene .Zor olan kuru ekmeği yemek değil de her sabah döndüğünü umut ederek babamı beklemekti. Nerdeydi, nasıldı? Ona da vermişler miydi ekmek yoksa açmı bırakmışlardı.?
Çocuktum oynamak benimde hakkımdı. Ellerinde silahlarıyla dolaşarak, küçümseyen ve ezen gözlerle bana bakan askerlerin arasından geçip en yakın arkadaşımın evine ulaştım.
Alışılmamış kalabalığı görünce şaşırdım. Acaba onun babası mı geldi, belki babamdan haber getirmiştir diyerek koştum. Artık gözlerinde yaş kalmamış anası boş bakışlarla tavanı izlerken, eve toplanan komşularından, arkadaşım sokağa bırakılmış bir mayınla oynarken öldüğünü öğrendim. Artık adına iyice alıştığımız ölüm en yakınlarımdan birin daha almıştı. Annesine parçalanmış cesedini göstermediler ve “cennette seninle beraber olacak” dediler. Ölümün güzel yanıydı cennet. Her arkadaşımın ölümünün ardından “çocuklar günahsız cennete gider onlar” sözlerini bir kere daha işittim. Soramıyorduk ki bizler bu kadar günahsızdık da neden dönüyordu silahlar bize…
Artık yaşananlar ağlatmıyordu beni. Ağlamak acizlikti ve aciz durumumuzda ağlayarak daha da kötü görünmek istemiyorduk. Askerlerin botlarıyla girmekten çekinmediği yarısından çoğu yıkılmış camimizin kalan bölümünde kıldılar arkadaşımın namazını.
Onu öyle izlerken bayram günleri geldi aklıma. Babalarımızın elinden tutar namazlara giderdik. Ne güzeldi bayramlar. Paralarımız olurdu midemiz ağrıyana kadar şeker yerdik. Koşardık, oynardık çocuktuk nede olsa.
Babamın yokluğu arkadaşımın ölümüyle daha da büyüdü içimde. Üzüntünün hissizleştirdiği bir halde sokaklarda gezinmeye başladım. Düşündüm cevabını bulamadığım soruları tekrar tekrar sordum kendime. Biz ne yapmıştık da vatanımız bombalanmıştı?. İnancımız ve milletimiz yüzünden işgal altında olduğumuzu söyleyen büyüklerimizde cevap veremiyordu aklımdan geçenlere.
Müslüman olmanın nesi kötü diye düşündüm.. Benim dinim değilmiydi sevgi dini olan merhameti emreden. Beynimi kemiren ve kimsenin tam cevabını veremediği bu sorular arasında yürürken kollarında haç işareti olan üniformalarıyla üzerime silahlarını doğrultan askerleri fark ettim.
Tarifi imkansız bir heyecanla kaçmaya başladım. Arkamdan gelen ateş sesleri ve kahkaların iyice uzaklaştığını hissettiğimde nefes nefese dönüp bakabildim.
Korkumdan ötürü kızarken kendime acı dolu bir günün hüzünlü bir manzarasıyla daha karşılaştım. Askerlerin ırzına geçerek öldürdükleri bir kızın ailesinin feryatlarına tanık oldum. Ben üzülmüyordum. Acıları dinmişti nede olsa.
Yaşanan tüm manzaralar kafamda tek bir soruyla bütünleşmişti. Neden dedim ve her neden deyişimde hiçbir şey yapamamamın acizliğiyle bende ölmek istedim.
Sonsuz acılar içinde kalbim yerinde fırlayacakmış gibi hissettiğim bir anda gözümü açtım. Meğer her şey bir rüyaymış. Ranzamdan kalkarak masal kahramanlarının resimleriyle dolu odama bir kez daha baktım.Rüyanın etkisiyle attığım çığlık sesine anneme gelmişti.Yüzümün renginin neden sarardığını ve neden bu kadar çok korktuğumu sorduğunda rüyamı anlattım. “Çok şükür dedi. Biz özgürüz
Allah onlar sabır versin” diyerek sarıldı bana…
Cumhurbaşkanlığı’nın tek gündem maddesi haline geldiği dış düşmanlardan çok içerdeki hainlerle uğraştığımız şu dönemde tüm dünyada ve yazık ki özellikle İslam aleminde zulmün giderek arttığı bir süreçte gözünüzü bir anlığına kapayarak böyle bir rüya gördüğünüzü hayal edin. Filistin’de, Irak’ta, Kerkük’te, Doğu Türkistan’da, Çeçenistan’da, Lübnan’da, Afrika’da ve dünyanın daha bir çok yerinde savaşla ve açlıkla yaşamaya alışmış çocukların, her gün karşılaştığı bu manzaraları kendiniz yaşıyormuşçasına düşünün. Eminim kalbiniz sıkışacak korkacak üzüleceksiniz. İnançları için savaşan bu insanların yerinde çocuğunuz kardeşiniz bir yakınınız yada siz olabilirdiniz. Dün onlarda böyle bir rüya görmezlerken bugün yazık ki böyle bir tablonun parçası oldular. İslamiyet’in en büyük düşman olarak görüldüğü bir dünya’da aynı duruma sizlerde düşebilirsiniz. Bu bilinçle Müslüman kardeşlerinize yardımcı olun ve Allah rızası için çile çeken savaşan ve açlıktan ölmek üzere olan kardeşlerinizi unutmayın. İslam Âleminin yaşadığı tüm bu dramlara karşı inanmanın ve iman etmenin bilinciyle hareket ederek, yardım etmenin huzuru ve mutluluğu içinde Rabbimizin huzuruna ulaşmanız temennisiyle.
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 2 yorum
yapılmış )
HASAN
[
2007/09/07 14:18
] |
|
Sayın yazarın zaman zaman takip ettiğim ve kafalara ''dank'' Ettiren müthiş bir yazısı daha işte. Hepimiz; yaşadığımız huzurlu bir hayatın ''kefareti'' sayılabilecek yardımlarımızı, elbette zordaki dindaşlarımıza ve soydaşlarımıza yapmalıyız, bu kesin. Ancak, buradan alınması gereken bir başka ders de, huzurun kıymetini bilmek ve bu huzuru bozacak olanlara karşı da uyanık olmaktır. Unutmayalım ki, huzuru bozmaya, önce küçük ve zayıf yaramaz müslümanlardan (!) başladılar. Bizleri de, olanlara müdahale Edemez hale getirdiler. Derken, en son sıra, insanlık tarihinin ittifakla şahitlik yapacağına inandığım, islamın ve müslümanların en büyük hamisi aziz milletime gelecek. İşte ben bundan korkarım. Bunun olmaması için, lütfen ama lütfen uyanık olalım, birlik olalım, diri ve zinde olalım. Cenab-ı Allah bu millete, asrın başında yaşadığı aczi bir daha yaşamaması için aklını başına toplamasını nasip etsin...Hasan KOCAMAN / KAYSERİ |
|
|
AYHAN
[
2007/08/31 10:37
] |
|
MÜKEMMEL Bİ YAZI,LÜTFEN HERKES OKUSUN VE BİRAZ DÜŞÜNSÜN..... ELİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK SN.YAZAR |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|