:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

“Aldatılan Adamın Komedyası” 
Mert Aslan   ( altar42@hotmail.com )

İnsanların beyninden geçenleri bilemezsiniz ve baş döndürücü bir hızla yükselen teknoloji de bunu asla çözemeyecektir. Neden mi? Çünkü diğerlerinin ne düşündüğünü ve ne hissettiğini bilmemek, birey olarak diğerlerine karşı kalbi esenliğinizi koruyan tek unsurdur. Tersinden bakılırsa, başkalarının duygu ve düşüncelerini tümüyle deşifre edebilmiş olsaydınız, bu size dramatik düzeyde bir yalnızlıktan başka bir şey vermeyecek ve çok geçmeden hayatınızı yaşanmaz hale getirecekti.

Tabii ki, genel olarak bilmek güzeldir; ancak bazı şeyler hakkında bilgisiz olmak çok daha güzeldir. Diğerlerinin beyninden ve kalbinden geçenleri, geleceğinizi ve ölüm saatinizi bilmemek bunlara dahildir. Meğer bilgisizlik bazen harika bir şey olabiliyormuş değil mi?

Aslında, varmak istediğim nokta şudur: Güvenilirliği ve dürüstlüğü bir erdem haline getiren şey, diğerlerinin duygu ve düşüncelerini bilmiyor olmanız ve onların da bunu bilmediğinizden emin olmalarıdır. Çünkü onları bilseydiniz ve onlar da sizin onları bildiğinizi bilselerdi, herkes en tipik alışkanlıklarından birini, yani “rol yapma”yı kesmek zorunda kalacaktı. Başka bir deyişle, dürüst olmak standart bir yükümlülük haline gelecek, faziletten sayılmayacaktı; oysa mevcut durumda “ikiyüzlülük”, “sahtekarlık” ve “aldatma” gibi şeyler, sırf duygu ve düşüncelerimizin başkalarına kapalı olması kamuflajı altında rahatça gizlenebilmektedir.

İşte bu yüzden, insanlardan dürüstlük istiyor ve bekliyoruz. Dürüstlük, başkalarının müdahale edemediği tümüyle bize özgü olan içimizde olumlu anlamda denetimi sağladığımız için de ayrıca bir meziyet sayılmalıdır.

Pekala… Buraya kadar tamam; ama sorun şu ki, her insanın kalbinde şeytanın uğrayabileceği aktif bir “kötülük merkezi” vardır ve bu merkezden sık sık şerli telkinler almaktadır. Sigmund Freud, bizi yönetmeye çalışan ve kendi literatürümüzde “nefs” olarak

isimlendirdiğimiz bu kötülük merkezini, aşağı yukarı “ID” diye tabir eder. ID, sınır tanımak istemeyen ilkel ve vahşi arzularımızı ifade eder ve ilginç bir biçimde bazen akıl ve irademizi bile devreden çıkaracak kadar baskın hale gelebilir. Bu, bazen bir yıkılma noktasıdır.
Kuşkusuz, eşini aldatmak buna bir örnek kabul edilebilir. Bugün, aldatmakla ilgili çok önemli ve farklı bir noktaya değinmek istiyorum. Gazete veya televizyonlarda, kendisini aldattığı gerekçesiyle eşinin sevgilisini öldüren erkeklerle ya da ender olmakla beraber kocasını öldür(t)en kadınlarla ilgili haberlere rastlarız. O ana tanık olmak, insanı öfkeden çıldırtan bir şey olsa gerektir ki, kolayca bir cinayet işlenebilmektedir; fakat aslında yapılması gereken asla bu değildir.

Nedenlerine gelince…

Birinci neden, baskın bir oranda herhangi bir kadın-erkek ilişkisinde öznenin kadın olduğu gerçeğidir. Geleneksel olarak, erkek talep eden, kadın ise kabul ederek ilişkiye start veren taraftır. Şayet zaman içinde böyle bir gelenek oluşmamış olmasaydı, bu yine de böyle olurdu.

Çünkü, erkek kendini kadına tıpkı bir uyuşturucu bağımlısı gibi tutsak eden aşırı derecede etkin bir libido ile donatılmıştır. Erkeğin ağır derecede bağımlısı olduğu şeyi talep etmesi anlaşılabilir bir şeydir; ancak ne kadar talep ederse etsin, kadın onay vermediği sürece aralarında herhangi bir ilişki başlayamayacaktır. Dolayısıyla, eğer şu ya da bu şekilde gürültü çıkarmış bir ilişkide illa bir suçlu bulmak gerekiyorsa, o öncelikle kadındır. Bu açıdan bakıldığında, aldatan adamın eşi açısından da durum aynıdır. Demek istediğim, bu ona karşı kocasından ziyade yine bir başka kadının yürüttüğü bir eylemdir. Başka bir deyişle, özünde kadınlararası bir savaştır.
İkinci neden, ikbaliniz açısından daha önemli bir uyarı ateşi niteliğindedir.

Bir düşünür der ki, “Sizi aldatan kişiye yapabileceğiniz en büyük kötülük, onu birlikte olduğu kimseye teslim etmektir.” Şimdi, bu yaklaşım size biraz “onursuzca” görünebilir; ama soğukkanlılıkla düşünüldüğünde, eşinizin zaten sahip olduğu aldatma gizilgücünün günün birinde bu kez de yeni eşine veya sevgilisine de yöneleceğini tahmin etmek zor değildir. Aldatma olarak tanımlanan eylemin haklı olduğu var sayılan bir nedenle yapılmış olması, oransal olarak meşru sayılabilecek bir düzlemde gerçekleşmiş olması ya da yürek paralayan bir pişmanlıkla bağışlanma dilenmiş olması, örneğin tanrısal adalet açısından cezada hafifletici bir unsur olabilir mi veya tümüyle affedilerek doğurması olası sonuçlarla birlikte üzeri kapatılmış olabilir mi? Olabilir…
İkinci nedene ilişkin olarak asıl üzerinde durmak istediğim şey, örneğin bu gerekçe ile cinayet işlemiş olan adamın içine düştüğü acınası komedyadır. Komedya sözcüğünü, aşağılayıcı bir tonda kullanmış olmayayım.

Vurgulamak istediğim, bu tür gelişmelerin görmeye veya dinlemeye alışık olduğumuz çelişkili ve acıklı yüzüdür: Zavallı adam, olayı kesin olarak öğrenmiş veya onları suçüstü yakalamış ve sonuçta onun sevgilisini öldürmüştür. Adam mezara, kendisi de hapse gitmiştir. Uğrunda cinayet işleyerek hayatını hapse mahkum etmeyi düşünmeden kabullendiği karısı ise, dışarıda kuşlar kadar özgürdür ve kısa bir süre öncesine dek en ateşli aşk ve bağlılık ezgileri ile yattığı insanlardan birini mezara, diğerini de hapse gönderdikten sonra büyük olasılıkla bildik yaşam tarzını pervasızca sürdürmektedir.

Peki, bu arbede erkeklerden hangisi için erdemli bir savaş olmuştur sizce? Dürüstçe konuşmak gerekirse, hiçbiri için olmamıştır! Diyelim ki, size sadık bir kadınınız var ve haksız yere bir saldırıya, tacize veya iftiraya uğramıştır. Onu korumak uğrunda mücadele etmek elbette boynunuzun borcudur; ama hiçbir haklı nedene dayanmaksızın sizi aldatma noktasına kadar gelmiş bir kadının sizinle hiçbir sevgi ve saygı bağı kalmamıştır. O yüzden, uğrunda savaşmayı asla hak etmediği gibi, bırakın kısacık ömrünüzü hapse mahkum ederek tüketmeyi, sadece bir dakikalığına adliyenin koridorlarına girip çıkmaya bile değmez…

İstenmeyecek bir şeydir bu; ancak dünyanın bin türlü hali vardır. Böyle bir fırtınaya maruz kalan kişinin yapması gereken en mantıklı ve sağduyulu şey, acısını zehir gibi içine akıtmak, söyleneceklere kulak vermeden ceketini alıp mümkünse en kestirme yoldan çıkıp gitmek, ardından kendisini kimselerin tanımadığı başka bir beldede yepyeni bir hayat kurmak için mücadele etmektir…

Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 16 yorum yapılmış )

[ 2008/02/23 00:24 ]
Ya Ayşegül Hanım, Su şırıltısı gibi bir yorum yapmışsınız.Pes vallahi.Şapka çıkardım.Bu kadar güzel cümleleri nasıl kurdunuz.Tebrik ediyorum.Gerçekten tebrik ediyorum.Saygılarımı sunarım.
[ 2008/02/16 22:47 ]
''Hayatımda hiç kimseye kötülük etmedim,hiç kimseyede iyilik etmedim'' Hazreti Ali. Bu söz beni çok düşündürmüştür.İnsanın yaptığı bütün davranışlar sonuçları itibari ile kendisine döneceğine göre, eden mutlaka kendine eder.Zaten ilahi bir mahkeme olmasaydı insanlar çıldırır hayat yaşanmaz hale gelirdi.Zaten çok bilmiş bazı bilgeler! ahiretin varlığına inanmadıkları ve dahi dünyadaki zulumleri de vicdanları kaldırmadığı için intihar etmişlerdir.Konu güzel bir konu.Yazarın görüşlerine katılıyorum.İlave olarak şunları söylemek isterim: Fiziksel bekaret kadar ruhsal bekaret ''iffet'' de çok önemlidir.Hazreti Fatma Annemize soruldu:- İdeal mümine kadın nasıl olmalıdır? İdeal mümine kadın öyle bir davranmalıdır ki, kocasının hayallerini bile haramdan muhafaza edecek şekilde davranmalıdır.Hazreti Ali Efendimize Soruldu: İdeal Mümin Erkek Nasıldır? İdeal Mümin Erkek öyle bir davranmalıdır ki, karısının hayallerini bile haramdan muhafaza edecek şekilde davranmalıdır.Yani fiziksel bütünlüğümüzü her türlü maddi mikroplardan koruduğumuz gibi, ruhsal bütünlüğümüzü ruhsallığımızı duygularımızı zihnimizi manevi mikroplardanda korumalıyız.Bu konuda eşlere karşılıklı görev düşmektedir.Aldatma sadece maddi planda gerçekleşmiyor.Aynı yatakta yatan eşlerin hayal dünyalarında başkalarını misafir etmeleri de DUYGUSAL İHANET olarak düşünülebilir.Aslında bu DUYGUSAL İHANET diğerinden daha tehlikelidir.Ama gözle görülmediği için bilinmez.Saygılarımla.
Tülay LALE [ 2007/10/18 17:58 ]
Aldatmak ve aldatılmak aslında hayatın her alanında var.İşçi&iş veren ilişkilerinde,hoca&öğrenci ilişkilerinde,Anne-baba&çoçuk ilişkilerinde,ev sahibi &kiracı ilişkilerinde v.s.Yani hayatta olduğumuz her an karşılaşabileceğimiz bir durum bu ancak madem ki yazınızın konusu kadın&erkek arasındaki aldatma ve aldatılma o zaman ben de bu yazacağım.Malesef ilişkiler içten, samimi olmadığı için sadece çıkara dayalı ilişkiler yaşandığı için aldatma ve aldatılmada bunun kaçınılmaz sonucu olacaktır kuşkusuz.Kimin ateşlediği i suçlunun kim olduğu hiç önemli değil.Önemli olan kendisini karısını veya kocasını aldatacak kadar cesur hisseden kişinin karşısındakine onunla artık yapamayacağını,olmadığını,bu işe bir son vermenin doğru olacağını söyleyecek kadar cesur olmamasıdır.Bu hayatın her alanında böyledir.Hatta aldatan bir koca arkadaşlarına çok rahat bir şekilde yaptığı kaçamağı anlatır ancak eşi bunu duymacın diye taklacı güvercinler gibi döner durur!Bunu yaparken aslında insanlar kendini aldattığının da farkında değildir,O DA AYRI BİR KONU.Bununla beraber aldatılmanın öcünü elini kana bulayarak almak ben ce bu tam bir aptallıktır.Sonuçta eğer sizi sevmiyorsa bir insan ben ce sizi aldatmasının da sizce bir anlamı olmamalıdır.Ama siz seviyorsunuz değil mi?Neye yarar sizi sevmeyen biri sizin sevginizi hak ediyor mudur sizce?
ayşegül [ 2007/10/12 04:27 ]
Kemirdiği kemiği nereye tüküreceğini bilmez bir biçimde yaşam partileri yaratıyoruz kendimize, her türlü sürü psikolojisinin küflenmiş bir renk olduğunu söylesem yine adi söz olacak. Açık verme korkusu almış başını gidiyor. Açık veriyoruz ama uzlaşımsal açıklar bunlar. Diğer kadına aşık olmadığımız sürece aldatabiliyoruz karımızı, diğer erkekle yatağa girmediğimiz sürece günah sayılmıyor öpüşmelerimiz. En idealistimiz ahlakını böbreğinde taşıyor. Zaten bir bira bir de ahlak kiralıktır post-modern yaşamlarda. İkisinin de sabaha izi kalmaz, bir de sözler söyleniyor su yüzüne biz çıkalım ama gece gecede kalsın diye. Varsın olsun,aldatmak aldatılmak büyük mesele değil.herkes kendinden sorumludur aşkta.sen üzerine düşeni yaptıysan gerisini boşvereceksin.çünkü ne yaparsan yap bulunacaktır aldatmalara bahane.bu da büyük mesele değil.Gelinler hala beyaz giyiyor, siyah yeni gençlik arasında revaçta. Ve hepimiz bakireyiz,bakiriz… maksat ruhu kurtarmak, oysa ruh bedenin yanında ne ki açıklığı bile edebiyat malzemesi olmanın ötesine geçememiş bir rivayet ama olsun, madem ki bedeni kurtaramıyoruz bari dillerimiz sahte sözlerle kurtulsun diyoruz.
Ahlakçıdan çok ahlak kokuyor her tarafımız, utanç kokuyor. Ruhumuzdan utandığımız yetmiyormuş gibi başkalarının ruhlarından da utanıyoruz hiç utanmadan. Ama olsun, “aslında iyi biriyiz “ ya hepimiz, herkesi aslında iyi biri zannediyoruz, olmayanlar aldırmadıklarından olsa her türlü aldatmalara devam diyorlar. Ama bu mahkemede cezai indirim sebebi değil iyi hal bunu bilmiyorlar. Baştan aşağı müstehcen ve aşağıdan yukarı müslümanız. Böylece artık müslüman mahallesinde salyangoz satılabilir, bu satanın ve alanın problemidir diyecek kadar da liberal görüyoruz hayatı.Aslında neden hangi hastalıktan muzdaribiz onu da ben bilmiyorum!
yayınanacağını ummam ama hocama saygılar.
SOLDIER [ 2007/10/06 08:31 ]
Değerli Hocam,

Yıllar sonra tekrar Konya'da hiç beklemediğimiz bir anda tam da tüm bağlantılarımız kopmuşken karşılaşmak çok güzeldi. Kader bu işte. Güzel sohbetlerinizi gerçekten özlemiştim. Sanki hastaya çorba oldu. Şifa oldu sohbetleriniz. Insan içi boş konuşmalardan öyle sıkılıyor ki, ruhu öyle daralıyor ki; sanki karanlık dehlizlere atılmış bir mahkum gibi. Şİmdi görüyorum ki: Yazarın da dediği gibi '' bu gökkubbede kalan hoş bir sada imiş''. Sağolun hocam.

Aldatılma ve aldatma üzerine yazdığınız bu yazıya gelince; güzel bir çözümleme olmuş hocam ama ben yine de şunu derim aldatma üzerine : Ihanet bir bilmecedir. Allah güzel insanların böyle kötü, onur kırıcı şeylere maruz kalmasına izin vermesin.
Allah esirgesin olursa da:

''Artık seninle duramam, bu akşam çıkar giderim
Hesabım kalsın mahşere, elimi yıkar giderim''
gece-fatih [ 2007/10/05 23:15 ]
hocam hayırlı geceler öncelikle böyle bir ortaya yorum çıkardıgınız için teşekkürler..hayatta her daim mutluluklar sizin ve sevdiklerinizin olsun...yorumu okudum tam anlamıyla mükemmel olmuş....tekrardan teşekkürler..ben 1 hb-25 den fatih kırbaş saygılarımı sunuyorum...
MERT ASLAN [ 2007/10/05 22:13 ]
Öne sürdüğüm ve doğası gereği tartışmalı sayılabilecek görüşler trafiğine yorumları ve eleştirileri ile dahil olan bütün arkadaşlara yürekten teşekkür eder, vermiş oldukları tepkileri fikirlerimi değiştirebilme doğrultusunda öncelikle ve nezaketle dikkate alacağımdan emin olmalarını isterim. Saygılarımla... MERT ASLAN
sema [ 2007/10/05 21:48 ]
hocam gerçekten haklısınız...son yıllarda bu sebepten boşanmalar ve en kötüsü cinayetler arttı.ama burada aldatan kadın nasıl ki kendi cinsine kötülük ediyorsa, aldatan erkekte öyledir bence...dediğiniz gibi cinayet işleyip hayatını karartmaktansa en yakın yoldan geri dönmek onu kendi haline bırakmak en iyisidir ..
Bu duruma gelmemek için insanların hem kendilerine hem de diğer insanlara saygılı olmaları gerekmektedir.
fatih [ 2007/10/05 18:59 ]
öncelikle başarılar diliyorum hocam sizden daha güzellerini bekliyoruz.,,,
her zaman kadınlar baş belamız olmuşturlar,,,her mutluluk daim sizle olsun kendinize
iyi bakın hocam ben 1 hb-25 den fatih hayırlı akşamlar.,,,bizim sınıftaki bütün
arkadasları seviyorum ayırt etmeden..bye
Güher [ 2007/10/05 13:44 ]
Saygı değer Mert hocam öncelikle hayırlı olsun.Tüm köşe yazılarınızı okuma fırsatı buldum.Paylaşımlarınız için kendi adıma teşekkür ederim.Bir erkek gözüyle irdelenen bu konularda ''kadın''ögesinin bu kadar aşağılara çekiliyor olması üzücü bir durum.Söz konusu durumlarda her ne kadar haklı olduğunuz bölümler var ise de henüz benliğini yitirmemiş bayan arkadaşların sayıları hiç de az değildir.Anadolu toplumunda yıllardır süregelen bir baskının altından henüz çıkabilmiş hani şu tasvir edilen günümüz bayanları,uzunca bir süre kendilerini sindirmiş erkeklerden ve istemeseler bile onlara göz yummuş diğer bayanlardan kendilerine zarar vermek bahasına intikam alıyor olmasın?Ne dersiniz?...
GülsüM [ 2007/10/02 23:15 ]
Yazdıklarınıza gerçekten katılıyorum. Bir ilişkide aldatılma varsa eğer zaten artık bu ilişki olmaktan da çıkmış demektir. Değil uğruna adam öldürmeye, suratına bakmaya bile hakikaten değmez.
Ümit [ 2007/10/02 15:32 ]
abi sen bence pardon bizce mütiş bir şahsiyetsin seni fikirlerini ve yazılarını çok seviyoruz ALLAH 'ın izni ile kitabı bekliyoruz bizce o'bir baş yapıt olacak tabiki anlaya bilenlere saygı ve sevgilerimi sunarım seni iyiki tanıdım M.Mert Aslan Ümit Tangüç
TUĞÇE [ 2007/10/01 18:12 ]
kırıcı bulduğum bir yazı. ama doğal buldum. bayanların birbirlerine söylediklerini ve yaptıklarını bir bilseniz!
aslı [ 2007/10/01 17:57 ]
güzel bi yaklaşım..etkilendim..ben de gerçekten bi bayan olarak hemcinslerimin bu aldatma hikayelerini dinliyor ve üzülüyorum..erkeklerle her konuda yarışa giren kadınların, böyle kötü konularda bile yarışmaya kalkışması üzücü..
simay [ 2007/10/01 16:02 ]
Bir kadının hemcinsine böyle bir kötülüğü neden yaptığını ben de merak etmişimdir hep ve cevabını maalesef bulamıyorum. Aldatmanın kadınlar arası bir savaş olduğu tezinizi ben de destekliyorum ama aldatmayı kendi cinsi için meşru görüp , aldatılmayı hazmedemeyen erkekler de bu konuda çok da masum değiller. sadece şunu akıldan çıkarmamak gerekiyor: yuva yıkanın yuvası olmaz.
eco bulent [ 2007/10/01 13:45 ]
Gerçekten yazdıklarınıza şiddetle katılıyorum.benim şu dikkatimi çekiyor son yıllarda.Evet, erkekler eşlerini aldatıyor zaman zaman ve bu bilinen bi gerçek.Peki ama ya kadınlar?Araştırmalar gösteriyor ki son yıllarda eşlerini aldatan kadınların sayısı %40 artmış durumda.Fakat nedense erkeklerin sadakatsizliği ağızlarda sakız olurken,kadınların aldatması üzerinde ki sır perdesi gizemini koruyor.Her sabah kadın programlarında bu konuda mağdur bir kadın çıkıp ağlıyor ama hiç kimse bu olayın tersini düşünmüyor.Aslında çok var toplumda ama bilinmiyor.Erkeklik gururu yüzünden erkekler susuyor ve boşanma davaları ''şiddetli geçimsizlik'' yüzünden açılıyor!Bence bu konular işlenmeli ve kadınların da nasıl ''masum olmadığı'' bilinmeli!Sırf bu paranoya yüzden evlenemeyen arkadaşlarım var benim.Saygılarımmla hocam, yeni yazınızı merakla bekliyorum.

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.16 -  Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
 2009.02.10 -  Kadının Mahremiyet Evi
 2009.02.02 -  Öğrenmenin dayanılmaz tadı
 2009.01.26 -  Hadis tercümesinde taşralı ağzı
 2009.01.17 -  Bilin bakalım! Erkekler insan mıdır, bankomat mıdır?
 2009.01.12 -  Ergenekon dalgalarında kısa bir sörf
 2009.01.05 -  Kadınlar iletişim beceriksizi mi yoksa?
 2008.12.29 -  Cennetin ve cehennemin fragmanları
 2008.12.23 -  Anti-depresif öneriler
 2008.12.16 -  Sen olmazsan cennet solmaz mı?
 2008.12.07 -  İyilik ve kötülüğün kimyası
 2008.12.01 -  Allah sevgisinde kıskançtır
 2008.11.24 -  Yazma yetisi üzerine iki çift söz
 2008.11.16 -  Anneler ve sevgililer
 2008.11.11 -  Sırlar harikadır. Ta ki yakalanıncaya kadar…
 2008.11.03 -  Geğiren tanrıçalar
 2008.10.27 -  Masumiyet insana en çok yakışandır
 2008.10.20 -  Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası…
 2008.10.13 -  Aldatan Erkeklere Kuşbakışı
 2008.10.08 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.09.29 -  Kadınlık nelere kadirdir!
 2008.09.22 -  İnsanlardan uzaklaştıkça Tanrı’ya mı yaklaşıyoruz?
 2008.09.15 -  Tesettür Kutsal kitabın ne tarafındadır?
 2008.09.08 -  Kutsal gerdek
 2008.09.01 -  Allah’ı Sevme Sanatı
 2008.08.25 -  Hıristiyan Mü’minler
 2008.08.17 -  Tutsaklığı sevmek
 2008.08.10 -  Dilek Tepesi
 2008.07.27 -  Bir çiçekle de bahar olurmuş
 2008.07.15 -  Dante Beatrice’e kavuşsaydı…
 2008.07.07 -  NLP’den ışıltılı kareler (2)
 2008.06.30 -  Karanlık mağaraların zavallı yarasaları
 2008.06.23 -  NLP'den ışıltılı kareler (1)
 2008.06.14 -  Cennette kadın figürü
 2008.06.08 -  "Yürek Acısı"
 2008.06.02 -  Erkeği tutmak kolay mı sanırsınız?
 2008.05.24 -  Her ölüm vakitsizdir
 2008.05.14 -  Reinkarnasyon
 2008.05.05 -  Kölenin öyküsü
 2008.04.28 -  İlahiyatçılar Hz.Muhammed'ten daha mı iyi biliyor?
 2008.04.21 -  Kadınlar cennetine hoşgeldiniz!
 2008.04.15 -   Biraz daha episteme,biraz daha özlem...
 2008.04.07 -  Bir kibir abidesine
 2008.03.31 -  Kadınlar erkekten ne duymak ister?
 2008.03.24 -  Repertuarımdaki üç kırık hayat
 2008.03.16 -  Kadınlarla hala tartışıyor musunuz?
 2008.03.10 -  Yoksa bu bir rüya mıydı?
 2008.03.02 -  Kadınlar ve tapınaklar
 2008.02.24 -  Hiç kimsenin kadınları
 2008.02.17 -  Ölüden isteme ile diriden istemenin farkını rica edeyim
 2008.02.12 -  Tanrı'nın yeryüzündeki başyapıtı üzerine
 2008.02.05 -  Sıradan ve yüce, yakışıklı ve bayağı
 2008.01.28 -  İdeolojik ve toplumsal baskıya karşı bireysellik
 2008.01.24 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.01.21 -  Nietzsche, Marks veya Tanrı’ya Küsmek
 2008.01.14 -  Yoksa bu fakiri aşktan bihaber mi sanırsınız?
 2008.01.07 -  Kadınınıza yüreğinizle dokundunuz mu hiç?
 2007.12.31 -  Dört Kitaba Sığmazsan, Sen Ne İşe Yararsın?!
 2007.12.24 -  Kadınların Gizli Dünyası Üzerine
 2007.12.16 -  Sosyal Demokratların Reel Politik Dramı
 2007.12.10 -  “En yakın dostum katilim olur mu?”
 2007.12.03 -  İnin O Şatodan Aşağıya!
 2007.11.26 -  “Çift Gerektirmeli Bir Tanrısal Adalet Sarmalı” -Özeleştirel bir yaklaşım-
 2007.11.18 -  Müslümana Sopa Caiz midir?
 2007.11.11 -  Sevgili Erkekler! Türk Kadınları Size Hiç Bakmıyor mu?
 2007.11.05 -   “Hz. Muhammed ve etkin dinleme sanatı”
 2007.10.29 -  Kahrolsun PKK veya kötü reklam yoktur
 2007.10.22 -  Barda oturan adamın düşleri
 2007.10.15 -  “Feminizm gerçekten feminin (dişil) bir akım mıdır?”
 2007.10.08 -   “Model Türkiye’yi görmek ya da görmemek”
 2007.10.01 -  “Aldatılan Adamın Komedyası”
 2007.09.24 -  Kadınların cebi neden yoktur
 2007.09.20 -  Benim adım aşk
 2007.09.17 -  Herkese merhaba!
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com