Bayramlar neden buruk geçer anlamış bulunmaktayım.
Aslında buruk olan bayram değil insanın kendisi olduğunu düşünmekteyim.
Açalım biraz konuyu.
Modern zamanlar insanı her zamankinden biraz fazlaca yalnızlığa itiyor.
Yoğun iş temposu, teknolojik gelişmelerin insanlara sunduğu olanaklar, stres vesaire birleştiğinde insan biraz daha yalnız başına kalmak zorunda oluyor ya da istiyor.
Ben her bayramı coşku içinde yaşamışımdır. Ancak bu bayram biraz farklı…
Bir vesile ile arife gününden birkaç gün önce gelmiş olduğum Antalya’da uçak saatini bekleyene kadar bayramın yaşanması gereken en önemli dakikalarını pas geçmek zorunda kalmış bulunmaktayım.
Nasıl burkuldum anlatamam.
Bayramın en coşkulu önemli anları benim için hep ilk dakikalar. Yani bayram namazının kılınıp gelindiği ve el öpülme töreni olmuştur.
Şehir dışında olmamın vermiş olduğu yalnızlık nasıl içimi burktu anlatamam.
Her bayram ailesiyle bu anları değerlendiren ve o kalabalık kahvaltı sofrasına oturmanın vermiş olduğu hazzı iliklerine kadar yaşayan ben. Bu bayram adeta öksüz kaldım.
Şimdi düşünüyorum. Acaba yalnızlığımızı kurmuş olduğumuz tek düze ilişkilerin sorumluluğunu mu bayram gibi özel günlere yıkıyoruz.
Evet denilebilir.
Günden güne yalnızlaşıyoruz.
Ne ekmek eskisi gibi, nede bayramlarımız.
Ne suda eski tat var, nede dostluklarımızda.
Pek alakası yok gibi ama bu yalnızlık furyası yavaş yavaş yeni nesli kuşatmakta.
İnternet ve pc oyunları her gün çocukları esir almakta.
Esir alması yetse ne ala. Ancak bununla yetinmemekte ve günbe gün hakimiyet alanını genişletmekte.
Bu tehlikeli gelişmeye biraz dikkat etmek gerek.
Her gün ekranından içine çektiği çocuklarımızı gün be gün yalnızlaştıran bu teknolojik tuzak yarının bayramlarını ve ramazanlarını da tehdit etmekte.
Biraz dikkat etmek gerek.
Çocukları sosyalleştirmek, geleceğin sosyal dokusunu oluştururken teknoloji esiri bireyler yerine dünü yaşayan fertleri dünyaya kazandırmak adına bir gayret göstermek gerek.