:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

“Hz. Muhammed ve etkin dinleme sanatı” 
Mert Aslan   ( altar42@hotmail.com )

-Hz. Muhammed’e inandığınızı söylediğiniz halde, bütün insanlığa model olarak seçilip atanmış olan O “Yıldız Yetiştiren Adam”ın sünnetini (yaşam biçimi) yalın birkaç kalıba indirebilecek kadar yüzeysel algılıyorsanız, bu yazı sizin için değildir.-

İnsanlara etkili ve güzel konuşmanın inceliklerini öğreten bir yığın kitap görmüş ve her yerde bu amaçla konuşma ve diksiyon kursları düzenlendiğini duymuşsunuzdur. İnsanlar, bu tür şeylere iştahla rağbet ederler. İsterler ki, o kurslar kendilerine konuşmalarıyla diğerlerini etkilemenin, hatta büyülemenin sihirli formüllerini öğretsin de, onlarla istedikleri doğrultuda iletişim kurmaları, hatta onları istedikleri yerlere sürüklemeleri olabildiğince kolaylaşsın. Artı, karşı cinsle hem daha yoğunluklu, hem de hızlı sonuç getiren ilişkiler geliştirerek onların piyasasında da pazar payları artsın. Ne güzel!

Böyle düşünenlerin unuttuğu bir şeyi hatırlatmak isterim: İyi bir dinleyici olmak pasif bir pozisyon gibi görünmesine karşın, özünde şaşırtıcı düzeyde zor ve etkin bir eylemdir. Ayrıca, son derece erdemli bir sanat olduğunu da kaydetmek gerekir.

Öncelikle, şunun farkına varmak zorundayız: Kişi için, size vermek istediği ileti genellikle çok önemlidir. Özellikle travmatik durumlarda, anlattığı şey dünyanın en yaşamsal olayıdır. Tabiatıyla, karşısında bulunan kişi veya kişilerin kendisini can kulağı ile dinleyerek anlamasını ve rahatlatıcı ya da onaylayıcı tepkiler vermesini bekler. Hatta kimi zaman, kişi yalnızca kendisini dinleyecek birinin varlığına gereksinim duyuyor olabilir. Neticede, çıplak gözle görülmeyen sıkıntı ve stres, ruhumuz üzerinde tıpkı sırtımıza vurulmuş ağır bir yükün bedenimiz üzerinde yaptığına benzer bir etki yapmaktadır. Sadece ilgi ile dinleyen biri karşısında yapılan konuşma bile, bu psikolojik yüklerin üstümüzden inmesini sağlayabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, iyi bir dinleyicinin aynı zamanda mükemmel bir ruhsal terapi kaynağı olduğunu söylemek asla abartılı olmayacaktır.

Bu noktada, ünlü psikolog ve düşünür Erich Fromm’la ilgili bir olaydan söz etmek isterim: Bir gün, genç bir kız telefonla Fromm’ u arayarak durumunun çok kötü olduğunu, birazdan intihar edeceğini ve hayatının son konuşmasını yaptığını söyler. Fromm, kızla telefonda tam yarım saat konuşur ve onun içindeki zengin kaynaklara ulaşmasını sağlamaya çalışır. Konuşmanın sonunda, kız intihar etmekten vazgeçmiştir. Bunun üzerine, onu ertesi gün için ofisine davet eder.

Genç kız ofise geldiğinde, sohbet esnasında onun intihar etmekten neden vazgeçtiğini anlamak için:
“Ben ne söyledim de, intihar etmekten vazgeçtin?” diye sorar.
Kız, Fromm’a şöyle der: “Anlattıklarınızdan dolayı vazgeçmiş değilim. Yalnızca, dünyada benimle yarım saat konuşabilecek ve bana değerli olduğumu hissettirecek bir insan bulunduğunu anladığım için vazgeçtim…”

Görülüyor ki, dinlemek bazen hayat kurtaracak kadar yararlı bir davranış olabilmektedir. Her zaman hayat kurtarmasa bile, en azından onu daha çekilir ve yaşanası hale getirmeye muktedir olduğu kesindir.
İngiltere’de “dinleme”nin insan mutluluğu için ne denli değerli bir hizmet davranışı olduğunu keşfeden Chad Varah isimli bir kilise papazı tarafından 1953 yılında kurulmuş olan “Samaritans” adlı bir derneğin “dinleyici” olarak istihdam ettiği ve vardiya usulü çalışan gönüllülerinin yirmi dört saat boyunca arayan insanların sıkıntılarını ve dertlerini dinlediklerini ve bu suretle sayısız insanı intiharın eşiğinden döndürdüklerini duymuş muydunuz? İlgili kuruluş, bugün İngiltere ve İrlanda’da 202 şubesi ve 17.000 dolayında gönüllü ve özel eğitimli çalışanı ile sadece yerleşik olarak değil, aynı zamanda hapishanelerde, okullarda, orduda ve iş dünyasında duygusal destek hizmetlerini sürdürmektedir. Bizim coğrafyamızda, böyle bir projenin henüz akıl edilememiş olması çok hazindir! O kilise papazını, saygıyla selamlıyorum... (Burada anti parantez not düşmek isterim ki, saygı zorunlu, sevgi ise istemseldir. Saygı, sevgiyi içermeyebilir. Yani, insan olarak sevmediğimiz kimselere de saygı duyarız, korktuğumuz kimselere de; ama sevgi bambaşka bir şeydir. Birini sevdiğimiz zaman, ona saygıda da kusur edemeyiz).

Diğer bir nokta, konuşma-dinleme ikileminde aldığınız pozisyonun insani ilişkilerinizi ne yönden etkilediği meselsidir. Her zaman hatırlamak gerekir ki, insanlar çok konuşanlardan veya güzel konuşanlardan daha çok, güzel dinleyenlerden hoşlanırlar. Gereğinden fazla konuşuyorsanız, çevrenizdeki insanların pek çoğu sizi itici buluyor olabilir. Buna karşılık, etkin bir dinleyici olabilirseniz dostunuz çok olacak demektir. Böylece, insanlar sizi gördüğü zaman yolunu değiştirmeyecek, bilakis yakalamak için peşiniz sıra koşma arzusu duyacaktır.

İlginç bir paradoks eklemek istiyorum: Eğer etkin bir dinleyici iseniz, sizinle konuşanların bilinçaltında aynı zamanda “iyi bir konuşmacı” imajı oluşturacağınızı söylesem bu sizi şaşırtır mı? “Ne ilgisi var?!” dediğinizi duyar gibi oluyorum; ama beyniniz rahat olsun. Çünkü, a priori (denenmiş) bir doğrudan söz ediyorum.

Sanırım, artık size dünyanın en iyi dinleyicisinin adını söyleyebilirim: Anlayabildiğim kadarıyla, O Hz. Muhammed’tir. Şüphesiz ki, bu birkaç cümle ile geçiştirilecek kadar kısa ve basit bir konu değildir; ancak kitapların anlattığına göre, O biri kendisine bir soru sorduğu zaman ona “bütün bedeni ile” dönüyor (Bu hareket, beden diliyle karşıdaki kişinin bilinçaltına ilk anda ve optimum düzeyde “Seni önemsiyorum” mesajı iletmeye yönelik dokunaklı bir jesttir) ve sözünü tamamlamadıkça ne bedenini ne de gözlerini ondan hiç ayırmıyordu. Ne kadar süreyle konuşursa konuşsun, sözünü kesmeden sonuna kadar aynı mütebessim ilgi ile dinliyor, şayet bir sorunu varsa ayrıca ve mutlaka ilgileniyordu. Bazen, bazı kimseler sözü fazla uzattıklarında çevresindeki insanlar sıkılıp bunalıyor; ama O bunu hiç yüksünmüyordu. Herhangi bir günde etrafında bir süre kalan bir kalabalık veya grupta bulunan her bir kişi, oradan O’nun gözünde diğerlerinden daha “özel” olduğu izleniminin verdiği mutlulukla ayrılıyordu. Çünkü, yalnızca dertlerini dinleyip içtenlikle yardımcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda her biri ile ayrı ayrı sıcacık bir göz teması kuruyordu.

Hz. Muhammed’in tarihte ikinci bir kişiye nasip olmamış ve olmayacak derecede sevilmiş olması ve dünyadan (bana göre, yalnızca sureten) ayrıldığı vakit insanlar arasında hicranı inkar edilecek ölçüde bir şok dalgasına yol açmış olması, salt ilahi bir elçi olması ile sınırlı bir algılama biçimi olmamıştır. Bu, yakın bir oranda insanlarla olan mükemmel iletişim becerileri ile de ilintili bir durumdur. Sanırım, “Beni Allah ahlaklandırdı ve çok güzel ahlaklandırdı” sözünü duymuşsunuzdur. İnsanı tasarlayan Allah, O’nu insan doğasını büyüleyen en seçkin davranış modelleri ile donatmıştı. Etkin bir dinleyici olmak, O “Yeryüzünün Seçkini”nin başkalarının mutluluğuna dönük hayranlık verici kişisel özelliklerinden sadece biriydi.

Kaldı ki, insan mağara kovuğundan çıkmış bir yaratık değildir; tersine “varlıkların en onurlusu” ünvanı ile yaratılmış toplumsal bir varlıktır. Bu yüzden, O’nun en önemli ilkeleri kuşkusuz toplumsal içerikli olanlarıydı. Şu halde, “etkin bir dinleyici olma”nın Güllerin Efendisi’nin en büyük sünnetlerinden biri olduğunda kuşku yoktur. Yine de bu yazıyı okuma lütfunda bulundularsa eğer, “Hz. Muhammed”in adının anıldığı yerde “S.A.V” demeyi farz zanneden, fakat “Sünnet” denildiği zaman aklına diş misvaklamaktan ve yemekten önce tuz yalamaktan başka bir şey gelmeyen kimselerin, O’nun yaşamöyküsünü bir eski zaman masalı okur gibi okumanın hakkıyla anlamak için yeterli olmayacağını anladıklarına inanmak isterim…

Daha nitelikli ve uygar birer insan olabilmek için, J. Paul Sartre’ın deyimiyle “başkalarının cehennemi” değil, cenneti olabilmek için, O’nun hayatını önyargısızca ve uyanık bir akıl ve sezgi ile yeni baştan keşfedebilmemiz dileğiyle…
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 1 yorum yapılmış )

Nuri Demir [ 2007/11/06 19:25 ]
bakın ben sizden cümleye büyük harfle başlamayı öğrendim.Siz ise hala 'saygıyla eğilmek'ifadenizde kıvırmaya çalışıyorsunuz.Halbuki,ne kadar kıvrak ve güzel bir kaleminiz var.Bir hatada bu kadar ısrar niye?Daha doyurucu yazılar okumak dileğimle.

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.16 -  Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
 2009.02.10 -  Kadının Mahremiyet Evi
 2009.02.02 -  Öğrenmenin dayanılmaz tadı
 2009.01.26 -  Hadis tercümesinde taşralı ağzı
 2009.01.17 -  Bilin bakalım! Erkekler insan mıdır, bankomat mıdır?
 2009.01.12 -  Ergenekon dalgalarında kısa bir sörf
 2009.01.05 -  Kadınlar iletişim beceriksizi mi yoksa?
 2008.12.29 -  Cennetin ve cehennemin fragmanları
 2008.12.23 -  Anti-depresif öneriler
 2008.12.16 -  Sen olmazsan cennet solmaz mı?
 2008.12.07 -  İyilik ve kötülüğün kimyası
 2008.12.01 -  Allah sevgisinde kıskançtır
 2008.11.24 -  Yazma yetisi üzerine iki çift söz
 2008.11.16 -  Anneler ve sevgililer
 2008.11.11 -  Sırlar harikadır. Ta ki yakalanıncaya kadar…
 2008.11.03 -  Geğiren tanrıçalar
 2008.10.27 -  Masumiyet insana en çok yakışandır
 2008.10.20 -  Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası…
 2008.10.13 -  Aldatan Erkeklere Kuşbakışı
 2008.10.08 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.09.29 -  Kadınlık nelere kadirdir!
 2008.09.22 -  İnsanlardan uzaklaştıkça Tanrı’ya mı yaklaşıyoruz?
 2008.09.15 -  Tesettür Kutsal kitabın ne tarafındadır?
 2008.09.08 -  Kutsal gerdek
 2008.09.01 -  Allah’ı Sevme Sanatı
 2008.08.25 -  Hıristiyan Mü’minler
 2008.08.17 -  Tutsaklığı sevmek
 2008.08.10 -  Dilek Tepesi
 2008.07.27 -  Bir çiçekle de bahar olurmuş
 2008.07.15 -  Dante Beatrice’e kavuşsaydı…
 2008.07.07 -  NLP’den ışıltılı kareler (2)
 2008.06.30 -  Karanlık mağaraların zavallı yarasaları
 2008.06.23 -  NLP'den ışıltılı kareler (1)
 2008.06.14 -  Cennette kadın figürü
 2008.06.08 -  "Yürek Acısı"
 2008.06.02 -  Erkeği tutmak kolay mı sanırsınız?
 2008.05.24 -  Her ölüm vakitsizdir
 2008.05.14 -  Reinkarnasyon
 2008.05.05 -  Kölenin öyküsü
 2008.04.28 -  İlahiyatçılar Hz.Muhammed'ten daha mı iyi biliyor?
 2008.04.21 -  Kadınlar cennetine hoşgeldiniz!
 2008.04.15 -   Biraz daha episteme,biraz daha özlem...
 2008.04.07 -  Bir kibir abidesine
 2008.03.31 -  Kadınlar erkekten ne duymak ister?
 2008.03.24 -  Repertuarımdaki üç kırık hayat
 2008.03.16 -  Kadınlarla hala tartışıyor musunuz?
 2008.03.10 -  Yoksa bu bir rüya mıydı?
 2008.03.02 -  Kadınlar ve tapınaklar
 2008.02.24 -  Hiç kimsenin kadınları
 2008.02.17 -  Ölüden isteme ile diriden istemenin farkını rica edeyim
 2008.02.12 -  Tanrı'nın yeryüzündeki başyapıtı üzerine
 2008.02.05 -  Sıradan ve yüce, yakışıklı ve bayağı
 2008.01.28 -  İdeolojik ve toplumsal baskıya karşı bireysellik
 2008.01.24 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.01.21 -  Nietzsche, Marks veya Tanrı’ya Küsmek
 2008.01.14 -  Yoksa bu fakiri aşktan bihaber mi sanırsınız?
 2008.01.07 -  Kadınınıza yüreğinizle dokundunuz mu hiç?
 2007.12.31 -  Dört Kitaba Sığmazsan, Sen Ne İşe Yararsın?!
 2007.12.24 -  Kadınların Gizli Dünyası Üzerine
 2007.12.16 -  Sosyal Demokratların Reel Politik Dramı
 2007.12.10 -  “En yakın dostum katilim olur mu?”
 2007.12.03 -  İnin O Şatodan Aşağıya!
 2007.11.26 -  “Çift Gerektirmeli Bir Tanrısal Adalet Sarmalı” -Özeleştirel bir yaklaşım-
 2007.11.18 -  Müslümana Sopa Caiz midir?
 2007.11.11 -  Sevgili Erkekler! Türk Kadınları Size Hiç Bakmıyor mu?
 2007.11.05 -   “Hz. Muhammed ve etkin dinleme sanatı”
 2007.10.29 -  Kahrolsun PKK veya kötü reklam yoktur
 2007.10.22 -  Barda oturan adamın düşleri
 2007.10.15 -  “Feminizm gerçekten feminin (dişil) bir akım mıdır?”
 2007.10.08 -   “Model Türkiye’yi görmek ya da görmemek”
 2007.10.01 -  “Aldatılan Adamın Komedyası”
 2007.09.24 -  Kadınların cebi neden yoktur
 2007.09.20 -  Benim adım aşk
 2007.09.17 -  Herkese merhaba!
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com