:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Meşguldüm dönemedim, yoğundum yazamadım 
Memduh Nihat Ada   ( memduh_nihat@mynet.com )

Modernizmin canımıza minnet hayatımıza kattığı İnternet ve cep telefonlarının klasiği olmuş, kısa ancak kısalığına nispetle manası uzun ve sıradanlaşmaya başladığı için içimizi acıtmayan, kokusu riyakârlık olan iki cümle.

Meşguldüm arayamadım, yoğundum yazamadım!

“Hangi dünyaya kulak kesildiysek, öbürüne sağır kalmak” hakkaniyetli değilse de yinede bir tavrın göstergesiyken bu mahut cümleler zihnimize akrepler taşıyor durmadan.

Teknoloji masumdur! Silah, para, kadın ve hatta zehir bile masumdur ta ki keyfi ve ahlaksız eller dokunana kadar.

Kelimeleri, anlayışı, dostluğu, paylaşmayı, sevgiyi hadım ediyor ve sömürüyoruz.

Cep telefonunuzda kayıtlı bir numarayı aynı gün içinde üç-beş kez ararsınız. Muhatabınız müsait değildir. Üşenmez ve tutar aynı numaraya mesaj gönderirsiniz.

Usulen ve nezaketen dönüp aranılmadığınız gibi aradan birkaç gün geçtikten sonra merakınızı yenemez ve bir kez daha aramak eşekliği yapar ve serzenişte bulursunuz. Aldığınız cevap da cevaptır hani: Meşguldüm arayamadım!

Ama siz şunu görüp şahit olmuşsunuzdur da muhatabınız unutmuştur: Aynı insan telefon başında esas duruşa geçen, kızarıp-bozaran ve menfaati-masası-maaşı için yirmi dört saat telefonunu en yüksek seste tutup tuvalet ihtiyacını beklediği telefon gelir diye çarçabuk görecek kadar da telefon endeksli yaşayabilendir. Menfaati için pür dikkat ve dakik kesilenin köprüyü geçtikten sonra asgari nezaketi ve saygıyı göstermeyen olması manidar değil günümüze has soysuzluğun göstergesi olmuştur artık.

Niçin böyle olmuştur?
Cevap çok basittir: Bugünlerde sizden çıkarı yoktur.
Bu arada, haysiyet ve karakter kalabalık İstanbul sokaklarında kaybolmuştur.

Bu yazdıklarım ağır abi yazılar olmadığı gibi edebiyat kaygusu taşıyan, ucuz tarafından felsefe yapan ve şiirsel yazılar değildir. Ancak bunlar benim-sizin yaşadıklarınızdır. Ya susar –küfür etmez ve bu zillete razı gelirsiniz- ya da susmazsınız. Ya söyler ya da yazarsınız. Ben yazmayı seçtim!


Nasıl ve hangi yoğunluk ve meşguliyettir ki sizi iki dakika arayacak ya da yirmi dört saat kullandığı İnternetten üç cümle yazacak vakti olmaz bir insanın. Yalanın, üçkâğıdın, alçaklığın kuyruklusu değil boynuzlusudur bu.

Devam edelim.
Sizin, kendisinden haber beklediğinizi bilmesine rağmen sizi arama zahmetinde bulunmayan ve size dokuz doğurtanı ararsınız. Makul bir sebep bulmak aptallığı ile sorarsınız: “Kaç gündür neredeydin, niye haber vermedin, niye yazmadın?” Uzakta ve görünmez oluşunu kar sayan düzenbaz, yalanla dolu heybesine elini atar ve en çok kullanılanı dile getirir: Biraz rahatsızdım!

Öfkenizden ve apaçık yalandan mideniz bulanır ama kusamazsınız!

Türkiye küçük bir köydür ve size “rahatsız” olduğunu söyleyen insanın hasta olması bir yana fazla iyi olduğunu, koşuşturduğunu, dışarılarda dolaşmakta olduğunu söyler olaydan habersiz bir başkası.

Laçka, cıvık, sorumsuz, sorunlu, samimiyetsiz ve riyakâr insanlar oluyoruz. Çürümüş ve uyduruk meşguliyetlerin arkasına sığınarak yaşamak, yaşamanın küme düşmüş hali değil de nedir?

Burnu büyük, kibirli, kurumlu ve yalnızca güce dayalı cesaretleri olan, kokulu sabunlarla yıkanıp, yüz yüze geldiğinizde yüzünüze ancak budala sırıtmasıyla bakabilen insanlar yoğundurlar, müsait olmazlar ve …tan nem kapıp hasta olurlar!

İçinizden, bir parçacık utanma dersiniz ama utanmaları nasır bağlamıştır onların.

İnsanlığın daha güzel ve daha temiz bir ahengi olmalı.



Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 2 yorum yapılmış )

milat [ 2007/11/06 19:58 ]
Dosta, yorulduğu yerde han kurup, tıkandığı yerde hayat öpücüğü vermenin çetelesini, ellerden ve dudaklardan evvel kader tutar, değil mi Memduh bey! Ellerinizin harç bulaşığı ve dudaklarınızın soluksuz benizlerden miras bir kederli bir bükülüşü olduğunu dahi bilmekte kader.Bir teselli mi bu; hayır. Belki kalbinize doğru uçurulmuş bir posta güvercininin camınızı tıklatışı... Hepsi bu.
[ 2007/11/06 16:07 ]
aynen katılıyorum.

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.12 -  Otur oturduğun yerde
 2008.12.12 -  Kumar oynamıyor musun?
 2008.12.02 -  Biz aşkı Orhan Gencebay’dan öğrendik...
 2008.11.25 -  Su akar yatağını bulur...‏
 2008.09.09 -  Beyaz mendil
 2008.08.16 -  Su toplayan yerimiz, neremiz?
 2008.07.31 -  Yeşil taşı arıyorum
 2008.07.19 -  Yakınlık ne anlama gelir?
 2008.07.01 -  Ben korkağın tekiyim…
 2008.06.23 -  Ninem, ağzına sağlık...‏
 2008.06.16 -  Getire getire bunu mu getirdin?
 2008.06.09 -  Esin Abla ile Halil Emmi
 2008.06.04 -  Bin kaç oluyor?
 2008.05.22 -  Ne budala bir oyun!
 2008.05.14 -  Nasıl kıskanmam?
 2008.04.22 -  Hakemi gözüm ısırıyor!..
 2008.04.08 -  Ellerimi bir çocuğa verdim...
 2008.03.31 -  Çay daveti
 2008.03.24 -  Başka cumartesi
 2008.03.19 -  Bir Zeynep vardı...
 2008.03.15 -  Bacanak kardeşim (2)
 2008.03.06 -  Bacanak kardeşim (1)
 2008.02.29 -  Gül kanayarak açar!
 2008.02.23 -  Kelam bilmeden “kelam” etmek
 2008.02.19 -  Seninle…
 2008.02.16 -  Çiçekçilere uğrayın
 2008.02.11 -  Şenlik yapılsın!...
 2008.02.08 -  Biz ona masal deriz
 2008.01.31 -  Yükseklere nişan alanlar‏
 2008.01.26 -  İnsan bolluğu
 2008.01.17 -  Bataklık bekçileri
 2008.01.09 -  Yorgancı ile kuyumcu
 2008.01.03 -  Geceler içimde hece
 2007.12.28 -  Gülüm
 2007.12.18 -  İş teklifi...
 2007.12.17 -  Korkmak...
 2007.12.12 -  Zarlar atılmıştır!
 2007.12.05 -  Sevgilim olmayan uyku
 2007.11.29 -  Bu kitaplar kaça?-2
 2007.11.19 -  Bu kitaplar kaça?-1
 2007.11.12 -  Nedir baktığın dede?
 2007.11.06 -  Meşguldüm dönemedim, yoğundum yazamadım
 2007.10.29 -  Kızım sana söylüyorum!
 2007.10.21 -  Kalbime sordum
 2007.10.15 -  Rıfat
 2007.10.08 -  Eylül, yine gel
 2007.06.18 -  Hoşçakalın
 2007.06.02 -  Yaşamak galip geliyor
 2007.05.29 -  Orman yanıyordu
 2007.05.25 -  Söyleyeceklerim Var 2
 2007.05.22 -  Söyleyeceklerim var 1
 2007.05.17 -  Üşüyorum kapama gözlerini...*
 2007.05.14 -  Siyah yıldızlar
 2007.05.10 -  Sarhoştan yağ çıkarmak
 2007.05.07 -  İnsan değil misin usta?
 2007.04.30 -  Bir başka zemin...
 2007.04.28 -  Tabanca ile gösterilen penaltı...!
 2007.04.23 -  Güller mi düşüyor gözlerinden?
 2007.04.16 -  Bazı Aşkların Ölümdür Kafiyesi"*
 2007.04.09 -  Her tebessümün kankardeşi
 2007.04.01 -  Ömrümü içine alan parantez
 2007.03.26 -  Bizim mahallenin abisi
 2007.03.19 -  Yandı,bitti,kül...
 2007.03.13 -  Meşgul görünmekten bıktım.
 2007.03.05 -  Cesaretsiz adamın notları 2
 2007.02.27 -  Cesaretsiz adamın notları 1
 2007.02.22 -  Kaç tavuğunuz var?
 2007.02.12 -  Karakış
 2007.02.05 -  Geri dön çocuk!...
 2007.01.30 -  Ya taş, ya kuş...!
 2007.01.22 -  Uykusuzluk neler yazdırıyor insana…
 2007.01.16 -  Güzel abim...
 2007.01.08 -  Güneşin kızını isteyen fare
 2006.12.25 -  Doğum günüm
 2006.12.19 -  Çıldırın!
 2006.12.09 -  Yağmurumuz var
 2006.12.04 -  Bol nahtarlı bir hikaye
 2006.11.27 -  Temayül ve uçurum
 2006.11.20 -  Yazı ve hüzün
 2006.11.13 -  Ve sen...
 2006.11.06 -  Geceydi
 2006.10.30 -  Bir Türk Dört Japon
 2006.10.26 -  Bekliyorum…
 2006.10.16 -  İnadına gülümsemek
 2006.10.11 -  Kardeşimdi...
 2006.10.09 -  Başlarken…
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com