Dost ve düşman terimleri diplomasi lisanında sizinle benim anladığım manada değil.
Gerçek dostluk yerine çıkar dostluğu demek daha doğru.
Bununda süresi yoğunluğu nerde biteceği belirsiz.
Başbakan Erdoğan ve beraberindeki heyet’in Bush ve ekibi ile kapalı kapılar ardında neler konuştukları elbette bugün için bir sır. Basına verilen açıklama üzerinden zirvenin ruhunu ve özünü anlamak elbette mümkün olmaz.
Zirveden alacağımız derslerin başında öncelikle savunma kalemlerinde alternatif arayışlara girme zorunluluğu gelmektedir. “Kendi silahını kendin yap” söylemi gelinen süreçte ne kadar hayata geçti?
Silah teknolojileri alanında bugün gelinen noktada ABD’den salt silah değil silah ile birlikte hava uzay istihbaratına da ihtiyaç olunduğunu göstermektedir. Kendi silahımızı kendi istihbaratımızı kendi sanayimizi kendi imkânlarımızla yapabilme konusunda atılan adımların bir gün mutlaka meyvesinin alınacağı gerçeği zaman zaman belli dönemlerde maalesef göz ardı edilmiştir.
Kişisel bilişim teknolojisine yapılan harcamaları eğer biz son kullanıcı düzleminden öteye taşıyabilseydik İtalya’dan termal kamera ve iletişim teknolojileri alan bir ülke olmazdık.
Hükümetin yaptığı tüm makro ekonomik planlar, sınır ötesi harekât konsepti içinde yeniden yapılma zorunluluğu göz önündedir. Sosyal yapıda olabilecek muhtemel iyileştirme çabaları yerini Batı’dan alınması gündemde olan askeri gereksinimlere bırakacaktır.
Almanya’nın iki cihan savaşı arasında kendini çok hızlı bir şekilde toparlayabilmesinin ardındaki gerçeklerden biride teknolojik bilgi birikim üstünlüğüne sahip olma avantajıdır. Eğer o insanlara ve o insanların ortaya koyduğu teknoloji Almanya’nın elinde olmasaydı bugün dünya gayri safi hâsılası içinde yer alan ilk üç ülkeden biri olamazdı.
Bizdeki bilim adamları siyaset adamı olunca bilim “adamsız” kaldı.
Eğer bunun aksi olsaydı biz bugün teknolojide bu ölçüde son kullanıcı olmazdık.
ABD ile Ortak Operasyonel İşbirligi dilerim, Muavenet, Çuval ve Eşref Bitlis olayları gibi neticeler vermez.
Siyasi diplomaside esas olan haklılık değil güçtür.
Mevcut ülke gücü, karar vericileri siyasi manevralar yapmaya zorlar.
Sayın Bahçeli bugün Sayın Erdoğan’ın yerinde olsa idi Başbakan Erdoğan’dan farklı bir şey yapamazdı.
Yarım depo yakıtla aracın kat edeceği yol bellidir.
Tabi depo gökteki melaikeler tarafından doldurulmaz ise.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu, ABD istihbaratına güvenilmez diyor. Haklılık payı yüksek bir ifade.
Irak ve Afganistan’da sivilleri bizde Muavenet’i “yanlışlıkla” vuran ABD’nin istihbaratı ne kadar doğru çıkar? ABD’nin Türkiye’ye ciddi anlamda istihbarat sağlayacağına kim inanır.
Muhsin Yazıcıoğlu, Mustafa Çalık, Osman Pamukoğulları gibi akil siyaset adamı ve askerlerin defaetle ortaya koydukları sınırların yeniden dizayn çalışması Bush-Erdoğan zirvesinde masaya yatırılmışsa önemli bir viraj atlatılmış ve tünelden çıkılmış demektir.
Aksi halde “kellim kellim la yenfa.”
http://www.mehmetelmas.com/forumx/forum_posts.asp?TID=301