Ben de şu dünyaya geldim giderim
Kalsın benim davam divana kalsın
Muhammed Ali’dir benim vekilim
Kalsın benim davam divana kalsın
Yorulan yorulsun ben yorulmazam
Derviş makamından ben ayrılmazam
Dünya kadısından ben sorulmazam
Kalsın beni davam divana kalsın
(Pir Sultan Abdal)
İtiraf etmek gerekirse, Pir sultan Abdal’dan pek haz etmem; ancak bu sözlerden etkilendiğimi söylemeliyim. Elbette ki, bu bana özel bir şeyler hissettirmiş olması nedeniyledir. Anladığım kadarıyla, burada protest bir duruş sergiliyor şair. Her protest tavrın, bir doğruya gönderme yapmadığını söylemeye gerek yoktur. Ne var ki, okuduğunuz şiirin, dünya sınavında insana bağışlanmış olan ve aynı zamanda bireysel sorumluluğunu simgelemesinden dolayı Allah karşısında esas kabul edilen “insan iradesi”nin taşıdığı anlam ve önemin altını çizdiğini düşünüyorum. Üzerinde ittifak edilmemiş olsa da, kayda değer sayıda bilgin kitapta “Biz bu emaneti kocaman dağlara teklif ettik; fakat onlar onu yüklenmekten kaçındılar. Onu, insanoğlu kabul etti. Şüphesiz ki, o çok cahil ve nankördür” ayetinde sözü edilen “emanet”in cüz’i irade (İstem gücü) olduğu görüşündedir. İradesi olmayan kimse hiçbir şeyden sorumlu değildir. Bu nedenle, irade bütün kişisel eylemlerimizin karar merkezi ve bizi halk katında da Hak katında da sorumlu kılan tek etken olarak öne çıkmaktadır. Başka bir deyişle, “emanet”i ne yönde ve nasıl kullandığımızdan sorguya çekileceğimiz bellidir.
Ben, Türkiye’de bilinçli dindar kimselerin sol kesimden çok daha ilerici ve demokrat olduğuna inanırım. Şayet kendi iradenizi bizzat kendi kafanızdaki köhne önyargıların ipoteği altında tutmuyorsanız, bunu görmek için iki çıplak göz yeterli hale gelmiştir. İslam eksenli düşünenlerin çoğunluğunu tenzih ederek, son günlerde bazı dindar kimselerde var olan şaşırtıcı bir yargıdan söz etmek istiyorum. Diyorlar ki, “Evet, dinde zorlama yoktur; ancak bu ‘Ben Müslümanım’ diyen kimseler için geçerli değildir.” Yani, kişi Müslümansa zorlama olur veya olabilirmiş... Gayri Müslimlerin durumunu anladık da, Müslümanın ne suçu var orasını pek anlayamadım.
Peki, nereden çıkarıyorlar bu hükmü dersiniz? Özür dileyerek ben söyleyeyim: Yüzyıllarca geriden birikerek gelen geleneksel kültür tortuların doldurduğu işkembe-i kübralarından çıkarıyorlar! Halihazırda Tarihi-kültürel fenomenler dinin üzerine bir karabasan gibi çökmüş olduğundan, onu enikonu görünmez ve tanınmaz hale getirmiştir. Kur’an’da veya hadiste, böylesi bir yanlışa dayanak bulamazlar. Çünkü Allah kutsal kitapta, “Doğru ile yanlış apaçık ortaya çıkmıştır. Artık, dileyen dilediğini seçsin” ya da “İnsan için esas olan hürriyettir” diyerek, kişiyi tüm eylemlerinin mutlak sorumlusu yapan ‘irade’ emanetine vurgu yapmaktadır. Demek oluyor ki, Allah her bir insanı eylemlerinde serbest bırakmış olup, ona niyeti ve iradesi doğrultusunda bir hayat inşa etmektedir. Peki, Allah’ın serbest bıraktığını siz mi tutmak istiyorsunuz? Ne demeye tutacaksınız beyler? O zaman, eylemlerinden o mu sorumlu olacak, yoksa iradesini gasp ederek onu belirli bir şeye zorlayan ve büyük olasılıkla da sonunda nifakın, ikiyüzlülüğün kıyılarına sürükleyip atmış olan siz mi?
Hiçbir baskı altında kalmaksızın eylemlerinin şeklini ve yönünü salt kendi özgür iradesine dayanarak belirleyen kişi, cennete veya cehenneme gitmeye de kendisi karar vermiş ve dolayısıyla “hak kazanmış” olmaktadır. Aksi halde, bir suçlu olarak Allah’ın huzuruna vardığı gün, kendisine uygulanmış olan baskı veya şiddeti bir mazeret olarak öne sürecektir. Beşeri hukukun bile, zorlama veya aşırı tahrik altında işlenen suçlara cezai indirim uygulama erdemini gösterdiğine dikkatinizi çekerim.
Birilerinin, şu sorulara yanıt bulması gerekir: İstemeyen bir kimseye silah zoruyla namaz kıldırmış olsak, bu işten sevap kazanır mı? Tersinden düşünürsek, namaz kılmak isteyen kimse bunu yapmaktan silah zoruyla engellenmiş olsa, günah işlemiş sayılır mı? Bana sorarsanız, ne birinci şahıs sevap kazanır, ne de ikinci şahıs günahkar olur… Çünkü, iradesi baskı altındadır ve yapmak istediği veya istemediği şeye özgür iradesi ile karar vermemiştir. Dikkat ederseniz, zihinsel engelliler iradelerini doğru kullanamadıkları için Allah’ın hükümlerinden muaftırlar. Aynı değil belki, ama emsal olabilecek kadar benzer bir durumdadırlar. Demek ki, asıl olan “iyi niyeti ve o doğrultuda iyiliği” kendi iradesi ile seçmiş olmaktır. Başını çevresinden-ailesinden korktuğu için veya kocası öyle istiyor diye örten bir bayanın bilinçaltında çoğunlukla farklı bir ortamda olması halinde başını açacağı niyet ve iradesi saklı değil midir sizce? Pek çok İslam bilgini tarafından İslam’ın özü olarak tanımlanan “amellerin niyetlere göre değerlendirileceği” ve “mü’minin niyetinin amelinden üstün olduğu” yönündeki sahih hadisler göz önüne alındığında, bu bayanı “tesettürlü” sayabilir miyiz acaba?
Zorbalığa İslami kılıf uydurmaya çalışanlar ülkede istediklerini yapabilecek yetkiye sahip olsalar, insanları vakit namazlarında sopa zoruyla camilere mi sokacaklar? Ya da haç mevsimi geldiği zaman, sopa zoruyla uçaklara doldurup kabeye mi gönderecekler acaba? Bunu yaptıktan sonra da, ellerini ovuşturarak “Allah’a hamdolsun. Bir farizayı ifa ettirdik” mi diyecekler? Bu nasıl bir İslam’dır, nasıl bir insanlıktır?
Olayı, ikinci bir açıdan ele alalım: Hepimiz biliriz ki, İslam’ın en sevmediği ve cehennemin en alt katında en dehşetli azapları göreceklerini bildirdiği insanlar münafıklardır; oysa insanlara ibadetleri zor kullanarak yaptırmaya çalıştığınız zaman, baskının her türünden nefret eden insan doğasının değişmeyen bu yasasına koşut olarak, onları yalnızca münafık olmaya zorlamış olursunuz. Bu ise, İslam’ın sizin elinizle “münafık üreten bir mekanizma”ya dönüşmesi anlamına gelecektir ki, İslam’ın “en alçak karakter” olarak tanımladığı bir insan prototipini üreten bir mekanizma haline gelmesi asla mümkün değildir. O ister ki, insanlar ortaya koyduğu doğruları kendi iradeleri ile seçsin ve her hal ve şartta onların arkasında dursun. Aşkla ve içtenlikle...
Sonuç olarak, İslami bir hükmü içtenlikle yaşamak isteyen kimselere engel olanlar da, İslami bir hükmü yaşamak istemeyen kimseleri zorlamak için sıra bekleyenler de insan doğasına aykırı olan aynı yanılgıya düşmüş oluyorlar. Lütfen, Allah’la kulun arasına girmeyin. Bırakın da, insanlar kendileri olsunlar. Böylece, çok daha güzel olurlar…
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 16 yorum
yapılmış )
[
2008/02/16 23:25
] |
|
Çocuklara yönelik şiddetle ilgili olarak: Televizyon da proğram yapan çok bilmiş uzmanlarımız, çocuklara yönelik cinsel şiddet içeren proğramlarla ilgili ne kadar kaygı duyuyorlar? Çocukların ruh sağlığını ne kadar düşünüyorlar? Televizyon kanallarının çocukların ruh sağlığı ve ahlaki beslenmesiyle ilgili olarak bir kaygıları varmıdır? Ayrıca çocuklara yönelik suçlarda yasaların suçlulara verdiği ceza ne kadar tatmin edicidir? Çocukların camiden kovulmasıyla ilgili sorgulama yaparken, bu konularıda enine-boyuna tartışmalıyız.Ben çok kısa yazdım.Bugün televizyon kanallarının çocukların ruh sağlığına yaptığı tahribat çok büyüktür.Sözümona modern diye tanımlanan hayat tarzı 12 13 yaşında çocuk anne babaları! yaşamımıza hediye! etmiştir.Zehiri damardan akıtıyoruz.Üstüne de yaldızlı laflarla merhem sürüyoruz.Kimi kandırıyoruz.Asıl sorgulanması gereken budur.Çocuk eğitimcileri bunu ne kadar sorguluyorlar,sesleri ne kadar çıkıyor, tartışılır... |
|
|
[
2008/02/16 23:18
] |
|
DÜZELTME: Dört Halife döneminde zina etmek isteyenler için genelevi yapılmış mıdır? şeklinde olacaktı.Düzeltiyorum. |
|
|
[
2008/02/16 16:22
] |
|
Sayın Tülay Lale Hanım;
Çocuklarla ilgili olarak,bazı cahil müslümanların gerek camilerde gerekse eğitim hatalarıyla ilgili olarak yaklaşımınıza katılıyorum.Zaten bunlar yıllardır konuşulan ve eleştirilen hatalar.Gelelim madalyonun öbür yüzüne.Bu ülkede hatalar kusurlar hep müslümanların tekelindemidir? Onlara mı özgüdür? Ben size diplomalı cehaletten örnek sunmak isterim.KOCAMAN KOCAMAN kadınların kadın gezeklerinde ( okumuş kültürlü kadınlar!) çocukları bulundukları salondan derdest etmeleri veya dijital bakıcıya havale etmeleri cahil müslümanların hatalarından az görülebilir mi? Sosyal olaylar hiç bir zaman tek nedenle açıklanamaz.Bu ülkede çocuklara din adına veya fikir adına zulmeden sadece cahil müslümanlar değil.Bunu böyle algılamak en hafif deyimiyle iki yüzlülüktür.Bir olay inceleniyorsa çok yönlü hakkaniyet ve insaf sınırları dahilinde incelenmelidir.Çocuklara yönelik -yanlış yaklaşım biçimlerini-katı ve otoriter yaklaşımları sadece müslümanlar yapmıyor.Bunun özellikle altını çizmek isterim.Estetik kaygılar yüzünden kadeş isteyen tek çocuğu kardeşsiz bırakmak bir zulum değilmidir? Evlinin çocuklusu kiracının çocuksuzu makbuldür bu ülkede.Karısı ölmüş veya karısından boşanmış iki,üç çocuklu bir babanın hatun bulma şansı nedir bizim ülkemizde? Vurgulamaya çalıştığım şey çocuklar sadece camiden kovulmuyor,hayattan kovuluyor,evlerinde umutları iğdiş ediliyor.Onlara güzel bir gelecek sunamıyoruz.Diplomasız cehalet, diplomalı cehaletin yanında çok sönük kalır.Hataları sadece belli bir kesime yıkmaya çalışmak basit bir köylü kurnazlığıdır.Bilginize sunarım efendim.
|
|
|
[
2008/02/16 14:30
] |
|
Bir mütefekkir:''EŞEK HÜRRİYETİYLE İNSAN HÜRRİYETİ ARASINDA FARK VARDIR'' DER.Yine bir başkası '' Mü'minler Allah'ın istediği gibi, hayvanlar canının istediği gibi yaşarlar'' der.İnsanların her istediğini yapması beşeri hukuk düzenlerinde bile mümkün değilken, Allah'ın dininde nasıl mümkün olabilir? Dört büyük Halife döneminde zina etmek isteyenler için genelevi yapılmıştır.Zina suçu subut bulanlar kendi haline mi bırakılmıştır? |
|
|
[
2008/02/16 06:13
] |
|
Bütün Okurların Dikkatine: Hazreti Ebu Bekir (RA) zekat vermek istemeyen kavimlerle ilgili olarak, '' bir topal keçi için bile olsa savaşırım'' demiş ve onlardan devlet zoruyla zekatı almıştır.Mürted kavimlerle de savaşmıştır.Tarihen sabittir.Yani islamdan çıkan kavimlerle savaşmıştır.Okurlarımızın dikkatine sunulur.Allah insafı elden bıraktırmasın!!! Yani müslümanın islam Hukukuna göre zekat vermesi mecburidir.Vermezse zorla alınır.Zina edene durumuna göre recm veya sopa vurulur.Namazı terkedenlerle ilgili olarakda en hafif hükmü hanefi mezhebi vermiştir.Tevbeye davet edilir.Uyarılır.Tazir cezası verilir.Tazir cezası için Diyanetin verdiği islam ansikpoledisine bakabilirsiniz. |
|
|
[
2008/02/16 05:18
] |
|
Sana senin uslubunla cevap vereyim sayın yazar.Sen işkembe-i kübradan sallamışlar demişsin ya.Bir: işkembe hayvanlarda olur.İnsanlarda mide olur.İki: İslamı seçen insan bazı özgürlüklerini kısıtlar.Üç: İslamda ceza hukukan giren konularda cezai müeyyideler vardır.Dört: Hazreti Ömerin Zina eden oğlunu recm ettiği tarihen sabittir.Beş: İslam hukukunun vereceği cezalar yargı eliyle uygulanır.İşkembeden merhamet dağıtıyorsun.Yine islam hukukuna göre mürtedin hayat hakkı yoktur.Sen önce islam hukukunu öğren.Sözümona batının kusmuğuyla beslenen insanlar islam hukuku hakkında işkembe-i kubradan ( senin deyiminle) sallarsa züccaciye dükyanına giren fil gibi olurlar, bütün güzel kristalleri berbat ederler.Sen o alana giremezsin.Çünkü bu konunun uzmanı değilsin.Senin ihtisas alanın değil.Seninkiler sadece bir kanattir.Bu konuda otorite olanların tesbitleri ise bir hükümdür.Senin şahsi kanaatlerin seni bağlar.Ama alimlerin müdellel ictihatları bütün ümmeti bağlar.Bence ördekler sadece yüzmeli...Sadece yüzmeli...sadece yüzmeli...Müslümanları aşağıladığın sürece buradan sana eleştiri yazmaya devam edeceğim.Pek sayın nlp uzmanı... |
|
|
[
2008/02/16 03:09
] |
|
Sayın bal-a-ban,
''Mü'minle kafir arasındaki perde Namazdır'' buyuruyor Peygamberimiz. (SAV) Bediüzzaman Namaz kılmayan haindir hainin hükmü merduttur buyuruyor.Namazı orucu haccı küçümseyen ifadelerinizden dolayı sizi tevbeye davet ediyorum.Namaz kılmayabilirsin.Bunun ezikliğini:'' dini sadece namaz oruç hacca indirgeyen müslümanlar'' şeklinde saldırarak telafi edemezsin.Dinden namazı çıkar bakalım geriye ne kalır.İnsan namaz kılarak beslenmiyorsa kılmayarak nerden beslenir söylermisin? Pınarın dibindeki susuz kalıyorsa, pınardan uzak olan nerden beslenecek söylermisin.En kötü kılınan namazda bile bir nur çekirdeği bir hakikat bulunur diyor BSNursi hazretleri...Konuştukça çam deviriyorsunuz.İnsafa gelin insafa... |
|
|
[
2008/02/16 03:03
] |
|
Vahiyden uzak salt akılya düşünen insanları Mevlana:
''Çamura düşmüş debelenen eşeğe benzetir'' Cevabını aradığın soruları dört mezhebin temek kaynaklarına bakarsan orada göreceksin... |
|
|
|
Sayın yazar, özel mail adresinize yazı yazmak yerine, buradan ulu orta size düşündüklerimi aktarmak isterim. ''Hazzetmek'' sözünü, işim gereği vaktim çok dar olduğu için dikkatsizlik sonucu yazdığımı söylemek isterim öncelikle. Ayrıca hazzetmek ile haz etmek ya da haz etmemek arasında anlamsal hiç bir fark yoktur. Burada önemli olan bir kişiyi, mezhebi değer yargıları nedeniyle aşağıladığınızı, en azından orta düzey okuyucunun bu kelimeyi böyle yorumlayacağını düşünmemdendir. İmla konularında çok iddialı olduğumu da özellikle belirtmek isterim. Bana cevaben kullandığınız üslubu oldukça nezaketli bulmam nedeniyle size ayrıca teşekkür etmek isterim. Ancak bu teşekkür sizi, doğru bildiklerimden yola çıkarak eleştirme lüksünden alıkoymayacaktır. Bir kitap alıp okurken ya da bir köşe yazısı okurken, benim en önemli kriterim yazının ilk cümleleridir. Bu cümlelerde anlatılarlar, en basit evrensel değerlerle örtüşmüyorsa ya da cümlelerde anlatım gücü zayıfsa, hemen o yazılı metadan uzaklaşırım. Çünkü bana bir şey vermeyeceğini düşünürüm. Bazen inat eder sonuna kadar okurum ancak, ilk kanaatimin doğru olduğunu hep tecrübe ederim. Sizin gibi bu sitede ikinci yazar sırasına layık görülen biri için ben bu ilk cümle hatasını affetmem. Bir başkası yazdıklarınızdan tatmin olabilir ancak, beni maruz görün, bunu benim beklentilerimin yüksekliğine verin. Çünkü yazı bir bütün olarak güzeldir, anlamlıdır. ''Bir yerinde hata olmuş, diğer tarafları güzeldi'' diyemeyiz. Bu yaklaşım ''binayı yaptım ancak bir kolonu eksik olmuş ne çıkar?'' diyene benzer. Bu mümkün değil. Ayrıca eleştirilerimin, kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede yapıcı yararlar sağlamasını umarım. İnsan her gün yeni şeyler öğrenir, ben de öğreniyorum. Ancak yapılan yanlış küçük de olsa ısrar etmek kimseye fayda getirmeyecektir. Ayrıca, notu az öğretmenler gibi yaptığım bu eleştirilerden kırılacaksanız, lütfen söyleyin, bir daha size eleştiride bulunmam. İyi günler... |
|
|
[
2007/11/26 19:23
] |
|
Öncelikle, yazılarımdaki fikir trafiğine yorumları ile katılan tüm arkadaşlara içtenlikle teşekkür ederim. Bilmelerini isterim ki, yaptıkları olumlu ve olumsuz eleştirilerin hepsi umrumdadır...
Sevgili ''eleştirmen'' kardeşim. Yorumunuz için size de teşekkür ederim; ancak bir düzeltme yapmak istiyorum. Korkarım ki, yazıyı dikkatli okumamışsınız. Orada, ''haczetmem'' demedim. ''Haz etmem'' dedim. İkisi, çok farklı şeyler. Bir yazının ilk cümlesini okuyup yorum yazma alışkanlığınız olduğuna inanmak istemiyorum. Ayrıca, iyi bir yazar olmanın evrensel ölçütleri vardır. Bunun, Pir Sultan Abdal'dan ''haz etmek zorunda olmak'' gibi bir kriteri olduğunu ilk kez sizden duyuyorum. Bütün dünyanın ilgiyle okuduğu büyük yazarların hiçbirinin, Pir sultan Abdal'ı tanımadığını anımsatmak isterim. Sözü geçen zattan hoşlanmak veya hoşlanmamak ideolojik bir tavır veya gösterge de değilidir. Can Yücel'i okumaktan hoşlanmam onunla aynı çizgide olduğumu göstermediği gibi, Pir Sultan Abdal'ın şiirlerini okumaktan haz etmemem de her konuda ondan ayrı düştüğüm anlamına gelmez. Aynı şekilde, okuduğunuza inanmak istediğim yazım da bunun en açık kanıtıdır. Bu nedenle, alınmanıza hiç gerek yoktu. Tekrar söylüyorum: Geniş çaplı bir paylaşım için, yukarıdaki mail adresime yazabilirsiniz. Sevgiyle kalın... |
|
|
|
Valla yazınızın ilk cümlesine bile katılamıyorum. Türk Edebiyatının en büyük değerlerinden biri olan Pir Sultan Abdal için ''Bu adamdan haczetmem amma'' tarzı bir cümleyle yazısına başlayan birini kusura bakmayın da ben okumam. okuyana afiyet olsun. |
|
|
|
Öncelikle şunu söylemeliyim; yazınızın ilk satırından son cümlesine kadar katılıyorum. Her zaman söylerim biz nasıl davranacağımızı,ne yapacağımızı,nasıl seveceğimizi ve sevdireceğimizi bilmeyen kişileriz. Bu din içinde geçerli.Küçük yaşlardan itibaren dini bilgileri severek sevdirerek öğretmediğimiz,hep zorlamalar,kortkutmalar ışığında anlattığımıziçin sonraki yıllarda da din için yapılanlarda korku ve basmakalıp düşünceler ile yapılmanın dışına çıkmıyor. Düşünelim çocuklara hep ''annene babana karşı gelme Allah taş yapar'',''şöyle yapma Allah yakar'',''böyle yapma Allah çarpar'' demez miyiz büyüyünceye kadar.Çocuklar neden hep korkutularak büyür,böyle büyüyen birinin sağlıklı düşünceler beslemesini nasıl beklersiniz?Neden ''Allah'ın evi'' dediğimiz camilerde çocukların ses çıkartmaları gönüllerince hareket etmeleri engellenir? Bir tanıdığım anlatıyordu yurtdışındayken bir pazar günü kiliseden çıkanları izliyormuş. Papazın küçük çocuklara hediyeler verdiğini görünce meraklanıp sormuş ''neden hediye veriyor'' diye. yanındaki nedenini şöyle anlatmış:''Biz çocuklarımızın kötü davranışlardan uzak durmaları için telkinlerde bulunur eğer o davranışları sergilemez ve uzak durursa Allahın memnuniyetini onun en sevdiği oyuncakları vererek göstereceğini söyleriz.Ve kiliseye gelmeden önce çocuğumuzun en sevdiği oyuncağı alarak papaza veririz. Oda bu hafta iyi çocuk oldun, bu da ödülün diyerek hediyesini verir.Böylece hem biz istemediğimiz davranışları çocuklarımızdan bertaraf ederiz hem de çocuğumuz kiliseyi ve Allah'ı sever''demiş.İşte eğitim sevgi sevdirme böyle olur.Sanırım bu olaydan çıkartacağımız çok ders var. Fazla uzatmaya da gerek yok sanırım Anlayana sivrisinek saz,anlamayana davul zurna az! |
|
|
|
bu yazıyı okudukan sonra aklıma hacı bayramı veli hz.nin şu deyişi geldi ;Hararet nardadır sacda değildir,keramet baştadır taçda değildir.Her ne arar isen kenind ara;Mekkede,Kudüsde,Hacda değildir...Yüce dinimizivasıta mirler olan namaz,oruç ve hacca indirgeyen insanların kendini asıl dar bir kalıba yerleştirdiklerini dışardan bakan biri olarak görmek gerçekten acı verici.saygılarımla hocam...(a.c.y)
|
|
|
|
bu güzel yazıya hacı bektaşı veli hazretlerinin bir deyişiyle katılmktan kendmi alı koyamadım.çünkü insanların islamı belirli kalıplara yerleştirme yanlışına düşmesi beni rinden etkiliyor.hacı bektaşi veli hz.şöyle buyurmakta; ***Harart nardadır sacda değildir,keramet baştadır taçda değildir.her ne arar isen keninde ara mekkede,kudüsde,hacda değildir....saygılar hocam... |
|
|
|
ve gecenin bu saatinde üç paralık sitelerde gezen insanların -bilhassa gençlerin- bilinçlendirilip böyle yazılar okumalarını sağlayabilme başarısını göstermek,bu vatan insanının bilgilenip,bilgilendirmesinde müthiş bir etken olacaktır. |
|
|
|
hocam bu konu hangi tartışmanın konusudur bilmiyorum ama harika noktalara değinmişsiniz.bu yazıyı okuyanların vicdanının sesi rolünde başrol oynamak bence harika bi duygu olmalı.saygılar... |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|