Bu kitaplar kaça?
Soru aynen böyle.
İki aydır, Ankara Ulustaki merkez tren garında kitap standında çalışıyorum.
Salaklığın, sersemliğin, ahmaklığın, geri zekalılığın ve kitaba ilgisizliğin zirvesi bir sorudur bu: Bu kitaplar kaça?
Bu soruyu soran insanların olumsuz tanımları yaş, cinsiyet ve yüz mimiklerine göre daha da çoğaltılabilir.
Kasketli, köylü amcam “bu kitaplar kaça?” diye sorduğunda can sıkıntısından ve vakit geçirmek için soruyor diye düşünürken, on yaşındaki kız çocuğu sorduğunda, yaşına uygun bir gayretkeşlik ve muziplik diye düşünüyor ve geçiştiriyorum.
Ama lakin boynunda yumruk kadar kravat olan beylerle kuaförden az önce çıkmış hanım ablalar sorunca bu soruyu verecek cevap bulamıyor, bön bön bakıyorum.
Zihnimden, siz kaç liralık kitap aramıştınız dan tutunda gönlünden ne koparsa ver cevapları geçiyor geçmesine ya sözde anlayacak olana söylenir diyor ve susuyorum.
Tek başına kravat ve makyajın ölçü olmayacağını bilmiyor değilim ama şunu çok iyi biliyorum ki bu eleştirdiğim insanlarla arkadaş böyle salakça bir soru olur mu tartışmasına veya üşenmeyip kitaplar üzerine tartışmaya girsem kütüphaneleri aşındırdıklarını ve yüzlerce kitap okuduklarını söyleyeceklerine eminim.
Marul kaça der gibi kitaplar kaça denilmez ki. Ya da oduncudan meşe odunu almıyorsun ki babam, tonu kaça bu odunun diye sorasın.
Birliradan otuzliraya kadar çeşit çeşit halis-mulis yayınevi kitapları satıyoruz. Korsanımız yok!
İtiraf etmem gerekirse daha çok popüler kitaplar satmaktayız.
İki aydır tek bir adet Cemil Meriç satmamış olmamız üzücü bir ölçü.
Bu sıralar emekli paşa ve emekli subaylarımız yazıyor ve halkımız da sular-seller gibi okuyor. Yine bunun yanında masonlar, Yahudiler ve dönmelerle ilgili kitaplar ile damarlarımızdaki kanın akışını hızlandıran “çılgın” kitaplarda hala ve ısrarla revaçta.
“Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” isimli kitabıyla raflarda arzı endam eden Emin Çölaşan “delikanlısını” da unutmayalım. O delikanlı ki patronuna ve editörüne utanmadan küfür ediyor. Yanlış anlaşılmasın! Küfür ettiği için utanmasını istemiyorum. Utanmazlığı ve aymazlığı şuradaki, en hafifinden “benim gibi halkın içine çıkamazlar” dediği insanlarla upuzun yıllar boyunca çalışır ve asgari ücretlinin beş yılda aldığını ayda cebine indirirken patronu ve editörü için tek kelime etmeyen ve çekip gitme erdemini gösteremeyene ne denir? Siz ne derseniz deyin ama ben adam demem!
Ancak şunu da söylemeden geçersem bana yuh olsun!
İşte bu küfürbaz, dedesinin astığı adamların çokluğu ile övünen fildişi kulesi delikanlısının kitabı seksen baskı yapıyor ve satıyor. Kim okuyor? Bu tren garından uzaylılar geçmiyor ki uzaylılara satıyorum diyeyim.
Mütevazı olayım derken küstahlık yapmadan ya da tam tersi mütevazı olmayı hastalıklı bir çehreye büründürmeden en başta şunu sizlerle paylaşmak isterim ki ben gayretli bir okuyucuyum.
Yılda –özellikle son yedi-sekiz yıldır- çoğu roman olmak kaydıyla yüzün üzerinden kitap okuyan biriyim. Beni yakından tanıyanlara sık sık itiraf ettiğim gibi ben iyi hamalım! Hamal olduğumu söylediklerime şunu da söylerim, siz hamallık yapmayın!
Kitaplar ve yazarlar konusunda herkesin, yönlendirilmeden kendi rengini, yazarını, tarzını bulması taraftarı olmakla beraber ortalama olarak kitap okumaya çalışan insanlarında öyle her okuduğunu tavsiye edenlerin tavsiyeleri doğrultusun da kitap okumamalarını da hassaten tavsiye ederim.
Büyüklerimizin “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünü ben epey zamandır “Bana okuduğun kitabı söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” şeklinde söylüyorum. Dikkat buyurun. Bu sözü söylerken ilk akla gelen, bu soruya alacağım cevaplara vereceğim tepkiden daha çok kendimi afişe etmek, –bencillik değil- kendimin ne olduğunu, ne olmak istediğimi söylemek ilgilendiriyor beni. Kabul edersiniz ki bu tarz, eleştiriye çok açık soruyu sorduğum insan dönüp aynı soruyu bana soracaktır ve işte ben bu manada kendi ipliğimi pazara çıkarmaktayım.
Kitaplar ve okumak üzerine bir süre yazmak niyetindeyim. İste/me/yen okuyucularım beni terk edebilir!
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 5 yorum
yapılmış )
T.K.İ
[
2007/11/24 19:14
] |
|
merhaba M.Nihat bey gerçekten yazınızı büyük bir hayal kırıklıgı ile okudum ..ama melesef insanlarımız böyle hiç kitap aşığı bulamazsınız ben elimden geldiği kadar kitap hediye etmeye çalışıyorum sevdiklerime ancak okursanız mutlu olurum diyorum gerisini bilmiyorum tabiyki yüreginize saglık gerçekten çok güzel bir yazı olmuş inşallah insanlarda kitap okuma sevgisi biraz olsun artar... |
|
|
|
sen ne güzel adamsın ey kardeşim tebrik ederim seni. |
|
|
milat
[
2007/11/20 22:49
] |
|
tanrım, bana kitap dolu bir ev ile çiçek dolu bir bahçe ver diyen konfüçyüs yaşasa idi, seni pek çok severdi, eminim. Kitaplar kanadın olsun, yokülke'ne uçasın dilerim... |
|
|
|
çok güzel bir konuya temas etmişsiniz hocam.okumak ilerlemektir okumak anlmaktır okumak yhetenek haline dönüştü günümüzde ne yazıkkki fakat bilgisayar ve televizyon çıktı çıkalı kütüphanelere ve kitapçılara uğrayan kalmadı .Zaten yoktu ama maddi sıkıntı derdi eski insanlarımız şimdi artık kitap bulmak kolay fakat okuyan yok.yazarlarında çokluğu seçiciliği gerektiriyor artık.Dikkat etmek gerek bir kelimeyle anlatılacağı bir kitap haline getirmiş kitapları da okumanın tabiiki de bir faydası olmuyacağı gibi.Bu seçiciği öğrenmek içinde muhakkak okumak gerek görmek içingerekli kitaplar bizim gözümüz o yüzden günümüzde çok kör olduğu için oraya buraya çarpıp düzeni bozan çok.teşekkür ederiz bu konu üzerine çalışmalarınız için şimdiden. |
|
|
|
Güzel bir konuya değinmişsin Memduh Abi.....Bana bir anda cahiliye devrindeki Arapları anımsattın;günümüzde de onlara rastlamak elbette mümkün .....Hani evindeki kütüphanesi zengin görünsün diye kitap alanlar vadır ,kiloyla :....Maksat okumak değildir sadece boşlukları doldurmak...Siz yazmaya devam edin bizde okumaya devam edelim... SELAM veDUA
|
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|