 |
“Çift Gerektirmeli Bir Tanrısal Adalet Sarmalı” -Özeleştirel bir yaklaşım- |
Mert Aslan ( altar42@hotmail.com ) |
|
Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar
Güneş yalnızda olsa etrafa ışık saçar
Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık
Kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar…
-Münir Derman-
İnsanları, kafamızdaki hazır şablonlara göre kategorize etmeyi pek severiz. Bunu, aynı zamanda kolaylık olsun diye yaptığımız bellidir. Çünkü, düşünmek, kafa yormak zahmetli bir iştir. Aslına bakılırsa, sözünü ettiğim şablonlar çoğunlukla önyargılarımızdan başka bir şey değildir. Tersinden düşünmek veya tersini duymak bizi bazen şaşırtır, bazen üzer, bazen de öfkeden çılgına döndürür.
İnsanların çoğunluğu, aptalca düşüncelere inanır. Pek çoğu, üzerinde düşünmeden ve tartış(tır)madan inandığı bu postülaları güvenli bir liman sanmaktadır; oysa iş öyle değildir. Şimdi, bir fahişenin cennete gidebileceği fikri veya olasılığı, kendini sahici ve bilinçli Müslüman olarak gören kimselerin çoğunun bilinçaltında kabul edilebilir bir seçenek olarak yer tutmayabilir. Başı açık veya dekolte yapan bir bayan için de, küpe takan bir erkek için de aynı obsesif bataklığa saplanmış olabilirler. Aynı şekilde, tesettürlü bir bayanın samimi dindar biri olmayabileceğini pek düşünemezler. Aslında, oldukça anlaşılabilir bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü, bu insanların çoğunluğu dini belirli bir kostüme, tiplemeye veya yalın birkaç ritüele indirgemişler ya da din kendilerine bu şekilde sunulmuştur. Söylemeye çalıştığım şey, dinin yalnızca namaz, oruç ve haç ile sınırlı olduğu, dindar kimselerin belirli bir biçimsel kalıbı olması gerektiği ve bunların dışındaki pek çok insani duyarlılık ve sorumlulukları ikincil pozisyona öteleme şeklinde belirginleşen sığ bakışın dine ve dini temsile en büyük sıkıntıyı verdiğidir.
Din kisvesi altında, kendi uydurduğumuz bir yığın akıl ve izan dışı hurafeye inandığımızdan kuşku duyanlara bir örnek vermek istiyorum: Sürekli okuyan ve bilinçli olduğunu düşünen dindar kimselerin, örneğin top sakallı kimselere nasıl baktıklarını bilirsiniz. Her zaman dillerinin altındaki baklayı çıkarmamakla birlikte, o tip erkeklerin “Yahudi veya komünist kılıklı” olduklarını, en azından dinle pek ilişkileri olmadığını düşündükleri bir sır değildir. Onları da, tıpkı tesettürsüz bayanlar gibi, pek Müslümandan saymazlar. Bu insanların çoğu ya ülke dışına hiç çıkmamış olduğu veya en azından araştırıp düşünmediği için, dünyanın hemen bütün kültürlerinde var olan Müslümanların farklı kılık-kıyafetler içinde olduğunu, dolayısıyla pratikte Müslümanın belirli bir kostümü veya prototipi olamayacağını akıl edemiyorlar. Doğrusu, kişisel olarak top sakalın Yahudi geleneği ile ya da sola kayık (!) olmakla nasıl ilişkilendirildiğini de pek anlamış değilim. Çünkü, dünyanın herhangi yerinde ne böyle bir Yahudi, ne de komünist tiplemesi bulmak olası değildir.
Kimseyi kınamamaları koşuluyla, sevabını umarak sünnete uygun sakal bırakan kimseleri ayrı tutuyorum. Eğer kınıyorlarsa, onlara da iki çift sözüm olur; ama dikkat ederseniz, top sakallılar hakkında böyle düşünenlerin pek çoğu ya sade bıyıklı veya tümüyle traşlı kimselerdir.
Şimdi, size soruyorum: Güllerin Efendisi’nin sade bıyıklı veya tamamen traşlı olduğu bir dönemi var mıdır? Gerçek şu ki, hakkında kötü zanda bulundukları kişinin top sakalı O’nun sünnetine ne kadar aykırı ise, sakalsız veya sade bıyıklı olmak da en az o kadar aykırıdır. Şüpheleri olmasın ki, gelenekten sünnet uydurmayı ve insanları kıldan tüyden meselelerle ayıklayıp zemmetmeyi bırakırlarsa, hiç değilse insani ilişkilerini geliştirerek dine daha büyük bir hizmette bulunmuş olacaklardır. Unutmasınlar ki, İslamiyet top sakaldan, çöp sakaldan, bıyıktan bir şey değildir… O, kıyafet ve kıllarınızla değil, davranışlarınızla ilgilenir. Sözü geçen biçimsel öğeler ise, dinin füruatındandır. Başka bir deyişle, insanı ne dine sokar, ne de dinden çıkarır. Bu din, sizi daha nitelikli, daha kibar, daha merhametli, daha yardımsever, daha güvenilir, daha pozitif, daha asil ve uygar kılmıyorsa, üzerinizdeki temel işlevini yerine getirmesine izin vermiyorsunuz demektir. Onun asli amacı, insanı insan etmek, hatta insanı sultan etmektir.
Derviş Yunus, bir gün istifade etmeyi umduğu bir Allah dostunun dergahına uğrar. Dergahın önünde birkaç molla oturmaktadır ve onlara meramını anlatmaya çalışır. Molla kıyafetleri içindeki talebeler, bir molla olduğunu söylediği halde halktan biri gibi giyinmiş olan Yunus Emre’yi kılığından dolayı yerer, biraz da alaya alırlar. Bunun üzerine, Derviş Yunus onlara ateşli bir söylev verir; ama sözlerinin özeti, oradan ayrılmadan önce söylediği son cümlededir: “Dervişliğin kalpakla veya çaputla-bezle olacağını sanıyorsanız, o aradıklarınız bit pazarında bol miktarda vardır.”
Kutsal Kitap’ın sözlerine kulak vermeliyiz: “Allah, sizin kalıplarınıza (şekillerinize) değil, ancak kalplerinize bakmaktadır.”
Biz insanların nesine bakıyoruz dersiniz? Yazık ki, sadece şekline bakıyoruz. Kıyafetine, kılına, tüyüne bakıyoruz. Rica ederim, söyler misiniz? İnsanların giysisi, kılı, tüyü önemlidir de, kalbi ve beyni hiç mi önemli değildir? Davranış ve tutumları hiç mi önemli değildir?
Unutmayın ki, başörtüsü sorunu laik çevrelerin sizin başınıza ördükleri bir çorap değil, “çift gerektirmeli bir tanrısal adalet sarmalı”dır. Pek çoğunuz, birileri işi gücü bırakmış genç kızların başörtüsü ile uğraşıyorlar diye yakınıyorsunuz değil mi? Peki ya, hiç kendinize dönüp bakmaz mısınız; siz insanların neyi ile uğraşıyorsunuz? Siz, kendi bildiğiniz din uyarınca bazı bayanları başı açık diye yadırgadığınız, bazı erkekleri kıyafetinden, top sakalından, uzun saçından veya küpe taktığından dolayı kınadığınız sürece, Allah da sizi aynı şeylerle cedelleşmeye mahkum edecektir. Sonuç olarak, siz diğerlerinin temel kriter olması gereken kalplerini, beyinlerini ve davranışlarını bir kenara iterek kılıkla ve kılla uğraşıyorsunuz. Onlar da, sizin özünüzle ilgilenmeyi bırakmış şeklinizle uğraşıyor… Hepsi bu…
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 26 yorum
yapılmış )
[
2008/03/09 00:15
] |
|
Benim Muhabbet Galerim içinde Ashab-ı Kehfin ''Kıtmirinin'' ayrı bir yeri vardır.O bir köpek iken sahiplerini terketmemiş Zalim kral Dakyanusun yanında yer almamıştır.Bu anlamda Allah'tan bazı dönek varlıklara ''Kıtmir Feraseti'' dilerim.Evi soymaya gelen hırsızlara gık çıkarmayıp, ekmeğini yediği eve hırlayanların, Kıtmir'den vefa dersi almaları gerekir.Nalınada mıhınada vuran, önüne konan bir kaç lokma hatırına günde binbir çeşit renk değiştiren, evi soyan hırsızı değil, ev sakini suçlayan mantık işte böyle ibretle izleyeceğimiz bir mantıktır.İbrahim ateşe atılınca karga bir dal götürüyormuş nere gidiyorsun demişler, ateşe bir dal atacağım, ibrahimi yakacağım safımız belli olsun demiş.Sercede bir damla suyla ibrahimin safında yer almış.Her mekan müşterisini bulur.Bin baharı görsede taşlar yeşermez. |
|
|
[
2008/02/28 08:43
] |
|
İnsanın özü önemlidir, ahlakı önemlidir, sarığı sakalı bıyığı tüyü önemsizdir diyen sayın yorumculara bir sorum var.Pekala, eğer insanın özü önemliyse ahlakı önemliyse sarığı sakalı önemsizse bu tezi savunan insanlarda neden şekil çok gelişiyor? Top sakal, hızman, kulağa küpe, altın zincirler,künyeler, özdeki ahlakın dışarıya yansımasının alametlerimi? Güldürmeyin insanı.Diğerlerini ötekileştiren insanlarda da aynı şekilperestlik var.Olay nedir? olay şu: Bir kesim sarığı sakalı sünnet diye yapıyor,diğeri (gözlemlediğim kadarıyla) top sakalı, küpeyi,hızmanı,altın zincirleri kolyeyi farklı olma adına yapıyor.Bu tarz giyinen çocuklara bakınız müthiş bir aşağılık kompleksi olduğunu göreceksiniz.İnadına jipe binen kadınlardada bu gözlemlenmiştir.Kişiliğini marka yapamayan insanların marka eşyalardan medet ummasıdır bu.Zaten bu ters orantılıdır.Yani insanda şahsiyet kişilik geliştikçe şekil geri çekilmeye erdem fazilet öne çıkmaya başlar.Kişilik şahsiyet küçüldükçe şekil öne çıkmaya başlar.Maddi yönden kalın insan mana yönünden incedir.İnsan maddi yönden şişmanladıkça manevi yönden gabileşir.İstisnalar kuralı bozmaz. |
|
|
[
2008/02/24 00:22
] |
|
Bir gün bir keçiyle bir koyun köprüde karşılaşmışlar.Köprüden karşı tarafa geçerken koyun zıplamış ve kuyruğu açılınca şeyi görünmüş.Keçi gülmüş.Koyun: Neden güldün, demiş.Keçi: Şeyin göründü demiş.Koyun taşı gediğine koymuş.Seninki her gün görünüyor ya. |
|
|
[
2008/02/23 00:30
] |
|
Yüce Müctehid! Başörtüsünün farziyetini inkar etmek bir insanı dinden çıkarırmı çıkarmazmı? Lütfen aydınlatın!!! bizi.Sünnet olan bir öğeyle alay etmenin dini hükmü nedir? Lütfen aydınlatın!!! bizi. |
|
|
[
2008/02/17 18:10
] |
|
Şekille-Giyimle İlgili Olarak: Sayın Yorumcular, Kur'an-ı Kerimdeki bir ayet: ''Sen onları simalarındaki secde izlerinden tanırsın'' Fetih Suresi.Yine Peygamberimiz (SAV): ''En hayırlınız ahlakça güzel olanınızdır'' Müminler Birbirini yüzlerindeki secde izlerinden tanırlar ve dahi ahlak güzelliğinden tanırlar.''Ameli Salih Şeklinde tezahür etmeyen kalp temizliği kuru bir iddiadan ibarettir.'' Abdülkadir Geylani.Ben bu ölçülere çok önem veririm.Yalnız Allah Dostları Olan Evliyalar için de sakalsız olan gördüm.Ama hiç top sakallı,kulağı küpeli evliya işitmedim, görmedim:-) Tarihte kulağına küpe takmış padişah olarak Yavuzu Tanıyoruz.O da Allah'a kulluk nişanesi olarak takmış.( kölelerin kulaklarındaki küpeden esinlenerek) Ömrü boyunca takmışmı onuda bilmem.Halkın, kulağı küpeli,top sakallı, burnu göbeği kaşları hızmanlı insanları yadırgamasınıda yadırgamamak gerekir.Çünkü Bizim Örfümüzde görülmemiş bir şeydir.Bence mahzuru yok.Güle güle kullansınlar.Çok yakışıyor.Camiye ise her müslüman girebilir.Kimsenin kovma hakkı yoktur.İnsanı kemalata erdiren kılı tüyü değildir.İnsandan A-KIL uzaklaşınca kılla tüyle uğraşmak önem kazanıyor.Hiç önemli değil.Ben kıla, kıl olanlara kıl olurum:-) |
|
|
[
2008/02/17 17:55
] |
|
DÜZELTME: Atıf Hoca, şapka kanununa muhalefetten yargılanarak idam edilmiştir olacaktı.Düzeltiyorum. |
|
|
[
2008/02/17 17:41
] |
|
TESETTÜRLE İLGİLİ BİR BAŞKA HİKMET: Biliyorsunuz haya hem erkeğe hem kadına çok yakışan insani bir duygudur..Ama kadına daha çok yakışır.Tesettür ise bir bütündür.Başörtüsü ve haya tesettürün sadece bir parçasıdır.Bunun yanında ses tonunun ciddiyeti, yürüyüş halindeki ciddiyet, bakışlardaki ciddiyet, hal ve hareketlerindeki ciddiyet ve en son olarak hayallerdeki tesettür yani duygusal arşiv kayıtlarına haram malzeme (ses görüntü vesaire) yığmamak tesettürün bir bütün şeklinde algılanmasını sağlayacaktır.Şimdi sizlerle bir çok Kadın iİmihalinde alıntı olarak okuduğum bir olayı paylaşmak istiyorum.Bu olay üzerinde dikkatle düşündüğümüzde tesettürün hikmetini ve kadın erkek ilişkilerinde gördüğü koruyucu vazifeyi daha iyi anlayacağımızı ümit ediyorum. Bir Fransız bilimadamı köpekler üzerinde bir deney yapmaktadır.Niyeti: İslamiyetin, kadınların sokağa çıkarken koku sürünnesini yasaklamasıyla ilgili hikmeti anlamaya çalışmaktır.
Bulguları ise şöyledir: Dişi köpek çiftleşmek istediği zaman, havaya bir koku salıyor.Bu koku erkek köpekler için bir nevi davetiye hükmündedir.Kokuyu alan erkek köpekler, dişi köpeğin etrafında kıyasıya boğuşuyorlar.En güçlüleri dişi köpekle çiftleşiyor.Bilimadümı bulgularını not alıyor ve evine doğru yürümeye başlıyor.Biraz sonra arkasında bir kaç köpeğin havlayarak kendisini takip ettiğini görüyor ve hayretler içinde kalıyor.Sonra anlıyor ki dişi köpekten aldığı numune ( Koku) üzerine sinmiş.Köpekler bilimadamının üzerindeki kokuyu takip ediyorlar.Bu örnekten de anlayacağımız üzere Allah'ın koyduğu denge insanlar için en hayırlısı olandır.C.Hak hepimizi uygulamaya muvaffak eylesin.Amin. |
|
|
[
2008/02/17 17:12
] |
|
TESETTÜRLE İLGİLİ OLARAK:Bir müslüman erkek, vefat ettiğinde kefenlenmesi için,üç parça kefen kullanılır.Bir müslüman kadın vefat ettiğinde, kefenlenmesi için, beş parça kefen kullanılır.Bunlardan biriside kefenden yapılan BAŞÖRTÜSÜDÜR.Buna bütün yorumcu arkadaşların dikkatini çekmek isterim.Çıplak mantıkla baktığımız zaman, kısa bir süre içinde çürüyecek olan kefenden yapılan başörtüsüne gerek varmı? diye düşünebiliriz Ama müslüman kadın bu şekilde kefenlenir.Yani sağlığında başını örtemeyen bir kadın bile öldüğünde başını örterek Allah'ın huzuruna gider.Buradaki ince hikmeti sanırım anlatabildim değil mi? Yine ikinci bir hikmetten bahsetmek isterim.Biliyorsunuz bir erkek namaza başlarken iftidah tekbiri alır.İftidah tekbiri alırken ellerinin baş parmaklarını kulak memelerine değdirir.Bir kadın namaza başlarken o da iftidah tekbiri alır.İftidah tekbiri alırken ellerinin iç kısmıyla göğüslerini örterek tekbir alır.Burada müthiş bir incelik vardır.Dikkat ediniz lütfen.Bir kadın pekala bir erkek gibi tekbir alabilirdi.Bu bir kadın için hiçde zahmetli değildir.Bir yemek tenceresini taşımaktan veya en az yarım saat veya bazen bir saat ayna karşısında makyaj yapmaktan daha kolaydır.Yani aynı erkek gibi ellerini kulak hizasına kaldırarak ellerinin baş parmağını kulağına değdirerek tekbir alabilirdi.Ama kadın ellerini erkek gibi kaldırdığında koltuk altları açılmış oluyor ve göğüsleri belli bir düzeyde yukarı kalkıyor.Yani verilen mesaj açık.Namazda bile iffet ve haya söz konusu.İftidah tekbirini kadının alma biçiminden bile tesettürü anlayabiliyoruz.Kabre konulurken bile başı örtmesinden tesettürü anlayabiliyoruz.Ey tesettürün içini boşaltan ve tesettürü küçümseyen kardeşlerim.Bu hikmeti yeniden insaf nazarıyla gözden geçirmenizi rica ederim.Saygılarımla. |
|
|
[
2008/02/17 16:45
] |
|
DÜZELTME: Senin mantığından hareketle, başörtülü kadınların CEZASI: eleştirdikleri gıybetini yaptıkları açık saçık kadınların eleştirilerine ve gıybetlerine maruz kalmaktı.şeklinde olacaktı.Düzeltiyorum. |
|
|
[
2008/02/16 17:39
] |
|
Sayın Yazar,Başörtülü insanların başörtüsüz insanları şu veya bu şekilde yargıladıkları yüzünden başörtüsüne gelen kısıtlamaların tanrısal bir adalet olduğunu savunmuş.Pekiyi Türkiyede Başörtüsü sorunu 1968 de Dışışleri Bakanı Sayın Ali Babacanın Halası Hatice Babacanın okuduğu okuldan atılmasıyla başlamıştır.O dönemde başörtülü okuyan insanlar zaten çok azdı.Sana soruyorum.O dönemde başörtülü müslümanlar diğerlerini kınadığı içinmi başörtüsü konusundaki zorbalığa varan kısıtlamalar geldi? Sen kolay alanı yapıyorsun.Çünkü bunun bir getirisi var.Müslümana vurmak çok kolay.Müslümanların başı açık kadınları dışladıkları ise senin kuruntun.Halk arasında bir sıkıntı yok.Bunu sizler uyduruyorsunuz.Sokaklarda açık ve kapalı kadınları yanyana görmek mümkün.Zaten herkes birbiriyle akraba.Yani başörtüsü yasağını adalet diye dayandırdığınız gerekçe çok sahte.Aydın insan olaylara hak ve hakkaniyet çerçevsinde yaklaşılır.Başörtülülü yer yapılan bir zulumdür diyemiyorsun.Bir papaz kadar özgürlükcü düşünemiyorsun.İslam hukukunda bir kural vardır ceza suçun cinsindendir diye.Senin mantığından hareketle başörtülü kadınların suçu eleştirdikleri gıybetini yaptıkları açık saçık kadınların eleştirilerine ve gıybetlerine maruz kalmaktır Çünkü hiçbir başörtülü örtüsüz bir öğrenciyi kolundan tutup uzaklaştırmamıştır.Yani yanlış öncülden yanlış sonuçlara gidiyorsun.Bir papaz kadar özgürlükcü düşünmeye ve daha gerçekci olmaya davet ediyorum sizi.Namık Kemalin ruhu şad olsun.Ne güzel buyurmuş:
''Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten''
Saygılarımla. |
|
|
[
2008/02/16 17:38
] |
|
Sayın Yazar,Başörtülü insanların başörtüsüz insanları şu veya bu şekilde yargıladıkları yüzünden başörtüsüne gelen kısıtlamaların tanrısal bir adalet olduğunu savunmuş.Pekiyi Türkiyede Başörtüsü sorunu 1968 de Dışışleri Bakanı Sayın Ali Babacanın Halası Hatice Babacanın okuduğu okuldan atılmasıyla başlamıştır.O dönemde başörtülü okuyan insanlar zaten çok azdı.Sana soruyorum.O dönemde başörtülü müslümanlar diğerlerini kınadığı içinmi başörtüsü konusundaki zorbalığa varan kısıtlamalar geldi? Sen kolay alanı yapıyorsun.Çünkü bunun bir getirisi var.Müslümana vurmak çok kolay.Müslümanların başı açık kadınları dışladıkları ise senin kuruntun.Halk arasında bir sıkıntı yok.Bunu sizler uyduruyorsunuz.Sokaklarda açık ve kapalı kadınları yanyana görmek mümkün.Zaten herkes birbiriyle akraba.Yani başörtüsü yasağını adalet diye dayandırdığınız gerekçe çok sahte.Aydın insan olaylara hak ve hakkaniyet çerçevsinde yaklaşılır.Başörtülülü yer yapılan bir zulumdür diyemiyorsun.Bir papaz kadar özgürlükcü düşünemiyorsun.İslam hukukunda bir kural vardır ceza suçun cinsindendir diye.Senin mantığından hareketle başörtülü kadınların suçu eleştirdikleri gıybetini yaptıkları açık saçık kadınların eleştirilerine ve gıybetlerine maruz kalmaktır Çünkü hiçbir başörtülü örtüsüz bir öğrenciyi kolundan tutup uzaklaştırmamıştır.Yani yanlış öncülden yanlış sonuçlara gidiyorsun.Bir papaz kadar özgürlükcü düşünmeye ve daha gerçekci olmaya davet ediyorum sizi.Namık Kemalin ruhu şad olsun.Ne güzel buyurmuş:
''Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten''
Saygılarımla. |
|
|
[
2008/02/16 17:37
] |
|
Sayın Yazar,Başörtülü insanların başörtüsüz insanları şu veya bu şekilde yargıladıkları yüzünden başörtüsüne gelen kısıtlamaların tanrısal bir adalet olduğunu savunmuş.Pekiyi Türkiyede Başörtüsü sorunu 1968 de Dışışleri Bakanı Sayın Ali Babacanın Halası Hatice Babacanın okuduğu okuldan atılmasıyla başlamıştır.O dönemde başörtülü okuyan insanlar zaten çok azdı.Sana soruyorum.O dönemde başörtülü müslümanlar diğerlerini kınadığı içinmi başörtüsü konusundaki zorbalığa varan kısıtlamalar geldi? Sen kolay alanı yapıyorsun.Çünkü bunun bir getirisi var.Müslümana vurmak çok kolay.Müslümanların başı açık kadınları dışladıkları ise senin kuruntun.Halk arasında bir sıkıntı yok.Bunu sizler uyduruyorsunuz.Sokaklarda açık ve kapalı kadınları yanyana görmek mümkün.Zaten herkes birbiriyle akraba.Yani başörtüsü yasağını adalet diye dayandırdığınız gerekçe çok sahte.Aydın insan olaylara hak ve hakkaniyet çerçevsinde yaklaşılır.Başörtülülü yer yapılan bir zulumdür diyemiyorsun.Bir papaz kadar özgürlükcü düşünemiyorsun.İslam hukukunda bir kural vardır ceza suçun cinsindendir diye.Senin mantığından hareketle başörtülü kadınların suçu eleştirdikleri gıybetini yaptıkları açık saçık kadınların eleştirilerine ve gıybetlerine maruz kalmaktır Çünkü hiçbir başörtülü örtüsüz bir öğrenciyi kolundan tutup uzaklaştırmamıştır.Yani yanlış öncülden yanlış sonuçlara gidiyorsun.Bir papaz kadar özgürlükcü düşünmeye ve daha gerçekci olmaya davet ediyorum sizi.Namık Kemalin ruhu şad olsun.Ne güzel buyurmuş:
''Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten''
Saygılarımla.
|
|
|
[
2008/02/16 17:17
] |
|
Pekiyi sayın yorumcular birde şu konu üzerinde düşünmeye ne dersiniz? Yıllardır anlatılır.Meşhur sanatcılar, meşhur adamlar...işte küçüklüğünde camiden kovulmuş o yüzden dinsiz olmuş vesaire...dinden soğumuş...O cahil müslümanların hatası yüzünden dinle alakasını koparmış.Pekiyi bir doktorun hatası yüzünden tıp ilmine sırtını dönen bir insan gördünüz mü? Bir çok profesörün bir çok eğitimcinin öğrencileriye adı çıkıyor tecavüz olayları vesaire.Bunlara bakarak ilimden bilimden soğuyabilirmiyiz? Aydın geçinen dünyayı gezdiğini söyleyen bir insanın cahil müslümanların hataları yüzünden dininden soğuduğunu kabullenmek örneğimi mazur görün ama kargaları bile güldürür ya...Etmeyin eylemeyin.Buna papaza kızmışta oruç bozmuş denir.İslam kimsenin tekelinde değildir.Herkes dininin adamıdır.Müslümanın itici basit davranışları yüzünden dinden soğuduğunu söyleyen adam kesinlikle kendini kandırıyor.Bir savunma mekazinzması.Nefsim yemiyor diyemiyor.Şeytanım gönlümü çalışma ofisi yapmış demiyor.Kendisiyle erkek gibi yüzleşemiyor.Bir insanın hayat-memat meselesi olan dinli olmak veya dinsiz olmak, yıllar önce yaşanmış bir kaç olayla açıklanabilir mi ya? Bu ne komikliktir.Kendinizi komik duruma düşürmeyin. |
|
|
[
2008/02/16 17:01
] |
|
Sevgili Yorumcular.Temcit Pilavı gibi aynı misalleri vermeniz çok basit ve çok komik.İyiki hacı emmiler camiden çocuk kovmuş.Aksi halde sizler ne söyleyecektiniz.o kadar komiksiniz ki.Adalet odur ki herkese tecelli ede.Tamam anladık, hacı emmilerin camiden çocuk kovması çok büyük bir ayıp,günah,basitlik,bayağılık,çağdışılık vesaire...Pekiyiii başörtülü ünv. öğrencilerin ünv.kapılarından kovulması da bir çağdışılık bir modern yobazlık ve bir modern zorbalık değilmidir? Bunu neden eleştirmiyorsunuz.Ben söyleyim mi? Çünkü sizleri Samimi bulmuyorum.Ayrıca hiçbir eleman maaş çekine imza atan patronunu kolay kolay eleştiremez.Engin Ardıc'ın deyimiyle '' ''büzük'' ister.Yorumlarınız ideoloji kokuyor.Hak ve hakkaniyetten uzaksınız.Toplumu bir bütün olarak kucaklamaktan bahsediyorsunuz ama size söyleyim sizin dünyanızda o mahzun ve mazlum insanların yeri yok.Bir ateiste bir homoseksüele bir lezbiyene veya bir başkasına gösterdiğiniz hoşgörü müslümana yok.Ne kadar komiksiniz ya? Hoşgörü göstermediğiniz ötelediğiniz itelediğiniz müslümanlardan sizlerin bu zorbalığınıza hoşgörü göstermesini bekliyorsunuz? Neden Neden Neden ünv.başörtüsü yüzünden okullardan kovulan coplanan köpeklere ısırtılan çocuklarında hakkını savunmuyorsunuz? Namaz kıldığı için fişlenen bürokrat insanların hakkını savunmuyorsunuz.Siz bunu yapacak asalette değilsiniz çünkü.Burada laf ebeliği yapıyorsunuz.Sizlere sadece acıyorum.... |
|
|
Nihat
[
2008/02/16 02:30
] |
|
Amanda aman...Neymiş efendim, bir fahişenin cennete gideceği fikri çok müslümana ters gelebilir miş...miş...
Konya'nın bir çok yerinde Hadis Sohbetleri yapılır.
''Bir fahişenin susuzluktan ölen bir köpeği suladığı için Allah'ın onu affedip cennetine koyduğu'' Hadisi Şerifini bütün müslümanlar bilir.Senin onları bilmemekle itham etmen sadece senin yanılgındır. |
|
|
|
Yazar ezberden sallamış.Senin şekle indirgediğin bir çok husus islamin şeairindendir.Mesela Bediüzzaman sarık için: '' Bu sarık bu başla birlikte çıkar'' demiştir.Ömrü boyunca sarığını çıkarmamıştır.İskilifli atıf hoca şapka inkılabı yüzünden idam edilmiştir.İş o kadar kolay değil sayın yazar.Sen aleminde onları küçültmüş ve kendine haklı gerekçeler bulmuş olabilirsin.Bir nevi mantığa bürüme olayı...Tabiki Farzlar,Vacipler ve Sünnetler bir bütündür.Bir birini besler.İnsan davranışlarındaki kalitede imanımızdan ve Peygamberimizin ( Model Davranışlarından) gelir.Mesela bazı yeşil hainler başörtüsünü furuattır diyerek küçümsüyorlar.İslamda ilk kan başörtüsü yüzünden dökülmüştür.Saad ibni Ebi Vakkas başörtülü hanıma saldıran bir yahudinin kafasını bir deve kemiğiyle yarmıştır.Ayrıca, sütcü imam ilk kurşunu başörtüsüna el uzatan fransızlara karşı sıkmıştır.Demekki neymiş...Şekil görünen bir çok şey şeairi islamiyedenmiş.Lütfen ezberden konuşmayın.Kimsenin kılı tüyü beni ilgilendirmiyor.Beni asıl ilgilendiren şey top sakalı nasıl bir ruh haliyle bıraktığı...Aşağılık kompleksi üç aşamada gerçekleşiyor.Kişi Önce batının bir icadına hayret ediyor.Sonra bu hayret hayranlığa dönüşüyor.Sonrada muhabbete dönüşüyor.Bugün kulağına küpe takanların çenesine keçi gibi kıl tüy bırakanların ve dahi onlara imanın mahalli olan gönlünde '' HAYRANLIK VE MUHABBET '' besleyenlere en güzel cevabı Bediüzzaman Verir: ''KASELİSLER'' yani çanak yalayıcılar...Batının kusmuğunu yalayanlar.Bazen piç fikirler yeşil örtüler içinde lanse edilmeye çalışılsada erbabı onu görür.Birde Ne Kur'an'da ne de Hadislerde Tanrı Kelimesi yoktur.Allah kelimesinin ruha verdiği sıcaklığı hiçbir şey veremez.Allah kelimesi kendi içinde bir mucize taşır.Harfleri sırayla kaldırarak okumayı deneyiniz.Yine her harfte Allah çıkar.Allah kelimesinin yerine Tanri kelimesini kullanmanızı kınıyorum.C.Hak'tan niyazım odur ki, aydın geçinen insanımızın batı karşısında düştüğü aşağılık kompleksi hastalığından şifa bulması dileğiyle... |
|
|
|
Çağımızın büyük bir yarasını dile getirmişsiniz..Her insan okuyup anlayabilmeli.. |
|
|
[
2007/12/03 13:58
] |
|
Süpürge evimizi temizlemeye yaradığı gibi, ufak tefek deliller de zihnimizin tozunu silmeye yarar. Evet, delil ancak tozu-toprağı gidermeye vesile
dir; yoksa, imanı ayakta tutmaya yeterli değildir. |
|
|
[
2007/12/03 13:54
] |
|
Süpürge evimizi temizlemeye yaradığı gibi, ufak tefek deliller de zihnimizin tozunu silmeye yarar. Evet, delil ancak tozu-toprağı gidermeye vesile
dir; yoksa, imanı ayakta tutmaya yeterli değildir. |
|
|
|
yine toplumun bir gerçeğini bize gösterdiniz teşekkür ederim |
|
|
|
Mert Bey yazınızı okuyunca aklıma pop şarkıcısı Asım Gündüz'ün verdiği bir mülakt geldi. Mülakatında bir gün Cuma namazına gittiği için küpe ve sakalından dolayı camiden kovulmuş Hem de nerede. 1000 yıl medeniyetlere.beşiklik yapmış İstanbul'da.Umarım yazınız tüm insanlara ders olur.
Yalnız bu arada şekil önemli değil deyip de Güller Sultanına tamamen muhalif olma eğilimi içerisine de girmeyelim. AEO |
|
|
|
Mert Bey yazınızı okuyunca aklıma pop şarkıcısı Asım Gündüz'ün verdiği bir mülakt geldi. Mülakatında bir gün Cuma namazına gittiği için küpe ve sakalından dolayı camiden kovulmuş Hem de nerede. 1000 yıl medeniyetlere.beşiklik yapmış İstanbul'da.Umarım yazınız tüm insanlara ders olur.
Yalnız bu arada şekil önemli değil deyip de Güller Sultanına tamamen muhalif olma eğilimi içerisine de girmeyelim. AEO |
|
|
|
Toplumumuzda önemli yer teşkil eden bir soruna el atmışsınız. tebrik ederim. bende söylediklerinize birşeyler eklemek istiyorum. insanın belli bir özgürlüğü bu özgürlük çerçevesinde istediği herşeyi yapabilir. bu konuda mühim olan sırat-ı mustakimi(doğru yol) tutturabilmektir. sırat-ı müstakim ise ifrat(aşırılık) ile tefritin ortasıdır. bu dengeyi sağlayabilen biri doğru yolda demektir.o zaman bizler toplumun birer fertleri olarak gerek giyim kuşamda gerekse insanlara karşı danranışlarımızda bir denge tutturmalıyız.ve bu denge ekseninde içtimai hayatımıza yön vermeliyiz. ne aşırılığa kaçmalıyız ne de tefritin sınırları içine girmeliyiz.birde bu konuyla yakından ilgili olan ^^hoşgörü^^ meselesine değinmek istiyorum. bırakalımda insanlar nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşasınlar çünkü onların hayatı karışmaya hakkımız yok eğer karşımızdakinin bir kusurunu gördüğümüzde ona uygun bir dille anlatmalıyız (yalnız bu kendi fikrini ona aşılamak olmamalı) o kişi kendi içinde muhasebesini yapıp kararını rahatlıkla verebilir. bu mevzuda en büyük yanlışımız ise sözümüze itibar etmeyen kişiyi yadırgamak olsa gerek ..... |
|
|
[
2007/11/27 09:41
] |
|
mert bey yazınızı bir solukta zevkle okudum. iki taraftan bakabilen bir bakış açınız ''ötekileştirme'' ye meydan okumakta. ama bu meydan okuma kızmadan, yargılamadan...Öz eleştiri yaparak...
kaleminize ve düşünsel dünyanıza sağlık...
Emel S. YALÇIN |
|
|
|
Yazınızı okurken kendi kendime ''biz ne zaman adam oluruz'' diye sormadan edemedim.Cevabı ise çok basit aslında biz insanların dışı ile değil de içi ile ilgilendiğimizde adam oluruz. Çünkü insanı değerli kılan kıllığı kıyafeti,saçı başı değildir. Her ne kadar da büyükler insan kıyafeti ile karşılanır derlersede sözün asıl anlamını sonradan vurgularlar ''insan kıyafeti ile karşılanır,sohbeti le uğurlanır'' derler. Evet uğurlanmaya değer sohbet edbilmek için ise nelerir gerekir tahmin edersiniz.Atalar para ile imanın kimde olduğu belli olmaz derler ve de ne güzel derler. Biz kafamızda dini öyle kalıba sokmuşuz ki insanları cennetlik veya cehennemlik diye daha ölmeden sınıflara ayırma işini kendimize görev bilmişiz. Başı açık cehenneme , top sakallı yerin yedi kat dibine, namaz kılmıyor aaaa bu adam tam cehennemlik; başı kapalı,namazında,normal sakallı ise oooo bu adam kesin cennetlik. Bu işi öyle kolay hale getirmişiz i kimin cennetlik yada cehennemlik olduğunu söylemek pazardan domates almak kadar kolay bizim için.İyi de bu ayırım işini biz yapacaksak yaradan ne yapacak? Yada güzeller güzeli bilmiyormu ki biz daha ölmeden insanları ayırıyoruz. Bunların hepsi dini basma kalıp bilgiler dışına çıkaramamaktan , okumamaktan kaynaklanıyor. oysa dinimiz o kadar kutsal ve güzeller güzeli o kadar yüce ki O'nun katında insana güler yüz göstermek,rızasını almak bile ibadet. Yani şimdi beş vakit namazı geçirmeyen ama içi kin,fesat dolu bir adam sırf namaz kılıyor diye cennetlik ama hayatında insanlık için çalışmış,iyilikten başka birşey yapmamş bir adam cehennemlik öyle mi ?Bunu kim bilebilir? Bize düşen insanları cennetlik cehennemlik ayırımına düşmeden sevmek,kılık kıyafetine bakarak değil de kalbinin emizliğine göre değerlendirmektir. Sizi bilmem ama bana göre insanlar yüce yaratıcının yeryüzündeki görüntüleridir. Ve onları mutlu etmek , memnun bırakmak yaradanı mutlu etmekle eş değerdedir. Bana göre yaratanın yarattıklarına gösterilen davranışlar yaratana yapılan ibadetgibidir. |
|
|
[
2007/11/26 19:15
] |
|
Gercekten anlayiş farkliligi , farkli düsunme ve ozgunluk buna denir. Bakmadan okumadan yorum yapanlara ise bişi diyemiyorum çünkü ne kadar okumaya merakli insanlar oldugu yazilarindan belli...sadece burada isim yapmak isteyenler ve dikkat cekmek isteyenler bole yorumlar yapiyor.Yazilarinizi destekliyor ve basarilarinizin devamini diliyorum. |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|