|
|
|
Nedense ciddi konuları konuşmak sıkar bizi. Ülke gündemine dair meseleleri, bilimsel gelişmeleri, ekonomik olayları takip etmez, ekranlarda görünce de hemen kanalı değiştiririz. Durum böyle olunca artık haber bültenleri bile hayvanlar âlemi ya da magazin dünyasından gelişmelerle doldu.
Üzerinde konuşulacak ciddi konuları bile en alakasız tarafından yakalayıp sululaştırırız. Türkiye’de deprem gerçeğini açıklayan Ahmet Işıkara’nın demeçlerinden çok görünüşü ve ünlüler dünyasının yaptığı açıklamalarla ilgilenmedik mi.
Gündemden bu denli bilinçsiz şekilde haberdar olunmasının nedeni, medyanın bizlere dayatması mı yoksa halkın genel beklentilerinin daha çok izlenme uğruna medya tarafından sunulması mı bilinmez ama çok önemli konular tabiri caizse bu laçka atmosferde göz ardı ediliyor.
İlginçtir ki söylenmeye başlanan can alıcı gerçeklerin adı ise “Komplo teorileri” olarak adlandırılıp, geçiştirilerek temeline inilmiyor. Örneğin Türkiye’de özellikle üniversitelileri etkilemeye çalışan sayıları birçok şehirde yüzleri bulan kilise evler yalandır. İsrail’in ve Batı dünyasının başta İstanbul olmak üzere ülkemiz topraklarına yönelik hayalleri uydurmadır. Kimsenin ne bizimle nede ülkemizle uğraştığı yoktur aslında. Dünya’nın en önemli kaynaklarının petrol, bor ve son günlerde adı duyulan toryumun ülkemizde ki çok güçlü rezervlerine batılı dostlarımızın göz diktiği de hikâyedir.
Dış politikada da cevaplarımız hazırıdır. Kerkük müdahale edilmeyecek kadar uzak, Irak halkı kendi liderlerine bile ihanet etmiş hainler, Filistinliler Orta Doğu’yu İsrail gibi iyi niyetli bir devletin tüm ısrarlarına rağmen karıştıran kötü Müslümanlar, Çeçenler Dünyanın silah devi Rusya’ya karşı mücadele eden deliler, Türkistanlılar ise “artık Çinlileşmişlerdir” gibi inanılmaz söylemlerle anacağımız kardeş milletlerdir.
Bizler, kısa vadeli planlarımız ve gündelik telaşlarla başımızı kuma gömmeye devam edelim “Vatan sevgisi imandandır” hadisine binaen ülkemiz için çalışanlar da ne ilginçtir ki kazalarla ölmeye devam ediyor.
ASELSAN’LI mühendislerin acısı geçmeden uçak kazasında(?) kaybettiğimiz bilim adamalarının kayıplarını yalnızca kaza olarak değerlendirerek, birkaç gün sonra unutup gitmeyi büyük bir şuursuzluk olarak görüyorum.
Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesine İlişkin Kanun'un TBMM'de görüşülerek kabul edilmesiyle, Türkiye'nin sahip olduğu uranyum ve toryum maden rezervlerinin de en iyi şekilde değerlendirileceği bir dönemde enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışılan akademisyenlerin ölmesi , ülkemiz adına telafi edilemeyecek derecede büyük bir kayıptır.
Söz toryumdan açılmışken adı medyada yeni duyulan bu çok değerli kaynağa ve uçak kazasında hayatını kaybeden Prof. Dr. Engin Arık’ın toryum üzerine yaptığı açıklamalara değinelim.
Saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde olan toryumun nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılması planlanıyor. Nükleer enerjiye sahip olan ülkeler santrallerinde kullanılan uranyum ve toryumu Türkiye'den temin ediyor.
Dünya toryum rezervlerinin yarıdan fazlasının Türkiye’de olduğunu açıklayan Prof. Dr. Arık, “Servetin üstünde oturuyoruz da haberimiz yok” diyerek toryumun toplam değerinin yaklaşık 70 trilyon 400 milyar dolar olduğunu savunuyor ve şunları söylüyordu: ''Bu rakam Türkiye’nin iç ve dış borçlarının toplamı olan yaklaşık 200 milyar doları 350 kez ödeyebiliyor. Türkiye acilen bu konuda bilim adamı yetiştirmeli.Türkiye'nin sahip olduğu düşünülen toryum rezervi enerji üretimi açısından, 120 trilyon dolarlık petrole eşdeğer .Bu Türkiye için sonsuz bir enerji kaynağı anlamına geliyor ve ülkemize bir servet kazandırabilir ”.
Enerji kaynaklarıyla ilgili önemli çalışmalar imza atan bilim adamalarımız toryumla ilgilenmek yerine aşk ya da fişleme dedikodularıyla gündeme gelselerdi eminim etkileri hala sürüyor olurdu. Yaşananların yalnızca trajik bir kaza olmadığı ve komplo teorilerinin de değerlendirmek gerektiğini Doğuş Üniversitesi’nin rektörü de ima etmişti. İçimizi biraz olsun rahatlatacak şeyse kaybedilen akademisyenlerin toryum adına yaptığı çalışmaların devam edecek olması.
Bilim dünyasındaki gelişmeleri yalnızca başörtülülerin üniversitede mahalle baskısı oluşturacağı, YÖK’le cumhurbaşkanlığı arasındaki atışmalar ya da yazık ki beyin göçüyle Avrupa’ya gitmiş bilim adamlarımızın başarılarından ibaret sayanların son günlerde artan ölümleri de komple teorisi olarak isimlendirmelerini yadırgamamak gerek.
Enerji darboğazına giren bir Dünya’da yeni enerji kaynakları arayışına giren başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin, bugün Irak’ta olduğu gibi ülkemizi de demokrasi getirmeyeceğini kim iddia edebilir ki. Kuşkusuz biz değerlendirmesek ülkemizin sahip olduğu tüm kaynaklar ya hammadde adıyla değerinin çok altında satılacak yada bizzat gelinip alınacak. Neler yapılabilirin çözüm anahtarı ise eğitimde gizli. Eğitim alanında yapılan projeler desteklenerek, eşitsizlikler ortadan kaldırılarak gelişmelerin önü açılabilir diye düşünüyorum. Böylece ilaç sanayinden tutunda teknolojik araçların kullanımına kadar dışa bağımlı olduğumuz bir çok alanda yerli üretim gerçekleşebilir .
Vatan ve millete hizmet etmenin bedelini hayatlarını kaybederek ödeyen tüm bilim adamlarımıza rahmet diliyor ülke olarak üzerimizde oynanan oyunların bir parça olsun ciddiye alınacağı günlerin gelmesini umuyorum.
Selam ve dua ile.
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 5 yorum
yapılmış )
|
haklısınız maalesef işletme konusunda bu tür eksikliklerimizin olması kaynakların yabancıların eline geçmesine neden oluyor, bize gelen ekonomik katkı ise devede kulak kalıyor. Bilim adamları yetiştirmeliyiz, özellikle de maden işletmeciliği alanında ki bizim zenginliğimiz bizi zengin etsin, yeni madenlerin işletilmesi sonucu bu maddelerin kullanılmasında ise tüm dünya karlı çıksın. |
|
|
|
Yazınızdan çok etkilendim.maalesef ülkemizin içinde bulunduğu durum bu. Ve hiç kimse neden bunların farkında değil, yada birileri bilinçli olarak mı ses çıkarmıyor yada görmezden geliyor.Bu ülkeye sahip çıkmayanlar sonumuzu görmüyorlar mı başka gidecek bir yerimiz yok ki... |
|
|
|
Tebrik ederim Nadide bir konuya değinmişsiniz. Dünya rezervlerinin %84'ünün Türkiye'de olması ve bu konuda Türkiye'de şimdiye kadar kayda değer bir çalışma yapılmamasının nedenlerini özetlemişsiniz. Petrolden daha değerli bu madenin yakınımızdaki italya'da prototip çalışmaları yapılırken ve diğer ülkeler de bütçeler ayrırken, fizik prof.larını buralara gönderirken bizim sedece izleyici olarak katılmamız sanırım birilerinin umurunda değil! Geliştirilen prototiplerinin patentleri veya üretim şartnamelerini alarak değerlendirmek yerine neden biz-kendimiz tortyum madenini değerlendirmeyiz. Slm ve dua ile. |
|
|
|
Tebrik ederim Nadide bir konuya değinmişsiniz. Dünya rezervlerinin %84'ünün Türkiye'de olması ve bu konuda Türkiye'de şimdiye kadar kayda değer bir çalışma yapılmamasının nedenlerinlerini özetlemişsiniz. Petrolden daha değerli madenin yakınımızda italya'da prototip çalışmalrı yapılırken ve ülkelere büçlere ayrırken, fizik prof.larını buralara gönderirken bizim sedece izleyici olarak katılmamız sanırım birilerinin umurunda değil! Geliştirilen prototiplerinin patenleri veya üretim şartnamelerini alarak değerlendirmek yerine neden biz tortyum madenini değerlendirmeyiz. Slm ve dua ile. |
|
|
|
istersen bu madanlari sen işlet |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|
|
|