Saydım tam dört gün Ankara’ya uğramamışım. Ankara dışında olduğumuzda program yoğun geçtiği için eğer lap top yanımda yoksa ve internetten haberlere göz atmamışsam gündemden kopuyorum.
Perşembe’den başlayıp cumartesine kadar Antalya, ardından Konya ve Afyon’u dolaştım. Dolayısıyla yine gündemden kopmuşum.
Bu arada lafın tam burasında bir parantez açmak istiyorum.
Bu düşen Atlas Jet uçağı tam bir trajediydi. Ancak otoriteler uçak yolculuğunun hala en güvenli seyahat aracı olduğunu söylüyor.
Antalya’dan Ankara’ya dönerken uçaktaki yolcuların yüz ifadelerinde neme nem bir gerginlik olduğunu kendi gözlerimle gördüm. Hele hava boşluğuna düştüğünde tüm yolcuların çığlıklar içinde kaldığına şahit oldum.
Öyle ki yapılan yayınlar olayı o kadar korkunç halde sundu ki, ister istemez herkes uçak denilince bir irkilme yaşıyor.
Medyanın da daha sorumlu olması gerektiği zamanlarda giderek sorunlu olması doğrusu rahatsızlık verici.
Her neyse.
Gündemden koptuk demiştim.
Eve gelip geç saatte televizyonu açıp şöyle bir kulak kabarttım.
Oda ne?
Kuzey Irak’a yapılan operasyon gündemin en üstünde.
Ancak bir şey daha var.
Sokağa çıkıp 10 kişiye sorsanız kimdir bu diye, 2 sinin ya tanıyıp ya da tanıyamayacağı ki bu veriler İstanbul içindir. Zira Anadolu’da bu rakam 10 kişiden 1 bile değildir. Bir piyano sanatçınsın ülkeye dair yaptığı değerlendirmeler gündemin en üstünde.
Şimdi sanat adamalarının kimi kızabilir. Ya neden böyle bir değerlendirme yaptın diye. Ancak ben sanatın halk için yapılması gerektiği düşüncesine kendini adayan bir birey olarak, Fazıl Say’ın o kadar da topluma mal olmadığı düşüncesindeyim. Dolayısıyla kendisini halkın tanımadığı kadar, kendisinin de halkı tanımadığını görünce çok şaşırmadım.
Geçtiğimiz gün dostlarımdan bir tanesi hükümeti eleştirmek için “vatandaşın yeteri kadar akıllı olmadığını ve ortaya çıkan siyasi tablonun nedeninin bu olduğunu söyledi”
Bunu yıllar önce CHP politikleri çok söylerdi.
Halk kendisi için doğru olanı bilmez. Halk için en doğrusunu biz biliriz.
Bu zihniyetin hortladığını görüce şaşırdım. Demek hala kendisini bu ülkede üst sınıf olarak görenler ve Anadolu insanını aşağılayanlar var.
Fazıl Say’ın ifadeleri bana bu yorumu hatırlattı.
Ülkenin yarısının üzerinde mutabık kalıp göreve getirdiği bir hükümeti eleştirirken orta çağ karanlığı yorumuyla da yeni bir çığır açtı.
Burada bir noktaya dikkat çekip konuyu bağlamak istiyorum.
Fazıl Say ve onun gibi düşünenler hükümeti muhafazakâr hassasiyetlerinden dolayı eleştiriyor.
Muhafazakâr ne demek? Mensubu bulunduğu dini hassasiyetleri yaşamında referans alan insanları tanımlamak için kullanılan bir ifade.
Yani kısaca İslam’ı yaşam tarzında önemli bir yere oturtuyor.
İyide Fazıl Say’ın orta çağ karanlığı dediği dönem Avrupa’da, Hıristiyan topluluklarda yaşanmış, insanlığın rafa kalktığı bir dönem. Nitekim Avrupa’da onlar yaşanırken Türklerin toprakları medeniyetin altın çağını yaşıyordu.
Bir tespit daha. Bugün Avrupa’da iktidarda olan pek çok hükümet milliyetçi ve muhafazakâr yapılarıyla dikkat çekiyor.
Fazıl Say Hıristiyan muhafazakârları tehlike olarak görmezken neden Müslüman muhafazakârları tehlike olarak görüyor bunu da anlamış değilim.
Zira ortaçağda sürek avlarıyla içindeki cadılar çıksın diye adam yakan, tanrıyla kulu arasında aracı olup insanları sömüren bildiğim kadarıyla batı dindarlarıydı.
Bir yerlerde birtakım hatalar yapılıyor. Ancak şu bir gerçek: Kendilerinin tanımadığı ve kendilerini tanımayan Anadolu insanı süreçten memnun. Bunu Vuslat Gecesinde Cumhurbaşkanı’nın aldığı alkışlardan görebiliyorum. Dengir beyin dediği gibi. 1 Fazıl Say 5 TC vatandaşı etmez. Eğer ülkeyi terk etmek istiyorsa biz önünde durmayalım.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )