(Bütün bayanlar, “müstesna” olarak görülmekten hoşlanırlar. Baştan söylemiş olayım: “Ama ben farklıyım!” iddiasında olan bayanlara inanmak istiyorum…)
Erkeklerin en fazla merak ettiği şeylerden biri, kadınların gizli dünyasıdır. Pek çoğu, onu yakından ve sansürsüz bir biçimde izleyebilmek için çok şey verebilecek durumdadır; ancak geleneksel kültür kadınların etrafına o kadar yüksek ve muhkem duvarlar örmüştür ki, normal koşullarda bu isteğin gerçekleşmesi neredeyse olanaksızdır.
Gerçi, erkeklerin bunu merak etmesi kadınlara saçma gelebilir. Çünkü, kadın dünyasının birinci özelliği kadınlar için kadın olmanın önemli bir değer olarak algılanmadığı gerçeğidir. Demek istediğim şu ki, kadınların pek çoğunda öncelikle “zayıf cins” olmaktan kaynaklanan gizli bir aşağılık kompleksi ve ona bağlı olarak da hızlı ve ofansif bir savunma refleksi vardır. Erkeklerin kutsama derecesinde bir hayranlıkla baktığı vücutlarını hiç de yüceltmez, hatta çoğu zaman belirli bir tonda tiksinti verici bulurlar. Bu yüzden de, kimi zaman erkeklerin vücutlarına yüklediği övgü dolu anlamları kavramakta ciddi bir zorluk çekerler.
Nitekim, aralarında bu erkesi tutumu “aptalca” bulanların sayısı az değildir. Doğruyu söylemek gerekirse, bu aşırı ilginin nedenini erkeklerin de çok iyi bildiği söylenemez. Beyinlerinde, niçin hayal güçlerinin en işlevsel olduğu nesnenin bir kadın bedeni olduğuna, niçin gece gündüz bir kadın bedeni ile sarmaş dolaş olmak istediklerine dair somut bir veri yoktur. Tıpkı, yumurtadan çıkar çıkmaz yüzmek için dereye doğru koşan bir ördek yavrusundan farklı değildirler. Başka bir örnekle, bir tilkinin bir tavuğa saldırması için açlıktan başka bir gerekçeye ihtiyacı yoktur. Yani, bu erkeklerin suçu değil, yalnızca doğasıdır. Olan ve dahası olması gereken bir şeydir. Kadının kendi vücudunda en çok tiksindiği yer, bir erkeğin en çok sevdiği yerdir. Bu, tanrısal bir dilektir. Çünkü, insan soyu devam etmelidir…
Kadınlar dünyasının diğer bir özelliği, kadınların birbirlerinden hiç hoşlanmadıkları gerçeğini barındırır. Dikkat ederseniz, kadınlar birbirlerini bizzat arayıp sormaz, ancak hep birileri aracılığı ile selam gönderirler. Bunun nedeni, yüz yüze gelmek istememeleri ve birbirlerini güvenlikli bir mesafede tutmak istemeleridir. Erkeklere karşı insanüstü bir sabır ve tahammül gösterebildikleri halde, kendi aralarında yanı başlarında öksüren veya aksıran bir hemcinslerine bile tahammül edemeyecek kadar hırçındırlar. Örneğin, bir bayan kuaföre gider. İlk beş dakikada, her şey yolundadır. Beşinci dakikadan sonra, göz ucuyla birbirlerinin saçını-başını, kıyafetini, diksiyonunu vs incelemeye ve yargılamaya başlarlar. Bayanlar tuvaletinde de durum faklı değildir. Aynanın karşısında saçını düzelten veya makyajını tazeleyen bir bayan, çok geçmeden ve nedensiz yere yanı başında duran diğer bayanın rahatsız edici bakışları ile karşılaşır. Kadınların gözünde, diğer hemcinslerinin çoğunun aşağılayıcı bir ünvanı vardır.
Kimisi “bastıbacak”, kimileri “kürdan”, kimileri “koca göbekli”, kimisi “koca memeli”, kimileri “kara Fatma”, kimileri ise “zilli”dir… Birbirlerinin fiziksel kusurları ile pervasızca alay eder ve aşağılarlar. Birbirlerini sürekli biçimde izler, yargılar ve alay ederler. Kısacası, kadınlar dünyasının bir üyesi olmak hiç de kolay bir iş değildir. Çünkü, kadınlar birbirlerinden gördükleri eza ve cefayı başka hiç kimseden görmezler.
Üçüncüsü özellikleri şudur ki, dışarıda bir meleği anımsatacak kadar masum görünen bayanlar, kendi aralarında son derece ağzı bozuk ve küfürbazdırlar. Pek çok bayan, duymaları halinde erkekleri bile şaşırtacak şekilde sokak küfürleri yaparlar. Bu açıdan, davranış bazında (ki nezaket davranışsal bir niteliktir) hiç de kibar bir cins değildirler. Kadınsal nezakete inananlar, ya bilmediklerinden inanırlar veya inanmak istediklerinden… Bayanların erkeklerden daha kibar oldukları yargısı, gülünç bir saçmalıktır. Daha doğrusu, insanı gülmeye zorlayan kaliteli bir şakadır. Bunu en iyi bilenler ise, onu saklamaktan her zaman yarar sağlamış olan kadınlardır. Biraz daha ileri gideyim isterseniz: Nezaket başta olmak üzere, anlayış, hoşgörü, empati ve diplomasi gibi yetenekler, ezici bir oranda erkeklere özgüdür. Çünkü, bir anne erkek çocuğunu doğurur, besler, bakar, büyütür ve o çocuk henüz yirmi yaşına bile gelmeden diğer insanlara karşı “yap-yapma kategorileri” konusunda annesini ikaz etmeye başlar ve çoğu ikazında da haklıdır. Zira, kadınların çoğunun ölünceye dek olgunlaşmaması ile ters orantılı olarak, erkekler çok erken yaşlarda dikkat çekici düzeyde kişisel olgunluğa ermektedir. Şüphesiz, bu da kadınların suçu değildir… Dediğimiz gibi, yalnızca olan bir şeydir…
Belki şimdiye dek duymamış olabilirsiniz; ama kadınlar hakkında çeşitli araştırma ve gözlemlere dayalı çok ilginç savlar öne sürülmektedir. Sözgelimi son iki madde bağlamında, fiziksel durumun ruhsal durumu etkilediği varsayımını kalkış noktası yaparak kadınların fizyolojik açıdan daha az hijyenik olmaları ile genel ruhsal yapıları arasında kayda değer bir paralellik olabileceği yönündeki çarpıcı görüşün üzerinde kafa yormaya değer olduğu kanısını paylaştığımı belirtmekte sakınca görmüyorum.
Cemil Meriç, kadınlardan söz ederken “kendilerini güdecek bir çoban arayan kaz sürüsü” deyimini kullanır. Aşırı bir ifadedir bu. Ne var ki, kadınların bilinçaltında yalnızlık ve sığınma duygusu çok etkindir. Sürekli olarak, daha güçlü cins olan erkeklerden birine sığınarak güvenli bir barınak elde etme gereksinimi içindedirler. Bu konuda, çok hırslı, kavgacı ve diğer bayanlara karşı kırıcı birer rakiptirler. Fiziksel, finansal ve mesleki kariyerle ilgili noktalarda en iyi seçeneği kapma uğrunda, amansız birer savaşçı ve oyuncudurlar. Bu nedenledir ki, bir araya geldikleri zaman en çok konuştukları konu, karşı cinsle ilişkilerdir.
Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır sözü çok doğrudur. Daha doğrusu, her başarılı erkeğin arkasında onun biriktirdiği başarı ve birikimlere ortak olmak için hazır kıta bekleyen birçok kadın vardır.
Erkeklerin, hayatın kadınlardan ibaret olmadığını anladıkları zaman daha büyük işler başardıkları kesindir; ancak bu kez de onları paylaşmak için peşine daha çok sayıda kadın takılacaktır.
Sonuç olarak, ne kadar yükselirlerse yükselsinler, erkekler erkek doğası taşıdıkları sürece, salt kadın olmalarından dolayı onlara hayranlık duymaya, bağımlı olmaya ve peşleri sıra koşmaya devam edeceklerdir;
ama dikkat edin, bu şaşmaz yönelimleri aptal oldukları için değildir.
Erkek cinselliğinin, fiziksel bir temeli vardır. Vücutlarındaki semen kanalları ve yatağı tıpkı nehirlerle durmadan beslenen bir baraj gibi sürekli dolmakta ve belirli bir noktadan sonra metabolizmayı boşalarak rahatlamaya zorlamaktadır. Bu durumun, aynı zamanda ruhsal bir basınca da yol açtığı bilinmektedir. Böylece, istem dışı bir baskı ile karşı karşıya olduğu çok açıktır. Kendi içinde, bir düşman taşımaktadır. Ya bir şekilde onu doyuracak, ya da ona karşı savaş verecektir. Takdir edersiniz ki, sevişmek savaşmaktan daha erdemli sayılmaktadır.
Dolayısıyla, erkekler kadınlara muhtaç, hatta mahkumdurlar… Tekrar söylemek isterim ki, kadınların sandığı gibi, erkeklerin bu zaafı aptallıkla ilintili değildir, yalnızca bir tür alınyazısı ile onlara bağımlıdırlar…
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 7 yorum
yapılmış )
|
İnsanların yorumu ve yazdıklarını okumak gercekten güzel hele de belirli bi kariyere sahip kişilerin. İnsanlar farklı kişilik, karakter ve yapıda oldukları için bu söylediklerinizde haklı olabilirsiniz.Bu demek değildir ki düşüncelerinize tam anlamıyla katılıyorum. Sadece saygı duyuyorum. Teşekkür ederim. |
|
|
|
sevildiğinizi bilin sayın yazar, bayan okuyucularınız sizi ne kadar çok seviyor, bu özel ilgi dikkat çekici, kıskanmamak imkansız :) |
|
|
[
2007/12/27 11:33
] |
|
öncelikle merhaba hocam ben 1 hb-25 deki ögrencinizim.yazdıklarınız çok harika..sizden daha güzel eserler bekliyoruz şuna eminim ki daha güzel eserlere imza atacaksınız.bana darılmayın hocam yorumum biraz geç kaldı,ama kusura bakmayın yazdıgın eserler için teşekkürler kendinize iyi bakın........ |
|
|
ali
[
2007/12/27 00:16
] |
|
toplumda kızlara karşı erkeklerin birçok yönden üstünlüğü çeşitli vesilelerle ortaya vurulur.hemi de ana babalarca da olabildikten sonra bu gerisini varın siz düşünün.ben de böyle bir cehalete derim ki 'lanet olsun öyle erkekliğe'
kızları incitmekten vazgeçilsin erkekler doğru dürüst olursa kızlar da düzgün olur. |
|
|
|
Karşı cinsle ilişkiler konusunda yayınlanmış eserlerin hemen hepsindeki ortak nokta, suya sabuna dokunmamaktır. Demek istediğim, kadınları küstürmeyeyim, erkekleri kızdırmayayım kaygıları ile biçimlendirilmişlerdir. Dolayısıyla, kadın ve erkek doğasına dair çok somut ve net yargılar bildirmezler. Bense, alışılmadık biçimde açık ve sansürsüz konuşuyorum. İnsanların sadece duymak istediklerini değil, duymaktan rahatsız olduklarını da söylüyorum. Kimseyi kandırmıyor veya avutmuyorum. Neden bütün kadınlar Ahmet Altan'ın kadın ruhundan çok iyi anladığını söylüyorlar biliyor musunuz? Yalnızca, hoşlarına gidecek sözler söylediği için... Benim kadınlarla ilgili sorunum yoktur. Onlara şirin görünme gibi bir derdim de yoktur. Sadece doğruyu arıyor ve paylaşıyorum. Sevgiler sunarım... Mert Aslan |
|
|
|
çok ukalaca buldum yazınızı gözlemleriniz yanlış ama ne diyebilirimki fikrinize saygı duyuyorum.sizin etrafınızda kayda değer bir veri olmadığı kesin faydalı işler peşinde ve beyni fikri dolu kadınlardan söz edemessiniz tabiiki de yoksa bu yazınızı ilgi çekici kılmazdı mesela ben okumazdım doğru der geçer yorum bile yapmazdım belki.size özel bir soru bu aralar kız arkadaşınızdan felanmı ayrıldınız bu kapris hır çıkarma neden...sonuçta kadınlarda birer birey unutmayın eğrisiyle doğrusuyla katılmıyorum kadınların gizli dünyasını çözebileceğinize gözlemlediğinizden daha karmaşıktır uyarayım... |
|
|
|
Öncelikle şunu söylemeliyim ki hem cinslerimi inanılmayacak bir şekilde çözmüş bir erkek görmek beni şaşırtı.Yazının özellikle baş kısmındaki baynların birbirlerini kıskanma ve çekememe gibi huylarını çözmüş olmanız inanılmaz.Her zaman söylerim kadınları askere almamalarının tek sebebi geçinemeyecek olmalarıdır diye. Düşünsenize bir tabur kadın , bir de birbirine girerse neler olur?Ama şu da bir gerçek ki aslında bu özellikler bizim sahip olduğumuz farklı doğadan. Haklısınız kadınlar hem güçlü görünmek istr hem de güvende olmak için liman olarak gördükleri bir erkeğe sığınmak isterler. Ama bunda erkeğin parası,kariyeri vs gibi özellikler sonradan gelmektedir. İşte erkeklerin anlamak istemedikleri veya anlamayı kabul etmedikleri nokta budur.Kadınlar kendilerine yalan söylemeyen,gerçekten değer veren ve kayıtsız şartsız sevgisini sunabileceği bir erkek arar.Parası pulu önemli değildir. Kadın aldatılmak istemez,kendisine yalan söylenmesini istemez. Aslında çoğu erkeğin''yahu şu kadınları anlamıyorum'' dediği kadar karmaşık bir yapıya sahip değillerdir.Sığındığı limanda huzurlu yaşamak ister;korku ile şüphe ile yaşamaz istemez ama bu tür hareketle karşı karşıya kalırsa da tanınmaz bir hal alır.İşte erkeklerin''evlendikten sonra değiştin'' cümlesini sarf ederken aslında önce kendisine bakması gerekmektedir.Kadın asla üsünlük tartışmasına girmez çünkü iki cinsin birbirine ihtiyacı olduğunu bilir ancak bu tür bir kıyasla karşı karşıya kalırsasöyleyecek bir cevabı muhakkak vardır.Diyorum ya aslında o kadar da karmaşık bir yapımız yok.Erkeklerin anlamak için çok fazla uğraşmalarına gerek yok.Sadece erkeklerin kadınlar için kullandığı ''tavlama'' dedikleri dönemde davrandığı gibi içten sıcak sevecen davranmaları yeter.Bana göre bu dünyada huzur içinde yaşanmaması gibi bir ihtimal olamaz;sadece kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak davranmayı öğrenirsek ister kadın olsun ister erkek her şey çok güzel olur ve hayat işte o zaman yaşanılası gelir.Söylesenize haksız mıyım ? |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|