|
|
|
“Ay doğdu üzerimize
Veda Tepelerinden
Şükür gerekti bizlere
Allaha davetinden”
Bir çoğumuzun dilinden düşmeyen bu ilahi beni hep uzaklara götürmüş, Medine’nin tozlu, meşakkatli yollarını hatırlatmıştır. Hicreti, hicret etmenin mutluluğunu, vatandan kopmanın burukluğunu yüreğimde demlemiştir.
Kıymetli okurlarım; geçen hafta yılbaşı yazımıza gösterdiğiniz teveccühe şükranlarımı arz ediyorum. Kaleme değil yazdırana bakınız. Gregoryen takviminin milletimiz nezdindeki anlamsızlığını ifade etmeye çalıştım. 10 Ocak ise hicri yılbaşı. Yani dört dizesini aktardığım ilahinin Medine sokaklarını çınlatışının yıl dönümü.
Yıllar önce Fethullah Gülen Hoca Efendiye bir soru yöneltilmişti. “Hocam Allah bizi ne zaman yarattı?” Üstat “Allah zamandan ve mekandan münezzehtir, zaman Cenab-ı Allah tarafından insan için yaratılmıştır” buyurdu. Zaman yaşamakta olduğumuz geçici hayatın belki de en önemli unsuru. İnsan başı boş değil, zamansız hiç değil.
Miladi takvim bilgisi dünya tarafından kabul görmüş, pek çok ülkenin dahil olduğu bir tarih sistemi. Kaynağını yazmıştık Papa 4. Gregori. 1 Ocak Hz. İsa’nın doğum tarihi değil aslında ama tezgah böyle kurulmuş. Açıkçası bildik misyonerlik uygulaması... Dünya kabul etmiş, bizde bilmeliyiz. Bilmek başka şey, yaşamak başka, körü körüne bağlanıp hayatınızı tamamen ona göre şekillendirmek bambaşka. Japon’lar da miladi takvim bilgisinden yararlanıyorlar ama asla kendi takvim sistemlerini terk etmiyorlar.
Kimileri “Yapma be gözüm; takvim bu kadar önemli mi, ne güzel yılbaşında kafayı çekip Rus kızlarını taciz ediyoruz” diyebilir. Cevabım belli: Takviminiz kültürünüzden doğsaydı 1 Ocak’ta öylesi hünerlerinizi (!) sergilemek yerine yazıya başladığım dizeleri yaşayacak belki de pek çoğunuz Allaha davetinden dolayı şükür ediyor olacaktınız. Zira sizin hayatınız Resulullah’ın (SAV) Medine’ye hicretiyle başlıyor olacaktı. Ama “Ay doğmadı üzerinize” siz havai fişeklerin saman alevini aydınlanma zannettiniz. Üstelik böylesi bir tercihten haberiniz olmayacak kadar şuursuz bir hayat içinde savrulurken.
Takvim böylesine önemli. Düşünsenize hayatınızı adadığınız değerler sisteminin dönüm noktalarını yaşayabileceğiniz bir takvim kullanmıyorsunuz. Sıfır kabul ettiğiniz tarih gerçekten de sıfır, içi boş. Size ait bir önemi anlatmıyor. Papa Gregori böyle istedi bizde böyle mi yaptık diyeceğiz. Milat nedir Allah aşkına? Hicret bir milattır. Mekke’nin, İstanbul’un Fethi bir milattır. Elektriğin keşfi, Cumhuriyetin ilanı bunların hepsi için milat ifadesini kullanabiliriz. Ama 1 Ocak için ne diyeceğiz, tarihimizle, kültürümüzle nasıl bağdaştıracağız. Yine “İçimizdeki İrlandalılar: Kardeşim Siz Müslümanlar Hz. İsa’yı Peygamber olarak tanımıyormusunuz? bizde onun doğumunu şaraba vurarak kutluyoruz” diyeceklerdir. İyide Hz. İsa'nın doğum tarihine dair kesin bir bilgi yok ki. Hıristiyan kaynaklarında bile farklı rivayetler uçuşuyor: Hz. İsa’nın doğum tarihinin yıl olarak milattan önce dört ile altı yıl evvel olduğu iddiaları biliniyor. Üstelik doğum günü olarak da Batı Kiliseleri 25 Aralık gününü, Doğu kiliseleri ise 6 Ocak’ı kutluyor...
Mustafa İSLAMOĞLU üstadımızın buyurduğu gibi “Hicreti bilmeyen Eba Eyyub El Ensari’yi (Eyüp Sultan) nereden bilecek.” İstanbul surlarına dayanmış Ashab’ı tanımayan “Feth olunan” İstanbul’dan ne anlayacak. Elbette Laila, Tarabya ve Etiler diyecek…
Dünya ne hale gelmiş değil mi? Kilise kavgalarına göre Müslümanların hayatı taksim ediliyor. Oysa benim kulağımda hala Medineli çocukların Efendimizi (SAV) karşılarken söyledikleri ilahinin melodisi var. Yeni yılınız kutlu olsun. 1 Muharrem 1429’da üzerinize “Ay doğsun.”
|
Köşe Yazısı
Hakkındaki Yorumlarınız
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|
|
|