|
|
|
Baskı insanoğlunu tetikleyen en önemli etmenlerden biridir kuşkusuz. Yasaklar hep tatlı gelmiştir. Kokutmaya dayalı yönetimler kimi zaman yüzyıllar süren zulümlerle perçinlense de finalde, insan ruhunun baskıyı kabullenmeyen yapısı özgürlüğü kazandırmıştır.
Baskıyı sürdürmenin ve toplumlara yaşananları doğalmış gibi kabul ettirmenin en akıllıca yolu da kuşkusuz mantıklı bahaneler ve vicdanları susturacak mazeretler bulmak olmuştur. Sindirmek ve korkutmak yerine alıştırmak ve kabullendirmek, yasağı olması gereken diye göstermek insanoğlunun zekâsının her ne kadar çirkin olsa da en akıllıca buluşlarından biridir.
Ülkemiz de yaşanan başörtüsü ya da değiştirilmiş adıyla türban sorunu, yıllardır yapılan uygulamalarla ve mevcut yasakların toplumun geneline doğalmış gibi kabullendirmelerle bu akıllıca ama çirkin buluşların en bariz örneğini oluşturuyor.
Başörtüsünü oy avcılığına dönüştürenlerin ve başörtüsü düşmanlarının ortak çabaları sonucunda bugün ideolojik bir kavram olarak anılsa da kadınların saçını örtmesi Allah’ın bir emri. Kur’an ifadelerini çarpık zihniyetleriyle yorumlayanlar bir yana İslam âlimlerinin üzerinde hem fikir oldukları bir durum bu.
İnancı gereği saçlarını örtmek isteyen birinin eğitim hakkının elinden alınmak istenmesi de farklı noktalara çekilmeye çalışılsa da özü itibariyle hiçbir kalıba ya da düşünceyle bağdaşmaz. Hangi tarafından bakarsanız bakın özellikle üniversitelerde yaşanan dramları vicdanlara kabul ettirmek mümkün değil. Başörtü yasağının kaldırılmak istenmesi yılardır uygulanan bir ayıbın sona erdirilmesi için yapılması gereken bir şart . Eğitim alanında sürdürülmesi gereken çabaların insanların kılık ve kıyafetiyle uğraşıldığı bir kurum olmaktan çıkmalı artık üniversiteler.
Yasakların kaldırılması için eğitim atılan bu adım oldukça anlamlı aslında. Fakat öncelikli sorun özgürlüklerin kısıtlanmasından ziyade oluşan önyargılar ve toplumda yaşanan ayrışmalar, kutuplaşmalar. Tüm başörtü takanlar cennetlik, saçını açanlar ise cehennemlik denilecek neredeyse. Tuhaftır kendi hayatımızdan ziyade başkalarının yaşamı ve görüntüsü üzerine yoğunlaştığımız bu dönemde Hüseyin Üzmez’in deyimiyle herkes hâşâ kendini Allah’ın yeryüzündeki icra memuru sayıyor. İslam inancı temelde hoşgörü, kalp ve niyete önem veriyorken bireylerin böyle yargılarda bulunması ne kadar acı.
Türkiye gündemini uzun zamandır meşgul etme başarısını kazanan başörtüsü yasağının kaldırılacak olması yolunda yapılan çalışmalara gösterilen tepkiler bu kadar da olur mu dedirtiyor insana. Kimi işi kara çarşaflara dayandırıyor. Kimiyse ülkede laik düzenin yıkılacağından söz ediyor.
Tepki verenleri büyük tahammül göstererek dinlemeye ve anlamaya çalıştım. Yazık ki başarılı olamadım ve olabileceğimi de sanmıyorum. Nasıl bir zihniyet bu kadar önyargılı ve bu kadar nefret dolu olabilir ki.? Kullandıkları kelime sayısı da toplamda onu bile geçmiyor. Antıkabir’e giderek laik düzenin yıkıldığından dem vurarak Atatürk’e sığınıyorlar. Genelleme yapacak olursak bu Atatürkçü geçinenlerin çoğu Atatürk’ün hayatını çocukken karga kovaladığı günlerden ibaret sayar. Merak ediyorum kaçının evinde Nutuk vardır ve kaçı Atatürk’ün hangi savaşta gazi unvanı aldığını ve hangi cephelerde savaştığını bilir. Engin Ardıç’ında dediği gibi Atatürk eğer günümüzde yaşasaydı sanırım ilk olarak onlara müdahale ederdi.
Her ne kadar sabırla dinlemeye çalışsam da tahammül edemediğim bir söylem var. “Bizi bin dört yüz yıl öncesine götürmeye çalışıyorlar”. İslam’ı yalnızca yapılan savaşlardan ibaret sayıp kadınların köleler olarak görüldüğü bir inanç olduğunu düşünenler bilmedikleri ve tanımadıkları bir konuda saatler süren ahkâmlar kesiyorlar.
Başlarını sözde feministlerin ve kimi misyoner derneklerin çektiği başörtüsünün serbest bırakılmasına karşı yapılan açıklamalarda büyük bir hazımsızlık dikkat çekiyor. Saçını örtmek isteyen kadınların sokağa çıkmasına tahammül edemeyenlere inat bugün başörtüsü takan birçok bayan sosyal hayatta çok önemli yerlere geliyor.
Hatırlarımda önceleri özelikle küçük yerlerden büyük şehirlere göç eden kadınların çoğu ilk olarak başörtülerini çıkarırlardı. Saçları açmak bir nevi statü göstergesiydi. Eski Türk filmlerinde de benzer sahneler sıkça görülmekteydi. Şimdiyse birçok bayan kendi isteğiyle aile ya da toplumsal baskı olmadan, saçlarını örtüyor. İnanç dışındaki etmenler yüzünden saçını örtenler ise oldukça azaldı. Neticede bu bir tercih meselesidir ve önemli olan neyi niçin yaptığındır.
Başörtüsü tartışmalarının ilgin bir yanı da bu yasakların Müslüman ülkelerde yapılıyor olması. Halbuki eğer kılık kıyafetle yönetimler yıkılıyor olsaydı İslam’ı her daim tehlike olarak gören ve haçlı zihniyetini hiçbir zaman yitirmemiş batı dünyası en koyu yasakları uygulardı.
Üniversitelerde türban yasağının kalkması bir takım provokatör gruplar da faydalanmayacak değil. Örneğin türban yasağının kalkmasıyla birlikte bazı üniversitelerde çarşaflı ve olay çıkaran bayanlara rastlanacaktır. Hiç kuşkusuz bu bayanlardan hayatında bırakın çarşaf takmayı saçını dahi örtmeyen kızların olay çıkardıklarına tanık olacağız.
İnsanların gözünü korkutmak için kim bilir daha ne tür eylemler yapacaklar ve sonrada çıkıp başörtü özgürlüğü oldu bakın ülke ne hale geldi diyecekler. Din ve inanç özgürlüğü ne kadar artarsa kamuoyunda o kadar çok olumsuz haber ya da olaylarla karşılaşılacak.
Gerçi artık gözler bir parça açıldı ve suni eylemlere insanların karnı çoktan doydu. Ama bu tür davranışlar birçok huzurluluğa gebe de olabilir. Toplumu yasaklardan arındırmadan önce bence insanların kalbindeki yasakları kaldırmak lazım. Şimdiye kadar oluşturulmuş önyargıları kırmak gerekiyor. Ülkemizin birleştirici harcı olan değerleri belirli gruplara lanse etmek yerine sahip çıkmak en mantıklı çözüm.
Kimse kusura bakmasın ama ne Atatürk bir avuç sözde laikin lideri nede İslam bir grup bağnazın inancı. Ne saçını örten herkes devrim ve Atatürk düşmanı nede saçı açık olanlar cehennemlik. Üstelik bu kavramlar bu ufacık kalıplara sığdırılamayacak kadar büyük. Önce at gözlüklerini çıkartalım ve birliği sağlayalım. Yasaklar kendiliğinden çözülecektir.
İnsanları kılık kıyafet ve dış görünüşlerinden ziyade karakteriyle değerlendirileceği günlerin uzak olmaması dileğiyle
Selam ve dua ile
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 11 yorum
yapılmış )
yaşar
[
2008/02/24 16:45
] |
|
nilüfer kardeşimize cavaben başörtüsü sağ sol meselesi değildir,kaldıki ünivaesitelerde öğrencilerin özgürce öğrenim görmesini destekleyen epey sol görüşlü insanlar vardır. |
|
|
|
Alev hanım, düşüncelerinize tamamen katılıyorum. aşırı muhafazakar bir aile içerisinde yaşıyorum ve solcu bir yerde çalışıyorum. yaşadığım ailede başörtüsüz bayanlar dinsiz(afedersiniz namussuz gibi) görülüyor. çalıştığım yerde ise tüm başörtülü bayanlar cumhuriyete düşman kişiler olarak nitelendiriliyor. iki tarafında uç görüşlerini dinliyorum. ben de başörtüsüyle öğrencilerin eğitimlerini almalarını kamu da çalışmalarından yanayım.. fakat özgürlüklerin de bir sınırı olmalı. geçmiş yıllarda tesettürlü hemşerinin erkek hastaya enjeksiyon yapmamasını birebir yaşayan biriyim..bende başörtüsü kullananan biriyim fakat tesettürü Allah'ın emrettiği şekilde tamamen yaşıyamıyorum çünkü çalışıyorum. Allah hakkımızda hayırlısını versin. ... |
|
|
[
2008/02/18 20:06
] |
|
TESETTÜRLE İLGİLİ İKİNCİ BİR HİKMET: Bir müslüman erkek, vefat ettiğinde kefenlenmesi için,üç parça kefen kullanılır.Bir müslüman kadın vefat ettiğinde, kefenlenmesi için, beş parça kefen kullanılır.Bunlardan biriside kefenden yapılan BAŞÖRTÜSÜDÜR.Buna bütün yorumcu arkadaşların dikkatini çekmek isterim.Çıplak mantıkla baktığımız zaman, kısa bir süre içinde çürüyecek olan kefenden yapılan başörtüsüne gerek varmı? diye düşünebiliriz Ama müslüman kadın bu şekilde kefenlenir.Yani sağlığında başını örtemeyen bir kadın bile öldüğünde başını örterek Allah'ın huzuruna gider.Buradaki ince hikmeti sanırım anlatabildim değil mi? Yine ikinci bir hikmetten bahsetmek isterim.Biliyorsunuz bir erkek namaza başlarken iftidah tekbiri alır.İftidah tekbiri alırken ellerinin baş parmaklarını kulak memelerine değdirir.Bir kadın namaza başlarken o da iftidah tekbiri alır.İftidah tekbiri alırken ellerinin iç kısmıyla göğüslerini örterek tekbir alır.Burada müthiş bir incelik vardır.Dikkat ediniz lütfen.Bir kadın pekala bir erkek gibi tekbir alabilirdi.Bu bir kadın için hiçde zahmetli değildir.Bir yemek tenceresini taşımaktan veya en az yarım saat veya bazen bir saat ayna karşısında makyaj yapmaktan daha kolaydır.Yani aynı erkek gibi ellerini kulak hizasına kaldırarak ellerinin baş parmağını kulağına değdirerek tekbir alabilirdi.Ama kadın ellerini erkek gibi kaldırdığında koltuk altları açılmış oluyor ve göğüsleri belli bir düzeyde yukarı kalkıyor.Yani verilen mesaj açık.Namazda bile iffet ve haya söz konusu.İftidah tekbirini kadının alma biçiminden bile tesettürü anlayabiliyoruz.Kabre konulurken bile başı örtmesinden tesettürü anlayabiliyoruz.Ey tesettürün içini boşaltan ve tesettürü küçümseyen kardeşlerim.Bu hikmeti yeniden insaf nazarıyla gözden geçirmenizi rica ederim.Saygılarımla. |
|
|
[
2008/02/18 20:05
] |
|
TESETTÜRLE İLGİLİ BİR HİKMET: Biliyorsunuz haya hem erkeğe hem kadına çok yakışan insani bir duygudur..Ama kadına daha çok yakışır.Tesettür ise bir bütündür.Başörtüsü ve haya tesettürün sadece bir parçasıdır.Bunun yanında ses tonunun ciddiyeti, yürüyüş halindeki ciddiyet, bakışlardaki ciddiyet, hal ve hareketlerindeki ciddiyet ve en son olarak hayallerdeki tesettür yani duygusal arşiv kayıtlarına haram malzeme (ses görüntü vesaire) yığmamak tesettürün bir bütün şeklinde algılanmasını sağlayacaktır.Şimdi sizlerle bir çok Kadın iİmihalinde alıntı olarak okuduğum bir olayı paylaşmak istiyorum.Bu olay üzerinde dikkatle düşündüğümüzde tesettürün hikmetini ve kadın erkek ilişkilerinde gördüğü koruyucu vazifeyi daha iyi anlayacağımızı ümit ediyorum. Bir Fransız bilimadamı köpekler üzerinde bir deney yapmaktadır.Niyeti: İslamiyetin, kadınların sokağa çıkarken koku sürünnesini yasaklamasıyla ilgili hikmeti anlamaya çalışmaktır.
Bulguları ise şöyledir: Dişi köpek çiftleşmek istediği zaman, havaya bir koku salıyor.Bu koku erkek köpekler için bir nevi davetiye hükmündedir.Kokuyu alan erkek köpekler, dişi köpeğin etrafında kıyasıya boğuşuyorlar.En güçlüleri dişi köpekle çiftleşiyor.Bilimadümı bulgularını not alıyor ve evine doğru yürümeye başlıyor.Biraz sonra arkasında bir kaç köpeğin havlayarak kendisini takip ettiğini görüyor ve hayretler içinde kalıyor.Sonra anlıyor ki dişi köpekten aldığı numune ( Koku) üzerine sinmiş.Köpekler bilimadamının üzerindeki kokuyu takip ediyorlar.Bu örnekten de anlayacağımız üzere Allah'ın koyduğu denge insanlar için en hayırlısı olandır.C.Hak hepimizi uygulamaya muvaffak eylesin.Amin. |
|
|
[
2008/02/14 12:10
] |
|
sayın kumsal, çelişki içinde olup bunu farkedememek ne acı.dini ananışa göre başörtüsü kadını arzu nesnesi olmasını engellemek kadının saçını yabancı erkekerden saklamaya yaramaz mı.bu ne ya.insan bunu düşünemez mi.
her konuda olduğu gibi olayları çarpıtmakta üstünüze yok.tam bi arabesk kültür örneği dolu etraf.sammimiyetinize inanmıyorum.öğretilerle konuşuyosunuz.biz cemaat evlerinde büyümek.düşünürken ve konuşurken kendimiz başkalarının bize öğrettikleriyle konuşmuyoruz.size ne yazsam boş.kendi kandırmacanızı yaşamaya devam edin. |
|
|
merve
[
2008/02/14 10:44
] |
|
yorumunuz için çok teşekkürler. bizi anlayan birilerinin de olması çok güzel. |
|
|
|
murat kardeşimize cevaben;başörtüsünün allı güllü olması değil önemli olan n eniyetle takılmış olmasıdır usulü zmana ve mekana göre değişebiliyor o zman erkelerde sahabi gibi cübbe ve sarıkla gezsinler böyle bir şey mümkünolamıyacağı gibi erkeler de kotu tesetürden sayıp giyiniyor ve namaz kılıyorlarsa kadınlar da pekala şekli ne olurs aolsun rengi ne olurs aolsun hatta belki süs herne kadar dışard auygun olmasa da süslenme hakkına sahiptir ...bırakın insalar dinini özgürce yaşasın siz işinize yani asıl vazife;tebliğ Allah 'ın birliği ve varlığı müslümanlığa sahip çıkmaya bizim güllü eşarplarımızı eleştirmek size vazife değil kardeşlerinizi sokakta bu şekilde değilde başka türlü savunmanızı tavsiye ederim incitmeden özellikle...
Alev hanımın eline sağlık çok güzel bir şekilde konuya açıklık getirmiş teşekürler... |
|
|
BORA
[
2008/02/12 17:25
] |
|
Güzel bir yaklaşım olmuş. Bir şey eklemek isterim: Herkes kadar giyinme özgürlüğüne sahip olan herhangi bir bayana ''Çorap giymeden gezeceksin'' demekle, ''Başörtüsü takmadan gezeceksin'' demek arasında hiçbir fark göremiyorum. Yasakçılar, Türkiye'deki bu demokratikleşme ve özgürleşme rüzgarının önünde çok fazla duramayacaklardır. Yasaksız ve yasaklısız bir ülke özlemiyle... |
|
|
BORA
[
2008/02/12 17:25
] |
|
Güzel bir yaklaşım olmuş. Bir şey eklemek isterim: Herkes kadar giyinme özgürlüğüne sahip olan herhangi bir bayana ''Çorap giymeden gezeceksin'' demekle, ''Başörtüsü takmadan gezeceksin'' demek arasında hiçbir fark göremiyorum. Yasakçılar, Türkiye'deki bu demokratikleşme ve özgürleşme rüzgarının önünde çok fazla duramayacaklardır. Yasaksız ve yasaklısız bir ülke özlemiyle... |
|
|
MURAT
[
2008/02/12 16:34
] |
|
yapmışsın makyajını,takmışsın cafcflı başörtünü.özgürlükte özgürlük.siz ki yasaklamacı zihniyetin ta kendisisiniz.şimdi neyin özgürlük savaşı bu.başörtüsü kadınlar innançları gereği takmıyor mu?ALLI GÜLLÜ DALLI TAKIN BAŞÖRTÜLERİNİ TAKIN,YAPIN MAKYAJIZINIZI,SİZ HALA İNANÇ DEYİN BUNA |
|
|
Ali
[
2008/02/11 01:11
] |
|
Güzel yerinde ve etkili bir yazı korkaklar ülkesi olduk hem de kendi gölgemizden korkuyoruz.yoksa gölgemize bakarsak suretimiz mi değişti. |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|
|
|