Toplumlar durağan yaşasaydı hiçbir gelişme ilerleme veya değişme olmazdı. Türklerin binli yıllar civarında topluca İslamlaşması aslında bu toplumsal değişimin tezahürü idi. Asli unsurları terk ederek değişim, değişim değildir: başkalaşımdır. Başkalaşarak değişim sağlıklı değildir, ben buna karşıyım. Başkalaşmak ile Değişim aslında farklı şeylerdir. Özden kopuştur başkalaşım. Özü muhafaza ederek her türlü yenilik ilerleme bir değişimdir, bulunulan noktadan ileri gitmektir. Geçmişi inkâr reddi miras değildir değişim.
Ait olduğumuz toplumun bin yıllık maddi ve manevi değerleri vardır. Biz buna ister hars, ister kültür istersek medeniyet diyelim. Sonuç fark etmez. Biz 250 yıldan beri bir özden kopuş ve öze dönüş arayışı yaşıyor olmamızdır her şeyin bütün sorunların başı. İslamcılık, Osmanlıcılık, Türkçülük akımlarının gerçek sebebi budur. Eger ki, biz Batı değerleri karşısında yenik konumda kalmasaydık bu akımların hiç biri gerçekleşmezdi. Biz belki de şu an çok daha başka şeylerle meşgul oluyor olacaktık.
Bakın biz hala İrfan veya hars yerine kültür diyoruz. Maddi ve manevi kültürden bahsediyoruz. Oysa “kültür” bize ait değildir. Kültür, toprağı tarıma hazır hale getirme demektir ve Latincedir. O,bizim İrfan hars dediğimiz şeye Fransız’ın dediği şeydir. Biz daha kavramların bile adını dahi kendimiz koyamıyoruz. Bizimkiler bir ara ekin demişler, tarladaki ekin ile karıştırılmış ve benimsenmemiştir. İrfan ve Hars gibi Ekin’de unutulmuş herkes tarafından kültür kullanılır olmuştur. Bunlar aslında furuattandır. Ama midemizi bulandırıyor.
İrfanımız harsımız yükseldikçe medeniyetimiz yükselecektir. Buna yürekten inanıyorum. Ben buna muhafazakâr değişim diyeceğim. Asli değerlerimizi muhafaza ederek ilim teknoloji fen sahalarında değişim geçirerek batının bir adım önüne geçmemizdir kastı niyetim.250 yıldan beridir devam ede gelen bir geride kalma batının izini sürme ameliyemiz var. Medeniyet noktasında biz hala Batının izini takip ediyoruz. Yakalayamadık bir türlü. Batı medeniyeti maddi anlamda bizi fersah fersah geçmişken biz hala türban’ı başörtüsünü tartışıyoruz. Biz bu kafa ile daha batı medeniyetinin izini sürmeye çok devam ederiz. İstanbul fethedildiğinde de birileri cinlerin perilerin cinsiyeti ile meşgul idiler.
Bizim değerlerimiz derken sanatımız edebiyatımız ilmimiz felsefemiz dünyayı algılayış biçimimiz gelenek ve göreneklerimiz musiki zevkimiz kısaca bize ait olan tüm tarzlarımız anlaşılmalıdırAyin, tören, rit, ritüel birer kült’dür. Kült,kültürün bir önceki halidir.Biri diğerini doğurur.Kült olmadan kültür olmaz.17 Aralık,10 Kasım,23 Nisan, Mevlid ve Şeb-i Aruz aslında bir kült’dür.Bunlarla Mevlevilik Kültürü, Kemalizm Kültürü, Cumhuriyet Kültürü, İslam Kültürü gelişme ilerleme istidadı bulur.
Her toplumun bir kültürü vardır. Toplumlar kültürlerini muhafaza edemezlerse o toplum kimliğini yitirir başkalaşım geçirir. Anma törenlerinin yapılış sebebi kültürün muhafazasıdır. Kültürün muhafazası toplumun bekasının sağlama alınma ameliyesidir. Kimligini yitirmiş toplumlar geçmişte olmuş bundan sonrada olacaktır. İnançlar aslında toplumların yaşam biçimlerini ortaya koyar. Din de bir inanç sistemidir.
Bir sistem olarak yaşam biçimidir. Asli yaşam biçimleri ile oynandığında toplumsal karışıklık, kargaşa, anarşi meydana gelir. Kaos ve anarşi olan toplumu ıslah etmek ortak değer ve paydalar etrafında kitleleri bir araya getirmektir. Gerçek olan şudur.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )
''Tökezledik, içimize kapandık ve dünyaya egemen olmak fırsatını kaybettik?'' Şurası muhakkaktır ki, çağının en güçlü ve her alanda en ileri imparatorluğunu kurduktan sonra, 300 yıl boyunca sürekli gerileyip, 1923 yılında yoksul bir köylü toplumu olarak Cumhuriyeti kurduysak, her halde bu 300 yıl içinde çok ciddi hatalar yapmışız demektir.
Cevdet Paşa, Sait Halim Paşa, Ziya Gökalp, Zeki Velidi Togan, Fuat Köprülü gibi düşünürlerimizin de defalarca işaret ettikleri gibi, tarihi hatalarımızı, Osmanlı İmparatorluğu'nun neden ve nasıl gerilediğini hiçbir komplekse kapılmadan, objektif ve rasyonel biçimde araştırmak zorundayız. Bunun sonuçlarını da doğru biçimde yorumlamak zorundayız. Milliyetçiliğimizin başlangıç noktası bu olmalıdır. Tarihten ancak bu şekilde ders alırız ve ancak bu şekilde tarihi, bir romantizm konusu olmaktan çıkartıp, bugünümüze ve yarınımıza ışık tutan bir tecrübe haline getirebiliriz. Çünkü, milletler açısından tarih bir tecrübedir.
Mesut Yılmaz.Eski Başbakan