:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Asıl düşman kim? 
Semra Hoyraz   ( shoyraz@haberkonya.com )


Tam 93 yıl önce ya ölüm ya zafer diye yola çıkıldığında, öğretmeninden öğrencisine, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine tek bir nefer olunduğunda, geçit verilmedi hain planlara. “Çanakkale geçilmez” oldu. “Çanakkale erişilmez” oldu. Alınlar her secdeye gidişte gök kubbe sus pus oldu. “Allah Allah” sesleri yükseldi arşa. İnancın kalkanı oldu göğüsler, tek bir yaradana seslendi tüm diller. Açılan ağuşlara amin dedi tüm melekler. Bir mezarları bile olmayacakken şehit olmaya koşuyordu her biri. Ölenleri görüyor, öleceğini biliyor, ölüme koşuyorlardı. Nasıl bir inançtır ki tek bir tereddütte bulunmuyorlardı. Nasıl bir sevgidir ki cennet için hazırlanıyorlardı. Nasıl bir ruhtur ki vatan için can veriyorlardı. Evet kimileri için bir destan, kimileri için bir hikaye, kimileri için asılsız gibi gelen ve yıllardır konuşulmasına rağmen kuru gözyaşları, ruhsuz törenler ve gün geçtikçe önemsizleşen anmalar haline geldi.

Çok yazdık, çok söyledik belki ama hissedebildik mi, gerçek düşmanı keşfedebildik mi, Çanakkale’nin ruhuna erebildik mi? Zaman değişti, şartlar değişti, koşullar değişti Çanakkale değişti… Uğruna oluk oluk kanlar dökülen, seve seve can verilen Gelibolu destanlaştı sadece. Bir Seyit Onbaşı, bir Mehmet dolaştı dillerde. Hâlbuki ne Seyitler, ne de Mehmetler anlaşılamadı. Sadece anlatıldı yıllarca. Bu gün birine ölüme savaş verirmiydin diye sorulsa, ne cevap verirdi acaba. Bir ferdin değil binlercesinin kahramanlığının resmidir aslında. Ölümün soğuk yüzüyle burun buruna gelmek, olmak ve ölmek arasında seçim yapmak, şehit olmak, ne demek en önemlisi de daha 15 yaşındaki bir çocuğun mücadele isteği, heyecan ve azmini hissetmek çok zor olsa gerek. Oyuncaklar silah, oyunlar savaş olmuş onlara. Ve mezar olmuş binlerce üniversiteliye basıp geçilen topraklar. Bu gün onları anlamak bize zor geliyor ama onlara, bizim için savaşma zor gelmedi. Bir anzak askeri anlatıyor. Anlamadığı halde hayranlıkla bahsediyor:

“Conkbayırı’nda korkunç siper savaşları oluyordu. Siperler arasındaki mesafe 10 metreye kadar indi. Süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. İki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz yüzbaşı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor çırpınıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak siperlerden hiçbir kimse çıkıp yardım edemiyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri silahsız olarak siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Hiçbirimiz nefes alamıyor ona bakıyorduk. Asker yavaş adımlarla yürüyor, siperdekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker, yaralı İngiliz subayını yumuşacık bir hareketle kucakladı. Kolunu omzuna attı ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperlerine döndü. Teşekkür bile edemedik. Günlerce bu cesareti, güzelliği ve insan sevgisini konuştuk.”

Evet böyle diyordu Üsteğmen Casey. Fazla söze gerek yok aslında. Dil susar, kalem yazmaz, göz kapanır, kalp açılır bu satırlarda. Bunun üzerine bir şey yazmaya gerek görmüyorum ama sormadan da edemiyorum. 13 yaşında cepheye giden çocukluk şimdi nerede? Peki ya tüm geleceğini bırakıp ölüme koşan üniversite gençliği? Cevabı, kafamızı şöyle bir etrafa çevirirsek bulabileceğimizi düşünüyor ve size bırakıyorum. Belki silahlanıp cepheye gidilmez, ama daha duyarlı olup gizliden yapılan kültür katliamına bir dur diyebiliriz. 93 yıl sonra bu gün de gönül rahatlığı ile “Çanakkale geçilmedi, geçilemez, geçirtmeyeceğiz” diyebiliyor muyuz acaba? Bir düşünmek lazım topsuz, tüfeksiz ve cephanesiz elini kolunu sallaya sallaya şehitlerimizin üzerinde dolaşanlar kim?

Asıl düşman kim?
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 2 yorum yapılmış )

erol44 [ 2008/03/23 00:06 ]
Evet asıl düşman kim...

Yıllarca sağ sol kavgası içerisine girip; 5000 insanımızın ölümüne sebep olan ve bunu fırsat bilen kapitalistler mi?...Darbe çığırtkanları mı? İdoolojik saplantı olanlar mı? Kim olursa olsun? Ülkeyi Yargıçlar Devleti yapmak isteyenler mi? Yoksa sözde aydınlar mı? İçimizde hızla yayılan ve sabetay olarak adlandırılanlar mı? Yoksa gerçekten de asıl düşman bizmi yiz? Neden olmasın? Belki de o düşman biziz dir? biraz hayal perest olacak ama belkide gündüz başka gece başkayız dır değil mi? Elbetteki biz değiliz...Hamd olsun bir izmariti dahi yere atmayacak kadar severiz ülkemizi...
Aslında düşmanın kim olduğunu biliyoruz.. Şimdi çoğumuzun bildiği bir hikaye var...Hayvanlar aleminde tilki kümeste tavuk çalmaya gitmiş...çiftçinin o taraftan geldiğini görünce kendisine geldiğini sanmış o kümesten bir çıkışı varmış görmeye değer...arkasına bir an dahi olsun bakmadan kaçıyormuş... sanki çiftçi ensesinde hissediyormuş..çifçi aslında görmemiş... onun derdi iskembenin üzerinde 18 kiloluk tenekeninin içine ahırın duvarını badanalamak için kireç koymuş ve beyaz boya durumuna getirmiş...işte tilki de buna çarpmış ve üzeri olduğu gibi badana olmuş..tilkinin kürkü ıslanınca zaten kıcık olur... birde badana olunca iyicene çirkin olmuş...tilki ormana kaçmış.. gel görkü onu gören hayvanlar korkup kaçıyormuş.. tilki bunu fark etmiş... ula baksana hepsi benden kaçıyorlar ve korkuyorlar o zaman kıral benim... gitmiş aslana kalk o tahttan kral artık benim demiş.aslan niye ki demiş...tilki bak hepsi benden korkuyor... aslan bi bakmış gerçektende öyle..bir la havle çekmiş... gel görki allah tilkiyi hırsız olarak yaratmış... asalet ve kırllık onun neyine... başlamış zulm etmeye....neyse gel zaman allah bir yağmur yağdırmış tilkinin üzerindeki kireç gitmiş ve tilkiliği ortaya çıkmış aslan gelmiş şöyle pençesiyle bir vurmuş ve demişki ben senin tilki olduğunu vallahi biliyorudum rengine aldanım.... işte böyle semra hanım bizde düşmanlarımızı biliyoruz da....neyse.

yağız [ 2008/03/15 12:20 ]
evet bilmiyoruz gerçekten asıl düşman kim, aslıda büyük ihanetler ve zulumler dışarıdan deil kendi içimizden çıkmaktadır.. bugün onları geçmelerine gerek yok bence, zaten biz onlara kapıları açtık, verdik gençliğimizi, güzelliğimizi, inciği boncuğu hiçe saydık değer vermedik. ama unuttuk ki onları bize emanet edenler kimlerdi..
bu güzel yazıların devamının gelmesi dileğilye,
satırları atlar iken teker teker gidiyorum 93 yıl öncesine.

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.10 -  Her ıslanan anlamaz!
 2009.01.02 -  Kırmızı kar yağınca…
 2008.12.20 -  Bir varmış…Bir yokmuş…
 2008.12.01 -  Dillendiriyoruz ama…
 2008.10.29 -  Aşktan öteye…
 2008.09.14 -  Bakış açısı…
 2008.08.17 -  Balıktan teşekkür mü bekliyorsun?
 2008.07.21 -  Hayal ve gerçek…
 2008.06.20 -  Papatyalar…
 2008.05.17 -  Bu oyunda bir sorun var…
 2008.04.19 -  Varım o halde düşünmeliyim…
 2008.03.26 -  Doğruların gölgesi yıkılmıyor
 2008.03.13 -  Asıl düşman kim?
 2008.03.01 -  Gelecekten mesaj var!
 2008.02.15 -  Neydik ne olduk?
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com