Büyük adamların önemli vasıfları okuyucu üzerinde kalıcı tesir bırakır. Akif’i haddimiz olmayarak akılda kalacak safhalarını aktarmak hissi geçti içimden.
Bir nevi hissel kabl el vuku.
Akif’i anlamak bugünü anlamaktır aslında. İstanbul'da doğdu. Babası muallim idi. Çok küçük yaşlarda Arapça, Fransızca ve Farsça öğrendi. Girdiği okulları birincilikle bitirdi. Devlet memurluğu yaptı.Çeşitli coğrafyaları gezdi.Osmanlı coğrafyasındaki insan tipleri ile birebir haşır neşir oldu.Meşrutiyetin ilanında üniversitede hoca idi.Osmanlının başkentinde Fatih, Beyazıt ve Süleymaniye Camilerinde vaazlar verdi.Maddeye hiç önem vermedi.
1914 yılında 1.Cihan Harbinde Teşkilat-ı Mahsusa görevlisi olarak Berlin'de idi.
1917 yılında çıkan isyan üzerine Arabistan'a görevlendirildi.
Milli Mücadele de milli kuvvetlerden yana tavır aldı. İstanbul hükümetinin hışmına uğradı. Milli mücadeleye katkısı çok büyük oldu. Yazıları halka dağıtıldı.
Anadolu coğrafyasının birçok yerinde camilerde vaazlar verdi.
Halkı milli mücadele için uyanış ve kıyama çağırdı. Burada halkı teskine ve Milli Mücadele'ye destek olmaya çağırdı. Konya İsyanı nedeniyle Konya’ya geldi. Konya’da bir müddet kaldı. Birinci mecliste bulundu. İslam birliğine inandı.1923 yılında Ankara’yı terk ederek Mısıra yerleşti.
Dürüstlüğü ve sözüne güvenilirliği ile tanındı.
“İslam dini gericiliğin ve cehaletin kaynağı değildir.” Fikrini hayatının her safhasında yaşadı. Batının ilim ve fennini alıp, kendi kültür, gelenek ve göreneklerimizin yaşatılmasını istedi. Japonya’yı buna örnek gösterdi.
Akif’in İslamcı kişiliğinde Cemalettin Efgani, Muhammed Abduh ve Ferit Vecdi’nin etkisi olduğu söylenir. Asım da kendini ve bulunduğu dönemi ifade etmiştir. Kahramanların hepsi aslında kendisidir. Asım çok dikkatli okunduğunda bugünkü birçok mesele kendiliğinden anlaşılır.
Ölmeden bir yıl önce Lübnan’da sıtmaya yakalandı. Hasta olarak vatanına döndü.
27 Arlık i 936 tarihinde İstanbul Beyoğlu'ndaki Mısır apartmanında vefat etti.
Cenazesini üniversite gençliği muhteşem bir kalabalık eşliğinde kaldırdı. İktidar cenazeye ilgi göstermedi. Devlet erkânından resmi olarak cenazeye katılan olmadı.
Öldüğünde hiç bir mal mülk servet bırakmadı eserlerinden başka. Çok sıkıntılı maişet günleri geçirdi. İsteseydi bir dönem aynı statüde bulundukları Vehbi Koç gibi olabilirdi.
Dönemin şartlarından dolayı aile efradı ile yeterince ilgilenemediğinden dolayı evlatları daha sonraları çok sıkıntılar yaşamıştır.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 2 yorum
yapılmış )
1920 ve sonrası Ülkemizde en çok anlaşılması gereken yılların başında gelir.Bugünü anlayabilmek için Mustafa Enver'in Almanlarla yaptıgı ittifaktan Heyeti Nasiha ya kadar bir çok meseleyi ideoloji perdesini sıyırıp objektif ve tarafsız gözle incelendiginde bir çok örtülü konu kendiliginden anlaşılır..Halide Edip ve arkadaşlarının wilson prensipleri dernegindeki adamlara bir bakınız. ingiliz muhipler cemiyetindeki rahip frew ile Sait Molla nın benzer taraflarını anlayınız.Sorunuzda ifade ettiginiz konu ise sizinde bildiginiz gibi Osmanlıyı bulundugu badireden çıkarmak isteyenlerin çare olarak gördükleri kurtuluş yolunun adıdır.Kurtuluşu kimi İslamcılıkta kimi Türkçülükte kimide Osmanlıcılıkta görmüştür.Konu bu babda mütalaa edilmelidir.
Yazınızda Mehmet Akif Ersoy un kısa bir biyografi profilini yansıtmışsınız.Yalnız anlamakta güçlük çektiğim bir nokta var...
(((islamcılık)) kelimesi ne anlama geliyor.Eger kastedilen mana islam dini ise islam dinine göre yaşayanlar islamcımı oluyor ..
, Mehmet Akif belirli bir zümrenin kişilerin şairi değildir .Mısıra gitmesi de başka bir vakaadır.Meraşal Fevzi Paşanın ev hapsine alındığindaki gerçekler gibi.....yazınıın her kelimesi ve hecesine katılıyorum .selam ve dua...