:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Tahammülsüzlük, küçümseme ve kibir… 
Alev Ayyıldız   ( ayyildizalev@gmail.com )

Yaratılışımızdaki en ince nüanslardan birisi olarak karakterimizi şekillendiren duyguları görürüm. İlginçtir ki iyi- kötü birbirinden farklı bir çok his aynı ruhtan beslenir ve o ruhun kimi zaman meleklerden daha yukarı kimi zamansa şeytandan daha aşağı bir yapıya bürünmesini sağlar. Bu hisler kendi içinde çarpışıp dursunlar benim en çok gözümü korkutanı ve açıkçası yaşanıldığı ortamlardan hiç düşünmeden uzaklaşmayı tercih ettiğim duygu kibirdir. Son derece tehlikeli ve beraberinde tabiatımızda var olan ne kadar olumsuz yapı varsa hepsini içinde barındıran kibir, hakim olduğu ruhta da dış dünyaya karşı kalın bir duvar oluşturur. O kadar bencilce hareket eder ki insanı kurt misali içten içe bitirirken çevreyle ilişkilerde de asla diğer bireylerin ulaşmasına müsaade etmeyecek kalıplar meydana getirir.

Bir bayan olarak hemcinslerim biraz kızacaklar ama kibir duygusunun kadınlarda daha fazla olduğunu düşünüyorum. Yaratılışımızdan olsa gerek duygularımızı daha zor kontrol etmemiz (belki daha yoğun yaşamamızın etkisi olabilir) ve dış dünyaya karşı heran savunma prensibiyle davranmamız yapımızdaki kibri daha da açığa çıkarıyor.

Muhakkak ki istisnalar vardır ve olacaktır ama son günlerde özellikle bayanların daha da artıp tahammülsüzlük derecesine varan söylemlerinin arkasında ben kibir olduğunu düşünenlerdenim. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nde konuşan hanımların küçümsemeye varan açıklamaları ancak kibir sözüyle nitelendirilebilir. Çünkü bu denli talihsiz sözleri ancak kibir duygusu besleyebilir. Öfke ve küçümseme o denli gözlerini örtmüş ki yabancı dil öğrenmek ya da akademik yayın hazırlamak için verdikleri uğraşın küçük bir bölümünü empati yaparken veremiyorlar. Halbuki biraz düşünseler onlar da farklılıklara tahammül edebilmenin güzelliğini görebilecekler.

40 yaş ve üzeri görünen bu hanımların sözlerini bırakın hazmetmeyi bir bayanın ağzından çıktığına inanmam bile çok uzun bir zaman aldı. Bu bayanlar başörtüsünü sevmeyebilirler, takılmasını doğru bulmayabilirler ve kulaktan dolma bilgilerle Kur’an da olmadığını iddia edebilirler. Fakat başörtüsü takanları ve kullanılmasını normal görenleri bu denli küçümsemeye ve aşağılamaya hakları yok. Konferansta olup onlara sormak isterdim .Acaba Kur’an da olamadığını iddia ettikleri başörtüsü için hangi ayeti delil olarak gösterebilirler. Veya Nisa Suresindeki ayete bakış açıları ne olurdu?. Çok fazla fikir beyan edemeyeceklerini ve iddialarını savunamayacaklarını düşünüyorum. Kanımca bu konuda net bir araştırma ve bilgiye sahip değiller. Öğrenmeye istekleri de yok. Çünkü kulakları içlerindeki kibir nedeniyle bu yönde yapılan açıklamaları duyamayacak kadar sağırlaşmış.

Bu sözlerin üzerine bir diğer talihsiz açıklamada Aysun Kayacı’dan gelmişti. Ne onun nede sözlerinin çok ciddiye alınacak bir tarafı yok aslında. Ama dile getirdiği bazı söylemler yalnızca kendinin değil, ülke nüfusunda hiçte küçümsenmeyecek bir grubunun sloganı haline geldiği için değinmek istiyorum.

Dağdaki çobanla aynı haklara sahip olmak en azından aynı derecede oy kullanabilmek zoruna gidiyordu Aysun Hanımın. Haklı olduğu taraflar var. Keza çobanlık namı diğer peygamber mesleği ve sabır gerektiriyor. Zor ama izlerken ve uğraşırken insanlara büyük bir iç dünya sağlıyor. Engin bir ruha sahip olan ve oldukça zor bir işle uğraşan bu insanların oyları Aysun hanımla eşit olmamalı, aksine Aysun Hanım ve o zihniyette olanlardan iki veya üç kat daha fazla oy kullanabilmeliydiler. Benzer ifadeyi de Türk Üniversiteliler Derneği’ndeki bayan evine temizlik işleri için gelen yardımcısı için kullanıyordu.

Yapılan bu açıklamalardaki ortak taraf kişileri maddi olanaklarına göre değerlendirmekti. Onlara göre bir insan zengin olamıyorsa düşünme yetisine de sahip değildi. Kibir dolu sözlerinde kullandıkları bir kelime ise dikkat çekici. Yapılan sosyal yardımların olumsuz yanlarını kendilerince dile getirdikleri “Milleti dilenciye çevirdiniz” sözü eleştiriden ziyade hor görme ve küçümsemeyle donatılmıştır.

Evlere kömür yada gıda yardımının yanlış olduğunu düşünenler hayatlarında bir kez olsun kömürsüz bir evde titreyerek sabahladılar mı.? Keza aynı şekilde günlerce kuru ekmekten başka nimet girmemiş bir evde yarı aç yarı tok bir gün geçirdiler mi?.

Yaşanmayan duygular üzerinden bu denli edebiyat yapmak ve akıl vermek büyük haksızlık. Hayatında bir kere gariban birinin sofrasına oturup onun sıcak yemeğe ışıltılı gözlerle bakmasının ya da oyuncak görmemiş bir çocuğa verilen balonun yüzlerde oluşturduğu umudu göremeyenlerin bu küstah beyanlarını nitelendirecek söz bulamıyorum.

Hayatı yaşadıkları fildişi kulelerinden ibaret görüp toplumu hor görenlerin iyilik ve yardım anlayışları bile bencilliğe dayanıyor. Çok arada çocuk esirgeme kurumu gibi kuruluşlarına peşlerinde kamera ordularıyla gidip sonraki günlerini de sosyal çevrelerine kendilerini yardım meleği pozuyla tanıtan bu hanımlarımız oradaki çocukları yada mağdur insanları uzaktan severler. Bırakın dokunmayı sarılmayı yaklaşınca bile hastalık kapacağını düşünürler.

Onlar için ihtiyarlar ölmesi gereken varlıklar, kimsesizlerde toplumun yüz karalarıdır. Acaba merak ediyorum da toplumu dilenciye çevirdiniz derken kimlere nasıl yardımlar yapıldığı hangi müfredatların uygulandığından zerre kadar haberleri var mı?.

Hemcinslerimin bu tutumları ve söylemleri çağlar öncesinden köleliği savunan Aristo’nun düşüncelerinden bile insafsız. Toplumu sınıflara ayırıp, düşünebilen insanların işlerini gören köleler olmasını gerektiği belirten Aristo bile kölelere ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyordu. Fakat bizim hanımlar bırakın toplumda her sınıftan insan bulunacağı gerçeğini kabul etmeyi, çaresiz ve yoksullukla pençeleşenleri birey olarak bile değerlendirmiyorlar.

Ne yapılabilir ki bu hanımlarımızın mutlu olmaları için?. Gecekondu da yaşayan , eğitim alamamış insanları sınır dışımı edelim?. Yada başörtüsü kullananları ülkeden mi sürsünler!.
İşin açığı ben çoğunluğunu bayanların oluşturduğu bu insanlara üzülüyorum. Çünkü insan sınıfında bile değerlendiremedikleri bireylerle aynı ülkede ve yeri geliyor aynı ortamda yaşıyorlar. Gerçi kimi zaman ülkeyi terk edeceklerini belirtseler de yazık ki çoğu zaman katlanmak durumda kalıyorlar!

Kimseden ben derken kibre girebileceğini düşünüp biz sözünü tercih edenlerin nezaketini beklemiyorum ama zarafet ve merhamet duygularıyla donatılmış, anne olma şerefine nail edilmiş bayanlarımızın biraz daha empati yapabileceği günlerin uzak olmadığını düşünmek istiyorum.

Selam ve dua ile
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 6 yorum yapılmış )

Bora [ 2008/04/13 13:33 ]
Özellikle kibirle ilgili tespitler çok hoşuma gitti. Bence öz ve vurucu olmuş. Kalpten teşekkürler...
[ 2008/04/11 18:45 ]
Sayın Alev Hanım, Kadınlarla ilgili tesbit yaparken ''yaradılışımızdan olsa gerek...'' diye bir cümle kurmuşsunuz.Buna itirazım var benim.islami emirlere muhatap olma konusunda kadınlarla erkekler arasında bir fark varmı lütfen söyleyin.Kibir haramdır.Yalan haramdır.Tecessüs haramdır.Gıybet haramdır.Koğuculuk laf taşımak haramdır.Bedensel özellikleri yüzünden kişiye kaş göz yaparak alay etmek haramdır.Lakap takmak haramdır.Daha bu örnekleri çoğaltabiliriz ve dahi siz bunları biliyorsunuz zaten.Kadınların günahlara karşı sığınma mekanizması olarak zırt pırt ''kadın doğası'' denen saçmalığa sığınmaları şeytanın sağdan yaklaşmasıdır.Sizde hormonlar duygular varda erkeklerde yok mu? Kadın isterse iradesini kullanabilir.Bizans entrikalarına kafasını yoracağına fazilete erdeme kafasını çalıştırabilir ve zaten örnek kadınlarda vardır.Demekki neymiş, ne duygusallık ne hormonlar kadınların kibirli olmalarına sebep değilmiş.Birde aptal Türk Erkeğinin gösterdiği ilgi ve alaka Türk Kadınını şımartıyor.Yoksa en güzel türk kadınını yurt dışına gönderiniz yolda giderken kimse dönüp yüzüne bile bakmaz.Çünkü onlar toktur ve dahi onun gibi yüzbinlerce ellerinde vardır.olay koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi denmesi olayıdır.Yani kibir abidesi olan kadınlar malzemeyi gördükleri aşırı ilgi ve alakadan alıyorlar.Düdük sesine koşan kuşlar gibi.Düdük çaldıkça yem atarsanız kuşlar gelecektir.İyice alışınca düdük çalın yem atmayın yine gelecektir.Aşırı ilgi türk kadınını boğdu ve kendisini ne oldum delisi zannettiler.Olay bundan ibarettir.Sadece o cümleye itirazım var benim.Eğer kadınların hormonları ve dahi duygusal yapıları erdemli bir insan olmaya ve yüksek ahlak üretmeye mani ise o zaman Allaha karşı tüm kadınların geçerli bir mazereti olmuş olacaktır halbuki böyle bir şey yoktur.Kişi bir yalan uydurur ve sonra kendisi buna inanır.Duygular akıl tarafından kontrol edilmek için vardır ve dahi kontrol edilmeyen güç güç değildir.Saygılarımla.
erol44 [ 2008/04/09 09:58 ]
Sevgili Alev Hanım; yazınızı okudum.. Lakin çok şaşırdım... Oysa o kadar güzel bir konuya değinmiştiniz ki ''tahammülsüzlük, küçümseme ve kibir''. Yazınızın birinci paragrafı hariç diğer bölümleri umursanacak ve dikkate alınacak bölümler değildi... yani o birinci bölümdeki mesajın açılımını alamadım... bir kaç bayanın konuşması ve aysun kayacının söylemleri... onlar bizi ilgilendirmiyor... oysa yukarıdaki üç vurgunun tanımı, algılanması, insani ve dini boyutları.. o olguların getimiş olduğu felaketleri örneklendirmiş olsaydınız çok harika bir konuyu işlemiş olurdu.. türbana tahammül etmeyen insanlar zaten inançlarının gereğini yapıyorlar... yani başta CHP olmak üzere malum kurum ve kuruluşların inancında zaten örtürye yer yok...tartışılmaya değmezler.. ama üzücü olan ney biliyormusunuz bir de inançları siyasete alet etmeyin derler... tahammül edemiyorum işte... neyemi onlar inançlarını istediklerini istedikleri gibi vurgularden biz düşüncelerimize kilit vurmak zorunda kalıyoruz... birde bize sağduyudan söz etmezler mi... bize gelince sağduyu.. ergenekoncuların yargı önündeki isyankar davranışları demokratik hak...onlarınki yargıya baskı değil... bize gelince düşünmek dahi suç... Aysun kayacıya gelince aslında şunu açık ve ne söyliyim. AYSUN VE AYSUN GİBİLERLE BENİM AYNI KATEGORİDE DEĞERLENDİRMEM BENİ KAHREDİYOR.... sevgi ve saygılarımla
esra esgen [ 2008/04/08 15:41 ]
sayın alev hanım,

yazdıklarınız, savunduklarınız bir çok yönü ile doğru. o akıllara ziyan açıklamalar hepimizi ya da şöyle diyelim bir çoğumuzu şaşkına çevirdi. ''erkek egemen dünyada kadınlar birlik olalım'' naraları atanların en çok kendi hemcinslerine kızıp en çok onları kıskanıyor olması gerçekten de düşündürücü bir durum. yazınızın başında dediğiniz gibi kadınlarda kibir daha fazla oluyor sanırım.
ancak aysun kayacı isimli sahsın baslattıgı oy muhabbeti ile herkes bir anda cobanların ne kadar geniş dünya görüşüne sahip, ne kadar gani gönüllü insanlar oldugundan dem vurmaya basladı. hayatlarında hiç çoban tanıdılar mı bilemem, cobanlara lafımda yok ancak kızdıgım nokta bir tarafı yererken diğerini göklere cıkarmaktır.birey bazında da toplumda da aynı hatayı düşüyoruz hep.fazla duygusalız belki orası da sosyologların işi.benim sıradan biri olarak talep ettiğim sey ''orta yolu'' ve haliyle endazeyi şaşırmamak. hakedene hak ettiğinden fazlasını vermemek. çobanlığı peygamberimize baglayarak bir maneviyat katmak pek iyi olmamıs.o günün sartları ile bakarsanız cobanlık iyi bir meslek olabilir.ama bu demek değildir ki cobanlık manevi içerikli bir seydir.din şahısları baglar.meslekleri değil. iyi niyetli bazı benzetmeler kötü sonuclar dogurabilir.
net iyi net kötü diye insanları sınıflamak zor. belki öfkeli oldugunuz için o hanımlara dair öyle yazdınız. ancak ''ihtiyarlar onlar için ölmesi gereken bir varlıktır'' tarzı tabirler fazla katı değil mi?. tüm politik düşüncelerinden degerlerinden soyunsa insan,'' insan'' olsa yani sadece anneleri babaları dedeleri ,ölsün ister mi? yazınızın basında da belirttiğiniz gibi, insan iyi ve kötü'nün karışımıdır. nefs durumuna göre, yetiştigi ortamlara ya da anlık duygularına göre bazen iyi olur bazen kötü.
şimdilik bu kadar. yorumsuz olan taraflar katıldıgım yerlerdir:)

bir de imla hatalarınız var gözünüzden kaçan sanırım..
kolay gele
LATİFE G. [ 2008/04/08 14:32 ]
Ne kadar doğru söylemişler , bilgin geçinen cahillerden kork! değil mi alevcim,yine memleketin kilit bir sorununa değinmişin o güzel yorumunla.Neler oluyor ülkemizde ve biz neyin savaşını veriyoruz hala,uyuyoruz,uyutuluyoruz anlayın artık,birileri farkına varsın,ama doğru kişiler,buna dur diyebilecek birileri farkına varsın,bu zulmü destekleyecek ( hemde kesesi için) değil , karşısında duracak birileri.
DENİZBEY42 [ 2008/04/08 09:14 ]
ÜLKEMİZİN EN ÖNEMLİ PROBLEMLERİNDEN BİRİ BU.AYDINLARIN ÜLKENİN EN ÜCRA YERLERİNE KADAR GİDİP OLAN BİTENİ BU İNSANLARA ANLATMASI VE BİLİNÇLENDİRMESİ GEREKİYOR.SİZ EĞİTİM İÇİN HİÇ BİR ŞEY YAPMAYACAKSINIZ İNSANINIZA ULAŞMAYACAKSINIZ TABİİKİ SONUÇ BUNDAN BAŞKA BİR ŞEY OLAMAZ.BİZ BU ÜLKENİN İNSANLARI OLARAK BİRBİRİMİZİ ANLAMAK VE BİRBİRİMİZİ SEVMEYİ ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ .SONUÇTA BU ÜLKEDEN BAŞKA BİR ÜLKEMİZ VE TOPRAĞIMIZ YOK .BUNU ÖZELLİKLE BU ÜLKENİN AYDIN ÇAĞDAŞ KESİMİNE SÖYLÜYORUM. KİME NE GÖREV DÜŞÜYORSA YAPMAZSA SUÇLUDUR.

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.14 -  Anlatma Sanatı
 2009.01.17 -  Bebek katili Mübarek ve Çağın Diğer Firavunları
 2009.01.01 -  İsrail bir terör devletidir
 2008.12.06 -  Nifaka Karşı İnfak Seferberliği
 2008.11.07 -  Edebin Beden Bulmuş Hali
 2008.10.20 -  Söz ve İnsan
 2008.09.27 -  Bayram Tadında Hayatlar
 2008.09.09 -  Ramazan ve Zulüm
 2008.07.31 -  Miraç tadında hayatlar
 2008.06.12 -  Beklemek ve görmek
 2008.05.16 -  Kısa bir mola…
 2008.04.07 -  Tahammülsüzlük, küçümseme ve kibir…
 2008.03.21 -  Kapatma davasının kapattıkları
 2008.02.27 -  Geçmişine sövmeyen bizden değildir!
 2008.02.09 -  Dikkat kara çarşaflılar geliyor!
 2008.01.11 -  Tenleri siyah yürekleri beyaz insanlar
 2008.01.04 -  Noel Bayramları Gelecek mi?
 2007.12.11 -  Nede olsa komplo teorisi!
 2007.12.01 -  OYAK’ın Ermeni Yanlısı Ortağı
 2007.11.14 -  Bir Serdengeçti Vardı…
 2007.10.24 -  Sağ olan vatan, unutulan şehitler
 2007.10.06 -  Hadi İran olamadık bari Malezya’ya benzeyelim
 2007.09.15 -  Oruç tutuyor musunuz?
 2007.08.22 -  Garip Bir Rüya
 2007.07.29 -  Halkını tanımayanlar, aptal yerine koyanlar
 2007.07.17 -  Bilinmeyen şahadetin ardından
 2007.07.09 -  Düşündüren ve güldüren vaatler
 2007.06.12 -  Anıtlarla anılan teröristler ve unutulan şehitler
 2007.05.14 -  Bilinmeyen Menderes’in ardından
 2007.04.30 -  Kerkük’e karşı Cumhurbaşkanlığı süreci
 2007.04.18 -  Açlığın Ölüm Hali!
 2007.04.01 -  Tehlikenin Farkında mısınız?
 2007.03.20 -  Şehitliği Akif ve Çanakkale ruhuyla anlamak
 2007.02.27 -  Sultan Abdülhamid Han’dan Aziz Valentine
 2007.02.03 -  Dilden kötü kokular Ahmet Hakan’la geliyor
 2006.12.29 -  Seninleyiz Banu Avar
 2006.12.13 -  Eğitimde dinsizleşme süreci
 2006.11.23 -  Medeniyet yolunda güzeller geçidi
 2006.11.06 -  Açılın feministler geliyor
 2006.10.10 -  Peygamberimize sevgimiz bu kadarmış
 2006.09.08 -  Kola olmadan ne yaparız!
 2006.07.24 -  Bu veballe nasıl yaşanır?
 2006.07.11 -  İHANETİN BÖYLESİ
 2006.06.28 -  YASTAYIZ
 2006.06.17 -  KORKMAYIN BİZDEN
 2006.06.06 -  Mankurtlaşıyoruz
 2006.05.25 -  Davam Türkistan
 2006.05.17 -  Son rezalet
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com