:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Nasıl kıskanmam? 
Memduh Nihat Ada   ( memduh_nihat@mynet.com )

“Annem onların seçkin oyuncaklarından biriydi; daha çok küçükken, onu bu kölelikten kurtarmak için kendi kendime söz vermiştim. Evreni karartan örtüye elimi uzatabileceğim günün bekleyişi içinde büyüdüm. Örtüyü birden çekmeli ve aklın ve acımanın yüzünün görüvermeliydim.
Yeryüzünün aptal, sarhoş, ama güçlü tanrılarıyla boğuşmaya çabaladım. İstedim ki, onu, aşkı ve cesareti yaşayanlara geri vereyim.
. . . . . . . . . .
On üç yıldır, tek başına, olanca yüreğiyle ekmeğimizi kazanmaya çabalıyordu. Kocası yoktu. Onca yıldır tek bir sevgilisi de olmamıştı. Kazanmalıydı; yoksa ev kirasını, satın aldığı ayakkabıların, elbiselerin, tereyağının ve öğle yemeği bifteklerinin parasını kim öderdi?

Her öğle yemeğinde, sanki törenle önümdeki tabağa bir biftek koyardı. Bu, kötü talihe karşı kazandığı zaferin bir simgesi gibiydi. Okuldan gelir, tabağın başına çökerdim. Annem, ayakta, yavrularına bir lokma yiyecek bulmayı başarmış dişi köpeklerin mutluluğuyla, eti boğazımdan aşağı yuvarlayışımı seyrederdi.

Ete elini sürmez ve sebzeden başka bir şey sevmediğine, etli yağlı besinlerin kendisine kesinlikle yasaklandığına yeminler ederdi.

Bir gün, masadan kalkıp bir bardak su içmek için mutfağa gittim.
Annem, bir tabureye oturmuş, dizlerinin üstüne de az önce içinde bana biftek pişirdiği tavayı almıştı. Kocaman ekmek parçalarını tavaya bastırıyor, biftek kızartmak için kullandığı yağın arta kalanını, büyük bir özen ve zevkle sıyırıyordu. Beni görür görmez tavayı örtünün altına gizlemeye çalıştı, ama o bir an, annemin uyguladığını ileri sürdüğü sebze rejiminin ne menem bir şey olduğunu bana göstermeye yetmişti.
Orada öyle, kımıldamadan, taş gibi kalakalmıştım. Annemin örtünün altına gizlemeye çalıştığı, ama aceleden başaramadığı tavaya dehşetle bakıyordum. O ise kaygılı, utangaç, gülümsemeye çalışıyordu. Boğulur gibi hıçkırmaya başladım ve oradan kaçtım.
. . . . . . . . .
Ne yapıp yapıp dünyayı değiştirmeli, yeniden kurmalı ve onu bir gün annemin ayaklarına sermeliydim. Onu, annemi böylece mutlu, dürüst ve kendine güvenli kılmak düşüncesi, damarlarımdaki kanı kasıp kavurdu; bu ateşi sonuna kadar taşıdım, söndürmedim. Yüzümü kollarımın arasına gömdüm, acıya bıraktım kendimi.

Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı / Romain Gary

İnterneti kullanıp İnternet hakkında ahkâm kesmek akıllı adam işi olmasa gerek. Ama şu bir gerçek ki – benim küpeli Ali’mde böyle söylüyor- İnternet giderek daha büyük ve dipsiz bir çöplüğe dönüşüyor.
Erkekleri benim kadar “okuyan” çok az çıkar. Erkeklerin değil İnternet ortamında gerçek ortamlarda da ne kadar sığ, basit ve kaba olduklarını ve dönüp dolaşıp sözü nefislerinden geçirdiklerini bilmez miyim?

Ama ya kadınlar?! Kibarlıkta ucuzluğu tercih ederken gerçek nezakette sınıfta kalmaları nedendir bilmiyorum.
Yalan konusunda söz söylemek de bana düşmez ama sayın ki meczup sözüdür. Gerek yaşımın ilerleyişi ve gerekse özellikle son on yılda yaşadıklarım beni giderek daha derin ve daha fazla doğruyu söylemeye itiyor. Ama ne hazin ki ben doğru da ilerlemeye çalıştıkça sanki birileri belime sarılıp yol almamı istemiyorlar. Doğru ne kadar sevimsiz geliyor insanlara. İsteniyor ki al gülüm-ver gülüm anlayışı içinde geçinip gidelim ve zahiri kurtaralım. Doğruya sıra elbet bir ara gelir.

Belki şu söylenebilir. Doğruyu söylemenin de bir adabı var. İtirazım yok. Babamın meşhur örneğidir; “Dişini sıkıp gergin kaşlarla adama beyefendi dediğinizde bunun küfür olduğunu anlar” der Mustafa çavuş. Hem bunu bilir hem de yıllardır okur ve yazarım. Bunlar benim sözü doğru kullanacağım anlamına gelmez ama beni bilenler bilir ki sözümde de ölçüyü aşan değilim.

Herkes kendi dengiyle tartılır. Kimse kimseye kızmasın! İlla kızmanız mı gerekiyor, önce adamakıllı kendinize bir kızın, kendinizi bir cezalandırın! Sonra gelin bana, ben gerçekten dili sürçenlerin, sehven hata yapanların, gözlerinden iyi niyeti anlaşılan ahmak ve salakların cezalarını çekmeye toptan razıyım.

Az kaldı unutuyordum. Annemi nasıl ve ne kadar sevdiğimi ve yücelttiğimi ve güzele dair ne biliyor ve yapıyorsam hepsinin kaynağının annem olduğunu söyler ve yazar dururum. Kendi derinliğim ve anlayışım ölçüsünde kadınları yüceltirim.

Fakat tüm bunlara rağmen şunu da söylemeliyim; siz kadınlar –fettanlığa dönük- öyle zekisiniz ki sizi kıskanmamak elde değil! Nasıl mı? Ben yılda yüz kitap okuyorum olmuyor, siz gelip beni okuyorsunuz oluyor!
Nasıl kıskanmam?

Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 4 yorum yapılmış )

zzz222 [ 2008/05/21 21:10 ]
romain gary ile hüzünlendik üstad eminim ki şimdi birçok duygusal bunu okursa ağlama anlarında bunu da katacaktır işin işine

''yaşasın zalimler için cehennem''

kumsal [ 2008/05/17 19:56 ]
sayın memduh abi ruhunuza sadeliğinize ve kaleminize ahyran kültür abidesi olarak nitelendiridiğim bir abimolarak görüyorum ve sizi merakla takip edip okuyorum.ben de bir bayanım ve netin bu güzelliiklerinden faydalandığım için de çok mutluyum.geçen gün tüm kadınlara lanet okuyan bir arkadaşım yaşamına giren tüm kadınlardan muzdarip olma hasabiyle üzgün ve aldatılmış olmanın hüznü ile konuşuyordu. fakat ben dedim ki ilk tanıdığın kadına bak ''annesi''mükekmmmel bir kadındır ayrıca şahsen tanıyorum rahmetliyi.dememkki tüm kadınlar değil.bu örneği verme gereği duydum çünki ne olurs aolsun heryerde iyiler kadar kötüler kötülükler kadart iyiliklerde barınıyor.akı karadan ayırt etmek için ikisi de olmalı değil mi ya?o zman uamrım bir kadın oalrak ak olmayı başarıırız bir anne ve bir müslüman kadın olarak...
peçorin [ 2008/05/16 09:53 ]
değerli abim biz erkekler de payımıza düşeni alıyoruz.
sesiniz duyamasam da seni seviyorum.
dua ile kal
acem kızı [ 2008/05/14 20:51 ]
Sevgili dostum aslında faydalı bir amme hizmeti veriyorsunuz farkında mısınız?Bırakınız, sizi daha fazla kadın okusun.Sizi tanımak hayatı algılamak ve yorumlamak olacaktır.Hem de hakkıyla.O kadınlardan biri olmak isterdim.Sevgiyle kalın

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.12 -  Otur oturduğun yerde
 2008.12.12 -  Kumar oynamıyor musun?
 2008.12.02 -  Biz aşkı Orhan Gencebay’dan öğrendik...
 2008.11.25 -  Su akar yatağını bulur...‏
 2008.09.09 -  Beyaz mendil
 2008.08.16 -  Su toplayan yerimiz, neremiz?
 2008.07.31 -  Yeşil taşı arıyorum
 2008.07.19 -  Yakınlık ne anlama gelir?
 2008.07.01 -  Ben korkağın tekiyim…
 2008.06.23 -  Ninem, ağzına sağlık...‏
 2008.06.16 -  Getire getire bunu mu getirdin?
 2008.06.09 -  Esin Abla ile Halil Emmi
 2008.06.04 -  Bin kaç oluyor?
 2008.05.22 -  Ne budala bir oyun!
 2008.05.14 -  Nasıl kıskanmam?
 2008.04.22 -  Hakemi gözüm ısırıyor!..
 2008.04.08 -  Ellerimi bir çocuğa verdim...
 2008.03.31 -  Çay daveti
 2008.03.24 -  Başka cumartesi
 2008.03.19 -  Bir Zeynep vardı...
 2008.03.15 -  Bacanak kardeşim (2)
 2008.03.06 -  Bacanak kardeşim (1)
 2008.02.29 -  Gül kanayarak açar!
 2008.02.23 -  Kelam bilmeden “kelam” etmek
 2008.02.19 -  Seninle…
 2008.02.16 -  Çiçekçilere uğrayın
 2008.02.11 -  Şenlik yapılsın!...
 2008.02.08 -  Biz ona masal deriz
 2008.01.31 -  Yükseklere nişan alanlar‏
 2008.01.26 -  İnsan bolluğu
 2008.01.17 -  Bataklık bekçileri
 2008.01.09 -  Yorgancı ile kuyumcu
 2008.01.03 -  Geceler içimde hece
 2007.12.28 -  Gülüm
 2007.12.18 -  İş teklifi...
 2007.12.17 -  Korkmak...
 2007.12.12 -  Zarlar atılmıştır!
 2007.12.05 -  Sevgilim olmayan uyku
 2007.11.29 -  Bu kitaplar kaça?-2
 2007.11.19 -  Bu kitaplar kaça?-1
 2007.11.12 -  Nedir baktığın dede?
 2007.11.06 -  Meşguldüm dönemedim, yoğundum yazamadım
 2007.10.29 -  Kızım sana söylüyorum!
 2007.10.21 -  Kalbime sordum
 2007.10.15 -  Rıfat
 2007.10.08 -  Eylül, yine gel
 2007.06.18 -  Hoşçakalın
 2007.06.02 -  Yaşamak galip geliyor
 2007.05.29 -  Orman yanıyordu
 2007.05.25 -  Söyleyeceklerim Var 2
 2007.05.22 -  Söyleyeceklerim var 1
 2007.05.17 -  Üşüyorum kapama gözlerini...*
 2007.05.14 -  Siyah yıldızlar
 2007.05.10 -  Sarhoştan yağ çıkarmak
 2007.05.07 -  İnsan değil misin usta?
 2007.04.30 -  Bir başka zemin...
 2007.04.28 -  Tabanca ile gösterilen penaltı...!
 2007.04.23 -  Güller mi düşüyor gözlerinden?
 2007.04.16 -  Bazı Aşkların Ölümdür Kafiyesi"*
 2007.04.09 -  Her tebessümün kankardeşi
 2007.04.01 -  Ömrümü içine alan parantez
 2007.03.26 -  Bizim mahallenin abisi
 2007.03.19 -  Yandı,bitti,kül...
 2007.03.13 -  Meşgul görünmekten bıktım.
 2007.03.05 -  Cesaretsiz adamın notları 2
 2007.02.27 -  Cesaretsiz adamın notları 1
 2007.02.22 -  Kaç tavuğunuz var?
 2007.02.12 -  Karakış
 2007.02.05 -  Geri dön çocuk!...
 2007.01.30 -  Ya taş, ya kuş...!
 2007.01.22 -  Uykusuzluk neler yazdırıyor insana…
 2007.01.16 -  Güzel abim...
 2007.01.08 -  Güneşin kızını isteyen fare
 2006.12.25 -  Doğum günüm
 2006.12.19 -  Çıldırın!
 2006.12.09 -  Yağmurumuz var
 2006.12.04 -  Bol nahtarlı bir hikaye
 2006.11.27 -  Temayül ve uçurum
 2006.11.20 -  Yazı ve hüzün
 2006.11.13 -  Ve sen...
 2006.11.06 -  Geceydi
 2006.10.30 -  Bir Türk Dört Japon
 2006.10.26 -  Bekliyorum…
 2006.10.16 -  İnadına gülümsemek
 2006.10.11 -  Kardeşimdi...
 2006.10.09 -  Başlarken…
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com