:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Reinkarnasyon 
Mert Aslan   ( altar42@hotmail.com )


Televizyon ekranlarında sıklıkla tartışma konusu olan ve yine küçük ekranda özellikle artık bilinir hale gelmiş bazı bayanların hararetle savunduğu reinkarnasyon hakkında ben de birkaç şey söyleyeyim istedim. Bugün konuya ilişkin olarak burada yazacaklarımı, sonradan çıkacak kitaplarımdan birine de eklemek niyetindeyim. Yani, bu tartışmaya girmek için yeteri kadar beklediğimi düşünüyorum.
“Tenasuh”, “ruh göçü” veya Sanskritçe dilinde “samsara” ya da İngilizce’de Türkçe’ye de geçmiş olan şekliyle “reincarnation” veya “transmigration” gibi çeşitli adlar altında ifadesini bulan reinkarnasyon, aslında Budizm ve Hinduizm (Brahmanizm) kökenli bir inançtır ve karma doktrinine bağlı olarak doğmuştur. Dolayısıyla, ölümden sonra ruhun başka bedenlere geçerek yaşamını sürdüreceğini öngörmektedir. Ruh bedenden bağımsızdır. Mekanı değişmekle birlikte, töz (değişmeyen öz) olarak varlığını devam ettirmektedir.
Bu inanca göre, insan kendi alınyazısının yazarıdır. Sürdürdüğü yaşamın içine kattığı iyiliklerin nicelik ve niteliğine bağlı olarak, daha sonraki yaşamlarının kalitesini belirlemektedir. Buna göre, kişi izleyen yaşamına bir bitki, bir hayvan, bir parya olarak gelebileceği gibi, bir zengin, bir soylu veya bir tanrı olarak da doğabilir. Bir sonraki yaşamdaki mutluluk, tamamen kişinin erdemine bağlıdır. İyi halini arttırarak sürdürürse, sonunda tanrı Brahma’ya kadar ulaşacaktır. Yani kişi, iyilik veya kötülük, ahlaklılık veya ahlaksızlık derecesine bağlı olarak bir neden-sonuç ilişkisi içinde gerçekleşmekte olan bitimsiz bir çevrimi yaşamaktadır.
Eski Yunanlılardan başlayarak kimi inanç uzamlarında kendisine yer bulmuş olan, ancak en bilinen şekliyle Hint felsefesinin temelini oluşturan reinkarnasyonun, batıya Hindistan’ı uzun süre işgal altında tutarak sömürmüş olan İngilizler tarafından götürülmüş olduğunu, oradan da diğer pek çok entelektüel gevezelikler gibi bize intikal etmiş olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerektir. Onca zaman Hindistan’ın yer altı ve yerüstü kaynaklarını silah zoruyla gasp edip memleketlerine taşıyan İngilizler, giderayak kabaran pişmanlıkların etkisi ile mi yoksa sonradan üzerlerine çullanan bir çeşit nostalji ile midir bilinmez, Hintlilerin dininden hayli etkilenmiş görünüyorlar. Dolayısıyla, söz konusu inancın Avrupa kıtasına taşınmasında İngilizlerin önemli katkılarda bulunduğu söylenebilir.
İşin doğrusu, insanların reenkarnasyona inanması bir düşünce ürünü değildir. Kolay olanı seçmiş olmaktır. Bir şey hem basit hem de çekici ise, cazibe merkezi haline gelir. Çünkü insanların çoğunluğu aptalca şeylere inanır ve aptalca şeyler yaparlar. Konuyu biraz dağıtmış gibi görüneceğim; ama bunun en açık belirtisi Paris Hilton’dur. Son derece özelliksiz ve faydasız olduğu her halinden belli olan budala bir kadının peşi sıra koşmadan bir hafta geçiremeyen bir dünya kamuoyu var önümüzde. Ne beklenebilir ki?
Ülkemizde reinkarnasyonu savunan bazı kimseler inançlarını kanıtlayabilmek için öylesine gülünç gerekçeler öne sürmektedir ki, eğer birazcık kafası çalışan biriyseniz gülmekten yarılırsınız. Örneğin, deja vu diye bir şeyden söz ederler. Deja vu, içinde bulunduğunuz herhangi bir anı daha önce de yaşamış olduğunuz izlenimine kapılmanızdır ve reinkarnasyonun gerçekliğine delil olarak sunulmaktadır. “Demek ki” der reinkarnasyoncular, “o an bir önceki yaşamda gerçekten yaşanmıştır.”
Böylesine basit bir şeyin reinkarnasyona delil olarak gösterilmesi ile, bir köpeğin havlamasının birazdan yağmur yağacağına alamet sayılmasındaki komedi arasında hiçbir fark olmadığını söylemekte bir sakınca olduğunu sanmıyorum. Çünkü deja vu denilen şey, gerçekten de o anın veya benzerinin daha önce yaşanmış olduğunu gösterir; ama başka bir yerde değil, bu dünyada yaşanmış olduğunu gösterir. Daha önce o anı yaşamışsanız, öyle bir izlenime kapılmış olmanız kadar doğal bir şey olamaz. Kaldı ki, eğer yaşamamış olsanız bile, en fazla bir bellek yanılsaması yaşamışsınızdır. Aklımız, çevresel koşullarımızın zorlaştığı zamanlarda bize bu tür oyunlar oynayabilmektedir.
Eminim, pek çoğunuz bazı kimselerin televizyonlara çıkıp sözde önceki hayatına dair birtakım beyanlarda bulunduklarına, üstelik bazı kişiler ve yerler hakkında çarpıcı bilgiler verdiklerine tanık olmuşsunuzdur. Bu kimseler için, üç olasılık vardır; dördüncüsü yoktur. Birincisi, cinler tarafından yönlendiriliyor olabilirler. İkincisi, akıl sağlıkları bozulmuş olabilir. Üçüncüsü, belirli bir grup tarafından hazırlanmış bir senaryonun oyuncusu olabilirler. Dediğim gibi, dördüncü bir olasılık yoktur. Eğer varsa, bu olsa olsa saydığımız ilk üç olasılığın toplamının kendisinde birleşmiş olmasıdır.
Bir diğer önemli nokta, reinkarnasyoncuların Kur’an’dan delil sunmaya çalışmalarıdır. Açıkçası, ben bunu iyi niyetle pek bağdaştıramıyorum. Çünkü Müslüman bir toplumu ikna etmek için, kutsal kitaptan dayanak bulmaya yeltenmekten başka çareleri yoktur. Yani, Müslümanları ikna edebilmek için kutsal kitabın bazı ayetlerini zorlaya zorlaya bir yere götürmeye çalıştıkları çok belli oluyor. Kur’an’ı çok iyi biliyormuş gibi sure adı ve ayet numarası vererek söyleyip durdukları ayet şudur: “Sizler ölüler idiniz. Allah sizi diriltti. Sonra tekrar öldürecek ve yeniden diriltileceksiniz.” Biz yaratılmadan veya dünyaya getirilmeden önce ölüydük değil mi? Peki, sonra ne oldu? Diriltilerek dünyaya getirildik. Sonra, öleceğiz. Ardından da, mahşer gününde yeniden diriltilip yargılanacağız. Zaten herkesin bildiği ve inandığı da bu değil midir? Allah aşkına, bana bu ayetin reinkarnasyona nasıl delil olabileceğini açıklayabilir misiniz? Biri bana “sonsuz çevrim”in bunun neresinde olduğunu izah edebilir mi lütfen? Üstelik Kur’an’ın her yerinde yüzlerce ayet vardır ki, insanların öldükten sonra diriltilip sorguya çekileceğini ve sonsuza dek cennete veya cehenneme yerleştirileceğini dile getirmektedir. Bu gerçeği anlatan yüzlerce ayeti bir kenara koyacaksınız; sonra da bir ayeti alıp don lastiği gibi oraya buraya çekip duracaksınız. Doğrusu, Avrupa ve Amerika’daki reinkarnasyoncular da İncil’den bazı sözleri çekiştirip duruyorlar. Reinkarnasyoncular Kur’an’ın veya İncil’in yakasını bırakıp çok sevdikleri karmanın asıl kaynağı olan Hindu ve Budist kutsal kitaplarını üzerlerinde taşımaya başlarlarsa, çok daha dürüst ve tutarlı davranmış olurlar…
Şimdi, size reinkarnasyon hakkında başka yerde kolayca karşılaşamayacağınız bir şey söyleyeceğim: Adaletin olmadığı yerde çatışma çıkmıyorsa eğer, orada ciddi bir sorun var demektir; oysa reinkarnasyon, gökkubbeyi yere indirme kastıyla inşa edilmiş babil kulelerinden biridir ve egemen olduğu yerlerde zavallı yoksul kitlelerden hiç ses çıkmamaktadır. Çünkü buna inandırılan kitleler, uyuşturucunun en ağır dozuyla felç edilmiş durumdadır. Düşünün ki, Hindistan’da ve en düşük kastın içine doğmuşsunuz. Yani, bir parya olarak dünyaya gelmişsiniz. Kastlar doğuştan belirlenmektedir ve sonradan değiştirme hakkınız da yetkiniz de bulunmamaktadır. Sisteme göre brahmanlar ve diğer üst kastlar size demiş oluyor ki, “Eğer iyiliksever ve uslu biri olursan, bir başka deyişle, mevcut sisteme başkaldırmak ve kan akıtmak gibi bir hata işlemezsen, bir sonraki yaşamında terfi edeceksin.” O yüzden, insanlar olanca sefaletlerine karşın daha iyi bir yaşama doğabilmek için gözlerinin önündeki bütün eşitsizlikleri sineye çekiyorlar ve itaatkar bir tutum izliyorlar. İşte size, reinkarnasyonun dünyadaki adalet anlayışı... Sana sevdanın yolları, bana kurşunlar ha? Hay maşallah!

Öbür dünyadaki adaletine gelince… Diyelim ki, kötü bir insan olarak yaşadınız. Öyle ki, insanlıktan çıktınız. Ölümden sonra aşağılık bir hayvana dönüşmek çok adil görünüyor değil mi? Ama hemen karar vermeyin bence? Çünkü biraz düşünme zahmetinde bulunursanız, burada adaletin en küçük eserinin bile olmadığını anlayabilirsiniz. Ceza, adaletin vazgeçilmez koşuludur. Ceza olmadan adaleti yerine getiremezsiniz. Peki ya, örneğin insan ve hayvan öldürmek dahil, her türlü kötülüğü işlemiş olması nedeniyle yılana dönüştürülmüş olan birine ceza mı verilmiş olmaktadır? Yılanların acı çeken, çile çeken varlıklar olduklarını ya da biz insanlardan daha mutsuz olduğunu kim söyleyebilir? Yılanlar ve diğer sürüngenlerin bizden daha mutlu bir yaşam sürdürdüklerini anlamak için insan olarak kendi halinize bakmanız yeterlidir. Düne bakıp kahrolmak, yarına bakıp türlü korku ve endişelere kapılmak, bizimle ilgili olmayan şeyleri bile kafaya takıp günlerce üzülmek, elde edemediğimiz şeyler için acılar içinde kıvranmak, hayatın yüklediği yüzlerce sorumluluğu omuzlamak zorunda olmak biz insanlara özgü değil midir? Hayvanlar ise, bütün bunlardan muaf tutulmuş, mutlulukla yaşayan varlıklarıdır. Hiç kuşkunuz olmasın ki, lağım çukurlarında yaşayan bir hamam böceği bile bizden daha mesuttur. Öyleyse, bunun nasıl bir ceza ve nasıl bir adalet olduğunu somamız gerekmiyor mu?





Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 4 yorum yapılmış )

fuat [ 2008/05/19 18:19 ]
sorgulamak güzel de sorgulayanların yadırgandığı bir devirde yaşadığımız bir gerçek
olaylara sağduyulu ve soğukkanlı yaklaşmak herkesin tercihi olsa ve keşke bilmeden önyargılı söylemler ortaya konmasa
kumsal [ 2008/05/17 19:48 ]
kaleminize sağlık her zaman olduğu gibi şimdi de ilginç ve tehlikeli bir konuyu cımbızla seçip irdelemişsiniz cesaretinize hayranım mert bey teşkkürler yüreğinize ve incelemnize yorumum getirmenize doğrusu katılıyorum her cümlenize...
luan [ 2008/05/15 02:59 ]
sayın acem kızı kur'an d hersey acık olmasad yazılan tefsrler kur'ana heryonuyle acııklık getırmıstır.ınsanlar bu tefsırlerden ancak herseferınde farklı syler cıkartırlarmedyumlara km olyo nasıl oluyoda gelecekten haber verıyorlar.bu dunyada kotuluk edenler bu dunyadan olmsa da tekı dunyada bu yaptıkları kotulukler fazlasıyla bulacaktır.bu dunyada amel var sual yok otekı tarafta amel yok sual var.bıraz ıslam ılmıhalı okuyun acemkızı!!!!!
acem kızı [ 2008/05/14 21:19 ]
Selamlar sayın Aslan.Öncelikle Paris Hilton,reenkarnasyona açıklama getirmek için yanlış bir örnek.Araştırmacı yaklaşımınız sanırım sınırlı kalmış.Birisi size sonsuz çevrimin bunun neresinde olduğunu açıklayabilir.Fizik kanunlarında.Evrande hiçbir şey vardan yok olmaz,yoktan var olmaz.Herşey bir değişim ve dönüşüm içindedir.O halde atomlar asla yok olmadığına göre başka bir şeye dönüşüyor.Ayrıca de ja vu, zamanda yolculukla izah edilebilir.Einstein'ın zaman kuramına göre geçmiş ve gelecek şu anda yaşanıyor.Medyumların gelecekten haber vermeleri buna iyi bir örnektir.Karma ve reenkarnasyonla ilgili pek çok hurafe vardır.Bahsettiğiniz insan kötülükler yaparsa bir sonraki hayatında hayvan olur gibi şeyler hurafedir.Karma,bilime ters düşmez.Evrim geriye doğru gitmez.İnsan evrimini insan olarak sürdürür.Ayrıca Kur'an üzerine hiç kimse mutlak şeylerden bahsedemez,herkes bilinç düzeyi kadarını anlar.Bakınız, her okuduğunuzda nasıl da farklı bilgiler bulursunuz.Kur'an bir simgeler bütünüdür.Hiç bir bilgi açık açık verilmemiştir.Yanılgıya düşmemize sebep olan da budur.Her okuyan kendi bilgisi kadarını alır.İnsanların beyin kapasitelerinin küçük bir kısmını kullandıklarına göre, muazzam yaratıcının kelamını sınırlı zihinlerimizle tam olarak algılamamız zaten beklenemez.Bildiklerimizin ne kadarı doğru acaba?Biz bu dünyaya neden geldik söyler misiniz?Var oluşun mantıklı bir açıklaması olmasaydı tüm acılara nasıl katlanırdık. Doğru bilgiye ulaşmak analitik düşünceden geçer.Ve diyalektik yöntemle olur.yani tez+antitez=sentez.Size naçizane tavsiyem bir de karşıt bakış açısıyla araştırın, sonra kendi sentezinize ulaşırsınız.Ama evrenin gizemini çözebilmek öyle çok kolay değil.Sevgiler

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.16 -  Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
 2009.02.10 -  Kadının Mahremiyet Evi
 2009.02.02 -  Öğrenmenin dayanılmaz tadı
 2009.01.26 -  Hadis tercümesinde taşralı ağzı
 2009.01.17 -  Bilin bakalım! Erkekler insan mıdır, bankomat mıdır?
 2009.01.12 -  Ergenekon dalgalarında kısa bir sörf
 2009.01.05 -  Kadınlar iletişim beceriksizi mi yoksa?
 2008.12.29 -  Cennetin ve cehennemin fragmanları
 2008.12.23 -  Anti-depresif öneriler
 2008.12.16 -  Sen olmazsan cennet solmaz mı?
 2008.12.07 -  İyilik ve kötülüğün kimyası
 2008.12.01 -  Allah sevgisinde kıskançtır
 2008.11.24 -  Yazma yetisi üzerine iki çift söz
 2008.11.16 -  Anneler ve sevgililer
 2008.11.11 -  Sırlar harikadır. Ta ki yakalanıncaya kadar…
 2008.11.03 -  Geğiren tanrıçalar
 2008.10.27 -  Masumiyet insana en çok yakışandır
 2008.10.20 -  Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası…
 2008.10.13 -  Aldatan Erkeklere Kuşbakışı
 2008.10.08 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.09.29 -  Kadınlık nelere kadirdir!
 2008.09.22 -  İnsanlardan uzaklaştıkça Tanrı’ya mı yaklaşıyoruz?
 2008.09.15 -  Tesettür Kutsal kitabın ne tarafındadır?
 2008.09.08 -  Kutsal gerdek
 2008.09.01 -  Allah’ı Sevme Sanatı
 2008.08.25 -  Hıristiyan Mü’minler
 2008.08.17 -  Tutsaklığı sevmek
 2008.08.10 -  Dilek Tepesi
 2008.07.27 -  Bir çiçekle de bahar olurmuş
 2008.07.15 -  Dante Beatrice’e kavuşsaydı…
 2008.07.07 -  NLP’den ışıltılı kareler (2)
 2008.06.30 -  Karanlık mağaraların zavallı yarasaları
 2008.06.23 -  NLP'den ışıltılı kareler (1)
 2008.06.14 -  Cennette kadın figürü
 2008.06.08 -  "Yürek Acısı"
 2008.06.02 -  Erkeği tutmak kolay mı sanırsınız?
 2008.05.24 -  Her ölüm vakitsizdir
 2008.05.14 -  Reinkarnasyon
 2008.05.05 -  Kölenin öyküsü
 2008.04.28 -  İlahiyatçılar Hz.Muhammed'ten daha mı iyi biliyor?
 2008.04.21 -  Kadınlar cennetine hoşgeldiniz!
 2008.04.15 -   Biraz daha episteme,biraz daha özlem...
 2008.04.07 -  Bir kibir abidesine
 2008.03.31 -  Kadınlar erkekten ne duymak ister?
 2008.03.24 -  Repertuarımdaki üç kırık hayat
 2008.03.16 -  Kadınlarla hala tartışıyor musunuz?
 2008.03.10 -  Yoksa bu bir rüya mıydı?
 2008.03.02 -  Kadınlar ve tapınaklar
 2008.02.24 -  Hiç kimsenin kadınları
 2008.02.17 -  Ölüden isteme ile diriden istemenin farkını rica edeyim
 2008.02.12 -  Tanrı'nın yeryüzündeki başyapıtı üzerine
 2008.02.05 -  Sıradan ve yüce, yakışıklı ve bayağı
 2008.01.28 -  İdeolojik ve toplumsal baskıya karşı bireysellik
 2008.01.24 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.01.21 -  Nietzsche, Marks veya Tanrı’ya Küsmek
 2008.01.14 -  Yoksa bu fakiri aşktan bihaber mi sanırsınız?
 2008.01.07 -  Kadınınıza yüreğinizle dokundunuz mu hiç?
 2007.12.31 -  Dört Kitaba Sığmazsan, Sen Ne İşe Yararsın?!
 2007.12.24 -  Kadınların Gizli Dünyası Üzerine
 2007.12.16 -  Sosyal Demokratların Reel Politik Dramı
 2007.12.10 -  “En yakın dostum katilim olur mu?”
 2007.12.03 -  İnin O Şatodan Aşağıya!
 2007.11.26 -  “Çift Gerektirmeli Bir Tanrısal Adalet Sarmalı” -Özeleştirel bir yaklaşım-
 2007.11.18 -  Müslümana Sopa Caiz midir?
 2007.11.11 -  Sevgili Erkekler! Türk Kadınları Size Hiç Bakmıyor mu?
 2007.11.05 -   “Hz. Muhammed ve etkin dinleme sanatı”
 2007.10.29 -  Kahrolsun PKK veya kötü reklam yoktur
 2007.10.22 -  Barda oturan adamın düşleri
 2007.10.15 -  “Feminizm gerçekten feminin (dişil) bir akım mıdır?”
 2007.10.08 -   “Model Türkiye’yi görmek ya da görmemek”
 2007.10.01 -  “Aldatılan Adamın Komedyası”
 2007.09.24 -  Kadınların cebi neden yoktur
 2007.09.20 -  Benim adım aşk
 2007.09.17 -  Herkese merhaba!
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com