:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Bu oyunda bir sorun var… 
Semra Hoyraz   ( shoyraz@haberkonya.com )

Ne çok biliyor, ne çok şey söylüyoruz da rüzgâra bırakıp, savuruyoruz, savruluyoruz. Şu “pazar yerinde” naralar atmakla yetiniyoruz ya da naralara kulak tıkıyoruz. Kimi dinler görünen, kimi umursamaz gelip geçenlere bakıp da kah kendimizi pazarlıyor, kah pazarcı oluveriyoruz. Belki de birkaç kuruşa aldanıyoruz…

Bazen oyuncu, bazen seyirci, bazen de oyuncak farkına varmadan. Patron, işçi, çoğu zaman patron olmayı da işçi olmayı da pekala başarıyoruz. Kimi zaman öğrenen kimi zaman öğreten, oluyoruz da kabullenmiyoruz bilememezliğimizi. Ahkâm kesmek o kadar kolay ki, konuşmak o kadar muhteşem. Bir dil, bir ses ikilisi buna kafi gelir sanıyoruz çoğumuz. Her gün onlarca şey söylüyor, sadece söylüyoruz. Hırsın büyüklüğü altında ezilenler, engel tanımadan uçurumlardan atlıyor, okyanuslar geçiyor. Can çekişen nefisler emirler yağdırıyor, merhamet ve sevgiyi de geçtiği o uzun yollarda tüketiyorlar. Hedefe varıldığında zaten hırsın galibiyeti kutlanıyor. Ve sonrası çok kolay, muhalif olunamayacak kadar haklı konumdadır artık insanoğlu. Herkes ters gidiyor ve yanlış yola sapmış, her şey eksik yapılmaya başlanmıştır bu insanlarca. Burnu büyüklüğü asla kabullenmeyenler önünü bile zor görürlerken takılıp düşme ihtimallerini hiç barındırmazlar kendilerince muhteşem beyinlerinde. Ve etrafında pervane olan insancıklar tarafından rolünü hakkıyla yerine getiren oyuncu ve oyun, çok beğenilmektedir, beğenilmek zorunda hissedilir belki de…

Eveeet artık oyuna müdahale vakti gelmiştir… Herkesin beğendiği oyun güzel bir oyun değildir. Ve oyuncu herkes tarafından seviliyor ve beğeniliyorsa bir sorun vardır demektir.
Geniş bir saha düşünün, sahanın tam ortasında oyuncular, oyuncuların elinde birkaç parça eşya. Oyun kuralına göre oynanmalı ya da kuralı koyan olmalı birileri. Oynayamayan sahadan aynı hızla çıkartılıyor, yani safdışı bırakılıyor. Oyunda hile yapmak yasak. Ama kazanan hep hile yapan taraf oluyor. Oyunun hilelerini çözenler hilede oyun oynuyor. Zaten hilenin farkında olmayanlar ya amaca araç ya da sersefil meydan süsü oluveriyorlar. Yani ya kurala uyan olmalı ya da kuralı koyan, …

Artık hilede oyun zamanı.

Padişahlar çoğaldıkça soytarılar türüyor, kukla gibi kullanıyorum denilen soytarılar aynı oranda bende kullanıyorum diyorlar. Hileye oyun karıştı oyuncular birbirine girdi. Kötü karakter iyiyi, iyi karakter kötüyü oynuyor.
Basamaklaşmaktan korkmayan insan ezilmeye mahkum mu acaba? İşte oyunun en büyük hilelerinden birtanesi “nazik kabalık” üstünlüğünün farkına nasıl varılmasını istiyorsan o şekilde davranırsın. Kimse fark etmez. İkincisi “vur-kaç” zaten peşinden gelecek ve senin tuzağına kendisi düşecektir. Üçüncüsü ve düğüm noktası “güç bende” bunu hal diliyle bariz gösterir kahramanımız. Elinde rakibine karşı güçlü kozları vardır. Rakip kahramanımıza muhtaçtır, ama bu gerçek bir muhtaçlık değil yine oyunun bir parçasıdır…
Ne çok bilip de susanımız, hiç bilmeyip de konuşanımız var. Oyunda basamak atlayıp, zirveye koşarken özünden birçok parça düşürenimiz, toz toprağa karışmış ne olduğunu anlamamış, geride şaşkın bakanımız, kalanımız var. Hakemler bile oyunun bir parçasıyken kim müdahale edebilir ki. Ama yok herkes her şeyi çok iyi biliyor, biliyor ki bu kadar çok konuşuyor… Meydanda saf tutmuş oyuncular, sanki birbiriyle son söz yarışında ve bir plan peşinde. Yazıp kurguladığı senaryoları nasıl uygularım da birileri tarafından göğe taşınırım peşinde.

Ön sözün kim tarafından yazıldığına bakmadan son söz peşinde…

“Anne yengeç ve yavrusu uzun ince uzanan yolda, başlarına bir şey gelmemesi için varacakları yere kenardan kenardan ve sakin gitmektedirler. Yavru yengeç önde usulca yürürken annenin dikkatini bir şey çeker. Tüm konsantrasyonunu toplar ve dikkatini daha da arttırarak yeni yeni yürümeye başlayan yavrucuğuna bakar ve: “Yavrum neden böyle yamru yumru yürüyorsun. Düzgün yürüsene,bak yamuk yamuk yürüyorsun” der.
Yavru yengeç şaşırır, arkasını döner, annesine uzun uzun bakar ve şöyle cevap verir: “Peki anneciğim, önce sen doğru yürü ben sana bakarak doğru yürümesini öğrenirim”
Şimdi tüm yamuk yürüyen oyun kahramanları ve bu yamukluğa eşlik eden takım arkadaşları hala sahada kalabiliyor. Ama gözden kaçan acı bir gerçek var ki her oyunun bir finali vardır ve kazanan da kaybetmeye mahkûmdur… Aynı ölçüde acıdır ki o kahramanlar anne ve yavru yengeç kadar masum ve şanslı değiller.

Çok bilmek, çok söylemek değil, bildiğini doğru yerde söyleyebilmek marifet. Ne demişler “Ne kadar çok bilirsen bil, eğer doğru yerde kullanmıyorsan bilgi yüklü eşşekten farkın kalmaz” Yük taşımakla bilgin olunsaydı eğer, her halde ilk sırayı onlar alırdı. Eğer bir fayda güdülmüyor ve paylaşılmıyorsa, bu zenginlik burnu büyüklüğün göstergesi haline gelmişse, yapılacak çok bir şey kalmamış demektir. Yani zırhları kuşanmaya gerek duymuyor kimse. Savaş alanı pazar alanına dönmüş durumda. Kalem kılıç değil, para ve kariyer alınıp satılmakta aynı zamanda insan da. Kimse mert değil pazarlık bile yapılmıyor. Oyunun tiryakileri çoğalmakta ve hızla büyüyen bu kasırga daha geniş kitleleri içine almakta, yolunda gitmeyen bir şeyler var, kurallar tarafsız değil...
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 2 yorum yapılmış )

meryem [ 2008/06/17 20:51 ]
gercekten güzel konularta değinmişsiniz.yenı yazılarınızı beklıyoruz
[ 2008/05/23 12:04 ]
Evet haklısın canım kardeşim, Ne çok biliyor, ne çok şey söylüyoruz... Üstelik bizim bilgimizin Allah'ın bilgisi yanında ne kadar değersiz kaldığını bilmemize rağmen... Sözlerimizin insanları yaralamasına müsade verirken bile ne kadar zalim olabiliyoruz... Ve ne kadar nezaketten uzaklaştık. Selamsız sabahsız emirler yağdırır olduk birbirimize...
Yazını büyük bir keyifle okudum.
Bu güzel yazından sonra artık herkes haddini bilir umarım..Başta ben:)

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.10 -  Her ıslanan anlamaz!
 2009.01.02 -  Kırmızı kar yağınca…
 2008.12.20 -  Bir varmış…Bir yokmuş…
 2008.12.01 -  Dillendiriyoruz ama…
 2008.10.29 -  Aşktan öteye…
 2008.09.14 -  Bakış açısı…
 2008.08.17 -  Balıktan teşekkür mü bekliyorsun?
 2008.07.21 -  Hayal ve gerçek…
 2008.06.20 -  Papatyalar…
 2008.05.17 -  Bu oyunda bir sorun var…
 2008.04.19 -  Varım o halde düşünmeliyim…
 2008.03.26 -  Doğruların gölgesi yıkılmıyor
 2008.03.13 -  Asıl düşman kim?
 2008.03.01 -  Gelecekten mesaj var!
 2008.02.15 -  Neydik ne olduk?
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com