:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Leyla Hanım ritüeli 
Mustafa Azılıoğlu   ( mustafaazilioglu@hotmail.com )

Ssoprano Leyla Gencer'in külleri İstanbul Boğazı'na döküldü. Yunanlı Maria Callas'ın külleri de Ege Denizi sularına bırakılmıştı. Callas ve Gencer'in külleri iki ülke sularında şimdi.

Merhume Leyla Gencer İstanbul’a külleri ile döndü. Polenezköylü gayrimüslim bir anne ile Safronbolu’lu bir babanın kızı olan Merhume Gencer’in, İtalyan vatandaşlığını kabul etmeyişi onun ülke sevgisinin bir yansıması olmalı. İstanbul yerli yabancı herkes için büyülü bir efsane şehir. İstanbul’u gören herkes adeta büyüleniyor ve uhrevi bir aşkla bağlanıyor medeniyetler şehrine.

Yahya Kemal’in özleyişinde olduğu gibi.”Sana dün bir tepeden baktım azîz İstanbul! /Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. /Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! /Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer./Nice revnaklı şehirler görünür dünyâda, /Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. /Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yâda /Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.”
Merhume’nin ismine bakıldığında Müslüman ismi çağrışıyor. Mümin olup olmayışı bizi ilgilendirmiyor. Eylem ve söylem ikileminde şahsen eylem tarafındayım. Yaşadıkları dönem içinde kişilerin eylemine bakarım. Bana göre; Kişinin ne olduğu değil nasıl yaşadığı ve öldüğüdür önemli olan. Toprağı bol olsun denilirmiş eskiden.Toprak yok ne denilmeli onu da kestirebilmiş değilim.

Merhumeye resimlerinden aşinalığım var. Kendisini sağlığında hiç dinlemedim de görmedim de.. İmkânım olsa idi dinler miydim bilmiyorum. Aya İrini Kilisesinde rast gelmişti birkaç kez opera. Tercihimi başka yerde kullanmış, dünyaca ünlü! Arya’larından mahrum kalmıştım.

Okulda iken zayıf uzun boylu esmer güzeli bir müzikçimiz vardı, adı Ayşe Öztopkara idi . Müzik derslerinde erkek ve kadın sesleri dersinde bahsederdi hocamız müfredat geregi. Soprano ve Mezzo Soprano yanında sanırım birde alto vardı. Bas bariton tenor’u da unutmamak lazım. Soprano ile Merhumeyi tenor ile İtalyan Pavorotti’yi hatırlıyoruz. Birde Maria Callas olacaktı, unutmayalım Popüler kültür rüzgârları kimlere kimleri enjekte etmiyor ki... Bizim Bekdik Müzikçimiz Ayşe Hanım bize Kendi asli müziğimizi sevdirmiş caz opera bale zevklerinden biz fakirleri mahrum bırakmıştı her nedense.

Leyla Gencer ve İlham Gencer aynı soyadı taşıyan müzikçiler. Büyük Metropollerde batı kültürünün müzik rüzgârlarını üst gelir grubu insanlarına caz salonlarında sunan yaşı nerdeyse bir asra yaklaşan bir müzik virtüözü ve üstadı İlham Gencer. Allah’tan geri kalmış bir ilçenin çocuğu olduğumuzdan Gencer’lerin doyumsuz batı müziklerinden bihaber yetişmiş ama radyolarda Münir Nurettinleri, Hafız Burhanları her nasılsa dinlemiş haberdar olmuş idik. Yine burada bekdik kızı müzikçimiz Ayşe Hocamızın etkisi olsa gerek.

Kraliçe’nin ülkemizi ziyaret ettiği günlerde bir grup insanın gemilere doluşup müzik eşliğinde yakılmış cesedin küllerini sanki bir kutsal inancın ritüellerini yerine getirircesine tüm medya önünde yedi düvel eşliğinde Boğaz’da soğuk denizin rüzgârları eşliğinde bir gemiden denize dökülüşünü hayretler içinde izlemiştim. Müslüman bir coğrafyada Hint-Yunan ritüellerini anımsatan töreni ilk kez müşahede ediyordum. AB serüveni ile sanıyorum bütün bunlara bundan sonra alışmak zorunda kalacağız.

Osmanlı'nın son dönemlerinde Anadolu Kavağı sınırları içinde bir adet krematoryum(ölü yakma yeri) denebilecek yer varmış.. Cumhuriyet döneminde bu alanın askeri bölge ilan edilmesiyle unutulmuş ve harabeye dönmüş bina temelleri halen durmakta imiş. Tahaffuzhane,krematoryum yani ölü yakma yeri. Antalya’da tahaffuzhane için ruhsat talebinde bulunanılar bile varmış.
Şair ve Aydın İsmet Özel her ne kadar bu konuda suskun kalsa da ben duygu ve düşüncelerimi ifade edeceğim bu konuda.
Toplumların ifsad edilmesi veyahut kültürel deformasyona itilmesi böylesi küçük masum ritüellerle olur. Benlik arayışını tamamlayamamış kişi ve toplumlar için bu tip fenomenler ciddi tehlikelere giden yolların kapıları olabilir. Belki tam terside olabilir. İnancında sağlam bir mümin böylesi durumlardan etkilenmez. Ama olup biten tantanalı şaşaayı gören bazı akıllılar! Vasiyet filan edebilirler. Hele hele birde meşhur medyatik bir zat olur ise işte size bir ritüel daha.
Cehennem, Kutsal dinlerde ğünahkârların ateşte yanacakları çok büyük ateş çukurları olarak ta çocukluğumuzda hafızalarımıza kazındı.

Cehennemin korkunç ve ürkütücü ateşinin dehşetinden korkmayan olabilir mi?
Ebeveynlerinin baskısı ile gittiği Cuma vaazında vaizi dinleyip cehennem’den korkan ve tüm günahkârların orda yanacağını sanan yarım yamalak anlayan ve yorumlayan birinin kendini tüm yaşamı boyunca günahkâr hissetmesi sonucu “bari öte dünyada dirilmeden ölü iken bu dünyada yanalım” mantığı sonucu kendini yaktırma düşüncesi oluşmuş olabilir bir ihtimal de olsa.
1998 yılı istatistiklerine göre Japonya'da ölenlerin yaklaşık yüzde 98'i, Almanya'da yüzde 39'u, İngiltere'de yüzde 70'i ve ABD'de yüzde 25'inin yakıldığı söyleniyor ne kadar doğrudur bilinmez tabi.
Hindistan ve Nepal’da ölüler yakılıyormuş. Ben görmedim. Mezarlıklar yerine ölüleri yakma yerleri varmış. Hepsi de akarsu kenarlarında imiş. Çünkü cesetlerin külleri suya dökülüyormuş.

Umum Hıfzıssıhha Kanunu'nun 224. maddesine göre, ölü yakma işlemi 'isteyen ve gerekli işlemleri tamamlayan belediyelerce yapılabiliyormuş. 225. maddeye göre ise cesedin yakılabilmesi için; ölünün olağan- dışı sebepten ölmediğine ilişkin bir rapor, ölünün hayatta iken cesedinin yakılmasını istediğine ilşikin bir vasiyet ya da üç tanık, ölümün bir cinayet sonucu gerçekleşmediğini kanıtlayan, Emniyet'ten alınmış bir belge gerekiyormuş. 226. maddede ise yakım işleminden sonra kalan küllerin mezarlık idaresince korunması gerekiyormuş. Yani denize dökülür diye bir madde yokmuş Kanun Koyucuda.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş ''İslam'da insan sağken de öldükten sonra da yakılamaz. Ölüler yıkanır, kefenlenir ve toprağa verilir'' dedi. Muhammedi Musevi ve İsevi din geleneğinde ölü yakma ritüeli yoktur diyor Süleyman Hoca.

Bütün bunlara rağmen insanların neden kendilerini yaktırdıklarını hala anlayabilmiş değilim. Merhume Leyla Hanıma Allahtan bağışlanmasını dilerim. Her ne olursa olsun ülke vatan sevgisi olan bir insan bizim insanımızdır.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 1 yorum yapılmış )

Doçent [ 2008/05/21 10:17 ]
Bizim insanımız olmasına lafım yok,lakin bizim degerlerimizle son yolculuguna ugurlanmasını arzu ederdim.

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.06 -  Affan Dede'ye para saydım
 2009.01.30 -  Şimon ve Tayyip
 2009.01.21 -  Ne Zengin Fakir Ne Sen Ben Farkı Olsun
 2009.01.17 -  Ne haktan korkar ne hicap çeker
 2008.12.18 -  Yönetmek ve yönetilmek üzerine
 2008.10.24 -  Kılıç ipeği kesmez.
 2008.10.11 -  İKİ ÇAKAL
 2008.09.18 -  Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!
 2008.08.04 -  Monteskiyö’ den Emre Aköz ‘e
 2008.07.31 -  Katıra gem vursan at olurmu?
 2008.07.10 -  Sahipsiz köpek ne yapsin
 2008.07.07 -  Kalem ve kılıç
 2008.06.27 -  Haysiyetsiz meşhur muteber
 2008.06.08 -  İyi ki varsın Süleyman Bey
 2008.05.29 -  K...ni zevk sahibi imiş
 2008.05.27 -  Hürrem'in göğüsleri cezbetmiş Kanuni'yi
 2008.05.20 -  Leyla Hanım ritüeli
 2008.04.11 -  Asıl azmaz bal kokmaz
 2008.03.22 -  Dün bugündür,yarına ümitvarım.
 2008.03.13 -  Akif Konya’ya gelmiş haberimiz yok
 2008.02.27 -  Oh ne ala,mualla
 2008.02.14 -  Bir demet gül ve karanfil
 2008.02.12 -  Modernleşme yahut muhafazakar değişim
 2008.01.24 -  O iş benim boyumu aşar
 2008.01.22 -  Abdülhamid’in Mirası
 2008.01.17 -  Tebrikler Kime
 2007.12.28 -  Akif’i Kaç Kişi Anladı ki….
 2007.12.18 -  Pulsuz dilekçe
 2007.11.26 -  Güle Güle “Adamın Kralı”
 2007.11.15 -  Konya’nın Güzel Olan Tarafı
 2007.11.08 -  Dostumuz! Amerikadan Ne Aldık
 2007.11.03 -  MÜSİAD’da Mustafa Çalık ne dedi.
 2007.01.12 -  MERAK ETME
 2007.01.10 -  DOST DÜŞMAN OLURSA NE YAPILIR?
 2006.12.27 -  KIL TÜY
 2006.12.23 -  SİLLE-İ MİLLET
 2006.12.20 -  Cumhurbaşkanını buldum
 2006.11.29 -  ŞEHİRLERİN BAHTINA
 2006.11.23 -  DEVLET NİŞANI NEDEN VERİLMİYOR
 2006.11.22 -  TESEV RAPORU
 2006.11.16 -  DR. ANIL BEY
 2006.11.15 -  BİLMESİNİ BİLMEK
 2006.11.02 -  2016 da ne olacak?
 2006.10.31 -  Boşa Geçen Yıllar
 2006.10.27 -  Geyik türüne bir örnek de benden.
 2006.10.06 -  HEKİMLERİMİZ
 2006.10.01 -  Hekimlerimiz, Hastanelerimiz ve Sağlık Personelimiz.
 2006.09.22 -  Bereket yağar gönüllere
 2006.08.16 -  Ahh Osmanlı...
 2006.08.07 -  Siyasetçi kendini nasıl geliştirmeli?
 2006.07.31 -  İsrail-HAMAS Savaşı
 2006.06.28 -  Helvası olmayan şehir
 2006.06.16 -  SİYASAL YOZLAŞMANIN NEDENLERİ
 2006.06.02 -  UNESCO, SETTAR, MEVLANA
 2006.05.29 -  AHLAK VE KARAPINAR’DA PETROL
 2006.05.20 -  RAHVAN MEHMET VE MARATON YARIŞLARI
 2006.05.15 -  Okullar ne üssü?
 2006.05.11 -  Bu vebalden nasıl kurtulmalı
 2006.05.08 -  Tarihi İpek Yolunda Bir Garip Sultaniye
 2006.04.27 -  ABD'nin yerli dostu
 2006.04.10 -  AÇIK POKER
 2006.04.06 -  Şehrin en güçlü örgütü
 2006.04.03 -  Bu aşkı kim bitirdi?
 2006.03.30 -  Şimdi Nazım Hikmet Zamanı
 2006.03.27 -  Ne okuduğunuza değil, nasıl okuduğunuza bakın
 2006.03.24 -  HÜKÜMET(LER)E MÜTEDAİR
 2006.03.20 -  Recep Konuk;O bir Türkmen Bey'i
 2006.03.13 -  Kızılcahamam'da görmedikleriniz
 2006.03.09 -  Türkiye'nin şansı Özkök mü?
 2006.03.06 -  Teşkilat nasıl olmalı?
 2006.03.03 -  Bush'un Hindistan'da işi ne?
 2006.02.23 -  Tahlil değil gerçek
 2006.02.20 -  Tapusu olan konuşsun
 2006.02.17 -  Türkiye’de platonik siyaset mi var?
 2006.02.13 -  Konya'yı doğru algılamak
 2006.02.09 -  Doldur boşalt ateş et
 2006.02.06 -  YENİ YILMAZ GÜNEY
 2006.02.02 -  Siyasal Ahlak nedir?
 2006.02.01 -  İstikrar kimin işine yaramaz
 2006.01.26 -  MUHALEFET NİÇİN ERKEN SEÇİM İSTİYOR
 2006.01.24 -  ABD'nin son hamlesi
 2006.01.19 -  Ortak öngörü; Nükleer enerji
 2006.01.16 -  2006'nın en zor günleri
 2006.01.05 -  Türkiye'de neden Nükleer santral yok?
 2006.01.03 -  Kurtlar Vadisi-Irak'ın arka planı
 2005.12.27 -  Siyasette boşluk var mı?
 2005.12.15 -  Başbakan'ın gözünde Konya
 2005.12.12 -  Başbakanı beklerken
 2005.12.05 -  O bir üst kimlikli
 2005.11.28 -  Yekpare dünyanın ayrılıkçıları
 2005.11.22 -  Mavi mi yeşil mi akım?
 2005.11.16 -  Nafile anlamaz bunlar
 2005.11.13 -  Bir ülke daha iyi nasıl yönetilebilir ki?
 2005.11.08 -  Ateş hazır, Paris hazır mı?
 2005.10.22 -  Van Kedisi ile Van Canavarı
 2005.10.04 -  Abdullah Gül'ün Uçağında
 2005.09.28 -   Devlet Ve Devlet Adamlığı
 2005.09.22 -  Zenginleşme Formülü–2-
 2005.09.21 -  Zenginleşme formülünü buldum
 2005.09.05 -  AB SİZ TÜRKİYE VEYA TÜRKİYESİZ AB
 2005.08.31 -  Kerbolanlı Ahmet
 2005.08.27 -  Bir medeniyet tasavvuru olarak Vakıf
 2005.08.22 -  Statüko Nedir?
 2005.08.16 -  ACEM ÜLKESİ İRAN
 2005.08.02 -  EK PROTOKOL
 2005.07.20 -  'USA’ BİZİ USANDIRMAYI NE ZAMAN TERK EDECEK
 2005.07.15 -  CONİ VE MEHMET
 2005.07.02 -  Yecüc ve Mecüc rapsodisi
 2005.06.30 -  İkö
 2005.06.29 -  AH NİJAD…!
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com