Kitap yenilik araştırma denildiğinde ilk aklıma gelen isimlerden Mehmet Elmas. Bilgisayarı daha kimse bilmezken o, internet üzerinden yayıncılık yapmış bir Karapınar Pınarbaşı evladı. Beyefendi ağır azam görüntüsünün altında yüreği insan ve memleket sevgisi ile dolu ince ruhlu ve derin düşünceli bir arkadaşımız.
Annesi ve Babası bizim mahallenin insanları. Her ikisi ile de ortak anılarımız var. Mehmet ile olanı burada ifade etmek istiyorum. Kendisi ne yıllar sonra anlattığımda o yıllar bir film şeridi gibi geçmişti gözümüzün önünden. Tarihi Johnson Mektubunun verildiği 60 ‘lı yıllar. Kıbrıs’a Mersin üzerinden çıkarma yapma isteğimizin Konya üzerinden başlayıp mersinde bittiği, kursağımızda kalan bir Kıbrıs çıkarma sevdası.
Şimdiki yeri sanıyorum çarşı çeşmesi ile Seydi Koçakların dükkânları arasında olan bir otel vardı. Buğün o otel yok.”Sirkeli Siidi Ağa” da yok. Rahmetli Seydi Koçak. Allah Gani gani rahmet eylesin. Mehmedin babası Mustafa Ağa İşletirdi orayı. Biz Mehmetle mahalle arkadaşı idik. Çocukluğumuz birlikte geçmiş idi. Birgün Mehmedin Annesi elimize bir sefer tası verdi otele Mustafa Ağa’ya götürmemizi söyledi. Onun sanırım ögle yemeği idi. Birlikte götürdük. Orda iken Mehmet bana İtalyan yazar Edmonde de Amicis’in Çocuk Kalbi isimli kitabını vermişti. Oku demişti. Hediye etmişti bana. Okumalara başladığım ilk kitaplardan idi çocuk Kalbi. Belki de ilkokula yeni başlamıştım. Altı veya Yedi yaşlarında olmalıydım. Ben o kitapda çok şeyleri hem okudum hem örgendim. Vefayı arkadaş sevgisini verilen söze sadakati İtalyan Edmonde’nin kaleminden anlamıştım. Bana o kitabı veren Mehmet Elmas arkadaşımdı.
Bugün sabah görüşmemizde bir yazı gönderdi ve yorumlamamı istedi Mehmet.
Yazıyı okurken aklıma geldi yazdıklarım. Mehmet Elmas bana Merhum İbrahim Gündüz’ü çağrıştırıyor. Her ikisi de Karapınar’a emeği altın harflerle geçmiş iki önemli insan.
Mehmedin yazısına yorumum şöyle olacak:
Karapınar insanı yüreğiyle zekâsıyla istediğinde çok büyük işler yapmaya muktedirdir. Geçmişin Karapınarlı büyüklerinin kıt imkânlarla Karapınar’ı Konya’da ve Türkiye’de temsil etmeleri ile ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Mehmet diyor ki; “Rus yazar Radi fiş Mevlana adlı kitabında, Tebrizli Şemsin Mevlana ya doğru giderken, Konya topraklarında bir yerlerde “Hırtlak” meyvesi yediğinden söz eder. Aklınıza Neresi geldi
Ne dersiniz?”
Elbette ilk akla gelen Karapınar yani Sultaniye. Kivi meyvesi büyük marketlerin gözde yiyeceği. Hırtlak henüz buralarda arzı endam edemedi. Bir Karapınarlı bunu da sanırım kısa bir zamanda rafların arasına sokmayı başarır.
Mehmet diyor ki; “İngiliz kadın Casus Gertrude Bell'in 1913 yılında çektiği Karapınar fotoğraflarında, şimdiki Çarşı çeşmesinin orada taştan oyma oluklar vardı. Bu olukların orada olduğunu bilenler, olukların yerin altında olduğunu söylüyorlar. Sizce bu olukların Tarihi delil açısından açığa çıkması gerekmez mi? Ne dersiniz.”
Çok doğru. Bir yandan Turizm diye kendimizi yırtıyoruz. Diğer yanda elimizin altındaki değerlerimize sahip çıkmıyoruz. Annemin babası Hacı Cüllü Mustafa Ağa, Kör Atı ile yıllarca Karacadağdan Karapınar’ın tarihi çeşmelerine su naklinin bakım ve onarımını yaptı. Çarşı Çemesi,Çetmi Çeşmesi bugün akmıyor.Bir vakitler kimselerin evlerinde çeşme yokken Karapınarlı Kadınlar sabah namazı ile birlikte Çetmi Çeşmesi önünde “ğügümlerini” doldurur evlerine götürürlerdi.Bizler daha Yavuz Selim’de Oya Al,Mehmet Sönmez,Nilüfer Gür,Şevki Parlak,Celil Aktop,İhsan Güneş Öğretmenlerimizden hayatı tedris etmek için sabah erkenden okula giderken o yıllardaki Karapınar Kadınları bizim önümüzden geçmez bizi beklerler idi.Hal bu ki biz henüz on yaşında bile değildik.Anadolu’da savaşlarda kırılan yiğitleri düşündüğümüzde “Erkek” fenomenine Anadolu Kadınlarının ne ölçüde değer verip saygı gösterdiğini bizler o yıllarda görüp yaşamış idik.
O çeşmeyi pazar günü geldiğim Karapınarlılar Gününde Çetmi Mahallesindeki babamın ziyaretine geldiğimde görüp içim burkulmuştu. Yarı beline kadar toprağın altına gömülmüş adeta kaderine terk edilmiş.
Mehmet diyor ki; “Karapınar’ın simgesi haline gelen Ali tepesinde yıllarca yel değirmeni olduğu bilinir. Hatta Kar-Yem A.Ş. bastırdığı bir takvime bu değirmeni de resmetmişti. Bu gerçek olamaz mı?Ne dersiniz.”
Yel Değirmeni gerçek tabii ki.Çocuklugumuzda Hacı Ömerli ve Çetmili gençler çocuklar Yokarali muharebeleri yapardık.O dönemlerde vardı o.Sonra bir şehremaneti reisi imar için koskoca tarihi eseri yıktırmış.Yokarali Muharebeleri ayrı bir alem burada anlatmakla olmaz.
Mehmet diyor ki; “Karapınarlı jeoloji mühendisi Âdem Akbaş, Üzecek dağının etrafında yaptığı bir çalışmada burada mükemmel bir “sıcak su “ kaynağına rastladıklarını söylemişti. Sonrada bu olay unutuldu gitti. Araştırılamaz mı;?Ne dersiniz”
Karapınarlılar dernek Yönetimi olarak MTA bölge Müdürünü geceye davet etmeye gittiğimizde çay içerken sayın bölge müdürü o bölgede zengin termal su yataklarına rastladıklarını bizzat kendisi söylemişti. İnşallah bir gün termal Kaplıca Turizmi için orası devreye girer.
Mehmet diyor ki;” Bugün dünyanın her yerinde Karapınar kadınlarının el dokuması halısı mutlaka vardır. Açın googleyi inceleyin. Karapınar kadının el emeği göz nuru halılar nerelerde nasıl kullanılıyor. Özellikle ekonomisi Tarım ve hayvancılığa dayalı kırsal kesimlerde “küçük el sanatlarının” ekonomik değerini ortaya çıkması son derece önemlidir. Ne dersiniz?”
Ne diyeyim Allah derim.
Mehmet elmas diyor ki; “Dünyada eşi benzeri bulunmayan tabiat harikalarının içerisinde yaşıyoruz. Etrafımız tüm yeraltı şehri, obruk çökmeler ve Volkanik yükselmeler. Peki, biz bunlardan ne kadar yararlanıyoruz? Ne dersiniz?”
Biz bir gün yenile yenile yenmesini öğreneceğiz. Rus Çarı Nikola ya atfen söylenmiş bu söz.İsmail Topaloğlu hoca Karacadağ Karapınarlısı.Bülbül Başkan’ın elinden aldığı berat ile de Fahri Karapınar hemşehrisi.Bera Otelde Konya’nın yedi Harikası töreninde Konya Valisi ile yaptığımız ayak üstü sohpette 2009 yılı turizm tanıtma etkinlik takviminde yamaç paraşütü ve planör uçuşları için Karapınarın dahil edilmesini istemiştim.Ulusal ve uluslar arası düzeyde olacak olan etkinlikte bütün bunlar sanırım değerini bulur.
Mehmet diyor ki; “ Dünyaca ünlü çocuk kitapları yazarı ve Milliyet Gazetesi köşe yazarı Yalvaç Ural, yazdığı üç kitabında Karapınar’da geçen çocukluk anılarını anlatmaktadır. Kendisini de fahri Karapınarlı olarak tanıtmaktadır. Sayın Yalvaç Ural’dan kimin ne kadar haberi var? Ne dersiniz?”
Bir sonraki Karapınarlılar gününde inşallah davet edilir iyi bir tanıtım sağlanır Yalvaç Ural ile. Hem de vefa borcu ödenmiş olur.
Mehmet diyor ki; “ Şimdi tarihçilere sesleniyorum Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520- 1566) en büyük oğlu Mustafa’dır Kanuni Sultan Süleyman’ın Mahidevran adlı cariyesinden doğan Mustafa uzun süre Kanuni’nin tek çocuğu olarak tahtın tek varisi olarak gösterilmiştir. Ancak Hürrem Sultan’ın padişahın tek cariyesi olmasından sonra annesi Mahidevran’ın bir kenara itilip haremden kovulması üzerine en büyük çocuk olmasına rağmen Şehzade Mustafa önemini yitirmiştir. Onun yerine Padişahın Hürrem’den doğan çocukları Bayezid ve Selim, taht üzerinde iddialara ve hatta aralarında kavgalara başlamışlardır. Halk ve yeniçeriler tarafından oldukça sevilen ve değer gören Şehzade Mustafa ikinci plana itilmiştir. Bu durumla yetinmeyen Hürrem Sultan, padişah üzerindeki etkisini artırarak önce Kanuni’nin eski cariyesini sürgüne yollamış ardından da Şehzade Mustafa hakkında asılsız dedikodular çıkartıp vezirleri de bu işe alet etmiştir. Baskılardan bunalan padişah Hürrem Sultan ve diğer devlet önde gelenlerinin isteklerine boyun eğmek zorunda kalır. Sadrazamın ve Hürrem Sultan’ın Mustafa hakkındaki söylentilerine daha fazla dayanamaz ve oğlunun tahtı ele geçirme planları yaptığına inanıp onu öldürmek için harekete geçer. Nihayet Sultan Mustafa 1558 yılında Konya Karapınar veya Ereğlide bir hamamda boğdurulur. Bu Hamam Neresidir? Ne dersiniz?”
Bunu Tarihçilere bırakıyorum. Hürremin ne ile meşhur olduğu malum. İyi ki, Kanuniyi cezb etmiş iyi ki oğlu Sarı Selimi Taht’a geçirmiş. Aksi halde Ne külliye ne camii ne de hamam Karapınar’da olurdu.
Karapınar Tanıtma Kurulu oluşturulsun. Karapınarlı Profesörlerimiz sanat tarihçilerimiz hocalarımız dogal üyeleri olsunlar. Bizlerde karınca kararınca Mehmet Elmas gibi gönül ikliminin erleri ile destek olalım. Mehmet bu yazı senin eserin oldu sevgiyle kal.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 2 yorum
yapılmış )
[
2011/05/01 15:24
]
yaww mehmet elması bilmesek yutturacaksınız bize.... ondan vatansever olursa bizden kahraman olur siz kimi kandırıyorsunuz
[
2011/04/22 23:51
]
Mustafa Bey, Çok güzel bir makale olmuş. Mehmet Elmas hakkında yazdığınız şeylerin eksiği var fazlası yok. Gerçek bir karapınar aşığıdır. Sizinde yüreğinize, kaleminize sağlık. Hiç bir maddi çıkar gözetmeden ilçemizin tanıtımı konusunda çaba ve emek harcayan Mehmet Elmas gibi gönlü manevi karapınar sevdası ile dolu insanların çoğalması dileklerimle.
İsmail YAZAR