Bu yazıyı Anayasa Mahkemesinin kararından sonra kaleme alıyorum. Şaşırmamaya şaşırdığımız günlerden birinde. Hukukçu kıvamıyla değil, vatandaş penceresinden bakacağım hadiselere. Bir elimde “82 Anayasası” diğerinde ünlü hukukçuların yorumlarının bulunduğu gazeteler… Ve bir suç duyurusunda bulunacağım, Anayasa maddelerini açık açık yazarak…
Dedim ya “Vatandaş nasıl algılıyor”u bulacaksınız bu günkü yazımda. Üzerinden bir yıl bile geçmeyen genel seçimlerle halk iradesini ortaya koydu. Milletvekili sayıları buna göre şekillendi. Meclis (Yasama) aritmetiğine göre hükümet (Yürütme) kuruldu. Hemen bir not düşeyim; Ak Parti hükümeti bu dönemde de hukuk meselelerinden başını kaldıramıyor.
Yasama ve yürütme millet iradesiyle oluşuyor malumunuz. Cumhurbaşkanı’da yasama tarafından atanıyor. Yargı? Yargının atama süreci seçimle değil. Kaba bir ifade olacak belki ama memuriyet sistemi ile yargı mensubu olunuyor, sınav ve mesleki örgütlerin seçimleri ile düzeylere tırmanılıyor. Yargı’nın taçlandığı kurum ise Anayasa Mahkemesi. Cumhurbaşkanı atamasıyla Anayasa Mahkemesine üye olunabiliyor. Yargı mensubu olmak için milli irade şartı aranmıyor ama yargıçlar kararlarını “Türk Milleti Adına” veriyor.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde: 148. – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Yani? Cevabı objektif (!) gazete Milliyet veriyor “Anayasa Mahkemesi türban kararını verirken, ‘rejimle ilgili anayasa değişikliği yapılırsa’ kaygısına karşı, ‘anayasayı koruma’ görevi çerçevesinde, şekil denetimini aritmetik işlemlere göre değil, Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin uygunluğuna göre yapılması yönünde genişletti.” Çok afedersiniz de yetkiyi kimden aldı? Yapılan değişikliğin rejimle ilgili olduğu fikrine nerden kapıldı? Minarenin kılıfı dedikleri bu mu yoksa?
Değil Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanını bile sınırlandırılmış yetkiyi kullanırken, Anayasada net bir biçimde “Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceleme” yetkisine sahiptir” hükmü varken, nasıl yetkisini aşabilir. Üstelik davanın anayasa hukuku doçenti olan raportörü de “''Yüksek mahkeme davayı sadece şekil yönünden inceleyebilir.'' deyip davanın reddi yönünde rapor sunmuşken…
1 Mayısta, Devletin Kanunu, Devletin Valisi, Devletin Emniyet Müdürü, Taksime çıkarsanız yasaları ihlal etmiş olursunuz, terör örgütünün provokasyon riski var, yapmayın dediği halde, neden kartel gazete ve televizyonları “Kaygı” duymadılar. Polislerden bazıları tıpkı Anayasa Mahkemesi gibi yetkilerini aşıp “Orantısız güç” kullandıklarında, Milliyet ve Kanal D Yüksek Yargıçlara sahip çıktıkları gibi neden gariban polise sahip çıkmadı? Oysa onlarda terör örgütünün provokasyonuyla birilerinin zarar görmesinden “Kaygılanmışlardı”.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde: Madde 153. – “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.” 05 Haziran 2008’de Anayasa Mahkemesi, verdiği iptal kararını gerekçesini kamoyuna açıklamakla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına karşı suç işlemiştir. Şikayet ediyorum ey halkım, her kim ise bu şikayetimin muhatabı ona sesleniyorum. Yok mu bu ihlalin cezasını verecek? Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakanı, Milletvekili, Savcısı, Hakimi… Yok mu?
Et kokarsa tuzlarsın, ya tuz kokarsa? Türkiye Cumhuriyeti, “Kaygılarla”, vehimlerle yönetilecek bir devlet değildir. Başbakanlar, bakanlar Yüce Divan’da yargılanır, ya Yüce Divanın üyeleri?
Halk tabanında mutabakat tamdır. İnsanların inanışlarına, din ayrımı yapmaksızın milletimiz hoşgörü ile bakmaktadır. Kaos seven medyanın milletin huzurunu sevmediği açıktır. Yargı sisteminin sorgulanması ve millet iradesinin bir şekilde tecelli ettirilerek en azından yüksek yargıçların seçimle işbaşına gelmesi kaçınılmazdır. Bunun için görev siyasilere düştüğü kadar milletinde sorumluluğundadır. Verdiğimiz oy birilerinin eğip- bükebileceği; aşağılayıp hakir görebileceği bir işaret değil, hür irademizle ortaya koyduğumuz tavrımızdır, namusumuzdur.
Bu Millet namusuna sahip çıkacak haysiyet ve şereftedir. Birilerinin kaos çıkarmak istediğinin farkındayız, onlar bizim duruşumuzun farkında mı?