Erkler ayrılığı ilkesi ile yasama ve yürütmenin başı bir yargı darbesi aldı. Ciddi jeostratejik konjenktürel gelişmelere baglı belirsizlikler ara dönemler bu ülkenin kaderinden ebediyen çıkmadıkça benzeri yürütmeye dönük müdahaleler her zaman siyasi alan içinde var olmaya devam eder.
Türkiye dalgalanmadan durulmayacak. Sular akacak mecraını bulacak.lakin kayıp zamanlar silsilesi artık son bulmalı,yeni dönemler eklenmemeli.
Türkiye hiç bir zaman normal mecraında demokratik siyaset seyruseferi yapmadı.
Her halukarda bır etkı tepkı refleksi ile siyasi alan meşgul edilmiş. Yoluna dura kalka devam etmiş, bazen çamura batmış,biri gelmiş çıkarmış.
27 Mayıs tan sonra ihtilal ve darbe alışkanlıkları siyasi tarihimize belli dönemlerde davetsiz misafir gibi gelmiş konmuş bir sure sonra bir vasi bırakıp gitmiş.
Anayasa Mahkemesinin aldığı karar,ister esastan isterse şekilden her ne olursa olsun İktidar erkinin yani mutlak monark ın elini zayıflatmaya, monarkın tiranileşmesini önlemeye dönük belki masum bir koruma kollama mekanizma refleksi olarak düşünülebilir.Böylesi vesayet refleksleri altında ülkeyi idare eden iktidar,ister sol ister sağ, idarei maslahattan öteye kararlar alamaz.
Siyasi alanın daraltılması iktidarın monarkın destabilize edilmesi ancak iktidar erklerinin ayrı ayrı kurumlara dagıtılması ile mümkün olabilir.
Mustafa Kemal ve arkadaşları neden İktidar erklerini mecliste temerküz ettirdiler sizce.”Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” derken Fransız aydınlanma düşünürü Monteskiyö’nün kuvvetler ayrılıgı ilkesini bilmiyorlarmıydı? Buna rağmen 61 Anayasa Kurucuları neden bu ilkeyi ihlal ettiler o zaman.Cumhuriyetimizin banisi, elbette biliyordu.
Demokrasinin dengeli zikzaklar çizmeyen gelgitler bildiriler olmayan bir zemini için buna ihtiyaç vardı.Kuvvetler Ayrılığı ilkesi hiç geregi yokken 61 anayasası ile devlet yönetimine dahil edildi. Mustafa Kemal’in ömrü boyunca yapmadıgını ihtilal anayasa kurucuları yaptılar.Bu durum 82 Anayasası ile devam etti.Gelinen süreçte hiç bir iktidar ve siyasi oluşum buna hayır demedi.Buğün gelinen nokta bu durumun bir eseridir..Halbu ki 1924 Anayasası buğün için bile özgürlükçü bir yönetimin asaslar bildirgesi olarak devam edebilirdi.Her dönemde Anayasa degiştirmek adet haline geldi ülkemizde...Anayasalar İngiltere ve Amerika da oldugu gibi “10 Emir” benzeri sade, herkesce anlaşılır, ruhu ile lafzı arasında her zaman ve zeminde yorum farkı olmayan ve olmayacak, devletin bir yönetim esaslar bildirgesi olması gerekmezmi sizce.
Cumhuriyetin banileri cumhuriyetin kuruluşundan beri Yasama yürütme ve yargı erklerini meclise emanet ederek tepede oluşacak kavgaların önüne geçtiler. 1960’ta İhtilal sahipleri Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yönetim biçimini ve Anayasasını begenmeyerek degiştirdiler. Halbu ki bir toplumsal talep de yok idi. Yasama ve yürütme erki üzerinde bir vasi anlamına gelen yargı erkini meclisin elinden ve uhdesinden alıp atanmışların yetki ve inisiyatifine tevdi ettiler.
Yürütme ve Yasama, zaten her dört yılda bir halk tarafından denetlenmeye tabii tutulmaktadır.Mecliste bir muhalefet kanadı her halukarda vardır.Halk seçtiklerini begenmedigi zaman zaten kendi eliyle degiştirme iradesine sahiptir.İhtilaller ile millet iradesine vesayet koyan düşünce sahipleri ülkenin demokrasi yolculuğunu zaman zaman sekte vurmaya devam ettikçe ülkemizde ileri düzey bir demokrasi gelenegimiz asla olmayacaktır.
60’lı ve 80’li yıllar dış müdahallerin en yoğun yaşandıgı ve bu nedenle ihtilallerin yapıldıgı kayıp dönemlerdir. Demokrasi bize ya bol gelmiş ya da dar.Hiç bir zaman kendi mecraında bir demokrasi çizgisi takip edilememiş.Ülkeyi bu duruma getirenler yüzünden 61 den sonra İktidar sahipleri hiç bir zaman birbirine güvenmemiş.aralarında gizli bazen açık bir soguk savaş olagelmiş.
Eger biz kamil manada demokratik bir siyasi zemin üzerinde yönetim istiyorsak,vakit geçirmeden yeni bir millet sözleşmesi yapmalı ve millete başvurup onaylatmalı, millet iradesine dayalı bir esaslar bildirgesi ile devam edilmelidir.İngiltere Amerika bunu yaparken biz neden yapmayalım.Yok yapmayacaksak sistemin adını koyalım birbirimizi kandırmayalım.
Yeni bir siyasi partiler kanunu yeni bir sivil toplum vizyonu yeni bir gelecek projeksiyonu ile ülkemiz Mustafa Kemal’in işaret ettiği çağdaşlaşmayı başarmadıkça her iktidar değişimlerinde bu ve benzeri cepheleşmeler hukuk yasa adları altında cepheleşme ve hizipleşmeler ile boguşacaktır.
Yasama görevi yapan meclisin vekilleri en modern en çagcıl ve bizim tarihi gelenek ve mirasımıza en uygun elbiseler dikmek için orda mesai harcamalıdır.Çilek kiraz ve benzeri arabaşı sabah kahvaltısı eş dost sohbetleri yerine Üniversite sivil toplum ile gelecek projeksiyonları yapmalıdır.
Aksi durumlarda 411 her halukarda 9dan küçük sayılır.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )
Sayın yazar yine muhteşem tespitler yapmışsınız.ben yazılarınızı sürekli takip eden bir okuyucunuz olarak bir sıkıntıyıda alakasız olsada sizin yazınız üzerinden dillendirmek stiyorum.
KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
Konya Büyükşehir Belediyesi başarılı çalışmalarıyla adından söz ettiren ve sayın belediye başkanımız Tahir AKYÜREK'ten en alt kademeye kadar, tüm ekibi ile insan değerini çok iyi bilen , hastalara ve yoksullara yardımları, ilgi ve alakaları ile sempati toplayan, sosyal belediyeciliğe öncülük eden büyük bir kamu kurumudur.Hizmet ve gelir getirmesi için Belediyemiz KONBELTAŞ adında bir şirket kurdu. otoparkları kontrol altına aldı.konyadaki tüm parklar içinde zannediyorum sonucu çok fazla düşünülmeden SÜ.MERAM TIP FAKÜLTESİ önündeki YOL yani beyşehir çevre yolunu da otopark kabul etmiş ve yaklaşık 10 eleman ile burayı işletmektedir.bu yol bir çevre yolu ve tıp fakültesinin tam önüdür.yani bu yola park eden araçlar sadece ya beyşehir istikametine devam eder yada hastaneye giriş yapar.çevre yolu ve hastane önü olduğu düşünülür ise yolu daraltarak Çok büyük tehlike arz etmesinin yanında hastaneye gelen araclarda ya hasta yada hasta yakınıdır.hastanenin alt ve yan taraflarında özel parklar vardır ücretide günlük sadece 1,5 ytl dir.ama konbeltaşın yoldan aldığı ücret ilk 15 dakika ücretsiz sonra her yarım saatte 1,5 ytl dir.hepimiz hastane ye selam vermenin en az 1,5 saat sürdüğünü biliriz. neden?çünkü;yolu karşıya atlayıp güvenliği geçmek ve nereye gideceğini bilmek! siz düşünün geçecek süreyi birde hastalığınız uzarsa yandınız hastasınız ve üstüne kaçsaatveya kaç gün kalacağınızı bilmezseniz hastanede tedaviniz için fazla para harcamayın ,çünkü aslında amacı yol olan otoparka yetmez ben 5 saat için 15 ytl ödedim birde görevlinin kibarlığı kdv+ötv oldu.hastam içinmi yanayım,kdv+ötv li paramamı yoksa aslında hastaya paranın gerkliliğini ve eziyet edilmemesi gereğini çok iyi bilen belediyemin deli dumrul ve ya çok özür dileyerek deynekçilik yapıyormuş gibi gör