Esin abla.
İstasyon güzeli...
Bir elli boy, beyaz ten. Topluca. Boyalıdır her daim saçları. Güleçtir. Duldur.
Bağıra bağıra konuşur ve yer gibi sigara içer.
Şirazesi sonradan bozulmuş meczuplardandır. Yaşı, neşeli olduğunda otuz, sevimsiz olduğunda ellidir. Şeker şerbet zamanı kırk.
Halil emmi.
Yaşamak yorgunu, yetmişlik hamal. Öyle bir kenarda oturur durur ve unutulur. Sanırım ki, Halil Emmi de kendini unutur!
Ömrü çalışmakla ve yine çalışmakla geçmiştir.
Yaşamaktan umudu kalmamıştır. Ayak sürmektedir. Hani C.Bukowski’nin babaannesinin yaşlılığı için bir tabiri vardır. “O kadar yaşlıydı ki ölümünün hiçbir manası kalmamıştı!” Bu kategoriye yakındır.
Her neyse.
Ankara garında işte böyle Halil Emmi, Esin abla, Biletçi Nejla, Güvenlikçi Selim geçinir gideriz.
Herkes dili ve şaka anlayışı içinde takılır birbirine.
Geçen gün Halil Emmi ile Esin ablayı evlendirmeye niyet ettik.
Halil Emmi bakıma, Esin abla erkeğe muhtaç. Gerçi Halil emmi artık erkek sayılmaz ya bu da ayrı bir konu. En azından görünümü hala erkek!
Her ikisi de ikna olmaz ve beğenmezler birbirlerini.
Esin ablayı ikna etmek için Halil Emminin emekli maaşını, köydeki kıraç tarlalarını ortaya süreriz. Çeyizini ful aksesuar dizmeye kefilizdir. Kızdır, naz yapar. Rica, minnet, sevap yarım ağız “evet”i alırız ağzından.
Sıra gelir Halil Emmiye. Hali Emmiye laf anlatmak deveye hendek atlatmak kadar kolaydır! Duvara konuşur gibi oluruz. Her yolu dener araya erotik cümlelerde sıkıştırırız. Yavaş yavaş gevşer. Gayretimiz artar. Bu iş olacaktır!
Akşamüzeriydi ve istasyon sakindi. Nasıl olduysa oldu Esin Abla ile Halil Emmiyi yan yana getirdik. Herkes konuşuyor ve bir cümbüştür gidiyordu. Öyle ki o ağzını açmaya üşenen Halil Emmi bile bu gaza gelmiş “benim alacağım hatun…” türünde cümleler kuruyor ve sözde Esin ablaya laf atıyordu. Biz aralarını bulmaya uğraşırken Halil Emmi ile Esin abla işin olmazlarını sayıp döküyorlardı. Bulunmaz Hint kumaşıydılar!
Kimimiz Halil Emminin tarafında yer alırken doğal olarak bir kısım arkadaşlarda Esin ablanın cephesinde savaşı kızıştırıyordu. Curcuna kıvamını bulmuştu ve Halil Emmi boyunu aşan laflar etmeye başlamıştı. Şirazesi sonradan bozulmuş olan Esin abla Halil Emminin dediklerini duyuyor ama cevabı bize veriyordu. Artık ağzınla kuş tutsa olmazdı bu iş! Nefisler galeyana gelmiş eteklerdeki taşlar dökülüyordu. Halil Emmi, sen de kendini kadın mı sanıyorsun demişti. Ağır, tahrik edici ve yersiz bir cümleydi. Esin abla durdu, sigarasından derin bir nefes aldı ve Halil Emminin yüzüne doğru üfleyerek;
''Sana benzin döksem yanmazsın!'' diyerek kıçını sallaya sallaya taksilerin olduğu tarafa doğru yürüdü…