Kuşkusuz, kötü niyetli insan eli ile kısmen de olsa yozlaştırılmamış tek kutsal kitap olan Kur’an’la ve Güllerin Efendisi’nin diliyle akla yakınlaştırılmış cennet yaşamında hazır bulunan kadın figürleri üzerine anlatılanlara ilişkin hacimli kitapları dolduracak kadar çok şey söylenebilir. Ben, yalnızca birkaç ayet üzerinde durmak ve kişisel yorumlarımı eklemek istiyorum. Yalnızca, her birimizin kimi zaman sevgiyle bağrına bastığı, kimi zaman da zehir gibi içine çekerek katlanmak zorunda kaldığı katıksız gerçeği arıyorum. Doğrusunu Allah bilir.
Bağlam açısından, öncelikle şunu belirtmek isterim: Sonsuz güzellikler ve nimetlerle donatılmış bir “Harikalar Ülkesi”nde sonsuza dek genç kalacağınızı bilerek sınırsız bir özgürlüğe sahip olduğunuzu ve canınızın istediği her şeyi yapabildiğinizi düşünün. “Sonsuz bir gençlik”, “çoğunluğu sürpriz niteliğinde olan sınırsız nimetler, hazlar ve eğlenceler” ve “sınırsız bir özgürlük”… İşte bu, insan doğasına göre “mutluluğun kusursuz resmi”dir. Anlaşılan, cennetin mimarisi ve içeriği insan doğasının mutluluk düşlerine göre tasarlanmıştır. Cennette arzu edilebilecek tüm bedensel ve ruhsal hazların var olduğu göz önüne alındığında, şüphesiz kadınlar için de erkeklerin varlığından söz edilebilir; ancak cennet betimlemelerinde “cennet kızları”nın oldukça vurgulu olması cennetin insan doğasına göre tasarlanmış olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü ister hoşlanın ister nefret edin, bayanların tersine erkekler çokeşlilik doğası üzerine yaratılmıştır ve cennette de isterlerse birden fazla eşleri olabileceği bildirilmiştir.
Erkeğin genetik yapısına, bir tür “serçe etkisi” kodlanmıştır. Büyük olasılıkla, özgürlüğüne en düşkün kuş serçedir. Bir serçeyi yakalayıp eve ya da kafese kapattığınız zaman, yemeden içmeden kesilecek ve çok geçmeden kahrından ölecektir. Pratik anlamda çokeşliliğe girişmek veya girişmemek bir ahlak sorunudur; ancak bütün kadınların tadına bakma arzusu erkeğin suçu değil, doğasıdır ve erkek açısından o denli aşikardır ki, bunun varlığını en azından kuramsal düzlemde yadsımak tümüyle olanak dışıdır. Nehirler, denizlere doğru akmayı sürdürecektir. Ne yaparsanız yapın, onları dağlara doğru akıtamazsınız.
Bir ayette, cennet kadınları ile ilgili olarak “Onlar, tüyler altındaki yumurtalar gibidir” denmektedir. Başka bir ayette, “tertemiz eşler” ibaresi, bir diğer ayette ise, “göğüsleri henüz tomurcuklanmış kızlar/kadınlar” ibaresi yer almaktadır. Karşılaştırma, bir kavrama yöntemidir ve çoklukla istem dışıdır. Bu üç ayetin sözünü ettiği kadın figürünün niteliklerinin daha iyi kavranabilmesi için dünya kadınları ile karşılaştırılması zorunludur. Baştaki ibarede cennetteki eşlerin önüne “tertemiz” eşler sıfatının eklenmiş olması, ters kavramıyla düşünüldüğünde bana göre dünya kadınlarının fizyolojik kirliliği ile birlikte olaylara yaklaşımlarında yaygın olarak görülen ve neredeyse tüm erkeklerin şikayet ettiği tipik “olumsuzlama psikozu”na göndermede bulunmaktadır. Eşinin söylediği en masum söz ve davranışları, hatta zaman zaman kendisini mutlu etmek için söylediği veya yaptığı şeyleri bile akla hayale gelmedik yerlere çekip cince yorumlayarak söylediğine pişman etmeyen bir kadınla birlikte olan erkeği dünyanın cennetinde sayıyorum. Böyle bir bayan gören ya da duyan varsa, lütfen haber versin de gidip önünde keskin bir reveransla diz çökelim ve o güzel ellerinden hasretle öpelim. Nitekim içinde mide bulandırıcı hiçbir öğenin yer almadığı kesin olarak bilinen cennet ortamında zaten öyle olması gereken o kadınların tertemizliğine vurgu yapılması bir malumun ilamından ibaret olurdu ki, Allah gereksiz söz söylemekten uzaktır. Tıpkı, İhlas suresindeki “O doğurmamış ve doğurulmamıştır” şeklinde dile getirilen ve zaten herkesin malumu olan sözdeki asıl kastın Hıristiyanlığın sonradan icat ettiği “üçleme” ye atıfta bulunarak “Anneler ve çocuklar ilah olamazlar” biçiminde anlaşılması gerektiği gibi…
Demek oluyor ki, onlar sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda kişilik olarak tümüyle arı-duru olacaklar, vücutlarında ve davranışlarında eşlerini rahatsız edecek itici veya mide bulandırıcı herhangi bir unsura yer olmayacaktır. Bir hadiste belirtildiği üzere, eşlerini mutlu edecek her türlü hizmet davranışlarına hazır olduklarını söylemek istercesine eşlerinin gözlerinin ta içine bakacaklardır.
“Göğüsleri henüz tomurcuklanmış” sözü, son derece etkileyici ve nezih bir ifadedir. Erkeğin gözüyle göğüslerin kadın bedeninde kadınsılığı açığa vuran en arı-duru ve büyüleyici dişil simgeler olduğu dikkate alındığı zaman, bu ifadenin orada hazırlanmış olan bayanların vücutlarının dişil tazeliğin doruğunda olduğundan kinaye olduğu kolaylıkla düşünülebilir.
Öte yandan, “tüyler altında kalmış yumurtalar gibi” metaforu, “o güne dek kendisine özel yaratılmış bulundukları asıl sahiplerinden başka hiçbir insan ve cin tarafından görülmemiş ve dokunulmamış” oldukları anlamındadır.
Görüldüğü gibi, cennet kızları ile ilgili verilen bilgiler yeterince açıktır. Kimi batılı düşünürler, bir kutsal kitapta veya bir peygamberin diliyle böylesi şeylerin açıkça anlatılmış olmasını yadırgamışlardır; oysa İslam insan doğasının evrensel yasalarına paralel hükümler indirmekle kalmamış, aynı zamanda cennet insan doğasının mutluluk yasalarına uygun yaratılmıştır. Olan şey, sadece budur. Batılı düşünürleri yadırgamamalıyız. Çünkü bu konulardan söz edilmesini, bizzat bu dinin mensupları ayıplamaktadır... Ne yaman çelişki değil mi?
|
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 6 yorum
yapılmış )
[
2008/06/21 17:44
] |
|
çok güzel bir yazı teşekkürler
|
|
|
|
ne hoş mert bey yazınız kirlenmiş kadınlar muzdarip erkekler temiz kadın özlemi dırdırsız sade sevgi dolu masum kadınlara çekilen özlem;bir yanda cennette vadedilen melekileşmiş kadınlar...bunun yanısıra bir kadın olarak kirlenmiş ve kirletmeye çalışan erkeklerden muzdarip kalpsiz ve bencilliği ile nam salmış erkekler yanısıra cennette vaddedilen kadınla riçin de gılmenler olması ibaresi cezbediyor tabii...bu dünya imtihan ya sanırım kadınlar erkeklerin imtihanı erkekler de kadınların ols agerek ...cennette imtihan olmıyacağı için olsa gerek duru eşler sade güzellikler vadediliyor bunu düşünüp her iki cinsin de ozman birbirini önemsemeden yaşamasını öneririm .ozman kimse kimseye zarar vermemiş olur ne dersiniz.cenneti düşünelim arkadaşlar orada kurtulacağız kimbilir erkeklerden ya da erkekseniz kadınlardan...dediniz ki kurtulmak isteyen kim?işte bir de bu konu var bunu da ele almanızı öneririm mert bey kadınalrsız bir hayat ya da erkeklersiz... |
|
|
|
Değerli arkadaşlar. Daha önce de söylediğim gibi, site içinde polemiğe girmiyorum. İlke olarak ''Hayır'' demeyi ve kibiri sevmediğim için, işlerim olmadığı müddetçe benimle görüşme gereksinimi duyan herkesin, deyim yerindeyse, toplumsal statüsüne bakmadan ayağına gitmeyi yüksünmem. Ayrıca, sitede vermiş olduğum mail adresime gelen her maile mutlaka değer ve yanıt veririm. İnsanları, tartışmayı, sohbeti, hesapsız ve pazarlıksız dostlukları severim. Sıcacık sevgilerimle kalın... |
|
|
|
merhabalar mert bey yazılarınızı okumaya calısıyorum dil ve betimleme özelliklerini cok iyi kullanıyorsunuz fakat anlayamadığım bir konu var, neden kadınlar hakkında bu tarz düşüncelere sahipsiniz. bana öyle geliyor ki kadınlar konusunda cok büyük bir yaranız ve hani derler ya^''hangi diş ağrırsa dilde'' oraya gider diye...
sizinde bu konuda bir hassasiyetiniz var ve sizinde diliniz hep kadınlara gidiyor düşüncelerimin bu yönde oluşu konusunda yalnışmıyım bilemiyorum ama cevap yazarsanız sevinirin herşeye rağmen saygılarımı sunuyorum usta yazarımız |
|
|
|
Mert Bey, yazılarınıza baktığımda hep bir kadın konusu var, içgüdüsel duygularınız bazen dini kisveler altında yansıyor. Kadın merkezli yazılarınızın bazen çok sıkıcı bazen sapıkça geldiğini düşündünüz mü bilmiyorum ama haklılık payınızda yok değil. Toplum sadece kadın erkek ilişkisi üzerine kurulu değil en önemli temel taşı olabilir ama yazılarınızı biraz da farklı konular üzerine inşa etseniz.Artık sıktı daaa. En azından size yorum yazarken yorumumu basite indirgeyip imlaya takılmadım:) |
|
|
|
|
|
Yazarın Tüm Yazıları |
|
|
|
|