Dücane Cündioglunu akşam serinliğinde bir kulağımla radyoda dinlerken bir cümlesi ile pürdikkat kesilerek tüm benliğimle onu anlamaya dinlemeye verdim kendimi. Dücane, kavramları yorumlamada şark-İslam mütefekkirleri silsilesinden gelen bir tarza sahip. TYB bahçesinde geniş katılımlı bir dinleyici gruba hitap ettiğinde bende onu anlamak ve dinlemek için orada idim.
Kavramlar kelimelerle bir bütünlük içinde bir ressamın fırçası bir şairin gönül dili bir mimarın tasarımı bir kanun yapıcının evrensel hukuk düşüncesi bir ahlakçının estetik anlayışı bir imamın edep ve hayası bir liderin çağları aşıp gelen hedef ve idealleri ile örtüştüğünde içselleştirildiğinde taşlar zeminde daha bir başka duracaktır.
İnsani özel kabiliyet ve meziyetler vardır. Doğuştan ve sonradan kazanılan itibar haysiyet ve şöhret üzerine düşündüm bir lahza. Belli bir makam bir usul bir tarz gözetmedim.
''Politikacıların ahlâklı olmaları gerekmez, ahlâklı görünmeleri kâfidir.''cümlesi gerçek olabilir ama doğru değildir, yanlıştır. Etik olan Politikacılarında erdemli olma mecburiyeti vardır. Erdemli haysiyetli riyaset ile siyaset yapıldığında zirveler baş döndürecek ölçüde yükseklik arz eder.
Haysiyetlilik şöhrete muteberliğe tercih edilir. “Başkalarının sana vereceği değeri gözeterek, kendi nezdindeki değerinden vazgeçme! Haysiyet sahibi olmak, ahlâk sahibi olmak demektir. Çünkü herkes haysiyeti kadarıyla ahlâk sahibidir.” Zor kazanılan şeyler kıymetlidir.
Haysiyet kişinin en zor kazandığıdır. Kaybedilmesi çok acıdır. Bu bir acem külahıdır bilen giymez giyen bilmez misali.
Haysiyet, kişiye aittir. Kimse tarafından verilmediği gibi kimse tarafından da alınamaz. İtibar ve şöhret kişilere kurumlara insanlar tarafından verilir ve yine aynı kişiler tarafından geri alınabilir. İtibar şöhret ise avam veya havas fark etmez kişiye verilen sosyal değerdir. İtibar artar azalır kazanılır kaybedilir. İtibar edenin itibar edilene yargısı zemin zaman mekân üzerinde değişkenlik arz eder. İnsanların verdiği ve insanların aldığı itibar ve şöhrete önem verenler çoktur çevremizde.
Siyasi arenada kimler kimlere yem edilmedi ki. Bu acı gerçeği unutanlar gün gelip burada birilerine yem edildiklerini anladıklarında vakit çok geçtir onlar için. Bir vakitler şaşaalı mutantan etrafında pervanelerin döndüğü ikbal ve iktidar sahiplerinin elleri iktidardan düşünce, ellerindeki “oyuncakları” alınınca nasıl itibar irtifa düşmesi ile yüz yüze geldiklerini kendileri çok iyi bilirler.
Şöhret ve itibar başkaları tarafından verilir ve yine aynı şekilde geri alınır. Geri alınamayan tek haysiyettir. Haysiyetli bir kişi olmayı her şeye tercih ederim.
Siyasi şöhret ve itibar sahibi iken kaderin bir cilvesi neticesi iktidar, ikballerini kaybedip gözden düşenler itibar ve şöhretlerini kaybederler. Haysiyetlerini muhafaza edebilenler bir gün yine kaybettikleri itibar şan şöhreti geri kazanabilirler ama haysiyetlerini kaybedenler asla hiçbir şeylerini geri kazanamazlar.
Kişi haysiyetini ancak kendisi kazanır kendisi muhafaza eder ve yine kendisi kaybeder. Haysiyetini para pul makam şöhret itibar ikbal iktidar için bir araç gibi kullananlar siyasi tarih içinde fazlasıyla mevcuttur.
Siyasi haysiyet yoksunları dünyayı İtalyan gıovannı Makyavelli nin penceresinden görürler. Bu tiplerin Koçibeyden Yusuf Has Hacip den alacakları bir nasipleri yoktur.
Haysiyetini kaybetmiş bir toplum hürriyet ve istiklalini de kaybeder. Bütün bunları kaybedince istikbalin bağımsızlığın ne önemi kalır.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )
[
2008/06/27 16:56
]
Takvimu's-Siyase'de, Eflatun'dan siyasetle uğraşanın üç tip siyasete muhtaç olduğunu nakleder: 1. Kendi nefsi üzerindeki siyaset; 2. özel (veya seçkin) siyaset; 3. genel (veya avami) siyaset. Bu üçüncüsünü siyaset türlerinin en aşağı derecesi olarak görür. Buna göre, kişinin kendi nefsi üzerindeki siyaseti de siyasetin en üstünüdür.
Vaat ettiği siyaseti kendi nefsi üzerinde uygulayamayan, onu kendinde gösteremeyen, onu kendi iç dünyasına tatbik etmeyen birinden ne hayır beklenir? Siyaseti haysiyete tercih edenlerin yaptığı siyasetin adını ne koyarsanız koyun, o siyaset ''euzü'' çekilecek lanetli bir siyasettir.
Yine Farabi'den nakledelim (Fusul): Faziletli devlet, faziletli siyasetle olur. Faziletli siyaset faziletli toplumla olur. Faziletli toplum ise onu oluşturan faziletli şahsiyetlerin eseridir.