Ne haftaydı ama… Asırların Ergenekon Efsanesini utandıran ilişkileri, vatandaşın gözüne baka baka yalan söyleyip utanmayan pişkinleri gördük. Resim beliriyor artık vaktin daralmasına inat, yavaş yavaş açığa çıkıyor kirli işbirlikleri…
Hangi birini anlatayım. İsterseniz öncelikle ağzı köpürerek “Fethullahçılar” diyenleri konuşalım. Benim bildiğim üç tip vardır TV programlarında boy gösterip Fethullahçılar lakırdıları savuran. Birisi Hikmet Çetinkaya’dır ki, toplamada 0, çarpmada 1’e tekabül eder. Diğeri “Ulusalcı” Doğu PERİNÇEK, üçüncüsü ise soyadı ile müsemma ulusalcı Prof.Dr. Yalçın KÜÇÜK...
Perinçek ile Küçük’ün ortak özellikleri terörist başı ile boy boy çektirdikleri fotoğraflardır. Doğu, apoya çiçek verirken görüntülenir, Küçük ise teröristlere “Kardeşi apo” nezaretinde ders vermektedir… Yalçın KÜÇÜK’ün “Emperyalist Türkiye” isimli kitap diyemeyeceğim bir de paçavrası vardır. Şimdilerde SKY TURK kanalında yorumculuk yapıp, “Paşa Hazretleri” diye hitap ettiği Mustafa Kemal’e ağza alınmayacak hakaretleri utanmadan yağdırır edepsiz adam, kankası apoya bağlılığını gizleyerek şehit analarına vatan satılıyor nutukları atar... Kutlu Doğum Haftalarını Cumhuriyet için tehdit görenler Perinçek ve Küçük için ne diyorlar acaba? Bir İmam Hatip gecesi yakalarız da başörtülü bir kız resmi çekeriz diye fellik fellik dolaşan gazete deklanşörleri bu iki apo dostunu fark edememişmi? Kızının diploma törenine başörtülü olduğu için alınmayan annenin fotoğrafını çarşaf gibi yayınlayan Milliyet, Perinçek ve Küçük’ün apo ile kol kola çekilmiş fotoğraflarına sayfamı bulamıyor? Gazetelere yansıyan bu fotoğraflar için Cumhuriyet’in Savcılarını göreve davet ediyorum?
Yargıtay tarafından suçsuz olduğu tescil edilen Gülen’in bölücüler ile çekilmiş fotoğrafına rastladınız mı? Hocaefendi dünyanın dört bir yanında okullar açıp, diyalogun savunuculuğunu yaparken, terör örgütü kurup, terörist başına çiçek verenler vatansever oluyor öyle mi? Milliyet uyusa da Millet bunları kaydediyor.
Bir başka resim Ergenekoncuların kilisede çekilmiş fotoğraflarıdır. Elbette fotoğrafı konuşturacak değilim, bütün dinlere saygım var, ancak umulur ki Eyup Sultan’da da çekilmiş bir resimleri olsun. Yoksa laikliği sadece camiler mi tehdit eder? Ulusalcılık kilise kapılarından mı himaye görür?
Geçen haftanın ilginç olaylarından biri de Deniz BAYKAL’ın büstünün basına yansımasıydı. “Ergenekon Avukatı’nın” büstü yapılmasa ciddi sıkıntı yaşayabilirdik. Çok şükür birisi elini çabuk tutmuş da dikmiş heykeli. Sinirleri alınmış Baykal büstü sahicisinden daha nazik görünüyor.
Bay Baykal Ergenekon soruşturmasından endişe ediyor. Tabir caizse biraz da “ti” ye alıyor. Tutuklananların çok önemli kişiler olduğunu vurguluyor. (Bizce nefes alan herkes önemlidir, Önder Sav bile) Cumhuriyet Tarihinin en büyük yolsuzluklarından birine imza atan Engin CİVAN’da Emlakbank genel müdürü değimliydi, önemsiz görevmidir genel müdürlük? Hızını alamıyor bu soruşturmanın sonu “Şemdinli” gibi olur diyor. Allah aşkına bu Baykal sahici mi yoksa büstü mü konuşuyor? 367 tartışmalarında Anayasa Mahkemesini tehdit eden, Ak Parti kapatma davasında Mustafa Özyürek aracılığıyla kına yakıp, iddianamenin haksız olduğunu söyleyen akademisyenlerin susmaları gerektiğini vurgulayan büstüydü de şimdi konuşan mı Baykal? Deniz Bey sizin ne büyük bir takiyye üstadı olduğunuzu Sosyalist Enternasyonel bile kabul ediyor…
Bir diğer olay: Usta gazeteci (!) Mehmet Ali Birand 32. Gün’de Tuncay GÜNEY’i konuk etti. Malum Güney Ergenekon’un kara kutusu. Programın deşifresini yapacak değilim. Sadece bir bölümü paylaşacağım. Güney Birand ile ilgili bir istihbarat raporundan bahsetti. Söz konusu belgeye göre Birand Avrupa’lı bir ülke adına çalışıyormuş… Türk insanın mimiklerine pek de benzemeyen bir hayret ifadesi belirdi Mehmet Ali Beyde, gözleri büyüdü, biraz mütebessim biraz da ürkmüş bir haldi gözlediğimiz. Şaşırmıştı iddianın karşısında; ama ben hiç şaşırmadım…
Ak Parti davasında ise son viraja girildi. Anayasa Mahkemesi Üyeleri’ne Raportörün hazırladığı rapor takdim edildi. Mahkeme Başkanı üyeleri “rahat bırakın” dedi. Umulur ki demokrasimiz de rahat bırakılır… “Gazete haberleriyle” irtica odağı olmakla suçlanan Ak Parti kapanacak mı? Belgeleri, silahları, günlüklerde belirtilen darbe hazırlıkları ile uyuşan eylemleri ile Ergenekon çözülecek mi? Yaman çelişki dedikleri bu olsa gerek.
Geçtiğimiz hafta gazetelerde yayınlanan ilginç bir diyalogu aktararak yazımı bitirmek istiyorum. Eski Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu'nun “Hacı yemeğinde” Hurşit Tolon, memleketin çok kötü yönetildiğini söyleyerek ''Vatan satılıyor, ülke batıyor. Artık silkinmek, milleti uyandırmak lazım.'' diyor. Paşa'nın bu konuşmasına yemekte bulunan Ramiz Ongun'dan tepki geliyor: ''Sizde vatan, millet işlerine yeni giren genç subayların heyecanını, acemiliğini gördüm.'' Bu sözlere şaşıran Tolon, ''Ben 50 yıl bu ülkeye hizmet ettim.'' Cevabını veriyor. Ongun, tekrar söz alarak: ''Vatana biz de hizmet ettik. 12 Mart'ta, 12 Eylül'de kendimizi siper ettik. 2 dilim, 2 diplomam var. Sayenizde doktora yapamadım. Şu anda 480 milyon alan Bağ-Kur'luyum. Vatanıma, milletime helal hoş olsun. Siz emekli olsanız da makam aracınız, korumanız var. Hâlâ kendinizi bu milletten alacaklı mı görüyorsunuz? Paşa, şunu unutmayın. Biz bu vatanı rütbe, makam için değil, karşılıksız sevdik.''
İzninizle Ramiz Ongun beyin sözlerinin yanına yakışmasa da fakir de görüşünü belirtsin: Diyelim ki Ak Parti de Ergenekon da kapandı. Siyaset yasağı, trenden atlayanlar derken CHP birinci parti oldu. Memlekette yine 28 Şubat havası… Sonrası gelişmeler ne olur? Sandığı kastetmiyorum, sandıktaki cevap çok ağır olur. Asıl cevap sokaktan gelir, “Mandacılara”, kiliselerden millete saldıranlara bu toprakları dar etmek boynumuzun borcu olur.