:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Yakınlık ne anlama gelir? 
Memduh Nihat Ada   ( memduh_nihat@mynet.com )

Son derece ince ayrıntılarla bezeli yatak odası hikâyelerinden birini bitirince, ikimiz de güldük ve ben ilk defa ben de benimkilerden birini anlattım ona. Ben anlatırken, onun yüzü de hayretle şekilden şekle giriyordu. Hikayeyi bitirmeme gerek kalmadan, birasını kaptığı gibi ayağa kalkıp kapıyı ardından çarparak odadan çıktı. Bense çok şaşırmıştım, peşinden gidip sorunun ne olduğunu sordum. Yanına gittiğimde soyunuyordu. Yüzüme bile bakmadan yatağa girip başını yastığın altına soktu.

Salonda kanepeye uzanmış, pencereden dışarıda parıldayan ayı seyrederken, geçmişimi dinlemeye dahi tahammül edemeyen biriyle gerçekten yakın bir ilişki kurup kuramayacağımı sordum kendi kendime. Nasıl bir hayat yaşadığımı ve niye öyle yaşadığımı bilmeyen birine kendimi nasıl yakın hissedebilirdim ki?

Eğer içimden geldiği gibi konuşamazsam evliliğim duvara toslayacaktı; bunun bilincindeydim ve engel olmak için bir şeyler yapmak istedim. Mark üç gün boyunca ağzını açmadı, selam bile vermedi. Bense bekledim. Mark konuşma yeteneğini tekrardan kazanır kazanmaz, birlikte yediğimiz ilk yemekte, içimdekileri döktüm. Bu durumu açıklığa kavuşturmadan ilişkiye daha fazla devam edemeyecektim. Çiftler arasındaki iletişim ihtiyacına değinerek ılımlı bir başlangıç yaptıktan sonra, bulabildiğim en yumuşak ses tonuyla sorumu sorarak konuya girdim:
“Senin lügatinde yakınlık ne anlama gelir?”

Hiç de aptal biri olmayan Mark, doğal olarak konuşma başlamadan önce bu soruyu düşünüp cevabını çoktan hazırlamıştı. Kendinden oldukça emin bir ses tonuyla kesin bir açıklama yaptı. Yakınlık tanımlaması aşağı yukarı şöyleydi: “Hayatını biriyle paylaşmak ve tabi ki cinselliği de barındıran fiziki sevgi. Karşındakiyle ortak olan yönlerinin tadını çıkarıp farklı yönleri kabullenmek. Bana göre hepsinden önemlisi de, o insanın yanındayken kendim olabilmek, o kadınla birlikteyken dış dünyada takmak zorunda kaldığım tüm maskelerden kurtulduğumu hissetmek. Yorgunluktan tükenmiş vaziyette eve geldiğimde sevdiğim kadınla birlikte oturup televizyon seyredebilmek. Gerçekten de en çok onun fiziksel varlığına ihtiyacım var; hatta çoğunlukla yanımda sessizce oturmasına.

Elbette onunla sohbet edebilmek de çok önemli, ama ilk bakışta konuşma meraklısı gibi görünmeme rağmen en değer verdiğim şey bu değil. Aslına bakarsan bazen konuşmak geçen gün aramızda olanlara benzer gereksiz sorunlara yol açabiliyor. Tekrar böyle bir şey yaşamamıza gerek yok. İnsan sevgilisinin bütün hayatını bilmek zorunda değil. Benden önce birkaç ilişki yaşadığını biliyorum, ama onlardan bahsetmemeyi tercih ederim. Geçmiş geçmişte kaldı. Benim için önemli olan bugündür. Çünkü bugünü yaşıyoruz.”

Bu kez duyduğum yoğun öfkeden dolayı ben konuşma yeteneğimi kaybetmek üzereydim, ama öfkemi göstermemeye çalıştım. Oldukça makul ve mantıklıymış gibi görünen açıklaması, aslında bütünüyle palavradan ibaretti. Yutkundum ve yavaşça konuşmaya başladım. Söylediklerinin çoğuna katılıyordum. Biriyle yakınlaşmak için, kişinin gerçekten kendisi gibi davranabilmesi gerekliydi. Buradaki sorun şuydu: Birinin kendisi gibi davranması, bazen diğer kişinin kendisi gibi davranmamasına yol açıyordu. Fiziksel temas, sevgililer için kesinlikle vazgeçilmez bir gereklilikti, ama ilişkiyi ilişki yapan şey büyük ölçüde sözel iletişimdi.

Ve eğer geçmiş ona göre çok önemli değilse, neden sürekli kendi geçmişinden bahsediyordu? Bunun üzerine Mark, yapılacak en iyi şeyin bu faydasız tartışmaya bir son vermek olduğunu söyledi. Bu şekilde hiçbir yere varamayacaktık. Bundan böyle tanışmamızdan önceki romantik ilişkilerimizden ikimiz de bahsetmezsek sorun çözümlenecekti. İlişkimiz her şeyden önemliydi. İyi fikir, dedim, ama karşılıklı bir ilişki yaşıyoruz. Bu noktayı ilişkimizin başından beri vurgulaşmıştım ve o da kabul etmişti. Ben onun başından geçen tüm romantik ilişkileri biliyordum, üstelik bunları bana anlatma zahmetine en azından yüz defa katlanmıştı, işte bu nedenle şimdi dinleme sırası ona gelmişti. Daha önce anlatacaklarımı bitirmeme hiç fırsat vermemişti. Ancak ben de anılarımı anlatabilirsem temiz bir sayfa açıp her şeye yeniden başlayabilir, eski günleri arkamızda bırakabilirdik.

Sonia Rivera-Valdes / Marta Veneranda’nın Yasak Hikâyeleri
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
Şu ana kadar yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapmak ister misiniz?

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.12 -  Otur oturduğun yerde
 2008.12.12 -  Kumar oynamıyor musun?
 2008.12.02 -  Biz aşkı Orhan Gencebay’dan öğrendik...
 2008.11.25 -  Su akar yatağını bulur...‏
 2008.09.09 -  Beyaz mendil
 2008.08.16 -  Su toplayan yerimiz, neremiz?
 2008.07.31 -  Yeşil taşı arıyorum
 2008.07.19 -  Yakınlık ne anlama gelir?
 2008.07.01 -  Ben korkağın tekiyim…
 2008.06.23 -  Ninem, ağzına sağlık...‏
 2008.06.16 -  Getire getire bunu mu getirdin?
 2008.06.09 -  Esin Abla ile Halil Emmi
 2008.06.04 -  Bin kaç oluyor?
 2008.05.22 -  Ne budala bir oyun!
 2008.05.14 -  Nasıl kıskanmam?
 2008.04.22 -  Hakemi gözüm ısırıyor!..
 2008.04.08 -  Ellerimi bir çocuğa verdim...
 2008.03.31 -  Çay daveti
 2008.03.24 -  Başka cumartesi
 2008.03.19 -  Bir Zeynep vardı...
 2008.03.15 -  Bacanak kardeşim (2)
 2008.03.06 -  Bacanak kardeşim (1)
 2008.02.29 -  Gül kanayarak açar!
 2008.02.23 -  Kelam bilmeden “kelam” etmek
 2008.02.19 -  Seninle…
 2008.02.16 -  Çiçekçilere uğrayın
 2008.02.11 -  Şenlik yapılsın!...
 2008.02.08 -  Biz ona masal deriz
 2008.01.31 -  Yükseklere nişan alanlar‏
 2008.01.26 -  İnsan bolluğu
 2008.01.17 -  Bataklık bekçileri
 2008.01.09 -  Yorgancı ile kuyumcu
 2008.01.03 -  Geceler içimde hece
 2007.12.28 -  Gülüm
 2007.12.18 -  İş teklifi...
 2007.12.17 -  Korkmak...
 2007.12.12 -  Zarlar atılmıştır!
 2007.12.05 -  Sevgilim olmayan uyku
 2007.11.29 -  Bu kitaplar kaça?-2
 2007.11.19 -  Bu kitaplar kaça?-1
 2007.11.12 -  Nedir baktığın dede?
 2007.11.06 -  Meşguldüm dönemedim, yoğundum yazamadım
 2007.10.29 -  Kızım sana söylüyorum!
 2007.10.21 -  Kalbime sordum
 2007.10.15 -  Rıfat
 2007.10.08 -  Eylül, yine gel
 2007.06.18 -  Hoşçakalın
 2007.06.02 -  Yaşamak galip geliyor
 2007.05.29 -  Orman yanıyordu
 2007.05.25 -  Söyleyeceklerim Var 2
 2007.05.22 -  Söyleyeceklerim var 1
 2007.05.17 -  Üşüyorum kapama gözlerini...*
 2007.05.14 -  Siyah yıldızlar
 2007.05.10 -  Sarhoştan yağ çıkarmak
 2007.05.07 -  İnsan değil misin usta?
 2007.04.30 -  Bir başka zemin...
 2007.04.28 -  Tabanca ile gösterilen penaltı...!
 2007.04.23 -  Güller mi düşüyor gözlerinden?
 2007.04.16 -  Bazı Aşkların Ölümdür Kafiyesi"*
 2007.04.09 -  Her tebessümün kankardeşi
 2007.04.01 -  Ömrümü içine alan parantez
 2007.03.26 -  Bizim mahallenin abisi
 2007.03.19 -  Yandı,bitti,kül...
 2007.03.13 -  Meşgul görünmekten bıktım.
 2007.03.05 -  Cesaretsiz adamın notları 2
 2007.02.27 -  Cesaretsiz adamın notları 1
 2007.02.22 -  Kaç tavuğunuz var?
 2007.02.12 -  Karakış
 2007.02.05 -  Geri dön çocuk!...
 2007.01.30 -  Ya taş, ya kuş...!
 2007.01.22 -  Uykusuzluk neler yazdırıyor insana…
 2007.01.16 -  Güzel abim...
 2007.01.08 -  Güneşin kızını isteyen fare
 2006.12.25 -  Doğum günüm
 2006.12.19 -  Çıldırın!
 2006.12.09 -  Yağmurumuz var
 2006.12.04 -  Bol nahtarlı bir hikaye
 2006.11.27 -  Temayül ve uçurum
 2006.11.20 -  Yazı ve hüzün
 2006.11.13 -  Ve sen...
 2006.11.06 -  Geceydi
 2006.10.30 -  Bir Türk Dört Japon
 2006.10.26 -  Bekliyorum…
 2006.10.16 -  İnadına gülümsemek
 2006.10.11 -  Kardeşimdi...
 2006.10.09 -  Başlarken…
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com