At ile eşek hikâyesidir malum. Katır zavallı bir hayvandır aslında. İnsanlık âlemi için çok faydalıdır. Nesebi sıkıntılı olduğundan âlemde itibarı yoktur.
Şair Şeyhi meşhur harnamesinde “bir eşek var idi zaif-i nizar katı yük elinde şikeste vüzar” derken toplumun en alt ve en üst kesiminin halini ifade ederek bir durum tespiti yapıyordu. Eşek tasviri ile fakirliği gelişmemişliği zayıflığı ortaya koymuştu Kütahyalı Şeyhi.
Ülkeler içinde de at mesabesinde itibarlı ülkeler yanında eşek ve katır seviyesinde değer gören ülkelerde vardır. İtibarlı ülkelerin değer ölçüsü en başta mal ve hizmet üretiminde zirvede olmalarıdır. Ekonomi piyasasını onlar belirler. Ekonomi aktörlerinin kalitesi onları âlemde yükseltmiş çekici lokomotif vazifesi üstlenmiş zirvelere tırmandırmıştır.
Dış borç olayında boyunları bükük değildir. Ekonomileri sayesinde sanayi ve dış politikada dünyanın kelek kesen jandarması olarak belirleyici güç odaklarıdır. Haksızda sayılmazlar hani.
Mal ve hizmet üret(e)meyen ülkeler asla “at” mesabesine yükselemezler. Yeterli ölçü ve nitelikte mal ve hizmet üretemeyenler dış pazarlarda rekabet edemezler.
Dış borcu çekip çevirmek doğru yatırımlarda kullanmak siyasi riyasetin başarısıdır. Buğün bizim dış borç sorunumuz varsa ki vardır bunun sorumlusu bellidir. Siyasi bağımsızlık için en önce ekonomik bağımsızlık gerekir.Her sene artan cari açıklarla her sene sarmal gibi büyüyen dış borçlarla nasıl bir bağımsızlıktan söz edilebilir.Alınan dış borçlar, doğru yatırımlarda doğru adamların elinde doğru kullanılsaydı , bugün dış borç sorunu olurmuydu?.
Eşek veya katır üzerindeki ağır yüklü semeri dış borca benzetmek mümkün olabilir. Bu borçtan kurtulmak için yapılanlar ne kadar doğru ve isabetlidir.
Ekonomi, faiz, kur, dış ticaret açıkları, işsizlik, enflasyon ve bunun türevi bir takım dengeler üzerinde durmaktadır. Tereyağından kıl çeker gibi her şeyi bir çırpıda düzeltmek mümkün değildir ama doğru makro ekonomik kararlılık iradesi göstermek mümkündür.
Ekonomi çarkını çevirmek için yüksek faizle borçlanılmakta. Bu sarmal durum batağa saplanma ihtimali ile her sefer ki borçlanma nedeniyle ile artarak çözümsüzlüğe doğru olumsuz bir gidişata götürüyor.
Yapılması gereken doğrudan yabancı sermayeyi ülkeye getirmek, ani para çıkışlarını engelleyecek kuralları koymak, ihracat kalemlerini yükseltmek, bilim ve teknikte markalar oluşturmak, her şeyde makul seviyede dışa bağımlılığı azaltmaktır.
Doğrudan yabancı sermaye işsizliğe çözüm olur. Kamunun vergi kalemlerini artırır. Yatırım ile yeni yatırımların önü açılır. Oysa doğrudan yatırım yerine kısa vadeli menkul kıymetler üzerinden yapılan girişler ani çıkışlarla kamu maliyesini tedirgin edebilecek tuzaklarla doludur.
2001 yılında 114 milyar dolar olan dış borç sarmalı artarak bugün 270 milyar dolara yükselmiş. Milli gelirdeki yükselme ile kıyas edildiğinde ortaya çıkan refah borçlanma kalemleri ile sağlanmış. Borçlanma ile sağlanan büyüme ne kadar doğru olabilir.
Bugün uygulanan mali politikanın esası, sıkı mali disiplin, esnek kur’a bağlı ihracatı öngören bir büyüme stratejisidir. Amaç dış borcu minimize hale getirmek olan bu strateji tutmamış dış borç azalmamış aksine yarı yarıya artmıştır. Özel mali kesim reel kesim ile beraber yüzde olarak 400 katı çoğalmıştır. Bu başarı sayılabilirmi?
Ekonomi, kuralları olan matematik gibi kesin bir sahadır. Eğer bir ülkede dış borçlar milli gelirden fazla artarsa ilerde acı reçetelerle önleminin alınacağı günlere hızla yaklaşılıyor demektir.
Osmanlının meşhur muharrem kararnamesi unutulmamalıdır.
Başladıgımız gibi bitirelim.”Alçak eşeğe herkes biner.Atlar tepinir, eşekler çifte yer.”