:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Yeşil taşı arıyorum 
Memduh Nihat Ada   ( memduh_nihat@mynet.com )

İnsan hayatın içinde neyle ne kadar meşgul oluyorsa yaralandığı yerde o meşgul olduğu alan oluyor. Evirip çevirip aynı şeyi söyleyeceğim. Anlatabildiğime inana kadar! Öncelikle bu meşguliyetin bize dayatılan değil de bizim seçimimiz olması gerekiyor. Dayatılan okul, dayatılan iş, dayatılan ideoloji değildir meşguliyet dediğimiz. Dindir, kadındır, paradır, makamdır… Yani bizim içten içe ya da dışa yansıyan özgür seçimimiz.

Bakın şöyle örneklendirebilirim. Yıllar önce geçici bir görevle Adana’ya gitmiştim. Aynı gün içinde içtiğim belki otuz bardak limonatadan sonra gece otelde duş alıp yatağa uzandıktan yarım saat kadar sonra yeniden terlemeye başlamış ve limonata kokusu duymaya başlamıştım. Önce anlayamadım tabii. Yatağın ötesini berisini olmadı elbiselerimi kokladım. İlk kanaatim bir yerlere limonata dökülmüş olduğuydu. Sonradan anladım ki terim limonata kokuyor. İçimizdeki dışımıza çıkıyor bir şekilde. Ter olarak, bakış olarak, okşama olarak, söz olarak…

Zihnimizi ve gönlümüzü kadın meşgul ediyor ve dolduruyorsa bu tür sohbetlere –çaktırmadan olsa da- bayılırız, eririz, sürüp gitsin isteriz. Her vesile ile daha çok kazanmak ve daha iyi yaşamak gibi bir emelin peşindeysek eğer ahlak lastiğimiz gevşer ve donumuz götümüzden düşer. Kazanmak için aldatmak sıradanlaşır, başkalarının çalması delil olmaya başlar, benim neyim eksik der ve yola koyuluruz.

Ben cümlelerle yatar kalkarım. Bazen kısacık birkaç cümleden ruh tahlili bile yaptığım olur. Yanıldığım çok olur ama gelin görün ki – okumalarım meyve mi veriyor nedir- son zamanlarda bu tahlillerim daha tutarlı ve daha yerinde oluyor. Sevindiğim sanılmasın! Üzüntülerdeyim. Bunun en yakın şahidi ise sekreter kardeşim –Allah’ın Kırıkkalelisi- Behiye’dir… Bazen bir telefon mesajı gelir ve yorumda bulunurum. Hani elimle koymuş gibi olurum. Virgül, ünlem, zarf, zamir… Bunların nasıl ve nerelerde kullanıldığı değildir derdim. Doğrusu çok da umursamam imla kurallarını.

Şimdi bu adam ne anlatıyor denilebilir. Azıcık daha sabır. Ya da sabretmeyin!

Cümlelerle yatıp kalkan ben vara vara şuraya vardım. İnsanın kurduğu –gerek yazı gerekse dil- cümleler onun kumaşını ortaya koyar. Hatta diyebilirim ki numara mı çekiyor suni kibarlıklara mı yatıyor anlıyorum. Hep mi kötü? Değil elbette. Samimi ve hatta salakça olan cümleler başım gözüm üzre.

Samimi cümleler iyi niyet sahibi birinindir. Salak cümleler benim gibi yetersiz ve beceriksiz bir adamın işidir. Lakin “netameli” cümleleri “zeki” insanlar kurar.

Kendi doğrularımız olsa da bazen doğrular sevimsiz ve can sıkıcı olur. İncitici olur. Aradaki samimiyeti zedeler. Doğruyu bile bazen yalan gibi allayıp pullayıp söylemek lazımdır. Kıvırmak ile sözü süslemek aynı şey değildir.

Gecenin şu dip saatinde oturmuş felsefe yapıyorum. Zihnim dağılmaya başladı. Gözlerim yorgun. Ah siz kelimeler ve cümleler. Sana okumuştum değil mi Mevlüt? Bulunduğunuz çevre sizin ayarınızda olan insanların olduğu bir topluluktur diye. Acımtırak bir şekilde gülüşmüştük. Ve hatta benim daha iyi olduğumu tartışmıştık. Benim çevremde sen vardın, senin çevrende “bıçkın” delikanlılar!

Mevlüt sen bana keyifli anlarında “dayı” diyorsun değil mi? Bende sana yeğenim, sofi, derim zaman zaman. Takıldığımda olur tabii “mürit” diye. Ki şu Allah’ımın Ankara’sında – Siyasallı ve İlahiyatçı öğrencileri saymazsak- kaç kişiye el vermişimdir senden başka? Ve sen gerek memleketin ve gerekse ailen için imalat hatası bir adam değil misin? Bana müritsin ama bana en çok ukalalığı da yapan sen değil misin? Kaç kişi varız “Zorba”nın bulduğu “Yeşil Taşı” arayan? Bırakalım palavrayı, ne benden şeyh, ne senden mürit olur…

Ve benim yaşımı sorarlar Mevlüt. Metin depremde öldüğünde otuzüç yaşındaydı. Metini andığımda hep o yaştayım. Kızılay’da yalınayak yürürken onsekiz yaşında ya varım ya yokum… Aşka dair yazılar yazarken biraz daha olgun oluyor ve yaşım yirmibeş-otuz arası oluyor kendiliğinden. Babayken kırk, amcayken kırkbeş, senin yanında dede oluyorum kimi zaman. Sahi Mevlüt sen söyleyebilir misin ben kaç yaşındayım?

Ben bu yazıyı kaleme alırken sen yoldasın. Belki birazdan “Yeşil Taş”a biraz daha yaklaşmış olduğumu bildirdiğim “deli” bir telefon mesajı yazacağım sana. Ya da bana geçtiğin yerlerden dere taşları getir diyeceğim Siddarta’ya hediye edeceğimi söyleyerek.

Çok paramız olursa koca usta Toltsoy’un eşinden ve çevresinden ve kurulu düzenden kaçarken mola verip öldüğü o küçük tren istasyonuna gideriz değil mi? Ya da Lübnan dağlarına çıkar Halil Cibran’ı anar ve Semra’yı ararız seninle… Hepsi bir yana Stefan Zweing’in “Acımak” isimli romanında ki doktoru bulup o “manyak” adamdan ders almalıyız yeğenim… Ne dersin, bütün bunlar hayal mi?
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
Şu ana kadar yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapmak ister misiniz?

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.12 -  Otur oturduğun yerde
 2008.12.12 -  Kumar oynamıyor musun?
 2008.12.02 -  Biz aşkı Orhan Gencebay’dan öğrendik...
 2008.11.25 -  Su akar yatağını bulur...‏
 2008.09.09 -  Beyaz mendil
 2008.08.16 -  Su toplayan yerimiz, neremiz?
 2008.07.31 -  Yeşil taşı arıyorum
 2008.07.19 -  Yakınlık ne anlama gelir?
 2008.07.01 -  Ben korkağın tekiyim…
 2008.06.23 -  Ninem, ağzına sağlık...‏
 2008.06.16 -  Getire getire bunu mu getirdin?
 2008.06.09 -  Esin Abla ile Halil Emmi
 2008.06.04 -  Bin kaç oluyor?
 2008.05.22 -  Ne budala bir oyun!
 2008.05.14 -  Nasıl kıskanmam?
 2008.04.22 -  Hakemi gözüm ısırıyor!..
 2008.04.08 -  Ellerimi bir çocuğa verdim...
 2008.03.31 -  Çay daveti
 2008.03.24 -  Başka cumartesi
 2008.03.19 -  Bir Zeynep vardı...
 2008.03.15 -  Bacanak kardeşim (2)
 2008.03.06 -  Bacanak kardeşim (1)
 2008.02.29 -  Gül kanayarak açar!
 2008.02.23 -  Kelam bilmeden “kelam” etmek
 2008.02.19 -  Seninle…
 2008.02.16 -  Çiçekçilere uğrayın
 2008.02.11 -  Şenlik yapılsın!...
 2008.02.08 -  Biz ona masal deriz
 2008.01.31 -  Yükseklere nişan alanlar‏
 2008.01.26 -  İnsan bolluğu
 2008.01.17 -  Bataklık bekçileri
 2008.01.09 -  Yorgancı ile kuyumcu
 2008.01.03 -  Geceler içimde hece
 2007.12.28 -  Gülüm
 2007.12.18 -  İş teklifi...
 2007.12.17 -  Korkmak...
 2007.12.12 -  Zarlar atılmıştır!
 2007.12.05 -  Sevgilim olmayan uyku
 2007.11.29 -  Bu kitaplar kaça?-2
 2007.11.19 -  Bu kitaplar kaça?-1
 2007.11.12 -  Nedir baktığın dede?
 2007.11.06 -  Meşguldüm dönemedim, yoğundum yazamadım
 2007.10.29 -  Kızım sana söylüyorum!
 2007.10.21 -  Kalbime sordum
 2007.10.15 -  Rıfat
 2007.10.08 -  Eylül, yine gel
 2007.06.18 -  Hoşçakalın
 2007.06.02 -  Yaşamak galip geliyor
 2007.05.29 -  Orman yanıyordu
 2007.05.25 -  Söyleyeceklerim Var 2
 2007.05.22 -  Söyleyeceklerim var 1
 2007.05.17 -  Üşüyorum kapama gözlerini...*
 2007.05.14 -  Siyah yıldızlar
 2007.05.10 -  Sarhoştan yağ çıkarmak
 2007.05.07 -  İnsan değil misin usta?
 2007.04.30 -  Bir başka zemin...
 2007.04.28 -  Tabanca ile gösterilen penaltı...!
 2007.04.23 -  Güller mi düşüyor gözlerinden?
 2007.04.16 -  Bazı Aşkların Ölümdür Kafiyesi"*
 2007.04.09 -  Her tebessümün kankardeşi
 2007.04.01 -  Ömrümü içine alan parantez
 2007.03.26 -  Bizim mahallenin abisi
 2007.03.19 -  Yandı,bitti,kül...
 2007.03.13 -  Meşgul görünmekten bıktım.
 2007.03.05 -  Cesaretsiz adamın notları 2
 2007.02.27 -  Cesaretsiz adamın notları 1
 2007.02.22 -  Kaç tavuğunuz var?
 2007.02.12 -  Karakış
 2007.02.05 -  Geri dön çocuk!...
 2007.01.30 -  Ya taş, ya kuş...!
 2007.01.22 -  Uykusuzluk neler yazdırıyor insana…
 2007.01.16 -  Güzel abim...
 2007.01.08 -  Güneşin kızını isteyen fare
 2006.12.25 -  Doğum günüm
 2006.12.19 -  Çıldırın!
 2006.12.09 -  Yağmurumuz var
 2006.12.04 -  Bol nahtarlı bir hikaye
 2006.11.27 -  Temayül ve uçurum
 2006.11.20 -  Yazı ve hüzün
 2006.11.13 -  Ve sen...
 2006.11.06 -  Geceydi
 2006.10.30 -  Bir Türk Dört Japon
 2006.10.26 -  Bekliyorum…
 2006.10.16 -  İnadına gülümsemek
 2006.10.11 -  Kardeşimdi...
 2006.10.09 -  Başlarken…
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com