:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Miraç tadında hayatlar 
Alev Ayyıldız   ( ayyildizalev@gmail.com )


Aşırı yaz sıcaklarının ülke gündemiyle birlikte içimizi iyice bunalttığı bu günlerde, siyasi ve ekonomik huzursuzluk, Ergenekon çetesi ve şiddetini arttırarak masum bebeklere dahi elini uzatmaktan çekinmeyen terör olaylarını besleyen ortak bir duygudan bahsetmek istiyorum sizlere.

Manevi havasını layığıyla hissedemediğimiz üç ayların kandille süslendiği bu güzel günlerde daha da artan bu tatsız olayların temeli, tüm bu sıkıntıları çıkaranların ortak yaşadıkları bir duyguda gizli. Görüşleri ve hizmet ettikleri kesim ne olursa olsun kendi çıkarları için ülkelerini gözünü kırpmadan feda edebilen, üstelik ihanetlerini kendi mantıklarına göre vatana hizmetle bağdaştıran ruhlarını kin ve nefretle besleyen bu insanların aynı temelde birleşmeleri çok da şaşılacak bir durum değil aslında. Çıkarı için zıt kutuplarla dahi birleşebilen bu insanlara karşı halkın çoğunluğunun iktidar haline getirdiği bir partinin kapatılmaması ülkenin yönetiminin asıl sahiplerinin millet olduğunu bir kere daha gösterdi. Temennim kapatma davasından çıkan adil kararın, yıllardır ülkemiz üzerine adeta karabulut gibi çöreklenenlere karşı verilen mücadeleyi daha da arttırması yönünde. Gerçi son dönemde çeteler başta olmak üzere her türlü illegal unsurun üstüne başarıyla gidiliyor olsa da farklı senaryolarla ülkenin kısır döngülere sürükleneceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Hainliklerini aklımın kavramaktan aciz kaldığı bu insanların birleştikleri ortak paydayı Anadolu’nun küçük bir köyünde yaşayan 80’inini aşmış bir ihtiyarın sözlerini dinlerken fark ettim. Teknolojinden kopuk üstelik kıt ve dar imkanlarla yaşayan ve gözlerinden mutluluk okunan bu ihtiyara durumundan nasıl bu denli mutlu olduğu sorulduğunda oldukça manidar bir cevap vermiş “Teknoloji içinde her türlü imkana sahip olarak yaşayanlar çok mu mutlular.? Gidin bakın şehirlere. Altlarında arabaları lüks evlerinde suratlarından düşen bin parça şekilde yaşıyorlar. Elektriğin bile olmadığı devirlerde bizler mutlu mesut yaşarken elimizdekilerle yetinmesini bilirken, şimdiki nesil ne kadar da mutsuz ve şikâyetçi” demişti.

Sohbetlerinden sıkıldığımız, kendi evlerimizde bizleri yetiştiren ana babalarımız dahi olsa yaşlanınca almak istemediğimiz ihtiyarların ne denli hikmet sahibi olduğunu ve tecrübeleri barındırabildiğini gözler önüne serdi bu sözler. İhtiyar adam ülke gündeminden krizlerden, terörden ve her türlü şikâyetten daha önemli bir noktaya aslıda bunların temeli olan noktaya işaret etmişti. Anlattığı ve dikkat çektiği şey doyumsuzluktu.

İçinde ciltlerce anlamı barındırabilecek doyumsuzluk; kimi zaman merhameti ve vicdanı yüreklerden söken, insanı nefsinin ellerine köle eden, amaçsız hareketini ruha ve bedene her iki âlemde ödeten kimi zaman bir his, kimi zaman bir davranış şekli. Dünya’ya yön veren amaçlarımızı ve davranışlarımızı şekillendiren en büyük aktör. Bazılarımız için daha rahat bir hayat, bazılarımız için iyi bir mertebe ve bazılarımız içinse her ikisini barındıran karşı konulmaz duygu...

İşin ilginci bizleri yönlendiren hayatımızı belirleyen bu duygu “Başkaları ne der” düşüncesiyle şekillenirken, yaşanan hayatlar kendi amelleriyle son bulan bir ölümle noktalanıyor. Bazen anlık da olsa fark ettiğimiz bu gerçekleri görmek için yazık ki başkalarının mutsuzluklarına şahit olmamız gerekiyor. Olay bu noktada o kadar ilginç bir hal alıyor ki bir nevi sahip olamadıklarımızın üzüntüsünü başkalarının acıları ve kederleriyle gideriyoruz. Kimilerimiz yaşanan diğer mutsuzluklardan ibret alıp kendi sınırsız doyumlarına ara verip sahip olduklarının kıymetini bilirken, kimileriyse kendi ruhlarını başkalarını daha fazla mutsuz ederek besliyor.

Tarihin tozlu sayfalarına baktığımızda çektirdiği acılarla mutlu olmaya çalışan ne çok örnek var. Hele bu tür insanlar(?) birde hükmetme yetisine sahipse bırakın bireyleri ülkelerin hayatını kedere, acıya, gözyaşına dönüştürüyor. Sapkınlığın türlüsünü yaşayan Roma İmparatorlarından Ebu Cehil’e, Mao’dan Stalin’e Hitler’den Mussoloni’ye Enver Paşa’ya kadar isteklerini kanla tatmin etmeye çalışan sayısız örnek gördü yaşlı dünya. Yakın tarihimizde ise özellikle son 15 yıla damgasını vuran terör olayları ve krizleri düşündüğümüzde aynı sonuçlarla karşılaşıyor, ülkemizi ele geçirmek isteyenleri doyumsuzlukları uğruna verdikleri yıkımları görüyoruz.

Bu insanların (?) tersine yaratılıştaki ince çizgiyi fark edip, bedenlerin ve ruhların ancak manevi hazlarla doyabileceğini bilenler yani hayatını Miraç tadında yaşayanların durumu ise ne denli faklı. Onları anlatırken hayatı Miraç tadında yaşıyorlar diyorum çünkü yaşamları Hz. Peygamber’in yaşadığı lütufların en değerlilerinden Miraç’ın küçükte olsa bir yansıması şeklinde.

Miraç’ın yaşandığı dönemi hatırlarsak, Hz Peygamber çile yılları olarak anılan bu dönemde en sevdiği iki kişinin ölümünün yanı sıra manevi ve maddi işkencenin her türlüsüne maruz kalmış fakat sabrı ve Rabbine duyduğu eşsiz sevgi ve hayran kalınacak şükrüyle hiçbir canlıya nasip olmayacak bir ödüle kavuşmuştu. En sevdiğinin en sevdiği olduğunu bilmenin mutluluğunu yaşamıştı.

Çektikleri tüm zorluklara “Eyvallah” deyip sebebe takılı kalmak yerine sebebi verene sarılmayı tercih edenlerin yaşamlarını bu yüzden Miraç tadında yaşamaya benzetiyorum. Kuşkusuz o an kadar büyük bir mutluluğu hiçbir insanoğlu tadamaz ama bizlere göre sahip oldukları iç huzuru, manevi doyumda yaşadıkları hazzı en iyi bu benzetme verebilir diye düşünüyorum.

Bu seviyeye nasıl gelinir onlardaki gibi iç huzur nasıl sağlanır sorusunun cevabı da hala aramızda var olan ve bizlerle yaşayan bu huzur insanlarının bakış açısını yakalamaktan geçiyor kuşkusuz. Çevrenize gönül gözlerinizle bakabildiğinizde ancak görebileceğiniz bu insanları, sınırsız olan isteklerimizi düşüncesizce beslemeye devam ettiğimiz yüreğimize ve gözlerimize indirdiğimiz perdeler ardından görmeyi ummak ne derece doğru?

Çektikleri tüm ıstıraplara tebessümle ve şükürle katlanıp Miraç tadında hayat yaşayanlara özenmek ve açıkçası kıskanmaktan öteye gidemediğimi, gidemediğimizi bilmenin üzüntüsüyle yaşamanın oldukça buruk bir tadı var. Onlarla, hırslarının esiri olanlar arasında bir karşılaştırma yaptığımızda doyumsuzluklarının peşinden koşanların basitliklerini daha açık görüyoruz. Böylelikle onlara karşı verilecek mücadelede daha kararlı oluyor daha cesur adımlar atabiliyoruz. . Ne denilebilir ki selam bizlere bu gerçeği gösterenlere, Selam Miraç tadında hayat yaşayanlara olsun.

Tabii kabul etme lütfunü gösterirlerse…


Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 2 yorum yapılmış )

HATİCE [ 2008/09/03 16:12 ]
Hatice ye niye bakmıyoruz da,alınırım ama şimdi.İlk müslüman olanlardan değil mi Peygamber Efendimiz (s.a.v) in ilk zevcesi Hz. Hatice...Tabbii ki netice önemli ama sizler Haticelere bakmadığınız sürece çok da sağlıklı sonuçlar alamıyorsunuz.....
Latife bir tarafta gerçekten yazı içerik olarak da, dil kullanımı ve akıcılık yönünden güzel beğendim.Manevi huzurunu gerçekten hissedip yaşayabildiğimiz şu mübarek aylarda hergünümüz ramazan ve hergünümüz bayram tadında geçsin inşallah...Bu arada geçmiş olsun arkadaşım bugun seni iyi görmedim kan tahlili yaptırmak için geldiğinde.Havalardan herhalde herkeste genel bir yorgunluk,halsizlik ve uykusuzluk şikayeti var.Yazında bahsetmiş olduğun amcanın dediği gibi:Teknoloji bizi bozuyor üstadım...
Geçmiş olsun,Allah(c.c)'tan acil hayırlı şifalar diliyorum.Hayırlı iftarlar.....
LATİFE G. [ 2008/08/18 16:39 ]
Canım ülke gündemine değil oturmak resmen kazık çakmış olayları çok güzel harmanlamışın ,eklemek istediğim bir cümle var ki ; herşeye rağmen ortak manevi bir duyguda birleşiyoruz ya da birilerinin gözünü daha güzel bir pembe ile boyayarak öyle gibi bir hava verenlerle aynı havayı soluyoruz , hatice yi boş verirsek neticede hep beraberiz haklısın ...

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.14 -  Anlatma Sanatı
 2009.01.17 -  Bebek katili Mübarek ve Çağın Diğer Firavunları
 2009.01.01 -  İsrail bir terör devletidir
 2008.12.06 -  Nifaka Karşı İnfak Seferberliği
 2008.11.07 -  Edebin Beden Bulmuş Hali
 2008.10.20 -  Söz ve İnsan
 2008.09.27 -  Bayram Tadında Hayatlar
 2008.09.09 -  Ramazan ve Zulüm
 2008.07.31 -  Miraç tadında hayatlar
 2008.06.12 -  Beklemek ve görmek
 2008.05.16 -  Kısa bir mola…
 2008.04.07 -  Tahammülsüzlük, küçümseme ve kibir…
 2008.03.21 -  Kapatma davasının kapattıkları
 2008.02.27 -  Geçmişine sövmeyen bizden değildir!
 2008.02.09 -  Dikkat kara çarşaflılar geliyor!
 2008.01.11 -  Tenleri siyah yürekleri beyaz insanlar
 2008.01.04 -  Noel Bayramları Gelecek mi?
 2007.12.11 -  Nede olsa komplo teorisi!
 2007.12.01 -  OYAK’ın Ermeni Yanlısı Ortağı
 2007.11.14 -  Bir Serdengeçti Vardı…
 2007.10.24 -  Sağ olan vatan, unutulan şehitler
 2007.10.06 -  Hadi İran olamadık bari Malezya’ya benzeyelim
 2007.09.15 -  Oruç tutuyor musunuz?
 2007.08.22 -  Garip Bir Rüya
 2007.07.29 -  Halkını tanımayanlar, aptal yerine koyanlar
 2007.07.17 -  Bilinmeyen şahadetin ardından
 2007.07.09 -  Düşündüren ve güldüren vaatler
 2007.06.12 -  Anıtlarla anılan teröristler ve unutulan şehitler
 2007.05.14 -  Bilinmeyen Menderes’in ardından
 2007.04.30 -  Kerkük’e karşı Cumhurbaşkanlığı süreci
 2007.04.18 -  Açlığın Ölüm Hali!
 2007.04.01 -  Tehlikenin Farkında mısınız?
 2007.03.20 -  Şehitliği Akif ve Çanakkale ruhuyla anlamak
 2007.02.27 -  Sultan Abdülhamid Han’dan Aziz Valentine
 2007.02.03 -  Dilden kötü kokular Ahmet Hakan’la geliyor
 2006.12.29 -  Seninleyiz Banu Avar
 2006.12.13 -  Eğitimde dinsizleşme süreci
 2006.11.23 -  Medeniyet yolunda güzeller geçidi
 2006.11.06 -  Açılın feministler geliyor
 2006.10.10 -  Peygamberimize sevgimiz bu kadarmış
 2006.09.08 -  Kola olmadan ne yaparız!
 2006.07.24 -  Bu veballe nasıl yaşanır?
 2006.07.11 -  İHANETİN BÖYLESİ
 2006.06.28 -  YASTAYIZ
 2006.06.17 -  KORKMAYIN BİZDEN
 2006.06.06 -  Mankurtlaşıyoruz
 2006.05.25 -  Davam Türkistan
 2006.05.17 -  Son rezalet
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com