Her zaman söylediğim gibi garip bir ülkede yaşıyoruz. “Faili meçhul” gariplikler her nedense son bulmuyor. Memleket adam yetiştiriyor, pisi pisine ölüyor veya öldürülüyor. Yakın tarihimiz böylesi vakalarla dolu. Eşref Bitlis, Adnan Kahveci, ODTÜ’lü mühendisler… Onlar yitip giderken, Sisi’ler meydanı tutmuş boy gösteriyor.
Aklım başıma geldiğinden beri gördüğüm en önemli operasyon Ergenekon. Bitmek tükenmek bilmeyen gariplikleri Ergenekon ile açıklamak mümkün. İktidara sandıkla gelemeyeceklerin silahı tercih etmesi anlamlı. Geçtiğimiz haftanın operasyon dalgası ve deşifre edilen ilişkileri hadisenin boyutunu anlamamız açısından önem taşıyor.
Ordu mensuplarının ilişkileri göze çarpıyor öncelikle. Rahatsız olan genç subayların organize olması ilginç. Elbette hükümetin her icraatını beğenmeyebilirsiniz. Ötesinde eleştirebilir düşüncelerinizi demokratik toplumlara özgü tavırlarla dillendirebilirsiniz. Ancak emekli paşalarla toplantılar yapıp, 761 Teğmen’e “Darbe maili” yollamak çok da masum görünmüyor. Örgütlü bir yapılanma olduğu açık ve çatısının Ergenekon olduğu iddia ediliyor.
Ergenekon öyle bir yapılanma ki; din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmiyor. “Amaç için her şey mübah.” Son dalga operasyonda yakalananlara bakıyorsunuz, gazetelerdeki iddiaları inceliyorsunuz dehşet. Sisi adında bir adamcağız var ortada. Kadın şekline bürünmüş, bürokratlara kasetlerle şantaj yapıyor. %99’unun Müslüman olduğu ülkede, üstelik İslam’ın da en büyük tehdit olarak milyonlara takdim edildiği Türkiye’de Sisi “Darbecilik” oynuyor. www.konhaber.com’un haberini birlikte okuyalım: “İdiz ve 'Sisi'nin ülkede kaos oluşturmak 28 Şubat sürecinde sahnelenen Fadime Şahin-Ali Kalkancı skandalının yeni versiyonunu tezgahlamak için Fatih Çarşamba semtinde çalışmalara başladığı ileri sürüldü. Sisi ve İdiz'in Çarşamba'da sahnelecek skandal için bulunan kişilerle cep telefonuyla yaptıkları görüşmelerin polisin dinlemesine takıldığı iddia edildi. Polis kaynakları, Sisi ve İdiz'in harekete geçeceği sırada operasyonun yapıldığını söylediler.”
Anlayacağınız 28 Şubat tipi figüran aranıyor. Gözden kaçan bir gerçeğin altını çizeyim. 28 Şubat’ın figüranlarını, tanklarını, uydurma haberlerini kim çıkarıyordu karşımıza. Bir başka deyişle milleti dolduruşa kim getiriyordu. Brezilya dizisi misali her akşam ana haber bültenlerinde Fadime’yi kim izlettiriyordu milyonlara. Cevabı buldunuz mu? “Malum medya!”
Darbeye teşebbüs edenle, darbeye çanak tutan, zemin hazırlayan, vatandaşı yalan haberlerle manüple eden arasında ne fark var? Sanırım Sayın Başbakan’ın “Boykot” ile ne hedeflediğini daha iyi anlamış olduk.
Basın boykotuna herkes sıcak baksa gazeteciler karşı durur. Ama kazın ayağı öyle değil. Gazeteler her şeyden önce gazetecilerin değil. Devletten ihale alan, üstelik ufak tefek şirketler değil ülkenin vergi rekortmeni dev KİT’lerine talip olan patronlara ait medya kuruluşları... Çıkar ilişkileri girdabında kişisel kazançları uğruna yapabilecekleri çok fazla şey olduğunu düşünüyorum.
Son olarak sorgulanmayan, sorgulanıyorsa da bize yansımayan bir Ergenekon ilişkisinden bahsetmek istiyorum. Kabul; örgütle ilişkisi olduğu iddia edilen gazeteciler gözaltına alındı. Bunların beyin kadrosunda olduğu da iddia edildi. Ama patronlarla Ergenekon ilişkisi hiç ele alınmadı. 28 Şubat’ın reyting rekorları kıran, gözü yaşlı Fadime’sinin canlı yayın konuğu olduğu Kanal D Anahaber’i aklıma geldikçe, elimde değil böylesi düşüncelerden kurtulamıyorum.
Sayın Başbakan’ım, yukarıdaki sebeplerden dolayı fakir bu boykotu yıllardır yapıyordu zaten. Kesintisiz ve tavizsiz. Millete düşen ülkesine sahip çıkmaktır. Ergenekon dehlizlerinin aydınlandığı şu günlerde; daha çok gürültüye, saldırıya, hakarete, gündem değiştirme operasyonlarına muhatap olacağız. “Beyaz gömlek giymek” böyle bir şey olsa gerek;
Türkiye için değer değil mi?