:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Kadınlık nelere kadirdir! 
Mert Aslan   ( altar42@hotmail.com )


Kadınlar, genellikle çok akıllı olduklarını sanırlar. Ben kadınların erkeklerle aynı beyinsel potansiyele sahip olmalarına karşın, o potansiyelin erkelerin kullandığı miktarını kullanmaya gönüllü olmadıkları kanısındayım. Ayrıca, buna ihtiyaçları olmadığına inandıklarından da çok fazla kuşku duymuyorum. Beyin kullanımı zahmetli bir iştir ve kadınlar çok zorunlu kalmadıkça zahmetli işlere yanaşmak istemezler. Onlar, her şeyin en kestirme yolunu sever ve bulurlar.

Zaman içinde bir bayanın öğrendiği en faydalı bilgi, bedeninin tüm sorunları çözmeye ve onu tüm hayallerine en kolay yoldan ulaştırmaya kadir olduğu bilgisidir. Dahası, üniversitede okuyan bayanların pek çoğunun bilinçaltında bile, iş bulamaması durumunda evleneceği erkeğin ona bakmak zorunda olduğu geleneksel yargısı sere serpe yatmaktadır. Bu durumda, üniversite mezunu olmak, her açıdan “daha düzeyli bir koca bulmak” anlamına gelmektedir. Ancak, kişisel gelişimleri konusunda kaygılar taşıyan, bu anlamda üniversite mezunu olmaya daha erdemli anlamlar yükleyen bayanlar da vardır. Şüphesiz, sayıları hayli az olan o bayanları yürekten kutlamalı ve ayakta alkışlamalıyız.

Dediğimiz gibi, kadınların bireysel ve beyinsel gelişimlerinin önünde duran en sert engel, erkeğin aklını başından alan bedenleridir. Tarih sürecinde kadınların elde ettikleri kimi başarıların, beyin gücüyle değil, yalnızca bedenlerine serpiştirilmiş olan dişil aksesuarların kullanılması ile elde edilmiş oldukları anlamak için hiç de zeki biri olmaya gerek yoktur. Çoğu kez, sadece yaşamlarını sürdürmeleri bile, bedenleri sayesindedir. O yüzdendir ki, fahişelik kadim bir kadın mesleği olmuştur. Ne var ki, fahişeler bunu aleni olarak ve arsızca yapar; namuslu kadınlar ise, birtakım yasal veya geleneksel prosedürler içinde ve sinsice yaparlar. Sonuç olarak kadın, kafatasının içinde bir gram beyin olmasa bile yaşamını sürdürmeye muktedir olabilen bir varlıktır. Bu, bir yönüyle olumsuz eleştiriye konu olabilse de, diğer yönüyle büyük bir avantaj kabul edilebilir. Dürüst olmak gerekirse, kadınlar kendi bedenleri ile ne kadar övünseler azdır. Çünkü o beden, “dişilik” gibi, dünyanın en tehlikeli silahını barındırmaktadır.

Bayanların bu özelliği aklıma her geldiğinde, Knidos Afroditi’ni anımsarım. İlk kez, sevgili Ahmet Altan’ın “İçimizde Bir Yer” adlı kitabında okumuştum. Dünyanın en büyük heykeltıraşlarından biri olan Praksiteles, Knidos Afroditi diye adlandırdığı bir kadının heykelini yapmış ve heykel daha sonra Bizanslılar tarafından İstanbul’a getirilerek Beyazıt’ta kızlar sarayının önüne dikilmiş; daha sonra ise, çıkan bir yangında kırılmıştır. Fakat, o güne dek pek çok yerde taklitleri yapılmıştı bile.

Asıl ilginç olan, heykelin hikayesidir. Praksiteles ile bir ressam arkadaşı, bir akşam vakti, Datça yakınlarında kıyıya yakın kuytu bir yerde içki içip sanat üzerine sohbet ediyorlardı. Birazdan, tepede bulunan manastırdan bir grup rahibenin denize girmek için aşağıya indiğini gördüler. Kıyıya gelen rahibeler, elbiselerini çıkarmadan denize girdiler. İçlerinden yalnızca biri, denize çırılçıplak soyunarak girdi. Genç bayanın vücudu öylesine güzeldi ki, Praksiteles o mükemmel vücudun heykelini yapmadan daha fazla yaşayamayacağını hissetti. Ertesi gün, ilk işi onun kaldığı manastıra gidip baş rahibe ile görüşmek oldu. Baş rahibeden, onun heykelini yapmak için izin istiyordu. O da, kızın istemesi halinde bunda bir sakınca olmadığını söyledi. Çok heyecanlanmıştı. Hemen konuştu kızla ve onu çıplak heykeli için poz vermeye ikna etmeyi başardı. Bu arada, heykelini yaparken kişisel hikayesini de öğrendi.

Kızın anlattığına göre, bir adam öldürmüş ve mahkeme onu ölüm cezasına çarptırmıştı. Ardından, idam kararı okunduğu sırada, kızın artık yapacak bir şeyi kalmadığını anlayan avukatı, birdenbire mahkeme salonunun ortasına fırlayarak kızın üzerindeki elbiseyi boydan boya yırtmış ve ortaya çıkan o muhteşem göğüsleri göstererek, yargıçlara:
“Bu göğüsleri yok etmeyi içinize sindirebilecek misiniz?!” Diye haykırmıştı.

Genç kızın gerçekten yürek hoplatan o güzelim göğüslerini gören yargıçlar, yeniden toplanmak üzere mahkemeye ara vermişler ve sonraki birleşimde o göğüslere kıyamadıkları için, vermiş oldukları idam cezasını kaldırıp, onu ömür boyu bir manastırda yaşamaya mahkum etmişlerdi.

Praksiteles, heykelin adını “Knidos Afroditi” koydu. “Hayat kurtaran” bir vücuttu onunki. Peki, “hayat kurtaran” vücut, sadece Knidos Afroditi’ne mi özgüydü? Bütün kadınlar, “hayat kurtaran” olmasa da, “hayatı idame ettiren” bir bedene sahip değil midir zaten?


Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 5 yorum yapılmış )

sinem [ 2008/10/09 17:40 ]
Suat size katılıyorum.
kumsal [ 2008/10/05 22:01 ]
Teşekürler Mert; bir ismimimle hitap edip nezaket gösterdiğiniz için.ikincisi beni istisna saydığınız için.Haklısınız belki ...fakat hernedense etrafımda ben gibi istisna kadın hayata bir şekilde tutunmaya çalışan göğüsleri ile değil de bileği hemde tırnakları ile hayata tutunmaya çalışan kadın...Bunu gözardı etmeyelim lütfen elinizi vicdanınıza koyun.iyi bir yazarsınız fakat ;yoruma açık yazılarınız .hele de insan gibi kadın gibi temalar çok renkli konular gündemimiz için.
MERT ASLAN [ 2008/10/04 16:49 ]
Sevgili Emine. Benim istisnalarla işim yoktur. Genel geçer teamüllerden söz ediyorum. Eğer sen kendini o tür kadınlardan ayırıyorsan, bu yazı senin için değildir zaten. Şunu soruyorum: Kadınlar genellikle erkekleri konforlu bir yaşamın atlama tahtası olarak görüyorlar mı görmüyorlar mı? Eğer buna gönül rahatlığı içinde ''hayır'' diyebiliyorsan, sen haklısın demektir... MERT ASLAN
suat [ 2008/10/04 01:46 ]
kisinin fikri neyse zikri odur.
kumsal [ 2008/10/02 20:17 ]
Mert Bey ;her zaman ki gibi zehir zemberek kadınları eleştirmişsin.Fakat bence kadınların aklını kullanmadan yaşamlarını sürdürebilecekleri kısmına katılmıyorum. Üstelik kadınların vücutlarını muhteşem gören erkek zihniyetinin ve akıllarının çok az kısmını kulllanıp da bir kadının vücudunun peşine takılan şahıslar erkekler olduğunu kabul etmenizi öneririm.Kadınlar kendi kendilerine vücutlarını muhteşem yapıp tapınmmıyorlar ,Bilakis kadın vücudunu tapınak yapan ,aklı fikri bir tarafa bırakıp bir kadının vücuduna vatanını bile satan şahısların erkekler olduğunu da vurgularım.Bu konuda da ancak bir erkek böyle bir yazı yazabilirdi zaten şaşırmadım.Tarihtan tutun da günümüze kadar kadınları hiçe sayıp akıllarından çok vücutları ilgilenen hep erkekler olmuştur.Bir iş toplantısında dahi kadının anlattığı konuyla değil de ,kadının etek boyuyla ve bacak kısmıyla ilgilenip saygısızlık yapan erkektir.Kadını reklam objesi olarak kullanmak dahil tarihte dahi kadını sindirmeye çalışan hep bir sex objesi olarak nitelendiren erkekler olmuştur.Bunu kullanmayı bilen kadınlar çıkmıştır günümüzde de olduğu gibi sarışın aptal diye deyimleşen içi boşaltılmış nesneleri sözümün dışında tutuyorum tabii ki de.Farkındaysanız o şahıslar sadece nesne olabilmişlerdir bir obje en fazla.İnsan olarak oysa kadın savaşlar dahil her daim hayatın atardamarlarıdır.bunu siz dahil herkes bilir.bence artık şu kadınlara bakış açınızı değiştirmenin zamanı gelmiştir Mert Bey .Kadınlara öfkenizi anlıyorum; fakat bu kadar da üstüne gitmeyin bence bu meselenin.Kadınlar göğüsleri ile beğenilip hayata tutunmuşsa erkekler de başka türlü hakimiyet kurmuşlardır hayatta... Lütfen adaletli olun.Beynini kulllanan kadınları görmemek sindirmek erkeklerin işidir bence.Kadınlar oysa hayata tutunmak ve kendilerini ıspatlamak adına türlü yollara başvurmuşlardır her daim.Unutmayın ki üstelik her başarılı erkeğin arkasında mutlaka güçlü bir kadın vardır.Sizin arkanızdaki kadını da sözü gelmişken tebrik ediyorum

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.16 -  Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
 2009.02.10 -  Kadının Mahremiyet Evi
 2009.02.02 -  Öğrenmenin dayanılmaz tadı
 2009.01.26 -  Hadis tercümesinde taşralı ağzı
 2009.01.17 -  Bilin bakalım! Erkekler insan mıdır, bankomat mıdır?
 2009.01.12 -  Ergenekon dalgalarında kısa bir sörf
 2009.01.05 -  Kadınlar iletişim beceriksizi mi yoksa?
 2008.12.29 -  Cennetin ve cehennemin fragmanları
 2008.12.23 -  Anti-depresif öneriler
 2008.12.16 -  Sen olmazsan cennet solmaz mı?
 2008.12.07 -  İyilik ve kötülüğün kimyası
 2008.12.01 -  Allah sevgisinde kıskançtır
 2008.11.24 -  Yazma yetisi üzerine iki çift söz
 2008.11.16 -  Anneler ve sevgililer
 2008.11.11 -  Sırlar harikadır. Ta ki yakalanıncaya kadar…
 2008.11.03 -  Geğiren tanrıçalar
 2008.10.27 -  Masumiyet insana en çok yakışandır
 2008.10.20 -  Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası…
 2008.10.13 -  Aldatan Erkeklere Kuşbakışı
 2008.10.08 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.09.29 -  Kadınlık nelere kadirdir!
 2008.09.22 -  İnsanlardan uzaklaştıkça Tanrı’ya mı yaklaşıyoruz?
 2008.09.15 -  Tesettür Kutsal kitabın ne tarafındadır?
 2008.09.08 -  Kutsal gerdek
 2008.09.01 -  Allah’ı Sevme Sanatı
 2008.08.25 -  Hıristiyan Mü’minler
 2008.08.17 -  Tutsaklığı sevmek
 2008.08.10 -  Dilek Tepesi
 2008.07.27 -  Bir çiçekle de bahar olurmuş
 2008.07.15 -  Dante Beatrice’e kavuşsaydı…
 2008.07.07 -  NLP’den ışıltılı kareler (2)
 2008.06.30 -  Karanlık mağaraların zavallı yarasaları
 2008.06.23 -  NLP'den ışıltılı kareler (1)
 2008.06.14 -  Cennette kadın figürü
 2008.06.08 -  "Yürek Acısı"
 2008.06.02 -  Erkeği tutmak kolay mı sanırsınız?
 2008.05.24 -  Her ölüm vakitsizdir
 2008.05.14 -  Reinkarnasyon
 2008.05.05 -  Kölenin öyküsü
 2008.04.28 -  İlahiyatçılar Hz.Muhammed'ten daha mı iyi biliyor?
 2008.04.21 -  Kadınlar cennetine hoşgeldiniz!
 2008.04.15 -   Biraz daha episteme,biraz daha özlem...
 2008.04.07 -  Bir kibir abidesine
 2008.03.31 -  Kadınlar erkekten ne duymak ister?
 2008.03.24 -  Repertuarımdaki üç kırık hayat
 2008.03.16 -  Kadınlarla hala tartışıyor musunuz?
 2008.03.10 -  Yoksa bu bir rüya mıydı?
 2008.03.02 -  Kadınlar ve tapınaklar
 2008.02.24 -  Hiç kimsenin kadınları
 2008.02.17 -  Ölüden isteme ile diriden istemenin farkını rica edeyim
 2008.02.12 -  Tanrı'nın yeryüzündeki başyapıtı üzerine
 2008.02.05 -  Sıradan ve yüce, yakışıklı ve bayağı
 2008.01.28 -  İdeolojik ve toplumsal baskıya karşı bireysellik
 2008.01.24 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.01.21 -  Nietzsche, Marks veya Tanrı’ya Küsmek
 2008.01.14 -  Yoksa bu fakiri aşktan bihaber mi sanırsınız?
 2008.01.07 -  Kadınınıza yüreğinizle dokundunuz mu hiç?
 2007.12.31 -  Dört Kitaba Sığmazsan, Sen Ne İşe Yararsın?!
 2007.12.24 -  Kadınların Gizli Dünyası Üzerine
 2007.12.16 -  Sosyal Demokratların Reel Politik Dramı
 2007.12.10 -  “En yakın dostum katilim olur mu?”
 2007.12.03 -  İnin O Şatodan Aşağıya!
 2007.11.26 -  “Çift Gerektirmeli Bir Tanrısal Adalet Sarmalı” -Özeleştirel bir yaklaşım-
 2007.11.18 -  Müslümana Sopa Caiz midir?
 2007.11.11 -  Sevgili Erkekler! Türk Kadınları Size Hiç Bakmıyor mu?
 2007.11.05 -   “Hz. Muhammed ve etkin dinleme sanatı”
 2007.10.29 -  Kahrolsun PKK veya kötü reklam yoktur
 2007.10.22 -  Barda oturan adamın düşleri
 2007.10.15 -  “Feminizm gerçekten feminin (dişil) bir akım mıdır?”
 2007.10.08 -   “Model Türkiye’yi görmek ya da görmemek”
 2007.10.01 -  “Aldatılan Adamın Komedyası”
 2007.09.24 -  Kadınların cebi neden yoktur
 2007.09.20 -  Benim adım aşk
 2007.09.17 -  Herkese merhaba!
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com