:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Aldatan Kadınlara Kuşbakışı 
Mert Aslan   ( altar42@hotmail.com )


Aslına bakılırsa, kadınlar “aldatma” kavramıyla, erkekler kadar barışık değillerdir. Fakat ihanetin kıyılarına vardıkları zaman, bir yığın gerekçeleri olabilir. Kadının aldatma konusunda ilk adımı atan kişi olmak istememesinde, kadın doğasının evrensel yasalarının olduğu kadar, toplumun genellikle kadına yüklemiş olduğu genel geçer rollerin de etkisi vardır. Aldatma olgusunun sonuçta cinsel eylemle sıkıca ilintili olduğunu, en azından cinsel eylemi er geç içermek zorunda kalacağını varsayarsak, kadının cinsel içgüdüsünün erkeğinki kadar zapt edilmez olmamasının, onu aldatma eyleminin ilk öznesi olmaktan alıkoyabileceğini öngörebiliriz. Böylece kadın, cinsel bir dürtüyle aldatan olmaktan da, bir ölçüde uzaklaşmış olmaktadır. Dişil doğasıyla kadın, yuva kurmaya ve onu korumaya daha eğilimlidir ve eşi tarafından özellikle duygusal ve bir dereceye kadar da olsa cinsel gereksinimlerine yanıt verildiği sürece, aldatma düşüncesine kolaylıkla yaklaşmaz. Şimdi, bir kadının eşini aldatmasına gerekçe olabilecek nedenler üzerinde, sıklık sırasına göre tek tek durmaya çalışalım:

I. Duygusal Boşluk (sevgi yoksunluğu) ve yalnızlık: Bir yönüyle zayıf cins olmasından dolayı, diğer yönüyle de doğal programında yer alan bir tür itkiyle kadın sevgiye ve saygıya, erkeğe göre çok daha fazla gereksinme duymaktadır. Sevgi ve saygıyla kuşatıldığını bilmek ve değerli olduğunu hissetmek, kadın için tıpkı bir çiçeğin suya duyduğu biyolojik gereksinmeye benzer. İçinde sevgi ve saygıyı duyumsadıkça, serpilir, güzelleşir ve renklenir. Bunlardan yoksun kaldığında ise, hızla solar ve ölür. Her zamanki iflah olmaz yalnızlığı, dayanılmaz bir acıya dönüşür ve böylesine yalnızlık çeken bir kadının yapabileceklerinin olmasa bile, düşleyebileceklerinin sınırı yoktur. Nitekim, kadın için, sevilmek daima sevmekten daha güçlüdür ve bu arzunun da nihai sınırı yoktur. Bir kadını ne kadar severseniz sevin, asla doymayacaktır; ancak onunla birlikte yaşamanın, onu bıkmadan-usanmadan sevgi ve saygının hayat veren suyu ile beslemekten başka yolu olmadığı açıktır. Doğrusu, bir kadınla ömür boyu mutluluk içinde yaşamak, öğrenilmesi büyük bir sabır ve çaba gerektiren zor bir sanattır. Açıktır ki, erkeklerin pek çoğu kadın doğasının kadim sevgi gereksinimini bilmemeleri veya yeteri kadar sabırlı davranmamaları nedeniyle, zamanla onları kendilerinden uzaklaştırırlar. İşte bu noktada, kadının burnuna “başka bir erkek” kokusu düşer. Kendisine şiddetle gereksindiği sevgiyi ve saygıyı vaat eden bir erkeğin..Kendisini sık sık kucağına alacak ve bir çocuk gibi saçlarını okşayacak, kulaklarına eğilip onu dünyanın merkezine çeken şarkılar, şiirler ve güzel sözler söyleyeceğini vaat eden bir erkeğin..Günün her saatinde onu düşünen, düşleyen ve ona kavuşacağı anları beklerken bir gözü hep saatinde olan bir erkeğin..Ona sürprizler yapmak için planlar yapan zeki ve düşünceli bir erkeğin..Onu kıskanan ve koruyan bir erkeğin kokusunu duymaya ve özlemeye başlar..

Şayet, günün birinde etrafında düşlediği bu çerçeveye oturan bir erkekle karşılaşırsa, onunla ilgili fanteziler kurmaya başlayacak ve uygun ortamı da yakaladığı taktirde, kendini onun kucağına atmak, ciddi bir seçeneğe dönüşebilecektir.
Dikkat edilirse, aldatan kadınların en büyük gerekçesi, sevgi ve saygıya duydukları şiddetli özlemin boşa çık(arıl)mış olmasıdır. Çünkü, Aristo’nun deyimiyle, “Doğa boşluk kabul etmez.” Her boşluk, çok geçmeden bir başka şey tarafından doldurulur. Aynı şekilde, kadının ruhunda bırakılan sevgi boşluğu da, bir başka erkekçe, eylemsel alanda olmasa bile, düşsel alanda mutlaka doldurulacaktır..
II. Misilleme isteği: Yukarıda da belirttiğim gibi, genellikle cinsellikle bağlantılı olan aldatma eylemine daha yatkın olan cins, erkektir. Potansiyel olarak erkeklerin, karşı cinsel ilişkide cinsellik merkezli algılayan, ancak daha çabuk bıkan, değişiklik arayan ve özgürlüğüne aşırı düşkün bir yanı vardır. Aldatan kadınların pek çoğunun, aslında aldatmanın ilk öznesi olmadıkları ve eşlerinin kendilerini aldattığını öğrendikten sonra, ona aynı eylemle misilleme (kısas) yapmaya yöneldikleri, yaygın, fakat az bilinen bir olgudur. Aslına bakarsanız, gözlemlerimin beni inanmaya zorladığı şey, aldatan kadınların çoğunluğunun, bunu başlatan taraf olmadıkları ve bir şekilde misilleme olarak yaptıklarıdır. Bir yandan zayıf olmaları ve “yuva yapan kuş” olmaya doğal eğilimleri, öte yandan üzerlerinde bulunan oransal toplum baskılaması, aldatmada etkin olmalarına veya insiyatif almalarına engel olmaktadır. Ne var ki, kadınlar ekonomik açıdan güçlü ve bağımsız olma sürecinde her geçen gün daha rahat koşullara kavuştukça, aldatmada da insiyatif almaya başlamaktadırlar. Bugün artık, aldatmanın tadına ermek için sırada bekleyen kadınların sayısı, her zaman olduğundan çok daha fazladır ve hızla da artmaktadır. Böylelikle, kadınlar aynı zamanda aldatmaya yeni, yaldızlı gerekçeler üretmeye başlamışlardır.
III. Erkeğin finansal yetersizliği: Genellikle, erkeğin her durumda kendisinin gereksinimlerini karşılamakla mutlak yükümlü olduğu önyargısı nedeniyle asalak psikolojisine saplanmış bulunan ve doğrusu bu önyargıdan çok da hoşlanan kadınların, bu yüzden eşlerini aldatma olasılığına yakın duruşlarında şaşılacak bir şey yoktur. Nitekim, doğası gereği kadınlar çeşitli açılardan lüks bir yaşamın standartlarına daha fazla ilgi duyarlar. Bunda, zayıf ve korunmaya muhtaç oldukları yönündeki inançlarının da etkisi olduğu doğrudur. Ancak, burada esas olan, yine de kadının dünya hayatının hazlarına karşı duyduğu şiddetli doğal ilgidir. Kadının erkekle karşılaştırıldığında en kapsamlı farklılığının sahip olduğu tüm içgüdülerinin ve duygularının erkekten daha şiddetli veya keskin olduğu gerçeğini temel alırsak, erkeğin sevdiği yaşamın kadının gözüne çok daha renkli ve ışıltılı göründüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle, kendisine daha lüks bir yaşam sunmayı vadeden bir erkek için mevcut eşini veya arkadaşını terk etmesi oldukça anlaşılabilir bir şeydir. Kısacası, kadının bilinç altında daha konforlu bir yaşama duyduğu doğal ilgi, geleneğin empoze ettiği asalak psikolojisine eklendiğinde, erkeğin maddi yetersizliğine dayanan aldatma olasılığa erkekten daha eğilimli olduğu düşünülebilir.
IV. Farklı dokunuşlara karşı merak: Farklı tenlere dokunma veya farklı biçimde dokunulma arzusu ya da farklı bedenlerle sürekli yeniden uyarılma itkisi erkekte çok daha güçlü olmakla birlikte, bugün aldatan pek çok kadının hissettiği gerekçelerden biridir. Bunun, yalın bir gerekçeden çok, bir tür fantezi olduğu söylemek gerekir ve gerçekten, kadınlar cephesinde eşini aldatmanın gözle görünür nedenlerinden biri olduğunda kuşku yoktur.
Genelde erkekler, aldatan kadınların cinsel doyumsuzluktan dolayı aldattığını düşünme eğilimindedir. Bu, tümüyle yanlış bir düşüncedir. Cinsel doyumsuzluk, aldatan kadınların çok az bir kısmı için geçerli bir neden olabilir ve bu, çoklukla cinselliğin ruhsal boyutu ile ilgilidir. Bir bayan, onca riski göze alarak, her istediği an elde edebileceği bedensel bir zevk için eşini neden aldatsın ki? Ancak, eğer bir kadının gerçekten kadın ruhundan anlamayan cahil ve kaba bir kocası varsa, yukarıda değindiğimiz gibi, diğer bazı erkeklerin nasıl dokunduğunu, nasıl seviştiğini düşünerek fanteziler kurabilir ve uygun ortamı bulduğu vakit eyleme geçebilir.
V. Cinsel Doyumsuzluk: Ciddi bir medikal ya da mental sorundan kaynaklanan aşırı bir yoksunluk ya da doyumsuzluk içinde bunalmadıkça, cinsel doyumsuzluğun kadınların aldatma nedenleri arasında dördüncü sıradan önce gelmesi neredeyse olanak dışıdır. Evet, gerçekten de kadınlar için bir erkekle birlikteliğe karar verme aşamasında erkeğin cinsel performansı veya becerileri bir etken olmadığı gibi, ilişki sürecinde de erkek tarafından yoksun bırakılmadığı, hatta bıktırıldığı tek yerdir. Doğası gereği bu, erkeğin “hayır” diyemediği tek şeydir. Bir kadın, sevişme talebine bir erkeğin “hayır” demesi karşısında küçük dilini yutacak kadar şaşırabilir. Dolayısıyla, cinsellik bir kadın için istediği her an elde edebileceği ucuz bir hizmettir. Onu gözünde büyütmez; tersine ondan söz ederken aşağılayıcı bir tonda konuşur. Sonuç olarak, genellikle erkeğin libidosuna ayak uyduramayanlar kadınlar olduğu için sırf bu gerekçeyle bir başkasına gereksinim duymaları oldukça zordur. Dediğim gibi, erkekte kronik olarak engelleyici patolojik bir durum olmadığı veya cinselliğe biraz da olsa romantik renkler ekleyebildiği sürece, kadının cinsel doyumsuzluk gerekçesiyle eşini aldatmaya kalkışması pek olası değildir.
Burada, yükselen genç bayan kuşakla bir önceki kuşak arasındaki önemli bir farktan söz etmemiz gerekir. Her geçen gün biraz daha gelişen yeni iletişim ortamları sayesinde, bayanlar artık aşk ve seks gibi kavramları artık oturdukları koltuktan ayrılmadan en ince ayrıntılarına kadar görsel olarak öğrenmektedir. Bu nedenle, kadının iffeti ile cinselliğini doyasıya yaşama isteği arasında eskiden kurulmuş olan kalın duvarlar artık adamakıllı incelmiş, hatta pek çok metropol kentlerde yerle bir olmuş durumdadır. Zaten doğuştan erkek kadar masum olmayan bayanlar, artık iyice hovardalığa başlamış durumdadır. Masumiyet bayanlara daha çok yakışır; ama masum bayan bulmak imkansıza yakındır. Yapabildikleri tek şey, aslına sahip olmadıkları masumiyetin toplumdan onaylı fotokopisini olabildiğince iyi çekmekten ibarettir. Kendisi ile evlenen erkek, onun geçmişini anlattığından daha fazla bilebilir mi?

Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
Şu ana kadar yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapmak ister misiniz?

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.16 -  Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
 2009.02.10 -  Kadının Mahremiyet Evi
 2009.02.02 -  Öğrenmenin dayanılmaz tadı
 2009.01.26 -  Hadis tercümesinde taşralı ağzı
 2009.01.17 -  Bilin bakalım! Erkekler insan mıdır, bankomat mıdır?
 2009.01.12 -  Ergenekon dalgalarında kısa bir sörf
 2009.01.05 -  Kadınlar iletişim beceriksizi mi yoksa?
 2008.12.29 -  Cennetin ve cehennemin fragmanları
 2008.12.23 -  Anti-depresif öneriler
 2008.12.16 -  Sen olmazsan cennet solmaz mı?
 2008.12.07 -  İyilik ve kötülüğün kimyası
 2008.12.01 -  Allah sevgisinde kıskançtır
 2008.11.24 -  Yazma yetisi üzerine iki çift söz
 2008.11.16 -  Anneler ve sevgililer
 2008.11.11 -  Sırlar harikadır. Ta ki yakalanıncaya kadar…
 2008.11.03 -  Geğiren tanrıçalar
 2008.10.27 -  Masumiyet insana en çok yakışandır
 2008.10.20 -  Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası…
 2008.10.13 -  Aldatan Erkeklere Kuşbakışı
 2008.10.08 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.09.29 -  Kadınlık nelere kadirdir!
 2008.09.22 -  İnsanlardan uzaklaştıkça Tanrı’ya mı yaklaşıyoruz?
 2008.09.15 -  Tesettür Kutsal kitabın ne tarafındadır?
 2008.09.08 -  Kutsal gerdek
 2008.09.01 -  Allah’ı Sevme Sanatı
 2008.08.25 -  Hıristiyan Mü’minler
 2008.08.17 -  Tutsaklığı sevmek
 2008.08.10 -  Dilek Tepesi
 2008.07.27 -  Bir çiçekle de bahar olurmuş
 2008.07.15 -  Dante Beatrice’e kavuşsaydı…
 2008.07.07 -  NLP’den ışıltılı kareler (2)
 2008.06.30 -  Karanlık mağaraların zavallı yarasaları
 2008.06.23 -  NLP'den ışıltılı kareler (1)
 2008.06.14 -  Cennette kadın figürü
 2008.06.08 -  "Yürek Acısı"
 2008.06.02 -  Erkeği tutmak kolay mı sanırsınız?
 2008.05.24 -  Her ölüm vakitsizdir
 2008.05.14 -  Reinkarnasyon
 2008.05.05 -  Kölenin öyküsü
 2008.04.28 -  İlahiyatçılar Hz.Muhammed'ten daha mı iyi biliyor?
 2008.04.21 -  Kadınlar cennetine hoşgeldiniz!
 2008.04.15 -   Biraz daha episteme,biraz daha özlem...
 2008.04.07 -  Bir kibir abidesine
 2008.03.31 -  Kadınlar erkekten ne duymak ister?
 2008.03.24 -  Repertuarımdaki üç kırık hayat
 2008.03.16 -  Kadınlarla hala tartışıyor musunuz?
 2008.03.10 -  Yoksa bu bir rüya mıydı?
 2008.03.02 -  Kadınlar ve tapınaklar
 2008.02.24 -  Hiç kimsenin kadınları
 2008.02.17 -  Ölüden isteme ile diriden istemenin farkını rica edeyim
 2008.02.12 -  Tanrı'nın yeryüzündeki başyapıtı üzerine
 2008.02.05 -  Sıradan ve yüce, yakışıklı ve bayağı
 2008.01.28 -  İdeolojik ve toplumsal baskıya karşı bireysellik
 2008.01.24 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.01.21 -  Nietzsche, Marks veya Tanrı’ya Küsmek
 2008.01.14 -  Yoksa bu fakiri aşktan bihaber mi sanırsınız?
 2008.01.07 -  Kadınınıza yüreğinizle dokundunuz mu hiç?
 2007.12.31 -  Dört Kitaba Sığmazsan, Sen Ne İşe Yararsın?!
 2007.12.24 -  Kadınların Gizli Dünyası Üzerine
 2007.12.16 -  Sosyal Demokratların Reel Politik Dramı
 2007.12.10 -  “En yakın dostum katilim olur mu?”
 2007.12.03 -  İnin O Şatodan Aşağıya!
 2007.11.26 -  “Çift Gerektirmeli Bir Tanrısal Adalet Sarmalı” -Özeleştirel bir yaklaşım-
 2007.11.18 -  Müslümana Sopa Caiz midir?
 2007.11.11 -  Sevgili Erkekler! Türk Kadınları Size Hiç Bakmıyor mu?
 2007.11.05 -   “Hz. Muhammed ve etkin dinleme sanatı”
 2007.10.29 -  Kahrolsun PKK veya kötü reklam yoktur
 2007.10.22 -  Barda oturan adamın düşleri
 2007.10.15 -  “Feminizm gerçekten feminin (dişil) bir akım mıdır?”
 2007.10.08 -   “Model Türkiye’yi görmek ya da görmemek”
 2007.10.01 -  “Aldatılan Adamın Komedyası”
 2007.09.24 -  Kadınların cebi neden yoktur
 2007.09.20 -  Benim adım aşk
 2007.09.17 -  Herkese merhaba!
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com