:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası… 
Mert Aslan   ( altar42@hotmail.com )


Benim sevgi ve hoşgörü duygularımı iptal eden bir tek insan tipi vardır: Kendi çıkarları için başkalarının hayatını zehir eden bencil kimseler…
Şimdi, Türkiye’ye ilk kez gelmiş biri olsanız da bir yerde televizyon izlerken bir TV kanalında Demirel’i görmüş olsanız, aldığınız ilk izlenim ne olurdu, hiç düşündünüz mü? Sizi bilmem; ama ben bugüne kadar ülkede yapılmış olan bütün hizmetleri onun yaptığını zannederdim. Herkesten fazla başbakanlık yaptığı halde, onun kadar az icraat yapmış, fakat konuşmaya başladığı zaman “her şeyi yapan adam” rolünü onun kadar iyi oynayan başka birini bulmak olanak dışıdır. Çünkü ağzı iyi laf yapar, savunma yapmaz, devamlı saldırır. Bu, önemli bir taktiktir. Bir konuda suçlu olduğunuzdan herkes emin olsa bile, hiçbir şey olmamış gibi karşı saldırıya geçerseniz insanların bir kısmını en azından şüpheye düşürürsünüz. Onun yaptığı da budur. Nitekim TMSF banka batıran yeğeninin şirketlerine el koyma kararı aldığında, don atlet meydana atlayıp “Bu bir gasptır!” diye efelenebilmiştir.

Onun için, asılsız beyanın sakıncası ya da nihai bir sınırı yoktur. O konuda, oldukça antrenmanlı ve maharetlidir. Ülkenin dört bir yanında, konuştuğu on kelimenin dokuzunun yalan olduğu, hiç iş yapmadığı ama iyi mavra yaptığı, bugün söylediklerini yarın inkar ettiği, tutmayacağı sözleri verdiği, hukuk dışılıktan çok hoşlandığı, haksızlar başta olmak üzere herkesi memnun etmeye çalıştığı, yeni ve yararlı olanı değil sürekli eskiyi ve günü korumaya çabaladığı gibi gerekçelerle dillere destan olmuştur; ancak yarın bir TV programında biri çıkıp da niye böyle yaptığını sormuş olsa vereceği muhteşem cevapla (ya da karşı saldırıyla) izleyen herkesi iftira edip günaha girdiği kanısıyla zorlu bir vicdan muhasebesine sürükleyeceği kesindir. Aslında o, koskoca bir mavradır. Çünkü bir milletin on yıllar boyunca sadece mavra yaparak nasıl kandırılabileceğinin en dehşetli örneğini vermiştir. Yalnızca Türk siyesetinin değil, Türk milletinin de ahlakını bozup gitmiştir. Topluma bıraktığı tek miras, “insan kandırma sanatı”dır. Yaptıklarından ve söylediklerinden tam da bu isim altında bir kitap derlenmiş olsaydı, best-seller olması kesinlikle mümkündü…

Dediğimiz gibi, Demirel icraat yapmış değildir; ama Tanrı’nın dünyadaki en büyük intikam araçlarından biri olan “zaman”ın darbeleri ile epey buruşmuş kafasına rağmen çok iyi laf yapmaya devam etmektedir. O yüzden gördüğüm hiçbir televizyon kanalında konuşmasını sonuna kadar dinlemeden kanalı değiştirmemiş olmamın çok yararını gördüğümü itiraf etmem gerekir. Herhalde halka faydası da laf ebeliği ile ilgili verdiği sıkı derslerle sınırlıdır. Hafıza kayıtlarımda, Demirel’in hep acımtırak bir tadı olmuştur. Demirel dendiği zaman, benim aklıma “Türkiye’nin kayıp yılları” gelir ve ülkemde kamu yararına yapılan her bir hizmet veya reformla birlikte “Eğer burada o hala başbakan olsaydı, bunların hiçbirini otuz yıl daha göremezdik” demekten kendimi alamam. Örneğin 2009 yılı sonuna kadar herkese uluslar arası standartlarda, tüm resmi işlemlerde kullanılabilecek çipli yeni kimlik kartları verilecek. Uygulamaya, geçen gün pilot bölge seçilen Bolu’dan başlandı. Bu küçük bir yeniliktir; ama hiç şüpheniz olmasın ki, eğer bu ülkede hala o başbakanlık yapıyor olsaydı, otuz sene sonra bile şimdiki kimlik kartlarını kullanıyor olacaktık. Otuz sene sonra bile, hala devlet hastanelerinde 12.00’den söve söve işe gelip milleti tırtıklamak için erkenden çarşıdaki özel muayenehanelerine kaçan fırıldakçı doktorların fırçalarını yiyor olacaktık… Eğitimli bir insanın böylesi politikacılardan ülkesini sevdiği ölçüde nefret etmesi kadar anlaşılır bir şey düşünemiyorum…

Demirel’in minneti yoktur, çıkarları vardır. Eğer birine ihtiyacı varsa, duyargaları onu öncelikle algılar. Çıkarı yoksa, onu yok sayar. İzmir dernekler şubesinden komiser bir arkadaşım anlatmıştı. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde İzmir’e gelmiş ve arkadaşım ekibi ile birlikte gece boyunca onun güvenliğini sağlamak için kapısında nöbette kalmış. “Kapısında sabaha kadar nöbet tuttuğumuzu bildiği halde, sabahleyin çıkıp giderken bırak teşekkür etmeyi, dönüp yüzümüze bile bakmadı” diye hayıflanır dururdu…

Bir de, bazı saftiriklere “hafızası en güçlü adam” imajı yapmış. Neymiş, yirmi yıl aradan sonra tekrar gittiği köydeki muhtarın ve imamın adını hatırlıyormuş… Bildiğim kadarıyla, bir başbakanın veya cumhurbaşkanının bir köye girmeden önce oradaki iki kişinin ismini öğrenmesi için yüksek teknolojiye ya da MI5 gibi bir istihbarat örgütüne ihtiyacı yoktur. Kendisine yeni iktidar alanları açacak bir sürü cinlik işi dururken, yirmi sene boyunca aklında köyün muhtarının adını mı saklamaya çalışacak? Kendisi içeride yumuşacık döşekte döne döne yatarken kapısının önünde sabaha kadar nöbet tutan bir ekibin önünden yüzlerine bile bakmadan çekip giden Demirel’de onu yapacak kadar insan sevgisi var mıdır sizce? Otuz yıl boyunca kafasında bir tek değişim projesi yer etmemiş, askeri anayasanın bir tek maddesini değiştirmeyi, örneğin Türk Parasını Koruma Kanununu kaldırıp kredibiliteye, borsaya geçmeyi bile düşünememiş bir adamın memlekete hizmetle ne ilgisi olabilir ki?

Bir başbakanın Demirel’e benzemesi kadar rahatsızlık verici bir şey yoktur. Halk kendi adına üstlendiği görevin yüklediği yasal yetkilerine sonuna kadar sahip çıkan ve ülkenin daha müreffeh, daha şeffaf ve daha demokratik bir çizgiye oturması uğrunda her şeyi göze almış bir başbakanın özlemi içindedir. Birinde bu iradeyi gördüğü sürece de, onu terk etmeyecektir; ancak Demirelleşenleri de oyları ile alaşağı etmeyi bilecektir. Toplum, artık en azından 70’li yılların eğitimsiz ve uysal toplumu değildir. Daha bilgili, saydam, uygar ve sorgulayıcıdır. Başında, köy tipi bir politikacı görmek istememektedir.

Bu ülkede bir daha bu tip adamların başbakan olmaması için alınması gereken önlemler olmalıdır. Sözgelimi, eğitime daha fazla yatırım yapılabilir. Mevcut hükümetin, geldiği günden bu yana bütçeden en büyük payı eğitime ayırıyor olmasını, bu açıdan da çok isabetli buluyorum. Bu ülkede eğitimin kalitesi ve nitelikli insan sayısı arttıkça, böyleleri bir daha milletin tepesine oturup önüne koyduğu her şeyi yeyip yutup kaçma lüksüne kavuşamayacak ve zaten bir süre sonra da tarihin çöplüğünde kaybolup gideceklerdir…

Kahrolası çöpleri bol olsun, amin!



Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız ( Toplam 7 yorum yapılmış )

kumsal [ 2008/10/24 16:04 ]
Demirel hakkında tek bildiğim şey çocukluğumda hatırladığım kadarıyla ;siyasetçiliği dışında şapkası...ama kara leke olarak geçti.Turk tarihine maalesef...Çünki Turkiye'de siyaset yapmak da yazar olmak kadar zor bilirsiniz.özgür düşünce olmadığı müddetçe!Sayın Demirel siyasetçi vasfını taşımamış olsa da.
Vatandaş [ 2008/10/22 18:10 ]
Demirel ne diyordu! :'şu kadar defa indim şu kadar defa çıktım'. Demireli kaç defa başbakan yapan kim? Seçimlerle millet iradesi ile parlamentoyu millet olarak bizler oluşturmuyormuyuz!!! Başbakan kim olursa olsun beğenmiyorsak sandık zamanı indirme hakkımızda bulunmuyormu? Ne diye şikayet ediyoruz o zaman.Bu günümüz içinde geçerli.Türkiye Cumhuriyeti kurulalı beri sancılı demokrasi içinde seçimle veya darbe sonucu gelen hükümetler dolaysıla başbakanlar az veya çok hizmet etmişlerdir bu memlekete.Demirel hakkındaki görüşlerinize katılmakla beraber bu tip insanları millet olarak bizler vatanımızı en güzel şekilde yönetsin,milletimizi muassır medeniyet seviyesine yükseltsin diyemi getiriyoruz başa.Hayır.Daha refah içinde yaşamak arzusunu bir kenara koyarsak,bizleri en az çalışmayla zengin ve emekli edecek hiç vergi almayacak vb.kanısında olduğumuzdan dolayı getiriyoruz.Yiyici olduğu hiç önemli değil.En iyi başbakan bizleri çalışamdan cebimizi doldurandır.Bir söz vardır ' her parti kendi zenginini meydana getirir ' diye.Bu eski ve günümüz hükümetleri içinde geçerlidir.Türkiye Cumhuriyeti kurulalı beri onca borç içindeki altyapısı sanayisi fabrikası her türlü konuda yetişmiş personeli olmadığı halde o müthiş ATATÜRK döneminden sonra hangi bir hükümet milli politika güderek bütün halkını kucaklayarak ülke kaynaklarını yandaşlarına ve yabancılara peşkeş çekmeden memleketimizi yönetmiştir acaba.Hiçbirisi.Günümüz iktidarıda dahil.Millet olarak başa getireceğimiz hükümeti ve dolaysıyla başbakanı seçerken ana kriterimiz sadece para ve maddiyat olduğu için Demirel ve onun gibilerinin bizleri yönetmesi müstehaktır.
MERT ASLAN [ 2008/10/21 21:56 ]
Güzel düşünceleriniz için yürekten teşekkür ederim. Sevgi ve tevazu, insanın en büyük erdemleridir. Daha doğru ve daha güzel olan arayan iyiniyetli insanların alçakgönüllü bir hizmetkarından başka bir şey değilim. Sevgiler sunarım...
ümit [ 2008/10/20 22:45 ]
sizi seviyoruz abi ümit hasan süleyman mehmet ismet zeki
mikado [ 2008/10/20 22:43 ]
efendim yine mükemmel bir yazıt sizin yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum saygılar
ESDULLAH [ 2008/10/20 22:41 ]
slm sayın mert aslan yazılarınızı dikkatle takip etmekteyim hayata genel olarak entellektüel bir bakış açınız var buda sizi diger yazar ve düşünürlerden ayırt ediyor buda beni ve benim gibi okurları çok etkiliyorözellikle islama bakışınız ve duruşunuz mükemmel yazılarınızın sürekli olmasını diliyor saygılarımı sunuyorum
turuncu [ 2008/10/20 22:35 ]
mahmut bey yine mükemmelsiniz sizin en büyük hayranınızım siz inle zaman geçirmek en büyük hayalim gercekten cok güzel düşüncelere sahip muhtesem güzellikte engin bir bilgi deryasısınız en kısa zamanda görüşmek dilegiyle...

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.16 -  Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
 2009.02.10 -  Kadının Mahremiyet Evi
 2009.02.02 -  Öğrenmenin dayanılmaz tadı
 2009.01.26 -  Hadis tercümesinde taşralı ağzı
 2009.01.17 -  Bilin bakalım! Erkekler insan mıdır, bankomat mıdır?
 2009.01.12 -  Ergenekon dalgalarında kısa bir sörf
 2009.01.05 -  Kadınlar iletişim beceriksizi mi yoksa?
 2008.12.29 -  Cennetin ve cehennemin fragmanları
 2008.12.23 -  Anti-depresif öneriler
 2008.12.16 -  Sen olmazsan cennet solmaz mı?
 2008.12.07 -  İyilik ve kötülüğün kimyası
 2008.12.01 -  Allah sevgisinde kıskançtır
 2008.11.24 -  Yazma yetisi üzerine iki çift söz
 2008.11.16 -  Anneler ve sevgililer
 2008.11.11 -  Sırlar harikadır. Ta ki yakalanıncaya kadar…
 2008.11.03 -  Geğiren tanrıçalar
 2008.10.27 -  Masumiyet insana en çok yakışandır
 2008.10.20 -  Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası…
 2008.10.13 -  Aldatan Erkeklere Kuşbakışı
 2008.10.08 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.09.29 -  Kadınlık nelere kadirdir!
 2008.09.22 -  İnsanlardan uzaklaştıkça Tanrı’ya mı yaklaşıyoruz?
 2008.09.15 -  Tesettür Kutsal kitabın ne tarafındadır?
 2008.09.08 -  Kutsal gerdek
 2008.09.01 -  Allah’ı Sevme Sanatı
 2008.08.25 -  Hıristiyan Mü’minler
 2008.08.17 -  Tutsaklığı sevmek
 2008.08.10 -  Dilek Tepesi
 2008.07.27 -  Bir çiçekle de bahar olurmuş
 2008.07.15 -  Dante Beatrice’e kavuşsaydı…
 2008.07.07 -  NLP’den ışıltılı kareler (2)
 2008.06.30 -  Karanlık mağaraların zavallı yarasaları
 2008.06.23 -  NLP'den ışıltılı kareler (1)
 2008.06.14 -  Cennette kadın figürü
 2008.06.08 -  "Yürek Acısı"
 2008.06.02 -  Erkeği tutmak kolay mı sanırsınız?
 2008.05.24 -  Her ölüm vakitsizdir
 2008.05.14 -  Reinkarnasyon
 2008.05.05 -  Kölenin öyküsü
 2008.04.28 -  İlahiyatçılar Hz.Muhammed'ten daha mı iyi biliyor?
 2008.04.21 -  Kadınlar cennetine hoşgeldiniz!
 2008.04.15 -   Biraz daha episteme,biraz daha özlem...
 2008.04.07 -  Bir kibir abidesine
 2008.03.31 -  Kadınlar erkekten ne duymak ister?
 2008.03.24 -  Repertuarımdaki üç kırık hayat
 2008.03.16 -  Kadınlarla hala tartışıyor musunuz?
 2008.03.10 -  Yoksa bu bir rüya mıydı?
 2008.03.02 -  Kadınlar ve tapınaklar
 2008.02.24 -  Hiç kimsenin kadınları
 2008.02.17 -  Ölüden isteme ile diriden istemenin farkını rica edeyim
 2008.02.12 -  Tanrı'nın yeryüzündeki başyapıtı üzerine
 2008.02.05 -  Sıradan ve yüce, yakışıklı ve bayağı
 2008.01.28 -  İdeolojik ve toplumsal baskıya karşı bireysellik
 2008.01.24 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.01.21 -  Nietzsche, Marks veya Tanrı’ya Küsmek
 2008.01.14 -  Yoksa bu fakiri aşktan bihaber mi sanırsınız?
 2008.01.07 -  Kadınınıza yüreğinizle dokundunuz mu hiç?
 2007.12.31 -  Dört Kitaba Sığmazsan, Sen Ne İşe Yararsın?!
 2007.12.24 -  Kadınların Gizli Dünyası Üzerine
 2007.12.16 -  Sosyal Demokratların Reel Politik Dramı
 2007.12.10 -  “En yakın dostum katilim olur mu?”
 2007.12.03 -  İnin O Şatodan Aşağıya!
 2007.11.26 -  “Çift Gerektirmeli Bir Tanrısal Adalet Sarmalı” -Özeleştirel bir yaklaşım-
 2007.11.18 -  Müslümana Sopa Caiz midir?
 2007.11.11 -  Sevgili Erkekler! Türk Kadınları Size Hiç Bakmıyor mu?
 2007.11.05 -   “Hz. Muhammed ve etkin dinleme sanatı”
 2007.10.29 -  Kahrolsun PKK veya kötü reklam yoktur
 2007.10.22 -  Barda oturan adamın düşleri
 2007.10.15 -  “Feminizm gerçekten feminin (dişil) bir akım mıdır?”
 2007.10.08 -   “Model Türkiye’yi görmek ya da görmemek”
 2007.10.01 -  “Aldatılan Adamın Komedyası”
 2007.09.24 -  Kadınların cebi neden yoktur
 2007.09.20 -  Benim adım aşk
 2007.09.17 -  Herkese merhaba!
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com