Krizlere alışık olmak bağışıklık kazandığınız anlamına gelmiyor. Yüz defa yakalanıp ayakta kalsan da 101. de yok olabilirsin. Ekonomistlerin açıklamalarını bıkıp usanmadan izlemek zorundasın, kulağın uzmanlardayken bir gözün borsa endeksinde olmalı, eğer becerebiliyorsan diğer gözünle de döviz kurlarını süzmelisin…
Kurallarını koyamadığımız oyunun (gerçi bir kural olduğunu da sanmıyorum) piyonu olmak adamı böyle madara eder işte. Yaşananın bir hırs olduğu açık da hırsın sebebini bilen yok. Çoluk çocuğa mal bırakayım rahat etsinler çabası deseniz kimseye yutturamazsınız. Dünya daha güzel olsun, Hümanizm tezgahı mı? Her şey tersine gidiyor buna da kimse inanmaz.
Kriz de en çok nakte ihtiyaç duyulur, bulamıyorsanız ticaretinizde itibarınız da dibe vurmuş demektir. Kimilerinin batmak dediği ekonomik tükeniş sosyal ve psikolojik manada çöküşü beraberinde getirir. Neden şaşırdınız? Günümüzde insanların değeri para ve güçle ölçülmüyor mu? Bu duruma düşenin Allah yardımcısı olsun. Olur da; daha doğrusu Allah’dan gayrı yardımcı yoktur.
Kur’an konuşur insanla. Anlayabilen de Kur’anla…
Der ki Ademoğlu; “Kaybettim her şeyimi, bittim, tükendim”
Kur’an der ki: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, cimriliği telkin eder. Allah ise size kendi katından bir bağış ve daha fazlasını vaad eder. Allah (rahmet ve bağışıyla) sınırsızdır, her şeyi bilendir.”(Bakara Suresi 268.Ayet)
Kendine gelir gibi olur. Ama dünyanın büyüsünden kurtulmak kolay değildir. Tükenirken gözü yükseklerdedir. Zenginlere bakar, acır kendine. Kur’an karamsarlığa dalmış insanı uyarır tekrar: “UNUTMAYIN Kİ, Karun’da Musa Kavmine mensup biriydi; fakat onların omuzlarında yükselerek haddi aştı; zira Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki, sadece anahtarlarını taşımak bile güçlü kuvvetli bir müfrezeye zor gelirdi. Bir gün kavmi ona dedi ki: “Şımarma! Çünkü Allah şımaranları asla sevmez. Gel sen Allah’ın sana verdiklerini doğru yolda harcayarak ahiret yurdunun (mutluluğunu) ara, üstelik dünyadan da nasibini unutma! Allah’ın sana iyilikte bulunduğu gibi, sen de (başkalarına) iyilik yap ve sakın ola yeryüzünde haddi aşarak bozgunculuk edeyim deme: Çünkü Allah bozguncuları asla sevmez!”(Karun) “Herkes iyi bilsin ki bu servete ben, kendi bilgim ve becerim sayesinde ulaştım” dedi. O bilmezmiydi ki Allah, kendisinden önceki kuşaklar içerisinden ondan daha güçlü kuvvetli maddi birikimi daha fazla olan nicelerini helak etmiştir. Artık, suçu tabiat haline getirenlerin günahlarından sual olunmaz. Ve işte bu kişi kavminin karşısına tüm görkem ve gösterişi içinde çıkmıştı. Yalnızca dünya hayatını isteyenler (ona bakıp) “Ah keşke, ne olurdu Karun’a verilen kadar bize de verilseydi! Şu kesin ki o gerçekten de çok şanslı biriymiş!” derlerdi. Fakat bilgi ve bilginin amacını kavrama yeteneğiyle donatılmış olanlar da; “Yazıklar olsun size! İman eden ve Allah’ın razı olduğu iş işleyen kimselere Allah’ın verdiği ödül daha hayırlıdır; ama, ona sabredenlerden başkası kavuşamaz” derlerdi. Nihayet (Karun’u) da, onun evini barkını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’tan başka hiç kimse onun yardımına yetişemezdi: (ama ona Allah da yardım etmedi), zira yardımı hak edenlerden değildi.” (Kasas Suresi 76 – 81 Ayetler)
Dünyanın sırrını anlamıştır artık. Peki ne yapmalı? Nereden başlamalı? Nasıl bir yol izlemeli? Kur’an önce bir tespit yapar: “NE YANİ, insanoğlu başıboş bırakılacağını mı sanıyor” (Kıyamet Suresi 36. Ayet) Başıboş değilim ama kime teslim olmalıyım? Sorusu beynini kurcalar. “… Kim de bütün varlığıyla görürcesine inandığı Allah’a teslim olursa, işte o kopmaz bir halkaya sımsıkı yapışmış olur: En nihayet her iş döner dolaşır, sonucunu takdir etmesi için Allah’a varır.”(Lokman Suresi 22. Ayet)
Allaha yaklaşma isteği insanın yüreğindeyse arayış başlamıştır. Kur’an yine yardımcısıdır. Müminin özelliklerini sıralar, aynaya bakınca görmen gerekenler bunlardır dercesine: “… Onlar ki namazlarında titiz ve devamlıdırlar; onlar ki, malları üzerinde belirli (kimselerin) hakkı olduğunu (bilirler): Hassetsen yardım isteyenlerin ve (isteyemediği için) mahrum kalanların… Yine onlar ki Hesap Günü’nü gönülden tasdik ederler; ve onlar ki Rablerinin azabından dolayı derin bir ürperti içerisindedirler: çünkü hiç kimse Rabbinin azabına karşı dokunulmaz değildir. Yine onlar ki, iffetlerini korurlar; ancak eşleri, yani meşru şekilde hakkını vererek sahip oldukları kimseler müstesna… Onlar ki, emanetlerine ve sözlerine riayet ederler; yine onlar ki, şahitlik görevinin hakkının verirler; ve onlar ki, namazlarının (amacını) titizlikle gözetirler.” (Me’aric Suresi 22-34ayetler)
Global kriz kimleri vuracak bilmiyorum. Bildiğim derdiniz ne olursa olsun dermanı Allah’tandır. Yazımdaki ayet meallerini iktibas ettiğim Hayat Kitabı Kur’an Gerekçeli Meal-Tefsir eserinin yazarı Mustafa İslamoğlu Hocamızın duasıyla veda etmek istiyorum “Yarabbi bize Kur’anı aç, bizi Kur’ana aç.” Amin