:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Masumiyet insana en çok yakışandır 
Mert Aslan   ( altar42@hotmail.com )


Bana sorarsanız, insana en çok yakışan şey ruhsal ve düşünsel bir masumiyettir; oysa tıpkı bedenimiz gibi, o da zamanın yıkıcı gücü karşısında saydamlığını yavaş yavaş kaybeder. Yaşadığı deneyimler, insanın masumiyetini de alır götürür. Yaşı ilerledikçe bir çeşit cine veya canavara dönüşmek, insanın kişilik gelişiminin en hazin yanıdır. Düşünün ki, binlerce suçsuz insanın ölümünden sorumlu tutulan kimseler de bir zamanlar tertemiz birer çocuktu…
İnsan masumiyeti, hiçbir yerde şu iki ilişkide olduğu kadar yara almamıştır: Temelde “ihtiyaç” kavramına dayalı olan iktidar ilişkileri ve aşkla ihtiyacın birbirine karıştığı kadın erkek ilişkileri…
İktidar, çok tatlıdır. Öyle ki, çok sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz kimi büyük bilgeler bile zamanla insanların arasından ayrılarak muazzam köşklere yerleşmekten utanç duymamışlardır. Tarihin büyük liderleri iktidarlarını korumak ve sürdürmek için büyük insan topluluklarını seferber ederek savaşlara sürüklemişler, koskoca ülkeleri kana bulamışlardır.

Kadın erkek ilişkilerine gelince… İnsanoğlu, en acınası dramlarını karşı cinsle ilişkilerinde yaşamıştır. Geçmiş, bunun örnekleri ile doludur.
En güzel günlerimizi kadınlarla yaşadığımız için, en kötü günlerimizi de yine onlar yüzünden yaşarız. Bir erkeğin başına gelebilecek en güzel şey de, en berbat şey de bir kadındır. Erkeğin başına gelen hemen her şeyde, bir kadının veya birtakım kadınların önemli bir rolü vardır. Doğuştan daha iyi niyetli ve olumlu düşünen erkek, istem gücü dışında kadınlardan cinliğin sanatına dair dersler alır. Diğer kadınların da cin olduğunu iyi bilen kadın, bilinçli bir kararla hemcinslerinin dünyasından kaçmak için yollar ararken en iyi seçeneği bir erkeğin güvenli koyudur. Zaten o da yana yakıla onu aramaktadır. Böylece, erkek de muhtelif cinlik tekniklerini öğreneceği bir yola girmiş olur.

Durum, kadınların gözüne de çoğu kez böyle görünür. Onlara göre de, yaşadıkları sorunların büyük sorumlusu erkektir. Bu zorunlu, fakat problematik ilişki biçimi, birlikte yasak meyveyi yediğimiz günden bu yana değişmemiştir. Devamlı savaşırız, kolay kolay ayrılmayız…
Demek ki, birbirimize mahkum edilmişiz. Nasıl bir mahkum hapishaneden çıkamazsa, kadınla erkek de birbirinin hayatından çıkamaz. Bir yerde karşılaşır, ardından bir şekilde buluşur ve bütünleşiriz. Tanrı’nın istediği şey, bütünleşmeden önce ilişkimizin üzerine O’nun güzel adını anmamızdır.

Dünya sınavının dengeleri çok hassas kurulmuştur. İçgüdülerimize direnme konusundaki istek ve sabırdan yoksun olduğumuzdan olsa gerek, sureten Tanrı’nın adıyla başladığımız ilişkimizden zamanla yoruluruz. Daha doğrusu, ilişkilerde en geçer akçe olan masumiyetimizi yitiririz. Evlilik ve sadakat yasal olandır; insanoğlunun sorunu ise yasak olana ilgi duymasıdır. Gözüne duvarın öbür tarafındaki elmalar daha tatlı, tepenin öbür yamacındaki çayırlar daha yeşil görünmektedir. Duvarı aşmak ya da tepenin öbür yamacına kaçmak için duyduğu heyecanları bastırmakta zorluk çekmektedir.

Heyecanlarını, eşine belli etmemeye çalışır. İçinde kopan fırtınaları, feryatları bilsin istemez, duysun istemez; ancak doğanın yasasına karşı sonsuza dek karşı koyamayacak, yani akıntıya karşı kürek çekmekten er geç yorulacaktır. Kendini akıntıya salıverdiğinde ise, içinde o güne dek biriktirdiği tüm acılar sel gibi akarak onu başka bir yola savurur. Peki ya orada mutlu mu olacaktır? Hayır! O güne kadar içini dolduran coşku, tutku ve titreyişe korkular ve vicdan azapları da eklenir o kadar! Çünkü Tanrı kendi adıyla başlatılmış bir işin insiyatifini eline almakta ve takip etmektedir. O aşamadan sonra kişi ya vicdan azabı ve üzüntülerle kendi cezasını verecek ya da Tanrı (Tabii ki sonsuz bilgi ve merhameti ile daha ılımlı bir çözüm getirmezse) başına belalar verecektir. Hatta her ikisinin birden olması, ilk iki seçenekten daha muhtemeldir. Genel olarak haram meyveye el uzatanların iflah olmadıkları hiç kimse için bir sır değildir…

Peki insan yasal sınırlar içinde kalsa mutlu olur mu? Yazık ki, o da pek olası değildir. Çünkü kadınla erkeğin bir araya gelmesi özünde cennetsi bir mutluluğa değil, insan neslinin varlığını sağlıklı bir biçimde sürdürmesi amacına dönüktür. “Evlilik= mutluluk” kavramı, uluslar arası geleneksel kültürün insanları evliliğe teşvik etmek amacıyla inşa ettiği bir yalan kulesidir. Dikkat ederseniz, insanların çoğu evlenmeyi “cennete giriş” gibi algılarlar. Pek çok evliliğin hüsranla sonuçlanmasının birincil nedeni de budur. Evliler, sonradan daha önce bir türlü anlamak istemedikleri önemli bir şeyin farkına varırlar: Evlendikleri kişi, kendilerini ellerinden tutup cennete götürecek bir melek değildir. Tam tersine, zaman içinde daha çok bir zebaniyi andırmaya başlamıştır…

Haram meyveye el uzatan insanoğlu nasıl uzun zaman önce cennetten dünyaya sürüldüyse, anlaşılan o alışkanlığını terk etmediği takdirde aynı gerekçeyle bu kez de dünyadan cehenneme sürülecektir. Çünkü cennete sadece masum olanlar girerler.

O masumiyetin zirvesinde olanlar ise, Allah’ın kendi mesajlarını ulaştırması için seçtiği elçiler (haberci, müjdeci) dir. Yalnızca Allah’ın vereceği bilgilerle donanmaları için O’nun mesajlarına olabildiğince açık durumda bulunmaları, dolayısıyla hem kalben son derece iyi niyetli olmaları, hem de zihinsel arka plan açısından içinde büyüdükleri kültürel çevrenin etkilerinden bile korunmuş olmaları gerekmektedir. Peygamberlerin özelliklerinden biri (bana göre birincisi) olan ve kimilerinin “günahsızlık” diyerek geçiştirdiği “ismet” sıfatını, aynı kökten olan “masumiyet” kavramı ile açıklamanın daha kapsamlı ve daha doğru olduğu kanısındayım. Allah dışındaki olası tüm etkilerden ve kötü niyetten masumiyet… Ruhsal duruluk… Ruhsal beyazlık… O elçiler içinde ise, en masum olanı Hz. Muhammed’ti. Hatta bu, yüzünü yeni gören herkesin dikkatini çeken ilk şey oluyordu. Bir yayı andıran düzgün kaşlarında çok tatlı bir düşüklük vardı. Resim sanatından veya insan anatomisinden biraz anlayanlar, bu kaş tipinin yüze belirgin bir masumiyet izlenimi verdiğini bilirler…

Keşke O’nun gelinsi masumiyetinden bir parça da bizde olsaydı. Herkesle ilişkimiz çok daha güzel olurdu…

Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
Şu ana kadar yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapmak ister misiniz?

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.16 -  Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
 2009.02.10 -  Kadının Mahremiyet Evi
 2009.02.02 -  Öğrenmenin dayanılmaz tadı
 2009.01.26 -  Hadis tercümesinde taşralı ağzı
 2009.01.17 -  Bilin bakalım! Erkekler insan mıdır, bankomat mıdır?
 2009.01.12 -  Ergenekon dalgalarında kısa bir sörf
 2009.01.05 -  Kadınlar iletişim beceriksizi mi yoksa?
 2008.12.29 -  Cennetin ve cehennemin fragmanları
 2008.12.23 -  Anti-depresif öneriler
 2008.12.16 -  Sen olmazsan cennet solmaz mı?
 2008.12.07 -  İyilik ve kötülüğün kimyası
 2008.12.01 -  Allah sevgisinde kıskançtır
 2008.11.24 -  Yazma yetisi üzerine iki çift söz
 2008.11.16 -  Anneler ve sevgililer
 2008.11.11 -  Sırlar harikadır. Ta ki yakalanıncaya kadar…
 2008.11.03 -  Geğiren tanrıçalar
 2008.10.27 -  Masumiyet insana en çok yakışandır
 2008.10.20 -  Demirel: Eski Siyasetin Büyük Mavrası…
 2008.10.13 -  Aldatan Erkeklere Kuşbakışı
 2008.10.08 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.09.29 -  Kadınlık nelere kadirdir!
 2008.09.22 -  İnsanlardan uzaklaştıkça Tanrı’ya mı yaklaşıyoruz?
 2008.09.15 -  Tesettür Kutsal kitabın ne tarafındadır?
 2008.09.08 -  Kutsal gerdek
 2008.09.01 -  Allah’ı Sevme Sanatı
 2008.08.25 -  Hıristiyan Mü’minler
 2008.08.17 -  Tutsaklığı sevmek
 2008.08.10 -  Dilek Tepesi
 2008.07.27 -  Bir çiçekle de bahar olurmuş
 2008.07.15 -  Dante Beatrice’e kavuşsaydı…
 2008.07.07 -  NLP’den ışıltılı kareler (2)
 2008.06.30 -  Karanlık mağaraların zavallı yarasaları
 2008.06.23 -  NLP'den ışıltılı kareler (1)
 2008.06.14 -  Cennette kadın figürü
 2008.06.08 -  "Yürek Acısı"
 2008.06.02 -  Erkeği tutmak kolay mı sanırsınız?
 2008.05.24 -  Her ölüm vakitsizdir
 2008.05.14 -  Reinkarnasyon
 2008.05.05 -  Kölenin öyküsü
 2008.04.28 -  İlahiyatçılar Hz.Muhammed'ten daha mı iyi biliyor?
 2008.04.21 -  Kadınlar cennetine hoşgeldiniz!
 2008.04.15 -   Biraz daha episteme,biraz daha özlem...
 2008.04.07 -  Bir kibir abidesine
 2008.03.31 -  Kadınlar erkekten ne duymak ister?
 2008.03.24 -  Repertuarımdaki üç kırık hayat
 2008.03.16 -  Kadınlarla hala tartışıyor musunuz?
 2008.03.10 -  Yoksa bu bir rüya mıydı?
 2008.03.02 -  Kadınlar ve tapınaklar
 2008.02.24 -  Hiç kimsenin kadınları
 2008.02.17 -  Ölüden isteme ile diriden istemenin farkını rica edeyim
 2008.02.12 -  Tanrı'nın yeryüzündeki başyapıtı üzerine
 2008.02.05 -  Sıradan ve yüce, yakışıklı ve bayağı
 2008.01.28 -  İdeolojik ve toplumsal baskıya karşı bireysellik
 2008.01.24 -  Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
 2008.01.21 -  Nietzsche, Marks veya Tanrı’ya Küsmek
 2008.01.14 -  Yoksa bu fakiri aşktan bihaber mi sanırsınız?
 2008.01.07 -  Kadınınıza yüreğinizle dokundunuz mu hiç?
 2007.12.31 -  Dört Kitaba Sığmazsan, Sen Ne İşe Yararsın?!
 2007.12.24 -  Kadınların Gizli Dünyası Üzerine
 2007.12.16 -  Sosyal Demokratların Reel Politik Dramı
 2007.12.10 -  “En yakın dostum katilim olur mu?”
 2007.12.03 -  İnin O Şatodan Aşağıya!
 2007.11.26 -  “Çift Gerektirmeli Bir Tanrısal Adalet Sarmalı” -Özeleştirel bir yaklaşım-
 2007.11.18 -  Müslümana Sopa Caiz midir?
 2007.11.11 -  Sevgili Erkekler! Türk Kadınları Size Hiç Bakmıyor mu?
 2007.11.05 -   “Hz. Muhammed ve etkin dinleme sanatı”
 2007.10.29 -  Kahrolsun PKK veya kötü reklam yoktur
 2007.10.22 -  Barda oturan adamın düşleri
 2007.10.15 -  “Feminizm gerçekten feminin (dişil) bir akım mıdır?”
 2007.10.08 -   “Model Türkiye’yi görmek ya da görmemek”
 2007.10.01 -  “Aldatılan Adamın Komedyası”
 2007.09.24 -  Kadınların cebi neden yoktur
 2007.09.20 -  Benim adım aşk
 2007.09.17 -  Herkese merhaba!
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com