Her şeye kadir Yüce Allah’a biçare açılacak ellerde dolaşan gül kokusu eşliğinde, bir bayram namazı…
Geceden tatlı bir tebessümle sımsıkı sarıldığı yeni ayakkabısı ile uyanan minik gözler…
Demli bir çay eşliğinde bayram namazı çıkışını bekleyen, derin gizlerde saklanan, bıkmış küskünlükler, bereket, sevgi, ibadet, unutulmuş kardeşlik, ve kapıya bakmaktan yorulmuş, bezgin gönüller…
Camii çıkışını kaçırmak istemeyen çocukların heyecanına karışan “Bir mesajınız var” sesleri…Tebrik …Kutlu …Mübarek olsun cümleleri ile son bulan ‘Bayramda hatırlanıyorsun bak benim tarafımdan’ ı gösterme yolu. Ve, kuru bir mangal kokusu evreni bulanıklaştıran, görüşü daraltan, mideyi doyuran, beyni yöneten…Amacı unutturan.
Sadece dillendiren!
Semaya yükselmekten korkan bir sızı inceden inceye adanmışlık. En yakın olabilmek içinse kurban kesmek, şükretmekse Yaradana. Önce zihin arındırılmalı, mana iyi kavranmalı. Izgara ziyafeti için donatılmış sofralar yerine karanlık bir sofraya ışık olmalı niyetler.
Hz. Muhammet (s.a.v) ,''Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur'' buyuruyor.
Uğruna nice fedakarlıklar yaptığımız statü, kariyer, para, kadar kalıyoruz kocaman dünyada. Özünde küçücük olan menfaat çemberinde fedakarlık yaptığımız şeyler kadar kalıyoruz kimi zaman.
Bir gün, Peygamberimiz (s.a.v), Hz Aişe’ye soruyor:
Kurban etinden ne kaldı?
Hz Aişe cevaplıyor:
Sadece bir but kaldı, gerisini dağıttım. Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
Desene buttan başka hepsi bize kaldı.
Belki de yüceliğin en güzeli en yüce olana feda edebilmektir kendinden bir parça. Kutsalın en güzeline ulaştıkça büyüyebilmektir. Allah nidaları ile akan günahlara gülümseyipte huzur bulmaktır. Sonra paylaşmaktır Hak adına nefisten, ilimden, sevaptan, hayırdan, sofrandaki bir parça lokmadan.
Ha bir de kurbanı vahşet olarak gören ve fikrimce anlamsız cümleler sarfedenlere inat, paylaşılmalı sevgiler, inadına yaşanmalı, yaşatılmalı kurban bayramı.
Dillendirdiğimiz ama feyzlendiremediğimiz inançlara herkesin basıp geçebileceği bir tablo çiziyoruz. Vahşet mi? Dile düşen ibadetin gereğinin yerine getirilmesi mi? Vahşetin manasını, zulmün içler acısı manzaralarını görmezlikten gelenlere sormak isterdim. Gerçekten katliam nerede yapılıyor? Nerede insanların canına kast ediliyor? Nerede insanlar kalplerinin içinden geçen yaşam isteği ile yaşamsızlığa mahkum ediliyor? Umutsuzlukla cezalandırılan küçük bakışların hakkıyla yapılan pazarlıklar iştah kabartıyor olsa gerek. Kurban Bayramının o şükür sedalarını kaldıramayan mideler, günahsız ölümleri nasıl kaldırıyor? Çirkefe batmış hayatları, içki şişelerinde bırakılmış umutları, üç dünya büyüğünün oynadığı masa üstü sınır oyunlarını nasıl sindirebiliyor? Bencilliğin kazandığı bir kumar oynuyorlar sanki. Kumar masasında kalan bedenlerini nasıl kaldırıyor acaba her şeyi rahatca sığdırabilen mideler.Kurbanlar arasındaki farkı çözebilmek zor olsa gerek. Kurban anlayışını da… İlahi bir var oluşa ulaşan tatlı bir busenin dokunduğu tadı alamayan bünyeye hatırlatmak isterim.
Akan kanların aslında kirleten değil temizleyen bir ilahi kudret için feda edildiğini. Can almak için değil, sadece dillendirmek için değil, Yüce bir varlığa ulaşmak içindir Kurban Bayramının o tatlı heyecanı.
Gönüllerde dillenerek semaya yükselen bir huzur eşliğinde bayramımız mübarek olsun…
Dua ile…