:. Haberler
  Bilişim
  Dünya
  Eğitim
  Ekonomi
  Kültür Sanat
  Politika
  Sağlık
  Spor
  Yaşam

  :. Gruplar
  Hava
  Söyleşiler
  Yazarlar

Nifaka Karşı İnfak Seferberliği 
Alev Ayyıldız   ( ayyildizalev@gmail.com )


Okumanın önemini belirtmek için “Her kitap bir Dünya’dır” demişti bir hocam. Okuduğum her kaliteli kitap da, bu sözün ne denli doğru olduğunu anlamama yardımcı olur. Farklı farklı dünyaları, bilmediğimiz hayatları ve belki asla göremeyeceğimiz ülkeleri yazının gözleriyle aktararak bizlere tanıtmayı başaran muhteşem güçtür kitaplar.
Zaman olur ki siz kitabı değil kitap sizi okumaya başlar.

Davranışlarınızı, hayata bakışınızı, insanlarla iletişiminizi şekillendirir. Televizyon seyretmenin aksine kitap okumak hayalleri de öldürmez. Size aktarılanları zihniniz de farklı şekillerle canlandırır, başkalarının bakış açısıyla değil de kendi iç dünyanızla algılamaya başlarsınız.
Söz okumaktan açılmışken manevi atmosferin bayram tadıyla birleştiği bu güzel günlere yakışan, okudukça yüreğimde devleşen bir eserden bahsetmek istiyorum sizlere. Hakan Albayrak’ın Meleklerle Omuz Omuza kitabını ilk elime aldığımda uzun bir süre adının anlamını düşünmüştüm. Meleklerle omuz omuza olabilmek, onların seviyesinde hatta onları dahi hayran bırakabilecek mertebeye yükselmek…
Hayali dahi insanı mutlu eden bir sözü başlık olarak seçmişti.

Albayrak’ın ekseri Filistin ve Çeçenistan davası ile Bosna Hersek’in bağımsızlık mücadelelerini konu alıp yedi-sekiz yıllık köşe yazılarının derlemelerinden oluşan bu kitabı, süslü cümlelerle kendini ispatlamaktan öte gerçekleri okuyucuyla paylaşma düşüncesiyle yazıldığı için sıkmadan ve en önemlisi akılda kalarak ilerliyor. Geçmiş yıllardan günümüze seçme yazılarla donatıldığı için okuyucuyu zaman tünelinde bir yolculuğa çıkartıyor. Duygu ve bilgi yoğunluğu fazla olduğu için dili ne denli akıcı olursa olsun sayfaları çabuk tüketmek zorlaşırken, her bölüm kendi iç hesaplaşmalarınız sözün büyüsü ekseninde artırıyor.
Albayrak ayrıca kitabında Mustafa İslamoğlu Hoca’nın sohbetlerinden de alıntılar yapmış. Ciltler dolusu anlamları içerisinde barındıran “Hiçbir günah Allah’ın rahmetinden büyük olamaz” ya da “Allahın sizin için biçtiği fiyat Cennettir” gibi olağanüstü cümlelerle zenginleştirilmiş çalışması adeta insanı tefekkür etmeye itiyor.

Televizyonların “Acaba ülkeyi global krize daha fazla nasıl bulaştırabiliriz” telaşıyla dizileri, ana haber bültenlerini hatta eğlence programlarını dahi kullandığı, siyasi partilerin yaklaşan yerel seçimlerle birlikte başörtü üzerinden siyaset yapmaya çalıştığı, Zekeriya Hoca’nın gene abuk sabuk konuştuğu ve aktardıkları üzerinden saatlerce tartışmaların yapıldığı bir dönemde, Albayrak’ın kitabı tüm yapay ve sıkıcı gündemlerden uzaklaştırmak ve dünya gerçeklerini özellikle Müslüman Türklerin yaşadığı dramları aktarması açısından oldukça başarılı bir eser.

Kitapta oldukça etkilendiğim ve bu yazı ekseninde değerlendirmeye çalışacağım diğer bir bölümde yazarın infak kavramı hakkında değindikleri.

Kurban Bayramı vesilesiyle artan yardımlaşma duygusu ekseninde infakın aktarılması ve özüne yakışan bir şekilde yaşanması gerektiğini düşünüyorum. İslam Dininin namazdan sonra en çok üzerinde durduğu bu kavram vicdanların kendiyle yüzleşmesi gerektiği en önemli unsur olan yardımlaşmayı içeriyor. Yardımlaşmanın boyutları, nasıl ve ne denli olması gerektiği güzel örneklerle aktarılıyor. Selçuklu ve Osmanlı devletinde üzerinde hassasiyetle durulan infak kavramının vakıf medeniyetini oluşturmasındaki etkisinden bahsediliyor.

İnfak kavramının önemi çerçevesinde, Kurban Bayramıyla birlikte artması gereken bu duygunun bizlerden ne denli uzak olduğuna değinmek istiyorum. Şöyle bir çevrenizi, ailenizi ve en önemlisi kendinizi tarafsız bir gözle inceleyin. Bayram ziyaretleri, kesilen kurbanın etinin ne kadar çıkacağı, komşuları ağırlamak ve çoluk çocuğa alınacak bayramlıklardan ibaret kalıyor bu kutlu gün. Bayramın aslında daha fazlası olduğu pek akıllara gelmiyor ya da getirilmek istenmiyor.
Açıkçası ben kendi çevremi gözlemledim. Hemen hemen bütün tanıdıklarım arasında yalnızca ailesine dahi haber vermeden gizlice ihtiyaç sahibi bir aileye kurbanlık almaya çalışan bir bayan arkadaşımdan ve ekseri öğrencilerin eğitimine kendini adayarak Afrika ülkelerine kurban eti gönderme telaşında olan bir ağabeyden başkasına rastlamadım. Herkesin telaşı o kadar başka ki. Halbuki böyle mi olmalıydı? Kurban Bayramı bizim kutladığımızdan özünde ne kadar da farklıydı. İnfak ta öyle…

Sınırsız insan ihtiyaçlarının doyumu konusunda var gücümüzle çalıştığımız bir devirde şüphesiz ki infak etmek insana insan olduğunu hatırlatan en önemli kavramlardan birisi. “Verilmiş sadakam varmış” diyerek atasözlerimize dahi giren infak kavramı hayatlarımızın aslında ettiğimiz yardımlar ekseninde şekillendiğini gösteriyor.

Evindeki her şeyi ihtiyaç sahibi olanlarla paylaşıp Hz. Ayşe’nin “Peki bize ne kaldı” sorusuna “Bize kalan verdiğimizdir” diyerek infakın en güzel örneğini sergileyen Hz. Peygamber gibi ya da Hz. Ebubekir’in evindekileri aynı şekilde dağıttıktan sonra ailesine ne bıraktığını soranlara “Onlara Allah ve Resulünü bıraktım” demesindeki yüceliği göstermemiz elbette zor ama bu örnekler ekseninde yardımlarımızı şekillendirebileceğimiz kanaatindeyim.

Üzücüdür ki inanç kodlarımızda bu denli açık örnekler varken Müslümanlar arasındaki nifak ve ayrılıklar yardımlaşmalarımızı bile olumsuz yönde şekillendiriyor. Ne kadar ilginçtir ki bugün Dünya’nın en zengin ülkeleri de Müslüman en fakir ülkeleri de…

Bir tarafta evinin musluklarını dahi altından yaptıran paranın şımarttığı ve
bencilleştirdiği hayatlar,diğer tarafta su bulamadığı için açlıktan ölen insanlar. Yaşamları birbiriyle mukayese edilmeyecek bu kişilerin ortak birleştikleri nokta ise inançları, Müslüman olmaları…

Topu zengin Arap devletlerine atmakla üzerimizdeki vebalden kurtulmuş değiliz muhakkak. Bizlerde bu noktada ceddimize yakışır şekilde davranmalı vakıf medeniyetini yeniden diriltmeliyiz. Engin sulara bırakılan deniz yıldızının hikayesinde olduğu gibi kendimizi hakir, fakir ve çaresiz görmekten artık vazgeçip küçük küçük de olsa infaklarımızı arttırmalıyız. İnanıyorum ki bizler için çok önemsiz olabilecek bu yardımlar başkalarının hayatlarını değiştirebilecek kadar önemlidir.

Son olarak infakla ilgili değinmek istediğim bir diğer noktada Hac meselesi. Üzücüdür ki bugün bir takım kimseler Hac farizasını gerçekleştirenlere bu yönde saldırıyor. Yok neymiş birden fazla Hacca gitmeye ne gerek varmış, bunun yerine insanlara yardımcı olunabilirmiş. Nereden biliyorlar ki birden fazla Hacca gidenlerin infakta bulunmadığını?
Her türlü maddi lükslerinden geri kalmayan bu kişiler, belki hayatlarında tek lüksü Hacca gitmek olan bu insanları nasılda eleştirebiliyorlar.
Açıkçası kainatın en güzel insanı olan Hz. Peygamberin mezarında dua etme şerefinde bulunabilen, Kabe gibi eşsiz bir mekanı ziyaret eden insanların infakta cimrilik edeceğine pek ihtimal vermiyorum. Derin bir manevi hazza ulaşan bu insanlar şüphesiz ki yardımlaşmada daha duyarlı olacaklardır. Bırakın da kendileri için gördükleri bu kadarlık lüksleri de olsun. Şüphesiz ki son dönemde giderek yaygınlaşan bu nifak tohumu sözler, Müslümanlar arasında ikilik ve Hacca karşı önyargı oluşturmak amacıyla hazırlanan tuzaklardır.

Allah içten edilen dualara karşılık verir. Bizler yüreğimizle nifaklara karşı infak seferberliğini başlatalım. İnanıyorum ki yüreklerde başlatılacak bu çalışmalar kitlelere döküldüğünde özlenilen yardımlaşmaya da kavuşmuş olacağız.
Bayram tadında hayatlar yaşamanız temennisiyle.
Selam ve dua ile

Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
Şu ana kadar yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapmak ister misiniz?

 


Yazarın Tüm Yazıları
 2009.02.14 -  Anlatma Sanatı
 2009.01.17 -  Bebek katili Mübarek ve Çağın Diğer Firavunları
 2009.01.01 -  İsrail bir terör devletidir
 2008.12.06 -  Nifaka Karşı İnfak Seferberliği
 2008.11.07 -  Edebin Beden Bulmuş Hali
 2008.10.20 -  Söz ve İnsan
 2008.09.27 -  Bayram Tadında Hayatlar
 2008.09.09 -  Ramazan ve Zulüm
 2008.07.31 -  Miraç tadında hayatlar
 2008.06.12 -  Beklemek ve görmek
 2008.05.16 -  Kısa bir mola…
 2008.04.07 -  Tahammülsüzlük, küçümseme ve kibir…
 2008.03.21 -  Kapatma davasının kapattıkları
 2008.02.27 -  Geçmişine sövmeyen bizden değildir!
 2008.02.09 -  Dikkat kara çarşaflılar geliyor!
 2008.01.11 -  Tenleri siyah yürekleri beyaz insanlar
 2008.01.04 -  Noel Bayramları Gelecek mi?
 2007.12.11 -  Nede olsa komplo teorisi!
 2007.12.01 -  OYAK’ın Ermeni Yanlısı Ortağı
 2007.11.14 -  Bir Serdengeçti Vardı…
 2007.10.24 -  Sağ olan vatan, unutulan şehitler
 2007.10.06 -  Hadi İran olamadık bari Malezya’ya benzeyelim
 2007.09.15 -  Oruç tutuyor musunuz?
 2007.08.22 -  Garip Bir Rüya
 2007.07.29 -  Halkını tanımayanlar, aptal yerine koyanlar
 2007.07.17 -  Bilinmeyen şahadetin ardından
 2007.07.09 -  Düşündüren ve güldüren vaatler
 2007.06.12 -  Anıtlarla anılan teröristler ve unutulan şehitler
 2007.05.14 -  Bilinmeyen Menderes’in ardından
 2007.04.30 -  Kerkük’e karşı Cumhurbaşkanlığı süreci
 2007.04.18 -  Açlığın Ölüm Hali!
 2007.04.01 -  Tehlikenin Farkında mısınız?
 2007.03.20 -  Şehitliği Akif ve Çanakkale ruhuyla anlamak
 2007.02.27 -  Sultan Abdülhamid Han’dan Aziz Valentine
 2007.02.03 -  Dilden kötü kokular Ahmet Hakan’la geliyor
 2006.12.29 -  Seninleyiz Banu Avar
 2006.12.13 -  Eğitimde dinsizleşme süreci
 2006.11.23 -  Medeniyet yolunda güzeller geçidi
 2006.11.06 -  Açılın feministler geliyor
 2006.10.10 -  Peygamberimize sevgimiz bu kadarmış
 2006.09.08 -  Kola olmadan ne yaparız!
 2006.07.24 -  Bu veballe nasıl yaşanır?
 2006.07.11 -  İHANETİN BÖYLESİ
 2006.06.28 -  YASTAYIZ
 2006.06.17 -  KORKMAYIN BİZDEN
 2006.06.06 -  Mankurtlaşıyoruz
 2006.05.25 -  Davam Türkistan
 2006.05.17 -  Son rezalet
Aslan Korkmaz gelirken, Tuzcuoğlu giderken…
Lokman Koyuncuoğlu
Çokeşliliğe “hayır” mı diyorsunuz?
Mert Aslan
Otur oturduğun yerde
Memduh Nihat Ada
Davos Krizi; Erdoğan milat attı, Perez yavuz hırsız.
Taner Aydın
Affan Dede'ye para saydım
Mustafa Azılıoğlu
Boya boya çek
Huriye Karnap
Her ıslanan anlamaz!
Semra Hoyraz
MÜSİAD Farkı
Aydoğan Deveci
Davos ve sonrası…
Dr.Ali Can
Anlatma Sanatı
Alev Ayyıldız
Yapboz
Nadide Ü.Altıparmak
Göçmen Kuştu Kalbim
Hakan Bahçeci
 

Bu Site Konda İletişim ve Medya Grubunundur.
E-Posta: bilgi@haberkonya.com