İyilik ve kötülük dünyanın bütün dillerinde en çok kavramlardır. İngilizce’de bazı sıfatların comperative (daha) ve superlative (en) halleri genel geçer kurala uymazlar, yani kuraldışıdırlar. “İyi” ve “kötü” sıfatları bunların başında gelir. Kuraldışı fiiller ve sıfatlar konusuna geldiğimde, ilgili kuraldışılığın nedenini öğrencilerime genellikle şöyle açıklarım: Kesin olmamakla birlikte, dildeki kuraldışılıklar sık kullanılanların deformasyonu olarak görülebilir. Kelimeler, eşyalara benzerler. Tıpkı eşyalar gibi, onlar da zaman içinde özgün biçimlerini yitirirler. Doğal olarak daha fazla kullanılanlar, daha erken deforme olurlar. İyi ve kötü sıfatları en çok kullanılan sıfatlar olmaları nedeniyle erkenden deforme olmuşlardır. Ayrıca İngilizce’de kuraldışı fiillerin de genellikle günlük yaşamda en fazla gereksinim duyulanlar arasında olması bu yaklaşımı destekler niteliktedir.
Dilbilimsel düzlemde ne durumda olduklarını bir kenara bırakırsak, iyi ve kötü kavramlarının başına gelebilecek en kötü şeyin doğal kavramsal bağlam ve mecralarından koparılmaları olduğunu söyleyebiliriz. İyi ve kötü ayrıntılarda göreceli olabilmekle birlikte, genel hatları konusunda herkesçe uzlaşılabilir kavramlardır.
Doğadaki bildik karşıtlıkların, toplum üzerinde simetrik gölgeleri vardır. Işık ile karanlığın, bilgi ile cehalete, iyilik ve kötülüğe nisbeti gibi… Dikkatinizi çekerim: Gece ve gündüze benzer şekilde çevremizi birbiri peşi sıra kaplayıp duran iyilik ve kötülük, insanoğlunun tanıdığı en kadim karşıt çiftlerin başında yer alır ve insan aklının asıl etkinliğinin kutsal olan iyilik ile kutsala karşı olan kötülüğü tanımakla başlamış olması çok ciddi bir olasılıktır.
Bu aşamada, iyilik ve kötülüğün önemli iki yüzünden söz edilebilir: Bunlar, dediğimiz gibi insan aklının işlevselliğini başlatmış olmaları ve tek başına ya da küçücük de olsalar şaşırtıcı derecede yayılmacı olmalarıdır. Yaptığınız bir iyilik ya da kötülük asla orada durmaz. Birine yaptığınız iyilik yöneldiği kişinin yüzünde sade bir mutluluk ışığı olarak kalmaz, oradan süzülüp ruhuna inerek orada iyilik dünyasına giden güzel bir kapı aralar. Artık yüzü iyiliğe doğru çevrilmiştir ve olasılıkla çok geçmeden iyiliğin dünyasına doğru yürümeye başlayacaktır. O andan itibaren aynı ya da benzer iyilikler yaptıkça, tüm iyiliklerinin bir sureti kendisini oraya yönlendiren rol modelin sevap hanesine de kaydedilecektir. İlkesel düzlemde, bir işe veya olaya sebep olan kimse, onu bizzat yapandan farklı değildir.
Aynı şey, kötülük için de geçerlidir. Yapılan her kötülük yöneldiği kişinin ruhunda onu kötülüğün karanlık dünyasına çağıran, hatta sürükleyen bir yol haline gelir ve ona kötülük eden kişi o andan itibaren muhatabının işlediği tüm kötülüklere ortak olacaktır. Doğrusu, iyilik de kötülük de oldukça bereketlidir.
İyilik ya da kötülük yaparken, yaptığımız yerde kalmayacak, sonraki kuşaklara kadar yayılacak köklü ve devingen bir eylemde bulunduğumuzu akıldan çıkarmamalıyız. Bu yönleriyle bazı iyilik ve kötülükler kamu yararına yapıldıkları için kıyamete dek kapanmayacak olan sadaka-i cariyelere çok benziyorlar. Belki de öyledirler. Kim bilir?