Demokrasi üzerine;
Ben kişisel olarak hiçbir zaman demokrasinin tam ve kâmil manada yerleşip icra edileceğine inanmadım ve hala da inanmıyorum. Demokrasi, Aristo, Platon, Farabi den günümüze kadar ilgi alanı olmuş bir kavram olmasına rağmen onun uygulayıcıları onu hep kendi özel mahrem alanına hapsederek uygulaya gelmiş olmalarıdır. Herkesin mahremine göre demokrasi olmaz. O evrenseldir. Kişilere göre olmamalıdır. Ben bunu bildiğim için meşruti monarşiyi daha elverişli bulurum. Bir diktatörün demokrasisi yerine 100 tane seçilmiş akil ve emin idarecinin meşruti monarşisine tercih ederim.
Devlet üzerine;
Çok geniş insan aklının bir arada istişare müşavere sonucu erdemli işlerin erdemli kişilerce alınıp emin ve ehil kişilerce uygulama alanına sokulması devlete yakışan bir davranış biçimidir. Bazı siyaset bilimcileri, yönetim şekli ne olursa olsun, her devletin yönetiminde mutlaka bir oligarşi olduğunu belirtirler. Oligarşi, küçük bir azınlığın yönetimde olduğu devlet biçimidir. Bu açıdan ele alındığında, oligarşi kavramı, devletin tüm kurumlarının küçük bir azınlığının kontrolünde olması demektir. Oligarşik Devlet,emin ve ehil insanlardan oluşursa genelde sorun yaşanmaz.Demokratik devlet,ideal devlet biçimi olmasına rağmen hiçbir zaman gerçekleşme ihtimali olmayan devlet şeklidir.
Bağımsızlık üzerine;
Tam bağımsızlık hiçbir yerde hiçbir ülkede mümkün olmamıştır. Siyasi ekonomik bağımsızlık siyasi irade bağımsızlığı gelişmiş bireylerin oluşturduğu yüksek toplumlarda dahi mümkün olamamıştır. Karşılıklı tavizler siyasi manevralar devletlerin tarihinde hep olagelmiştir. Dün Lozan’da yapılan “negotiations” bugün AB görüşmelerinde yapılmaktadır. Karşılıklı pazarlıklar, tavizler ülkelerin satranç tahtasında şahı vezire veya piyona tercih etme iradesidir. Bütün bunlar normal karşılanmalıdır. Bağımsızlık çok güzel gelmesine rağmen, sosyal adaletin gerçekleşmediği gibi sadece kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm diplomatik siyasi bir kavramdan öte bir anlamı yoktur. Çanakkale geçilmez denmiştir ama İngilizler İstanbul’u yıllarca işgal altında tutabilmişlerdir.İngilizler hava dan indirme mi yapmışlardır İstanbul topraklarına.
Özgürlük üzerine;
İnsan ve toplumların özgür düşünme iradeleridir esas olan.
Yönetmek üzerine,
İnsan eşya malzeme yönetmek gibi devlet yönetmek de bir yönetim bilimi ve sanatının icrasıdır.İyi bir yönetici her şeyden önce kendi yüksek aklı ile devletin yüksek aklını aynı potada aynı yoğunlukta birleştirip hedeflenen ideale en çabuk en zahmetsiz ulaştırandır.
Tüzükat-ı Timur diyor ki,
“İkbal yıldızımın sönüklüğü zamanlarında edindiğim tecrübeler, dostlara karşı nasıl, düşmanlara karşı nasıl davranmak gerektiğini bana öğretmişti.'' Diyor Timur Han. Keşke Yıldırım ile dost kalabilmeyi de öğrense idi. Şöyle olsaydı ne olurdu mantığı vardır malum. Timur Han ile Yıldırım Han, Yavuz Sultan Selim Han ile Şah İsmail karşı karşıya gelmeden diplomasi galip gelse idi dünya bugünkü dünya olmazdı elbette.
Iraklı gazeteci Bush’a ayakkabı fırlatma tepkisi vermezdi.