İçtenlikle inandığım bir şey vardır: Öğrenmek için ihtiyacınız olan ilk ve en önemli şey, öğrenmeyi istemeniz veya sevmenizdir. Bir şeyi öğrenmeyi gerçekten isterseniz, bir öğretmeniniz olmasa da olur. İstemediğiniz takdirde dünyanın en iyi öğretmenleri gelse, size bir şey öğretemez. Yine de teknik olarak insanlara öğrenmeyi bir dereceye kadar öğretebiliriz; ancak öğrenmeyi sevmeyi öğretemeyiz. Sevginin gücüne inanmak gerekir. Bir şeyi severek öğrenmeye giriştiğiniz zaman çok hızlı öğrenir, ama zor unutursunuz. İstemeden öğrenmeye kalkıştığınız zaman ise, çok zor öğrenir, ama kolayca unutursunuz.
“Kısa süreli hafıza” ve “uzun süreli hafıza” kavramları hakkında bir fikriniz var mı bilmem; fakat bana ilginç görünürler. Bir yerde otururken veya sokakta yürürken kulağınıza gelen bir kelime veya cümle bir süreliğine hafızanızda asılı kalır. Sonrasında, sizin açınızdan taşıdığı öneme bağlı olan bir süre içinde silinip gider. Öğrenme dediğimiz şey, kısa süreli hafızanıza gelen verilerin ne kadarını ve ne kadar süreyle uzun süreli hafızanıza aktarabildiğiniz ile ilgili bir olgudur.
Uzun süreli hafızaya aktarım işlemini etkinleştiren, hızlandıran birkaç faktörden söz edebiliriz: Bir kere duyduğunuz veya okuduğunuz şeyin sizde güçlü bir etki, örneğin belirgin düzeyde heyecan, korku ya da üzüntü hissi uyandırması, sizin için çok gerekli olması, ortada somut hiçbir neden olmasa bile en azından onu öğrenmek için yeterince istekli olmanız gerekir.
Eğer öğrenmeye karşı coşkulu biriyseniz, artık size öğrenmenin teknikleri üzerine birkaç mütevazi öneride bulunabilirim. Kullanacağınız bu teknikler, size ulaşan bilgileri uzun dönemli hafızanıza aktarma beceri ve hızınızı arttıracaktır.
a- Çağrışım tekniği: Çağrışım yoluyla öğrenme, zihne yeni giren bir bilginin orada bulunan ve kendisini anımsatan sabit başka bir bilgiye iliştirilmesidir. Tıpkı İngilizce öğrenen bir Türk için İngilizce’deki “Brother” sözcüğünün kendisini andıran “birader” sözcüğüne kolayca iliştirilebilmesi gibi… Bu deyimler, özdeyişler ve fikirler için de geçerlidir. Hafıza repertuarınız ne kadar zenginse, çağrışım yöntemini kullanma gücünüz o kadar büyük olacak demektir. Hafızanızda gelen yeni bilgiyi iliştireceğiniz bir şey bulamadığınız zaman, gerekli imgeyi hayal gücünüzle kendiniz de üretebilirsiniz. Sözün kısası: Yeni öğrendiğiniz şeyi, hafızanızdaki hazır bir bilgiye iliştirin.
b- Eşleştirme ve karşıtlama tekniği: Yeni bilgileri benzerleri veya karşıtları ile bir araya getirerek gözden geçirmek, son derece etkili bir öğrenme tekniğidir. Sözcükler ve fikirler benzerleri veya zıtları ile karşılaştırıldığında, uzun süreli hafızaya daha çabuk yerleşirler. Kalıpsal doğruları tersinden düşünmek, aynı zamanda filozofik bir akıl yürütme biçimidir ve fikir üretim kapasitenizi müthiş derecede arttırır.
c- Mantıksal sıralama tekniği: Çeşitli süreçleri ifade eden bilgileri belirli bir mantık sıralamasına koymak kolaylıkla kalıcı hale getirebilir. Örneğin coğrafi keşiflerin getirdiği zenginlik insanlara daha fazla boş zaman ve rahatlık getirmiş, bu cesur ve özgür düşünme ortamıyla birlikte bir anlamda “düşüncede yeniden doğuş” anlamına gelen rönesans başlamış, nihayet meydana gelen yeni muazzam düşünsel, bilimsel ve sanatsal birikim bir noktadan sonra doğal olarak eyleme dönüşerek reform hareketlerini tetiklemiştir. Burada mantıksal bir sıralama olduğu çok açıktır. Mesele, o mantığı bulmak veya bir şekilde oluşturmaktır.
d- Gözden geçirme tekniği: Örneğin okulda dinleyip anladığınız yeni bir konuyu, eve giderken yolda, bir yerde kahve içerken veya yatağınıza uzandığınız zaman yalnızca birkaç kez kabaca hatırlamaya çalışarak gözden geçirirseniz, onun hafızanıza adeta kazındığını görürsünüz. Unutmayın: Bunu, gündüz vakti ve açık bir alanda yapmak daha etkilidir.
Şimdi, başlangıçta anlatmaya çalıştığım sevginin gücü temasına geri dönmek istiyorum: Eğer öğrenmeye karşı şehevi bir haz duyuyorsanız, bu yazıyı okumakla lüzumsuz bir iş yapmış oldunuz. Vaktinizi boşa harcamanıza sebep olduğum için üzgünüm…