Tuttular kolumdan illa gel seni bir yere götüreceğiz. Nazlandım ama kaçarı yok. Televizyoncu olmanın güzel tarafı insanların sana ilgi göstermesi, kötü tarafı ise her yere gitmek zorunda olman.
Her ne kadar Konya’nın yerlisi sayılırım ama yeni gelmişim hani memlekete. Kör Ahmet diyor herkes başka bir şey demiyor. Aslında bende merak ediyorum ama, o gün değil. Neyse mamafih uyduk tabura. Gidelim dinleyelim bakalım Ahmet ağayı ne diyecek.
Oturduk bize ayrılan yere. Kulak kesildik Ahmet ağabeyimize. O çaldı biz dinledik. Derken iş taklitlerle anılara, hikayelere geldi. Güldüm ki ne güldüm. Gerçekten eğlenceli bu adam. Kesinlikle Konya sahip çıkmalı. Böylesi bir daha gelir mi bilmiyorum.
Şimdi nerden çıktı bu diyeceksiniz. Açıklamama müsaade edin.
Konya’ya has olduğunu bildiğim ve kültürel anlamda müthiş bir yer kapladığı düşüncesinde olduğum pilav dökme vakasını biraz da esprili bir dille kaleme almıştım. Lakin bu pilavı birazda mide bulandırıcı bulan bir okurumuz olumsuz duygu ve düşüncelerini yorum köşemize iliştirmiş. Saygı duyarız. Fakat bu kültür öğesini bence bu şekilde değerlendirmekte biraz talihsizlik. Olayı yemek yeme faslı olarak nitelendirmek ve o kategoride ele almak son derece kısır bir bakış açısı olacaktır. Ben bunun aksine bir hazine, müthiş bir geleneğin tezahürü olarak görüyorum.
Neden?
İnsanları toplayan ve etkileşimi sağlayan, zengin ile fakiri bir araya getiren, aradaki sınırları kaldıran bu tür etkinlikler kaynaşmayı sağlayacağı gibi, birlikteliği de güçlendirir. Ben Anadolu da pek çok düğün gördüm ama böylesine az rastladım. Hatta saydığım vasıflarıyla, pilav dökme seanslarını Cuma namazına bile benzetsem, teşbihte hata olmaz sözünün arkasına sığınır ve haklılığımı da ispata çalışırım.
Gel gelelim kör Ahmet’le bu konunun ilişkisine.
Ara sıra yazdığım yazılara şöyle bir bakınca yeme içme fasıllarının ciddi bir yer kapladığını fark ettim. Hemen aklıma kör Ahmet geldi. Kulakları çınlasın ne zaman hikayesini dinlesem, muhakkak içinde bir gönül muhabbetinin hemencecik yanında, ya etli ekmek lafzı veyahut fırın kebabı macerasını da iliştiriverir.
Bu duruma gülen ben yazılarıma baktığımda aynı çizgide seyreder buldum kendimi. Hem güldüm, hem aman dedim. Zira Konya’dan kalma bu kiloları Ankara’da vereceğimi umut ediyordum.
Nitekim, yer yer gidilen nargile sohbetleri, veyahut Pazar pilavları. Kimi zamansa etli ekmek seansları hep muhabbet merkezlidir. Lakin bu muhabbetlerin bedeli ağır olmakta 100 kilo sınırını bize zorlatmaktadır. Muhabbete biraz ara mı versek ne?
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 3 yorum
yapılmış )
Ahmet Özdemir gibi bir sanatkara Konya'nın sahip çıkması gerekir çünkü böyle sanatçılarımız kalmadı.Kel aynak kuşu gibi tükendiler.Böyle bir yetenek ve konyamızın kültürü yaşatan biri bu dünyaya bir daha gelmez.Lütfen Ahmet ağamıza sahip çıkalım.Kırşehirin Neşet Ertaş'a sahip çıktığı gibi.
kıymetli hocam,
pilav dökme olayı iyi hoş ta son derece sağlıksız.
20 kişi bir sahana ya da tasa kaşık sallıyor. o kaşıklar, tabaklar,taslar, bardaklar doğru dürüst yıkanmıyor. her türlü mantar hastalığı, hepatit a ve b, hatta adamın ağzında yara varsa aıds bile geçebiliyor. bunlar da işin tıbbi gerçekleri. nereden biliyorsun dersen ben doktorum. bir de yazın o sıcağında pilav son derece ağır bir yemek.iyi pişmez ise, kalaysız bakır kazan kullanılırsa bir de zehirlenme olayı ekleniyor.işin bir de sosyal yönü var. tamam yoldan geçen herkes girebiliyor belki ama ağırlıklı olarak tanıdıklar davet ediliyor. sonra da pilav yağlıydı, bamya sıcaktı, helvanın şekeri azdı deniyor. içten bir ''allah razı olsun'' diyen yok.milyarlar boşa gidiyor. onun yerine aşevlerine bağış yapılsa da fakir fukara insanlar adam gibi doysa olmaz mı? daha çok işe yaramaz mı?
olayın sosyal yönü böyle değerlendirilmeli bence.
[
2004/07/02 12:11
]
Kör Ahmet gerçekten Konya Kültürü açısından bir değerdir. Kendisine mutlaka sahip çıkılması gereklidir. Konya'yla özdeşleşmiş bu ismi hatta ulusal alanda tanıtmak yine Konya'nın önde gelenlerinin ve Tahir Akyüreğin sorumluluk alanındadır. Umarım sesimizi duyarlar.