Kendimize olan güvensizliğimizden midir nedir bilmiyorum? Şu özel günleri muhafazakarlar olarak hep görmezden geldik. Annelere bir gün değil her gün kıymet verilmelidir bahanesinin arkasına sığınarak yıllarca anneler gününü görmezden geldik. Evliliğin yıl dönümü mü olur muş, diyerek eşlerimizi ihmal ettik. Sevgililer günüde neymiş diyerek yan gözlerle baktık. Doğum gününe ise ezelden karşı durduk. Fakat düşünüyorum da, aslında elimizde çiçek yada hediye paketi taşıyacak cesaretimiz olmadığı için bu günlerden uzak durduk kanaatindeyim.
Sevgililer günü Aziz Valentin günü olabilir. Fakat sevdiğimiz insana bir gül götürememenin ezikliğini bir günde olsa yaşamak istemedik pek çok kere. Sonuçta zaruri maçolar çıktı.
Bir değişiklik yapalım diyorum ben. O gün olmasa da elinizde çiçeklerle yılda birkaç kez annenizi, eşinizi ve sevdiğinizi sevindirin. Kutlayın diyemem. Sonuçta her bireyin kendi sorunu. Fakat zaman zaman yapılamayan bir takım şeylerin telafi edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yeri gelmişken bir fıkra.”14 Şubat sabahı kahvaltı masasında kadın eşine gece gördüğü rüyasını anlatır. “Hayatım dün çok garip bir rüya gördüm. Sen elinde harika bir hediye paketiyle geliyordun. Büyük bir sevinçle paketi açtım birde ne göreyim muhteşem bir inci kolye çıkmaz mı içinden. Çok merak ediyorum sence bu rüya ne anlama geliyor?” Diye sorar.
Eşinin rüyasını sabırla dinleyen adam akşam eve geldiğinde elinde tıpkı karısının rüyasında gördüğü gibi bir paketle vardır. Kadın sevinçlidir elbette. O sevinçle birlikte paketi hızla açar paketin içinden çıkan kalın bir rüya tabirleri kitabıdır.
Umurunda olanlara sevgililer gününüz kutlu olsun.
***************************************************************************************************
Verdiğin 5 milyon kadar konuş.
Bu ifadeler yılmaz Erdoğan’a ait. Asgari ücretinden ayırdığı parayla sinemaya giden ve eğlence arayışında olan saygın sinema izleyicisine yapılmış kötü bir hakaret.
Toplamış olduğu 5 milyonlarla köşe olmuş, yani doyuma ulaşmış fakat bu noktadan sonra o paralara yapılmış yersiz bir hakaret.
Nerden geldiğini unutmuş, nereye gideceği malum olan ve halkın gönlünden uzaklaştığının işaretlerini veren bu işaretleri verirken de tükenişini ifade eden basit bir ifade.
Kötüydü gerçektende. Vizyontele’ye bende 5 milyon verdim. Pişmanlıkla geri döndüm. Kendimi kandırılmış hissettim. Çünkü Cem Yılmaz ve birkaç espri dışında herhangi bir şeye gülmedim. Kısacası kötü bir filmdi bence. İkincisine gitme ihtiyacı bile hissetmedim. Zira birincisinde yeterince hayal kırıklığına uğramıştım.
Bakın bir önceki yazımda ne yazmıştım. “Ahmet Hakan’ın “sakın gitmeyin!” başlıklı, “Türk filmlerine gitmeyin” mesajlı yazısı bugünlerde en çok konuşulan konuların başında geliyor. Kamuoyunun neredeyse tamamı Ahmet Hakan’a bu konuda veryansın ederken, ben destek vermeyi bir borç bildim. Sinemanın vefalı bir dostu olarak, Türk medyası, oyuncuları ve yönetmenlerce kandırılmaktan bıkmış bir izleyiciyim. Allı pullu reklamlarla karşımıza çıkartılan, fakat parayı bastırıp içeriye girdiğimde bir hiçle karşılaştığım pek çok Türk filmi biliyorum.
İnsanların eğlenmek ve keyif almak için gittiği filmlerden sıkılarak ve parasını verdiğine pişman olarak dönmesine neden olan Türk filmlerine bende gitmeyin çağrısını rahatlıkla yapabilirim.”
Aynı çağrıyı yineliyorum. Kötü yapımlara gitmeyin. Hele hele sizin verdiğiniz 5 milyon liralara saygı duymayan insanların filmlerine hiç gitmeyin.