Bu günlerde yaşanan olayları büyük bir endişeyle takip ediyorum pek çoğunuz gibi. Dağıtılan bildiriler ve “dağıttırmayız ulan feryatları” içerisinde, ülkenin büyük bir gerginlik zeminine doğru çekilmesi gerçeğini yaşayarak gözlüyoruz.
Peki neler oluyor? Dağıttırmamalılar mı? Dağıtmamalılar mı? Kim neden provoke oluyor ve kim neden proveke ediliyor yada ediyor? işte bu soruların yanıtını arıyorum günlerdir zihnimde.
Yanıt buldum mu diye sorarsanız emin değilim. Gelin bu zihin jimnastiğini, taşları yerlerine koyarak, birlikte yapalım.
Biliyorsunuz, Türkiye demokratik bir ülke. Yasalar kapsamında isteyen istediğini yapmakta serbest. Eğer bir yerde bildiri dağıtılıyorsa ve bu bildiri suç unsuru taşıyorsa buna müdahale etmek kanunlar çerçevesinde yetkililerin, yargılamak ve ceza vermek ise, suç unsuru bulunduğu taktirde yargının görevi.
Bakın şunu artık anlamalıyız. Türkiye Demokratik bir Cumhuriyet. Bu ülkede yaşayan insanlar da bu çerçevede fikirlerini söylemekte serbest. O halde vatandaşlardan beklenen tepki suçun cezasını yetkililere bırakmak olmalı.
Ucuz bir bildiri gösterisi yapanlar, bu olayı kaşıyarak nereye varmaya çalışıyorlarsa; şovanist bir takım gruplarda bu olaya müdahil olarak aynı şeyin peşindeler.
Bakın Ak Parti Avrupa Birliği çalışmalarında ciddi adımlar atmış ve ülkede müthiş bir hava estirmeyi başarmışken, yine bu çerçevede, çok merkezli dış politikayla; gerek komşuları gerekse dünya devletlerine karşı takındığı olumlu tutumla müthiş bir uluslar arası ivme yakalanmışken, birileri bu gelişmelerden rahatsız oluyor.
Nitekim bu rahatsızlıklarını ve kendi çıkarlarını garanti etmek maksadıyla, içerde milliyetçi duyguları körükleyerek, batıcı söylemleri etkisiz kılmak ve Türkiye yi içe dönük hale getirerek batıya doğru atılan adımları çelimsiz birere girişim olarak sunmak arzusunda olanların bu olayların perde arkasında olduğu düşüncesindeyim.
Hatta biraz daha ileri gidersek, bir takım odaklar tek partili bir hükümetten umduklarını bulamadıklarını düşünürsek. Kendi menfaatleri çerçevesinde hareket etmeyen, ülke çıkarlarına hizmet eden ve istikrarlı bir hükümet yerine mecliste koalisyon hükümeti görmek isteyenlerin, milliyetçi akımları güçlendirerek olası bir seçimde üç, hata dört partili bir meclis aritmetiği ve bu aritmetikten çıkan iki partili bir koalisyon hedefleyenlerin varlığınıda düşünmeye başladığımı söyleyebilirim.
Bu çerçevede Türkiye hareketli günler yaşıyor. Anlaşılan yaşayacakta. İçerdeki siyasi istikrarsızlığın yerini güven ortamına bırakması bölgede güçlü, dış sorunlarıyla uğraşan ve lider bir Türkiye yarattı. Oysa bölgeye dair çıkar hesapları yapan odaklar bunun kendi menfaatleri açısından büyük tehlike olduğunu görüyorlar. Sonuçta da içerde kendi sorunlarıyla uğraşan bir Türkiye ortaya çıkarmak için hali hazırdaki oyunları senaryolayarak birer birer sahneye koyuyorlar. Ne yazık ki ülkesini seven ve onu koruduğunu düşünen şovanistlerde takındıkları refleks tavırlarla buna pirim veriyor.
Bu gün bu ülkenin en son ihtiyaç duyduğu şey istikrarsızlık ve karmaşa.
Başında söyledim insanlar kanunlara aykırı olmadığı sürece istediklerini söylemekte ve dağıtmakta serbesttirler. Eğer ortada bir suç varsa güvenlik güçleri hiç kuşkusuz müdahale edecektir. Olaya tepki gösterenlerin doğru yaptıklarına inanmıyorum.
Demokrasiyi içine sindirmiş bir toplum ne zaman ortaya çıkacak doğrusu bunu da sabırsızlıkla bekliyorum.