Hadi san’atın da lüzumu yok,
Bize hikmetin de lüzumu yok;
Fakat anlatılsa da anlasak:
Şu cehaletin ne lüzumu var?’
Günah ve sevaplarıyla nerdeyse bir yüzyıl önce, dünyaya arzı veda eden Tevfik Fikret, sanat hikmet ve cehaleti, dâhiyane ifade etmiş etmesine ancak ne var ki, statükoyu unutmuş.
Ne yapalım, onu da biz ekleyiverelim, ne çıkar yani..
Bugün statüko kavramı üzerine düşüncelerimi ifade edeceğim.
Nedense kavramlar üzerine karşı pek bir hassasiyetim var.
Neyse gelelim bizim ağır azam köşemizin esas konusuna.
***
Statüko’nun kimlerden oluştuğunu: ‘ ülkeyi seçilme zahmetine girmeden yönetme inadı gösteren, meşrebi münasip ve büyüklerinden cevaz alan bürokrasi ile onların emrine giren bazı işadamları, gazeteciler ve apoletli akademisyenlerden oluşur.’diye açıklıyor C. Ülsever
Statükonun çıkmaz sokağı isimli yazısında liberal demokrat Cüneyt Ülsever, Türk statükosunun kökenlerini ’TÜRKİYE'nin temel meselesi; milletin seçtiği insanlar ile öldüm Allah seçimle işbaşına gelemeyeceğini bilen ceberut elitin iktidar savaşı’ şeklinde yorumluyor.’Türkiye; meşruiyeti kendinden menkul atanmış bir kısım..bürokrasi ve bunların kuyruğuna takılmış bazı işadamları, köşeli yazar’lar, apoletli akademisyenler, seçilmemiş siyasilerden oluşan bir oligarşi tarafından yönetilmektedir.’diye çok keskin cümlelerle fikrini açıklıyor.
Bana göre Türkiye,oligarşik yapıdan demokratik yapıya yıllar önce geçti.Şimdi toplumun genel değer yargıları ve beklentileri ile mevcut durumun ne kadar örtüşüp örtüşmediğidir esas olan mesele.
Peki nedir bu statü,statüko,statüsko?
Statü tek başına hal,mevcut durum anlamını taşır.
Unvan-makam-mevki kelimelerine karşılık da kullanılır.
Hani bazen alaycı bir şekilde;’senin statün,makamın mevkin ne..’ filan derler ya.
İşte böyle.
Statüsko;içinde bulunulan hal-durum-vaziyeti ifade eder.
Statüskocu da mevcut durumun değişmesine karşı direnen kişidir.
Mevcut durum, genel mevcudun değer yargılarına, kamunun genel çıkarlarına paralellik arz ettiğinde anılan statüko iyi statükodur.
Statüko her zaman olumsuzluk ifade etmez.
‘Devlette devamlılık esastır’
‘Devlet ebed müddet’ söylemleri pozitif anlamda da olsa statükodur.
Kişilerde, toplumlar ve devletlerde statüko; kendini koruma mekanizmalarını kurar ve kullanır. Bu gayet dogaldır.Demokrasi adı altında devlet, kendini kroki duruma düşürmez ve sokmaz.
Statüko’nun düşmanı degişimdir.
Değişim toplumun maslahat ve menfaatine uygun olduğunda genel kabul görür.
Değişim çogunlugun aksine bir grup veya bir kısım elit’in menfaatine aykırı olduğunda değişimi isteyenler,degişime direnenlerin bütün araçları ile tu kaka edilir.
İnsanlar gibi devletler de doğası gereği değişime direnir ama kimileri diğerlerine göre daha fazla direnir.
Devlet ebed müddet fikrine hemen hemen kimse karşı çıkmaz.
Ama devleti,milleti,bireyi kötü idare eden elit kadronun performans ve kalitesinden kaynaklanan sorunlardan dolayı,kurulu düzeni yani mevcut durumu eleştirmek,içinde bulunulan durum ve seviyenin üzerine çıkarmak için, girişim yapanlar, Monark’a,İdareye, karşı bir fiili durum yada kalkışma içinde telakki edilmez.
Siyasi hareketler siyasi partiler bu kategoride değerlendirilir.
Makam ve mevkisini kaybedecekler elbette değişime direneceklerdir.
Makam ve mevkiler onların sahiplerine bir şey katmaz, aksine onlar makam ve mevkilere bir şey katarlar.
Esas mesele değişimden haktan adaletten yana olmak ve tavır almaktır. Statüko ile değişim arasındaki denge inanıyorum ki bireyin ülkenin ve yurdun maslahatı yönünde cereyan eder.
Köşe Yazısı Hakkındaki Yorumlarınız
( Toplam 1 yorum
yapılmış )
[
2005/08/22 21:48
]
Statüko duraganlık, ''neo conservative''muhafazakarlık,degişime gelişime karşı olmak,yeşilköyden öte köy görememektir. Malum o kafa bu kafanın içindeki kafadır.Kafa degişsse bile gövde yine yeni kafaları metamorfoz yapar yerine yenisini monte eder. Degişimmiş,yenilikmiş,ilerleyişmiş;geç bir kalem usta.Kim kime verir,tacı saltanatı sarayı.Taç olunca saltanat,saltanat olunca saray elbette olur.İbrahim Ethem'ler var da bizim mi haberimiz yok?